Mehmet Ali Güller

Bağdat’taki bölge fotoğrafı

22 Nisan 2019 Pazartesi

Bölgemizde iki temel karşıtlık var:
1. Türkiye-Suriye karşıtlığı. (Bunu AKP’nin Esad karşıtlığı diye okumak daha doğru.)
2. İran-Suudi Arabistan karşıtlığı.
Kuşkusuz bölgesel politikalar açısından temel olmamakla birlikte Türkiye’nin İran’la, İran’ın Irak’la, Irak’ın Kuveyt’le, Kuveyt’in Suudi Arabistan’la karşıtlıkları da var elbette...
Ancak belirleyici olan bu iki karşıtlıktır, zira bu karşıtlıklar aynı zamanda ABD emperyalizminin bölgemize yönelik planlarında yararlandığı bir zemindir.

Emperyalizmin istemediği fotoğraf
Geçen hafta bu iki karşıtlığa rağmen, çok anlamlı bir “bölge fotoğrafı” ortaya çıktı: Bağdat’ta düzenlenen “Irak’a Komşu Ülkeler Parlamento Başkanları Zirvesi”nde Irak, Türkiye, Suriye, İran, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Ürdün yetkilileri bir araya geldi! (İran’ı Şûra Meclisi üyesi Alaaddin Brocerdi temsil ederken, diğer tüm ülkeler Meclis başkanlarınca temsil edildi.)
Zirvenin sonuç bildirgesinde “Irak’ın istikrarı bölgenin istikrarı için gereklidir” denildi.
Çok doğru...
Irak’ın istikrarı Suriye’nin istikrarıdır; İran’ın istikrarı Türkiye’nin istikrarıdır, Ürdün’ün istikrarı Suudi Arabistan’ın istikrarıdır vb.
Ülkenizde istikrar ve barış, komşularınızda istikrar ve barıştır; aynı zamanda komşularınızda istikrar ve barış, ülkenizde istikrar ve barıştır.

İktidarların çıkarları, ABD’ye zemin sağlıyor
Peki bu fotoğraf, yukarıda belirttiğimiz iki temel karşıtlığın ortadan kalktığı anlamına mı gelir? Elbette hayır. Ancak uygun şartlarda kalkabileceğinin de işaretidir.
Örneğin Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile görüşen (16.4.2019) İran Dışişleri Bakanı Cevad Zarif’in “bu görüşmeyle ilgili Erdoğan’a rapor sunacağını” söylemesi ve ardından Erdoğan’la bir araya gelmesi (17.4.2019) oldukça önemlidir.
Ankara’nın Şam’la anlaşması ve ardından Ankara, Şam, Bağdat, Tahran dörtlüsü arasında bir bölgesel ittifak zemini oluşması, örneğin Suudi Arabistan’ı dizginleyecektir!
Bölgesel istikrar ve barışın önündeki engel tek tek ülkelerin çıkarları değil, iktidarda kalma çıkarını ülkenin çıkarının önünde gören yöneticilerdir!
Bölgemizin asıl sorunu budur ve ABD emperyalizmi, işte bu sorunu kullanarak bölgede etkinliğini sürdürebilmektedir!
Somut söylersek...
Örneğin ABD’nin “İsrail’in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini tanıma” hamlesinde Suriye’de Esad karşıtı konumlanan Türkiye ve Suudi Arabistan’ın, hatta Ürdün’ün sorumluluğu yok mu? Elbette var!
Örneğin Irak’taki istikrarsızlıkta belli ölçülerde İran ve Türkiye’nin sorumluluğu yok mu? Elbette var!
Uzatmayalım, önemli olan yukarıdaki fotoğrafı bir bölgesel istikrara nasıl dönüştüreceğimizdir.

Bölgenin düğümü: Ankara-Şam ilişkisi
Ankara-Şam ilişkisi burada kritik düğümdür. Ankara ile Şam anlaştığı anda Türkiye, İran, Irak ve Suriye arasında kritik bir işbirliği oluşur. Bu dörtlünün yan yana gelmesinin önemini somut örneklerden verelim:
ABD’nin Irak’a saldırısına Suriye karşı çıkmıştı, Türkiye katılmamış ama karşı çıkmamıştı, İran ise sessiz kalmıştı. ABD’nin Suriye’ye saldırısına ise İran eylemli olarak karşı çıkmış, Irak karşı çıkmış ama tersine Türkiye ABD’nin yanında yer almıştı.
Buradan çıkarmamız gereken sonuç şudur: ABD’nin bu dört ülke üzerindeki hamlelerini durdurabilmenin öncelikli yolu, dört ülkenin ittifakıdır!
Dört ülkenin işbirliği, ABD’nin inşa ettiği İran karşıtı cepheyi de bölecektir. ABD İran’a karşı hem Arap NATO’su kurmakta hem de Mısır destekli Suudi-İsrail ittifakı oluşturmaktadır.
Ankara, Tahran, Bağdat, Şam işbirliği, öncelikle Mısır’ı bu girişimin dışında kalmaya itecektir. Mısır’sız Suudi Arabistan- İsrail ittifakı ise işlevsiz olacaktır.
Sonuç olarak, Ankara ile Şam’ın anlaşması, bölgenin istikrarı için başlama noktasıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları