Barış Doster

Cumhuriyet ve yurttaşlık bilinci

25 Mayıs 2019 Cumartesi

Bilginin bilince dönüşmekte zorlandığı dönemlerde, bilgi eksikliğinden kaynaklanan bilinç bulanıklığını aşmak zordur. O nedenle Kurtuluş Savaşı’nın başlamasının üzerinden 100 yıl geçtiği halde demokrasi, hukuk devleti, milli irade, meşruiyet, egemenlik, yurttaşlık, laiklik ekseninde yapılan tartışmalar, temel kavramlardaki bilgisizliği de gösteriyor. Zira egemenliğin kaynağını, meşruiyetin dayanağını yanlış yerlerde arayanlar var. Milleti, yığın, insan toplamı olarak görenler var. Demokrasiyi sadece sandıktan ibaret sayanlar var. Yurttaşı, etnik, dinsel, mezhepsel kimliğiyle tanımlayanlar var. O nedenle seçimlerde hemşeri dernekleri, tarikat şeyhleri, cemaat liderleri, toprak ağaları, Güneydoğu Anadolu kökenli muhafazakâr yurttaşlar için meleler devreye giriyor. Üstelik bu yanlış, sadece sağ partilere özgü değil. Solculuğu etnikçiliğe, devrimciliği mezhepçiliğe, ilericiliği hemşericiliğe indirgeyenler de var. O yüzden yurttaş kimliği, sınıf bilinci özenle geriye itiliyor.
Oysa Cumhuriyet, ulusal egemenliğe dayanır. Milli iradeyi esas alır. Özgür bireylerin rejimidir. Örgütlü toplumu benimser. Hukuk devletini, yargının tarafsızlığını ve bağımsızlığını önemser. İktisadi düzlemde planlamayı, kamuculuğu önceler. Toplumsal bağlamda eşitlikçidir. Eğitim ve sağlık hizmetleri başta olmak üzere, sosyal devlet konusunda ısrarının, fırsat eşitliği sağlama çabasının temelinde bu yatar.

Gazi’nin yol haritası
19 Mayıs 1919’u izleyen süreçte, Amasya Tamimi ile başlayan, Erzurum ve Sivas kongreleri ile güçlenen, Meclis’in açılmasıyla doruğa çıkan anlayış, her aşamada milletin katılımını ve kararını esas almıştır. Milli iradeyi üstün, bölünmez, devredilmez görmüştür. İktisadi bağımsızlık yoksa siyasi bağımsızlığın olamayacağına inanmıştır.
O nedenle Atatürk, silahlı mücadelenin bitmesinden sonra, Lozan Antlaşması’nın imzasından önce ve Cumhuriyet’in ilanından evvel, İzmir’de toplanan İktisat Kongresi’nde, mümkün olduğunca yüksek bir katılımı gözetmiştir. O günün koşullarında işçiler, çiftçiler, tüccarlar, sanayiciler kongrede temsil edilmiştir. Milli, güçlü, bağımsız bir ekonomi için yapılması gerekenler, işbirliği olanakları, öncelikler, olanaklar tartışılmıştır. Tasarruf bilinci, sermaye birikimi üzerinde durulmuştur. Çiftçinin mahsulünün karşılığını almasının; işçinin sömürüden kurtulmasının; sanayicinin emperyalist şirketlere yem olmamasının; tüccarın yabancılarla rekabet edebilmesinin yolları aranmıştır.
Dahası, yüzde 90’ı okuryazar olmayan, yüzde 90’a yakını kırsalda yaşayan bir toplumda Anadolu Ajansı; Telgraf ve Telefon İdaresi anonim ortaklık olarak kurulmuştur. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu hep dernek olarak faaliyete başlamıştır. Kooperatifçilik özendirilmiştir. Tüm bunlarla, halkın bilinçlenmesi ve örgütlenmesi, yurttaşların katılımı ve yönetimde etkin olarak yer alması desteklenmiştir. Cemaat toplumundan cemiyet toplumuna geçiş amaçlanmıştır.
Kısacası, Atatürk, “İstiklalimizi emin bulundurabilmek için heyet-i umumiyemizce, heyet-i milliyemizce bizi mahvetmek isteyen emperyalizme karşı ve bizi yutmak isteyen kapitalizme karşı, hey’et-i milliyece mücadeleyi caiz gören bir mesleği takip eden insanlarız” derken, yurttaşlık bilincine ve millet iradesine güvenmiştir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları