Basın Nereye Gidiyor? (5)

11 Aralık 2018 Salı

Ankaralı gazeteci Şinasi Nahit Berker’in ünlü “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur…” sözünden hareketle “gazeteci doğanları” anımsamayı sürdürelim.

***

Fazlı Necip… Yeni Asır gazetesi…
Selanik’te Fazlı Necip (18), “Asır” adlı bir gazete çıkarmayı düşlüyordu! 20. yüzyıla girerken, Osmanlı’nın “istibdat döneminde” bu düşü gerçekleştirmek çok güçtü…
32 ay izin bekleyişinden sonra 19 Ağustos 1895’te “Asır’ı” haftada iki gün çıkarmaya başladı.
“1908 Temmuz Devriminden (2. Meşrutiyet)sonra gazetenin adı “Yeni Asır” oldu… Matbuat Müdürlüğü’ne atanınca gazeteyi halasının oğlu Abdurrahman Arif’e bıraktı.
Abdurrahman Arif 1918’de ölünce, oğlu Şevket Bilgin (24) gazeteyi yönetmeye başladı. 1924’te Türk - Yunan mübadelesi nedeniyle İzmir’e yerleşince “Yeni Asır’ı” İzmir’de yayımladı.
Bu arada “Yeni Asır”; Balkan Savaşları, Selanik’in düşmesi, Birinci Dünya ve İstiklal Savaşı, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’ni kurması gibi birçok tarihsel olaya tanıklık etti.

***

“Uluslararası 1930 Ekonomi Buhranının” etkisi, gazeteye yansıyınca Sadrazam Sokollu Mehmet sülalesinden Abdi Sokullu ile ortaklık başladı. Bu ortaklık Bilgin’in, Sokullu’nun kız kardeşinin kızı Nebile ile evlenmesine yol açtı.
Demokrat Parti döneminde (1950 - 60) “Yeni Asır” çok büyüdü. Şevket Bilgin’in küçük kardeşi Behzat, üç dönem DP milletvekili seçildi.
(1959’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde öğrenci iken, Türkiye’de ilk kez hazırladığım “Turizm Ekonomisi” tezimden yararlanarak yazdığım 3 makalemi, verdiğim Şevket Bilgin beğenerek gazetede yayımlamıştı!)

***

27 Mayıs 1960 devriminde Yeni Asır zor günler geçirdi. Gazete kapanmanın aşamasına geldiyse de 4 yıl sonra toparlanmakla kalmadı, Ege’nin en büyük gazetesi olma inancını sürdürdü.
1967’de “rotatif” baskıdan “offset’e” Türkiye’de ilk geçen gazete oldu. 1971’de yeni “offset” baskı makinesiyle bütün sayfalarını renkli bastı…

***

Şevket Bilgin’in yurtdışında okuyan oğlu Dinç Bilgin, Türkiye’ye dönünce babası “yazı işlerinde” değil “muhasebe” bölümünde görevlendirdi! Babası, oğlunun “bir gazetede dönen çarkın kaynağında mesleği” öğrenerek aşamalı olarak “gazeteciliğe” geçmesinden yanaydı! Dinç Bilgin “gazeteciliği” değil “paranın gizemini” öğrendi!
Bu konuya devam edeceğiz…
(Düzeltme: Geçen yazıda Sedat Simavi olarak kullanılan resim Şevket Bilgin’dir. Simavi öleli ise 60 değil 65 yıl oldu…)

Yerli Malı Haftası!
Mustafa Kemal Atatürk, 1923’te “İzmir İktisat Kongresi”ni topladı. Savaştan yeni çıkmış Türkiye’nin ekonomik yapılanması görüşüldü. Sermaye birikimi olmadığı için, yerli malı üretecek fabrikalar adım adım kuruldu. Başbakan İsmet İnönü,12 Aralık 1929 tarihinde TBMM’deki bir konuşmasında, “ulusal ekonomi, yerli malı ve tutumlu olma konularına” ağırlık verdi.
Ekmeğin karne ile, Sümerbank’ın pazen kumaşının kuponla sınırlı olarak alındığı 2. Dünya Savaşı’nın sıkıntılarını hafifletmek için İnönü, 1946’da “Tutum ve Yerli Malı Haftası”nın 12 -18 Aralık tarihleri arasında kutlanmasını başlattı.
O yıl, ben İzmir Eşrefpaşa Tınaztepe İlkokulu’nun 3. sınıfındaydım. Öğretmenimiz Cahide Erkal çok güzel bir kutlama düzenledi. (Youtube’da “Yerli Malı Marşı’nı” dinleyip izleyebilirsiniz…)
Bilindiği üzere İnönü, Türkiye’yi 2. Dünya Savaşı’na sokmadı, her olasılığa karşı büyük bir orduyu beslemek zorunda kaldı. Bu durum halk arasında çeşitli sıkıntılara yol açtı.
Hatta İnönü ile ilgili bir anı ünlüdür. Sivas’ı ziyaretinde bir çocuk İnönü’ye “Sen, bizi ekmeksiz bıraktın!” diye şikâyet eder. O da “Evet, ekmeksiz bıraktım, ama babasız bırakmadım!” yanıtını verir.
“Tutum ve Yerli Malı Haftası” o günlerin sonucudur. Ancak ne var ki Cumhuriyet döneminde kurulan ve yerli malı üreten fabrikalar özelleştirildi, çoğu kapandı, buğday, şeker, et ithal edilir oldu! Oysa bugün Türkiye ne savaştan çıktı, ne de dünyada savaş var!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları