Siyaset, ‘ortak değerleri’ yaratabilme becerisidir

22 Ocak 2019 Salı

Bu tanımlama özünde “teknik”tir. Aynen otomobil örneğinde olduğu gibi: “kurallara uygun” kullanıldığı zaman sizi gideceğiniz yere götürür. Eğer kullanırken kuralların tamamen dışına çıkarsanız kullananı (ve toplumu) felakete götürür.
Ortak değerlere” götürme meselesi yine de karışıktır: “Ortak değerleri çağdaş uygarlık değerleri çatısı altında gördüğümüz zaman” becerinin hedefi netleşir:
- Aydınlanma ile başlayan ve günümüzde çağdaş ve uygar demokratik değerlere ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde yaratılan “ortak değerler”, gelişmişlik ile azgelişmişlik farkını ortaya çıkarır.
- Ancak burada da işler karışıktır: kimi ülkeler (ve devletler) bu çağdaş değerleri ulusal düzeyde ve içerde uygulamalarına karşın, “dışarıda, çifte standart yürütürler”! İçeride rekabetçi, ulusal çıkarları gözeten dengelenmiş demokratik bir düzen: buna karşılık dışarıda tekelci, emperyalist, baskıcı bir politika: İngiltere örneğinde olduğu gibi, uzun yıllar “Birleşik Krallık” olarak sadece içeride örnek olan ülke, kıta Avrupası’nın büyükleri olan Almanya ve Fransa karşısında, “ortak değerlerin öne çıkarılması için kurulan AB içinde bile”, ikinci plana düştüğü için Brexit kaosunun içine sürüklendi. Bunun adına da “Türkiye tuzağı” diyorlar, bizimkine çok benziyor, ama bizimki gönüllü olarak “kendi marifetimizle(!) becerdiğimiz bir tek yanlılıktır”.

Atatürk’ün büyüklüğü
Kurtuluşu başardıktan sonra kuruluşla birlikte, Atatürk siyasetinde, “ortak ulusal değerler doğrultusunda” uygulamalara koyuldu, devrimleri yaptı. Dil devriminden eğitim devrimine: kadın-erkek eşitliğinden pozitif bilimlere: dış politikada ise komşularla ve büyük devletlerle, karşılıklı ortak çıkarları yaratmaya kadar dünyaya örnek oldu. Ortak değerleri “içerde ve dışarıda gerçekleştiren tek politikacı olma” başarısını gösterdi. “Yurtta barış, dünyada barış” bu dehanın üretimidir.
Atatürk devrimleri özünde, “çağdaş uygarlığın” ortak değerlerini geliştirmeye yönelik uygulamalardır. Öğrenciye sınıfta örnek oldu: traktörün üzerine çıkarak çiftçiyi geliştirdi. Üniversitelere uygarlığın simgesi akademisyenleri Avrupa’dan getirtti.

Karşı çıkanların ‘ortak değerleri’
Atatürk’e ve uygulamalarına karşı çıkanlar, ortak çağdaş değerlerin gelişmesine karşı olan statükocu, “dinci”, softa çevrelerdir. Çünkü onlar, cehaletten medet umarak topluluk içindeki otoritelerinin ve maddi çıkarlarının ellerinden gitmesine kızıyorlar.
Toprak ağasından cehaleti savunan softaya: dinimizi istismar ederek kendi çıkarı ve otoritesi için kullanan din tacirlerine kadar, ortak çağdaş değerlerin gelişmesine karşıydılar.
Onlar için “ortak değer” inanç istismarını esas alan toplumsal bir düzensizlikti. Sivil toplumsal örgütlenmelerden nefret ediyorlardı. Hukukun üstünlüğüne düşmandılar. Kadınları adeta bir köle gibi düşünüyorlar. Çağdaşlaşmaya “reklam arası” diyenler, cehaletten medet umanlardır.
Sevr ile itildiğimiz çöküşü hazırlayan koşullardan Lozan sayesinde çıktık, Atatürk devrimleri ile bu bölgede sömürülen ülkeler için bir ışık yaktık. Bugün bakıyoruz, Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nden rahatsız olan dış odaklar ve içimizdeki çağdışı çevreler, çağdaş değerler kapısını açan Türkiye’yi tekrar çağdışı noktalara götürmek istiyorlar.
FETÖ olayı özünde, “emperyalizmin çağdışı siyasal İslamı kullanarak Türkiye’yi parçalama girişiminden başka bir şey değildir”.
Ortak değerlerimizi, çağdaş uygarlık değerleri doğrultusunda yüceltmek, “politikacının önündeki tek seçenektir”.
Gençliğinde Nâzım’ın şiirine vurulmamış veya çimenlerde özgürce yuvarlanmak zevkinden uzak durmuş, harmandalı oynamamış, horon tepmemiş ya da tango yapmamış kişi, politikada yetersiz kalmaya mahkûmdur. Aynen Prof. Cosmos Megalommatis’in, “Çağdaş kültür, Mezapotamya’nın 25 kültür kaynağından oluşan bir sentezdir” ifadesinde olduğu gibi.(*)

(*) Yolumun Kesiştiği Ünlüler, Kırmızı Kedi, syf; 57-59, 2018  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları