Ebru Kılıçoğlu

İki Galatasaray

24 Eylül 2018 Pazartesi

İki G.Saray izliyoruz. Biri, doğruları kusursuzca yapan. Fiziği ya da yeteneği yetmediği zaman bile müthiş bir çaba gösteren, alkışı hak eden, diğeri ‘Beni niye saldınız bu çayıra?’ diye amaçsız koşturan, sağlık için spor yapıyormuşçasına vakit dolduran, kaderine razı bir takım. Bu maç gününde, Akhisar karşısına ikincisi denk düşüyor. Bunda Avrupa arenası çerçevesine güncellenen kadronun ten uyuşmazlığının etkisi de büyük. Ne gol atmaya niyeti var ne pozisyona girmeye. Tek gol umudu 43. dakikada Serdar’ın düşürülmesi çerçevesinde verilen penaltı; ki bunu da Rodrigues adeta kurtarsın diye kaleci Fatih’e atıyor. Rakip Akhisar’a gelince; puansız, moralsiz ve as oyuncusu eksik olarak çıkıyor sahaya. İlk amacı gol atmak değil durumunu korumak ama ola ki gol şansı yakalarsa son derece ciddi düşündüğünü hissettiriyor. 6. dakikadaki Regattin’in Muslera’da kalan rövaşatası; 12’de yine aynı futbolcunun ofsayt gerekçesiyle iptal edilen golü bunların kanıtı. Nitekim, işin ciddiyetini 51. dakikada Elvis’in ‘Bakın bakın, şimdi nasıl gol olacak’ diye göstere göstere attığı golle ortaya koyuyorlar. G.Saray’a gelince, aksiyon-reaksiyon dengesinde tamamen ‘tepkisizliği’ tercih ediyorlar. Muslera’nın hatası sonucu verilen penaltıyı 80. dakikada Güray gole çevirince tepkisizliğe çaresizlik de ekleniyor. 84’te yine Muslera hatasıyla bu kez Mustafa 3. golü imzalıyor. Böylece Galatasaray daha son düdük çalmadan ‘Önümüzdeki maçlara bakacağız’ havasını yakıştırıyor kendine. Yenince çok yenen G.Saray, yenildiğinde de bunu ‘ölümüne’ yapıyor. Önünde ‘bakacağı maçlar’ kalmadığında, birinci G.Saray’ı alkışlayacak çok fazla el de bulamayacak.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Koltukta rahat 22 Nisan 2024
Kazanç ve kayıp 16 Nisan 2024
Hamur 3 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları