Feyzi Açıkalın

Doğaya teslim olduğunda rahatlarsın

16 Ocak 2019 Çarşamba

 

Bazen her olumsuzluk üst üste gelir. Somut ağrıların, soyut sancıların süregiden dertlenmelerinle birleşip, karabasanlarını katmerlerleştirir.

Yaşam enerjini zaten birileri soğurmaktadır. Bazen mevsimsel döngü gereği, istemeden de olsa doğa bu sömürüye ortaklık eder. Mesela, normalini yaşayan bir kış günü, saat dilimini oynayanlarca daha da kısaltılıp karartılınca, çekilmez hale gelir. Hiç bitmeyeceğini sandığın bir grilik, yaşama dair umutsuzluğunu pekiştirmektedir.

Derken, o sinsice yağan yağmur birden dellenip pencereye vurmaya başlar. Beşinci kata ulaşmış ince belli palmiyenin yaprakları, eğilip bükülerek bir orkestra şefi gibi daha önce seslendirilmemiş bir oratoryayı yönetmektedir. Yükselen çok sesli kantoya uzun dallı hurma ağaçları da eşlik eder.

Palmiyelerin üstündeki asalak, biçimsizce kesilmiş kuru dal dipleri havalarda uçuşur. O, her sabah kalktığında yerinde duruyor mu diye kontrol ettiğin sakin deniz celallenmiştir. Her zamankinden farklı olarak dalgalar bembeyaz köpüklerle sahili döver.

Hava sıcaklığı birden artar. Bu, daha da güçlenecek bir lodosun, bir düzensizliğin belirtisidir. Beş dakika içinde doğaya uygun olmayan, onu hiçe sayarak inşa edilen her yapı yıkılmaya yüz tutmuştur. Sahipleri nafile çabalarla karşı koymaya çalışır.

Tutamazsın o gittikçe azgınlaşan öfkeyi. Önüne ne kattıysa silip süpürür. Kendisine karşı oluşturulmuş setleri kızgın, homurdanan dalgalarla aşar.

Olup biteni çaresizce korunaklı alanından izlerken, birden yüzünü bir gülümseme kaplar. Binyıllar boyunca tapınılmaktayken, daha dün, ikibin yıl önce ondan vazgeçilen doğa idareyi ele almıştır. Karşı konulamayacağına göre, artık ona teslim olmak gerekir.

Kavganın sonuçlarını gördükçe enerjin yükselir. Yapabileceğin en iyi şey onun yaptıklarını saptamak yani fotograflamaktır. Sanki bilinmez güçler, yaşamın tek egemenin doğa olduğunun dersini vermeye gelmiştir. Bu seni umutlandırır.

Aynı coğrafyadaki başka başka uygarlıkların benzer koşullarda ne yaptığını düşünürsün. Tiranlar bir yere sinmiş, öfkenin geçmesini mi beklemektedir? Benim gibi sevinenler, doğanın başkaldırışından güç alanlar o hükümranlığın hangi sosyal sınıfındakilerdir?

Egemenin fırtınaya karşı çaresiz kalacağını düşünmek senin onun karşısındaki umarsızlığını örter. Özdeşleşirsin doğayla. İstemezsin bile onun coşkusunun azalmasını.

Saatler geçtikçe esen yelin etkisi azalır. Ama ortalığı hemen bir dinginlik kaplamaz. Deniz daha düzenli dalgalarıyla, henüz tükenmediğini, gerektiğinde yine geleceğini bidirmektedir.

Gün ağardığında hasar tespitine çıkarsın. Uğranılan yıkım her zamanki cahilce yorumlarla, “kırk yılda bir olan” diye nitelenir. Kırk sayısının milyonlarca yıllık evren yaşında saniye bile olmadığını anlamazlar. Oysa sen başka şey düşünür, o kırk yılda bir olan büyük fırtınanın içinde olabilmeyi umarsın.

Yazının başlığını değiştirirsek: Doğaya teslim “olunduğunu!” görür, rahatlarsın…

 

 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları