Gülengül Altınsay

Kupa ve seçim

22 Haziran 2018 Cuma

Dört yılda bir oynanan bir dünya kupası. İlginç eşleşmeler, ilginç karşılaşmalar; bir daha zor bulacağınız. Ne var ki bizim durumumuz malum; sadece 2 gün sonra ülke olarak kaderimizi doğrudan etkileyecek genel seçimler var. Böylesi kritik günlerde insanın en şahane de olsa bir Dünya kupası maçına tam odaklanması mümkün değil. O yüzden bu Dünya kupası tarihimize 24 Haziran seçimleriyle birlikte girecek, birlikte hatırlanacak. Sonuçları barışa, özgürlüğe, eşitliğe, uzlaşmaya, hoş görüye, adalete; toparlarsak demokrasiye yarayacaksa, Türkiye aydınlık günlere kapılarını açacaksa bu Dünya kupası daha bir hoş hatırlarda kalacak.
Hep öyle değil midir; insanın o anki psikolojik durumu olayları değerlendirmesinde etkili değil midir? Hele futbolda ve siyasette. Genel olarak hayatta. Ruh haliniz iyi değilse mesela en iyi filmi bile izleseniz tat alamazsınız. En heyecanlı kitabı bile okusanız bir türlü konsantre olamazsınız.

Futbol dönüyor
Ama ben bir futbolsever olarak tam kafamı veremesem de hiçbir maçı kaçırmadım. Bir kere oyuncuların yorgun oldukları çok belli. Turnuvanın en tecrübelilerinden diyebileceğimiz İspanya, İran karşısında ne kadar zorlandı mesela. Bunda İran’ın golü yiyene kadar rakibi oynatmayan anti futbol anlayışının yanı sıra İspanyalı futbolcularının sezon boyu çok sayıda maç yapması, başarıya doymuş olmaları ve derinlerde rakiplerini hafife almaları da yatıyor olabilir pekâlâ.
Kulüplerin milyon dolarlar verdikleri futbolcularının kazasız belasız takıma dönmeleri için futbolcularına yaptıkları baskı da cabası. Baksanıza Salah için Liverpool özel doktor tahsis etmiş. Sakatlığının nüksetmesinden müthiş korkuyorlar çünkü.

Keçi boynuzu
Açılış maçında top toplayıcıların kız çocukları olması nedeniyle topların sahaya geç döndüğünü defalarca vurgulayan TRT spikeri içimize işleyen kökleşmiş ayrımcılığı ne güzel(!) ortaya çıkardı. İki metreden top vermek için bile erkek sporcu olmak gerektiği anlayışı ne büyük bir aymaz. Sadece bu konu üzerinden sayfalar doldurulur ama yerimiz yok…
İkinci maçların yeni başladığı şu günlerde Rusya’nın ev sahipliği avantajını iyi kullandığını görüyoruz. Zaten ev sahipleri G.Afrika hariç hep gruplardan çıkmışlar bugüne kadar. Bakalım paragöz FIFA’nın bu ev sahibi kayırmacılığı nereye kadar gidecek? Yanında oligark Putin oturuyordu zira açılışta…
Son şampiyon Almanya 4 yaş daha yaşlanmış, uzatmaları oynayan bir takım artık. “Futbol 11 kişiyle oynanan ama sonuçta Almanların kazandığı bir oyundur” tanımlaması da mazide kalmış gibi. İngiltere kadro olarak güçlü olmasa da hücumcu futbolundan taviz vermiyor en azından. Premier Lig’den esintileri bunlar…
Henüz işin çok başındayız ama şimdiye kadar en çok cesur ve çağdaş futboluyla Hırvatistan’ı takdir ettim. Dörtlü savunmanın önüne Modriç ve Rakitiç gibi 2 “10 numara” kökenli futbolcuyu birlikte koyma cesareti gösterdiği için…
Gerisi kaybetmeme ya da bir gol atıp 90 dakikayı tamamlama kaygısıyla geçen maçlar. Çünkü kaybetmiyorsanız, kazanmasanız da kupayı alabilirsiniz teorik olarak. Golsüz zevksiz 1994 finalini hatırlayın. Tek penaltıyla belirlenen ‘90’ finalini… Uzatmadaki tek golle biten son 2 finali.

Adalet mi?
Fakat bu turnuvanın konuşulması gereken en mühim şeyi VAR, yani video asistan hakemler kuşkusuz. Bu yüzden rekor penaltı, yani ‘ceza’ atışı oldu. Her ağır çekimde temas görülür zira. Fransa VAR’la kazanılan penaltıyla Avustralya’yı yendi mesela; İsveç de böyle kazandı. Hem de oyun durdurulup verilen kararlarla. Ya o arada başka gol ya da kırmızı kart olsa ne olacak? Bunun cevabı yok. Adalet mi sağlandı böylece tartışılır. Oyunun sürekli durması ve son karar vericinin VAR olması futbolun ruhunu bozuyor. Futbolu bir ceza oyununa dönüştürüyor. Futbolda adalet istiyorsanız eğer siz önce futbol üzerinden rant sağlayan tüm unsurları temizleyin. Gerisi sadece oyun… Ama bu Pazar ülkemizde oyunları bozma zamanı. Sandıkta şikelere dikkat.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Süper kriz 11 Nisan 2024
Semih vakası 28 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları