Emperyalizm ile savaş mı?

17 Ağustos 2018 Cuma

İsmet İnönü’nün Harbiye’den sınıf arkadaşı olan, okul birincisi ve İnönü hakkında bir de kitap yazmış olan General Ali Fuat Erden, “Paris’ten TİH Sahrasına” adlı otobiyografik yapıtında 1. Dünya Savaşı’na giden günlerde, Alman subaylarının Osmanlı meslektaşlarını, harita başında toplayıp, kendilerinin yanında savaşa girmeleri halinde nerelere yeniden sahip olacakları konusunda nasıl gaza getirdiklerini anlatırken, diğer arkadaşları gibi bu hayallerden heyecana kapılamadığı için ne kadar üzüldüğünü söyler.
Son günlerde kendi halim bana Ali Fuat Erden Paşa’yı hatırlattı.
Gazete sütunlarında, nutuk kürsülerinde, TV ekranlarında bir seferberlik havası var ki sormayın!
Bu çığlıklara bakarsanız, küstah kovboy Trump’ın kişiliğinde somutlaşan emperyalizme karşı yeni bir beka savaşı vermekteyiz.
Ben de Ali Fuat Paşa gibi, ortada anti emperyalist bir direniş falan göremiyor, bu çığlıklarla heyecanlanamıyorum.
Olay ne?
Olay yeni Cumhuriyet ile birlikte, TL’nin olağanüstü değer yitirmesi, enflasyonun baş döndürücü şekilde fırlaması ve yoksullaşmamız.

***

Endişeli değil misin derseniz, fevkalade endişeleyim, TL’nin feci düşüşünün nerelere kadar varacağını, ekonominin ne hale geleceğini, daha ne kadar yoksullaşacağımızı kara kara düşünüyorum.
Uzun süredir, geleceği bilinen ama zamanı tam olarak kestirilemeyen kriz tabii ki, sürpriz olmadığı gibi sadece, Trump’ın çıkışının sonucu meydana gelmiş de değil.
Brunson olayı ve Trump’ın çılgınlığı olmasa da kriz olacaktı. Bunu da, “aman kriz geldikten sonra sandığa gömülürüz, iyisi mi seçimleri bir an önceye alalım” diyen AKP ve MHP önderleri de gayet iyi görüyorlardı.
Olay tıpkı 2001 krizini andırıyor. 19 Şubat 2001’de Sezer ile Ecevit arasındaki anayasa kitapçığı olayının, çok daha önceden bütün emareleri belirmiş olan krizin nedeni olduğunu söyleyenler kurnazca oyunlarla kendi sorumluluklarını gizleme çabası içinde olanlardı.
Şu anda yaşadığımız ve boyutları henüz tam olarak belli olmayan kriz de, Trump’ın çıkışının ürünü değildir. TL’nin baş döndürücü düşüşü bu olaydan önce kendini belli etmişti.
Kriz, Osmanlı’dan bu yana toplumuzun sık sık duçar olduğu kaçınılmaz bir akıbettir.
Genel kuraldır, ürettiğinden çok üreyen ve tüketen toplumlar, eninde sonunda duvara toslarlar.
Bu kaçınılmaz akıbete duçar olanların, başlarına gelenden emperyalizmi sorumlu tutmaya çalışmaları, kendi kusurunu kabul edip, yapısal bozuklukluklarını giderecek yerde, “Emperyalizmin şu bana ettiğine bak” diye sızlanmaları ya safdilliktir ya da herkesi enayi yerine koyan bir sözde kurnazlık.

***

Ekonomisinin çarklarını başka toplumların birikimiyle çevirmeye yönelenler, anti emperyalist bir mücadele veremezler. Çünkü onlar ekonomik yapıları gereği emperyalizmin kucağına oturmuşlardır.
Borcu borçla ödemekten başka umar bulamayacak kadar yabancı kaynak bağımlısı olmuş olan toplumların emperyalizme karşı savaş açmalarına olanak yoktur.
Çünkü o toplumlar o savaşın finansmanı için de emperyalizme avuç açmak durumundadır.
O tür toplumlar ile onları yöneten iktidarların finansörleri ile aralarındaki çelişki bir anti emperyalist çelişki değildir.
Alt emperyalist ile efendi arasındaki çelişki de anti emperyalist çelişki değildir.
Kavramları birbirlerine karıştırmamak gerekir. Kendi lagarlığının, kısırlığının sorumluluğunu etrafı vaveylaya vererek, emperyalizmin sırtına yüklemek anti emperyalizm değildir.
Emperyalizme karşı mücadeleyi, ancak birleşmiş, bütünleşmiş toplumlar başarıya eriştirebilirler. Emperyalizme karşı mücadele ancak, onunla eşit veya yakın güçte, onunla baş edebilecek bir değerler bütünü ve birikim yaratmakla kazanılabilir.
Bu durumda ben şu anda ortada emperyalizme karşı mücadele falan görmüyorum.
Siz görüyor musunuz?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İyi insan 19 Mart 2024
Laiklik nedir? 6 Mart 2024
Yıldönümü 3 Mart 2024

Günün Köşe Yazıları