Basın Nereye Gidiyor? (6)

18 Aralık 2018 Salı

Ankaralı gazeteci Şinasi Nahit Berker’in ünlü “Gazeteci olunmaz, gazeteci doğulur...” sözünden hareketle “gazeteci doğanları” anımsadıktan sonra “gazeteci doğmayanlara” geçişi sürdürüyoruz...

***

Papadopulos... Sabah gazetesi...
İstanbul’da “Hristaki Pasajı’nda (Çiçek Pasajı)ciltçi Papadopulos, 1875’te “Sabah” gazetesini yayımlamaya başladı. Bu “ad” günümüze ulaşan ilk gazetedir.
23 yaşında, ilk Türkçe roman yazan Şemseddin Sami, gazetenin başyazarı idi. Oğlu, Galatasaray Kulübü’nü kuran, 1924 Paris Olimpiyatı’nda Türk kafilesinin başkanlığını yapan Ali Sami Yen’dir.
Başyazar, patronla anlaşamayınca istifa etti ve Papadopulos, dönemin “sansürüyle” de sıkıntılar yaşayınca Sabah’ı, Kayseri’den eşekle İstanbul’a göçen, gazetenin “idare müdürü” olan Mihran Nakkaşyan’a 1882’de sattı.
Nakkaşyan, bir yandan hamallık yaparak, sanayi okulunda matbaa dizgiciliği öğrenmeye başlamış, sonrasında para biriktirip küçük bir baskı makinesi almıştı.
Nakkaşyan’ın 2. Abdülhamid ile çok iyi ilişkisi vardı. Bu nedenle gazetede sıkça Abdülhamid’e “dualar” yayımlanıyor, Yıldız Sarayı’ndan “ödenek!” alınıyordu...
Sabah gazetesinin her türlü “iktidarla” bağlantısı o günlerden başlar!
Öteki gazetelerin dörtte bir fiyatına satılınca, 1891’de 12 bine ulaştı.
Gazete yeni bir binaya taşındı.

***

24 Temmuz 1908’de, “2. Meşrutiyet’in ilanında” ilk baskıları görmeye gelen “sansür” memurları kovuldu; gazete “sansürsüz” çıktı. Çünkü Sabah, her iktidara “nabza göre şerbet veren” gazeteydi! Abdülhamitçi Nakkaşyan, “İttihatçı” olmuştu!

***

Günümüzde basının 24 Temmuz’da kullandığı “Gazeteciler Bayramı” da o günlerden kalmadır!

***

Nakkaşyan, 1. Dünya Savaşı bitince “ittihatçıların düşmanı” olan Ali Kemal’in “Peyam” gazetesi ile birleşme yoluna gitti, “Peyam-ı Sabah” yayımlandı.
Ali Kemal, ulusal mücadele ve Mustafa Kemal’in aleyhinde yazıları ile ünlenmişti. Türk ordusu İzmir’e girince, Nakkaşyan, Ali Kemal’i kovdu, gazete “Sabah” adıyla yayımlandı.
Ali Kemal linçle öldürülünce Nakkaşyan korkup 1922’de gazeteyi kapatarak Fransa’ya kaçtı! (“Kaptan gemiyi en son terk eder” sözünü dışlayan bir başka kaptan ise günümüzde gazetesini terk edip Almanya’ya kaçtı!)
Daha sonra, “gazeteci doğmadan, gazeteci olanlara” ve günümüz basınına değineceğim!

FETÖ ve Emin Ters Orantıdır !
Sözcü gazetesinden 5 kişi hakkında “FETÖ’cülük” suçlamasıyla dava açıldı. Bunlardan biri de Emin Çölaşan’dır.
Çölaşan ailesini iyi tanırım... Gazeteciliğimin ilk yıllarında baba Prof. Dr. Ümran Emin Çölaşan’ı Meteoroloji Genel Müdürü iken tanımıştım. Bugünkü yaygın meteoroloji ağını kurmaya başlamıştı. Zaman zaman basın toplantılarına katılır, özel söyleşiler yapardık. Kemalist bir profesördü.
Emin’in eşi Tansel, Danıştay Başsavcılığı’na yükselmiş, 43 yıl yargıçlık yapmış bir hukukçudur. Dört dönem “Atatürkçü Düşünce Derneği” Genel Başkanlığı yapmış Kemalist bir Türk kadınıdır.
Tarikatçı Alparslan Arslan ve arkadaşının 2006’da Danıştay’a bombalı saldırısı sırasında Başkanvekili idi...
Emin’i, öğrenciliği sırasında Cumhuriyet Bürosu’na “bildiriler” getirirken tanımıştım. O yıllarda milletvekilleri, dernek temsilcileri, internet olmadığı için bildirilerini “teksir makinesinde” çoğaltarak dağıtırlardı.
Emin, bu dağıtım işini daha sonra uzman olarak girdiği Devlet Planlama Teşkilatı’nda da sürdürünce kovuldu. Bildirileri, daima haksızlıklara ve yanlışlara karşı idi...
Milliyet Gazetesi Haber Müdürlüğü’nü yaptığım yıllarda birlikte çalışırken daha iyi tanıdım. Özel röportajları ile daima öne çıkardı.
Çölaşan ve arkadaşları hakkında açılan “FETÖ’cülük” davası yeni bir tehlikeli oluşumun habercisidir!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları