Ya bizimlesin ya onlarla!

Brezilya’nın yeni başkanı JaIr Bolsonaro zıtlıklar prensibini ve propaganda dilini kullanmakta çekinmiyor.

Yayınlanma: 19.01.2019 - 22:32
Abone Ol google-news

Dünyanın en geniş sınırlarına sahip ülkelerinden birisi. İçinde sayısız kimlik, yaşam biçimi ve inanç barındırıyor. Brezilya; nüfusuyla orantılı olarak en çok-kültürlü toplumsal yapıyı barındıran ülke. Ülkenin başında ise 28 Ekim’de oyların yüzde 55’ini alarak başkan seçilen, 63 yaşındaki Jair Bolsonaro var. Ona “Brezilyalı” Trump deniliyor. İtalyan ve Alman kökenleri, Brezilya’nın kültürel çeşitliliğini yansıtsa da dışlayıcı ve otokratik söylemleri, ordu geçmişiyle 1970’lerdeki askeri diktatörlük günlerini hatırlatıyor. Oysa, oyların yarısından fazlasını almış birisi olarak, böylesi heterojen bir yapıda, farklılık eşgüdümü içinde hareket etmesi beklenen gevşek bir merkeziyetçi idare anlayışı içinden, demokratik esaslar çerçevesinde çıkması, cuntacıların yönetime el koymasından çok farklı bir hikâye ve soruyu ortaya koyuyor. Bolsonaro neyi temsil ediyor?

Kötü Brezilyalı
Bolsonaro’nun seçim kampanyası sırasında başlatılan “O olmaz” hareketi, sırf Brezilya’da değil, tüm dünya çapında karşılık bulmuştu. Kadın hareketleri tarafından başlatılan ve farklı çıkar gruplarının oluşturduğu STK’lar tarafından genişletilen kampanyalar Bolsonaro’nun seçilmesinin engellenmesine yönelikti. Silahlanmayı savunması, kadınlar için kullandığı cinsiyetçi ifadeler ve aşırı sağcı söylemleri ile tepki çeken politikacıya karşı yürütülen kampanyalara bazı Brezilyalı ünlü isimler de katılıyordu. Bu isimlerden birisi olan 38 yaşındaki dünyaca ünlü manken Gisele Bündchen, Bolsonaro’nun göreve başladığı 1 Ocak’tan kısa süre sonra yeni başkanın çevre ve tarım bakanlıklarını birleştireceğini söylemesini, çevreci politikalara aykırı bir tutum olarak gördüğünü açıkladı. 2017 yılında Amazon Ormanları’nın yok olmasıyla ilgili gözyaşlarıyla dolu bir açıklama yapan Bündchen, yıllardır BM’de çevre ile ilgili yaptığı çalışmalarla biliniyor. Ancak bu çalışmalar Bolsonaro’nun Tarım Bakanı Tereza Dias’ı etkilemişe benzemiyordu. Bundcehn’i yanlış bilgiler kullanarak, gerçeği bilmeden ülkesini eleştirmekle suçlayan Dias, Bundcehn’e BM’nin değil kendi ülkesinin ziraat politikalarını geliştirmeye yönelik çalışması gerektiğini söylüyordu ve bir de davette bulunuyordu; “Üzgünüm Gisele Bündchen, gerçekleri bilmeden Brezilya’yı eleştirmemelisin. Bir elçi olup, ülkenin bu alanda küresel öncü olduğunu savunmalısın.” Bundchen’i “kötü Brezilyalı” olarak niteleyen Bakan, ünlü mankene elçilik için resmi davet yollayacaklarını da söylüyordu.

20. yüzyılın mirası
Muhafazakâr bir parti bakanı ile BM elçisi olarak çalışan uluslararası ünlü bir isim arasındaki bu polemik, günümüzde ülkeler ve uluslararası güçler arasındaki egemenlik savaşının da bir yansıması. Dünya üzerindeki en yoğun güç çatışmalarının yaşandığı Ortadoğu ve Pasifik’te olduğu gibi, Latin Amerika’da da seçimli demokrasiye sahip ülkelerde yaşanan ulusal-küresel çıkar çatışmaları, Bolsonaro gibi politikacıların ortaya çıkmasını sağlıyor. Soğuk savaş dönemini domine eden sosyal demokrasi ve merkez sağ gibi sağıltıcı siyasi yaklaşımların geçerliliğini yitirdiği günümüz küresel siyasetinin baş aktörleri de Bolsonaro gibi. 20 yüzyıldan miras kalan, demokrasi, güçler ayrılığı, parlamenter sistem gibi kavramları olabildiğince gevşeten ve karşılığında güçlü söylem, güçlü imaj çalışmasıyla ortaya çıkan karşıtlıklarla, toplumun hatırı sayılır kesimini bir arada tutan lider politikacı modeli uluslararası çıkar çatışması yaşanan bölgelerde, ulusal devletlerin koruma kalkanı olarak ortaya çıkıyor. Bu kalkanın da yereldeki çeşitlilik unsurlarını kendi gölgesi içinde bırakma ihtimali bir hayli yüksek.

Zıtlaştırıcı etki
Bundchen gibi, BM kategorisinde “gelişmekte olan ülkeler” sınıfında yer alan ülkelerden çıkıp, dünya çapında ün kazanmış kişilerin, artık yerel siyasetten uzak kalması pek mümkün görünmüyor. “O olmaz” veya “bizim için çalış” söylemlerinin zıtlaştırıcı etkisi, siyasi söylem anlamında sırf belli gruplar için değil aynı zamanda kişiler üzerinde de etkiye sahip. Bu etkinin varlığı da birlikte yaşam kültürünü, azami ortak paydalar üzerinde kuran anlayışa dayanan kapsayıcılıkta değil, belli başlı küçük çıkar gruplarının mikro olçekteki muhalefet ve talepler üzerinden oluşturulan ötekileştirme modeline oturuyor. Latin Amerika özelinde bu modelin inşası için de, milenyumla birlikte güçlenen ABD karşıtı sol iktidarların hızla güç ve itibar kaybetmesiyle birlikte Berlusconi, Sarkozy, Trump tarzı siyasi figürlerin ortaya çıkmaya başladığı görülüyor.

Dışlayıcı dil
Seçim kampanyasında Trump ve İsrail’in büyük desteğini alan Bolsonaro hakkında ABD’de yayımlanan Foreighn Policy dergisindeki bir analize göre ise, ülkedeki sol Lulu iktidarının yolsuzluk ve ahlaki çürümüşlük tepkileri sonrasında iktidara gelen Bolsonaro hükümeti, düzenli olarak dışlayıcı ve kadın düşmanı söylemler kullanıyor. Bunun sebebi de çok farklı etkin kökenlere sahip Brezilya’da iktidarda olan, Evangelist köklere sahip bir beyazın iktidar dilini etnik veya inanç kökenleriyle değil de erk dil üzerinden oluşturmasıyla açıklanabilir. Dışlayıcı dili ve etnik kökenlerine rağmen, yolsuzluk karşıtı ve siyasi dürüstlüğü öne çıkaran imajıyla büyük kentlerde genelde fakir Afro-Amerikalıların yaşadığı sol iktidarların hayal kırıklığını gidermek isteyen favelalardan büyük destek alan Bolsonaro, ısrarla zulüm ve mağduriyet dilini de kullanıyor. Ülkedeki Brezilyalılık kültürünü sağlamlaştırmak için yeni bir kavramı da var, “siyasetin Venezüellalılaştırılması.” Bu kavramı kullanarak, Latin Amerika’daki siyasetin sola yönelmesinde önemli payı olan Venezüella’daki Hugo Chavez ve Maduro iktidarlarına gönderme yapan Bolsonaro, sırf ülkesinde değil tüm kıtada oluşan yeni sol siyasete de karşıt bir söylem izliyor.

Futbolculardan destek

Bu ve diğer söylemleri barındıran siyasetin kamuoyunda kabul görmesi ise sırf sandıkta alınan sonuçla değil aynı zamanda söylemin topluma kabul ettirilmesine aracılık edecek kişilerle mümkün olabilir. Bunu bilen Bolsonaro, seçim kampanyası sırasında, belki Bundchen’in desteğini alamadı, ama Brezilya’nın en büyük tutkusu ve ulusal gurunun sembolü olan futbol yıldızlarından büyük destek gördü. Ronaldinho ve Rivaldo başta olmak üzere, Neymar, Gabriel Jesus, Cafu ve Felipe Melo gibi isimler Brezilya’nın yeni başkanına desteklerini açıkladı. Brezilya Devleti’nden resmi davet alması beklenen Gisele Bundchen de bu isimlere katılır mı bilinmez, ama “O olmaz” denilerek, uluslararası alanda itibarı bir hayli sarsılan Bolsonaro’nun cevap olarak “Ya bizimlesin ya da onlarla” dediği bir gerçek.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler