Olaylar Ve Görüşler

‘Bozkırın Sesi’ Ankara’nın ‘bağımsızlık’ müzesi

27 Haziran 2019 Perşembe

Tükenmiş bir toplumdan yeni bir devlet ve vatandaş yaratmanın adıydı Cumhuriyet.
Kulluktan çıkış, ülkenin her yanında üreterek kendine güven duymanın bilinci. İmparatorluk İstanbulu’nun kapıkulu anlayışına karşı Anadolu’nun direnen gücü ve elbette Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün tam bağımsızlık düşüncesinin odağı Ankara oldu.
Direncin, çağdaşlığın öteki tanımı.
Bozkırın ortasında sil baştan yaratılan bir kent. 13 Ekim 1923 tarihi onun doğum günü. O günden başlayarak her anlamda planlı bir yerleşmenin temelleri üzerinde yükselen kent Cumhuriyetin bir anıtı gibiydi. Ulus’taki ilk meclis binası çevresinde kümelenen yapılarla, onları çevreleyen yollarla biçimlenerek bugüne değin geldi. Bu nedenle Ulus, aydınlanma sürecimizin ilk kıvılcımlarına tanık olmuştur. Buradaki yapılar ve tam ortada yükselen Yenigün Anıtı birer simgeden başka bir şey değil. Hemen bir anımsatma: Ulus-Yenigün Anıtı Nadir Nadi’nin öncülüğünde, Cumhuriyet gazetesinin girişimiyle gerçekleştirilmişti.
Aynı alana bakan İş Bankası, 1929 yılında Giulio Mongeri (1873 İstanbul- 1951 Venedik) tarafından yapıldı. Kuruluşu tetikleyen düşünce İzmir İktisat Kongresi’nde ulusal bir banka kurulması yolunda alınan karardan çıktı.

Ulusal sanayinin inşaası
Mongeri, İtalyan asıllı İstanbullu levanten bir aileye sahip. Doktor olan babasının ölümü üzerine ailesiyle birlikte Milano’ya göç etti. Brera Güzel Sanatlar Akademisi ile Mimarlık Yüksek Okulu’na devam etti. 1898 yılından yurda dönüş yaptıktan sonra 1908’de Sanayi-i Nefise Mektebi’nde ders vermeye başladı. Cumhuriyet dönemimizin ilk mimarlarından Sedat Hakkı Eldem ile Arif Hikmet Koyunoğlu öğrencileri arasında.
Mongeri’nin yaptığı bina, tamamlanması sonrasında uzun yıllar boyunca ulusal bankacılığın yönetim merkezi oldu. O güne değin ülkemizde yabancı bankaların hizmet verdiği bilinen bir gerçeklik. Bu anlayışa karşı çıkan İş Bankası, yatırımlarıyla yurdun dört bir yanında ulusal sanayinin kurulmasını hedefledi. Savaştan yenik çıkmış bir ülkenin kalkınması ancak böyle bir planlamayla gerçekleşebilirdi. Elbette bu süreçlerin tümünde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün izlerini okumamak olanaksız. Mayıs ayı başından beri “İktisadi Bağımsızlık Müzesi” olarak varlığını sürdüren bu binada söz konusu izlerden birisi Mavi Salon’da. Bankanın bu binaya taşınmasından iki ay sonra 22 Ekim 1929 günü Gazi burayı ziyaret ediyor. Tüm servisleri dolaştıktan sonra o günlerde “İdare Meclisi Salonu” olarak kullanılan Mavi Salon’da oturup çay içmiş, grupla fotoğraf çektirmiş. Onun yanında Genel Müdür Celal Bayar’ın odası o günkü gibi korunmuş. Aynı salonun bir köşesinde duran 1929 tarihli Gazi büstü İtalyan sanatçı Pietro Canonica imzalı. Evet, bir aydan beri başkent Ankara yeni bir müzeye kavuştu.
Devletin “Resim-Heykel Müzesi” yıllardan beri aralıklarla kapalı tutulurken bu girişimin Ankara’ya yeni bir soluk getirdiğini söylemek bile fazla.

Üreterek kalkınmak
Binanın kendisi doğrudan tarihsel ve sanatsal kimlik taşıyor. Müzenin kapsadığı konuların bu kimliğe ayrı bir zenginlik kazandırdığı rahatça söylenebilir. Her katta yer alan açıklayıcı yazılarla görsel belgeler ülkemizin kurtuluş ve kuruluş aşamalarını bir kez daha gözler önüne seriyor. Hangi koşullarda yoktan var edilmiş toplumun geçtiği evreleri görmek hem iç burkucu hem de coşku verici. Yokluklar içinden fışkıran direncin geleceği bilinçli ve planlı kurmasının evreleri var orada. İzledikçe görülüyor ki, o kadar yaşamsal sorunun arasında tek hedef var: Üreterek kalkınmak.
Bugün kulaklara bir masal gibi gelen tılsımlı sözcük, üretim. Her şeyiyle dışa bağımlı, yaşamak için en zorunlu gereksinimlerin bir vana gibi birilerinin eline verildiği garip bir sistem günümüzdeki.
Müzede gördüklerimiz ister istemez dönemler arasında karşılaştırma yapma duygusu uyandırıyor. O günler adına ne denli gururluysa günümüz için de bir o denli utanç verici.
Ulusça savrulduğumuz bugünkü yerden bakarak, geçmişin özverili ve ileri görüşlü devlet adamlarımızın yaptıkları daha bir önem kazanmada. İstanbul’un göbeğinde Galata Kulesi’ne çekilen İngiliz bayrağını bir karede, yer yer işgal edilmiş Anadolu topraklarını başka bir fotoğrafta izlemek şimdi unutturulmak istenen gerçeklerden kimileri. Daha acısı da, bakanlık buyruğuyla subaylarımızın işgalci subayları selamlama zorunluluğu. Kimilerine aşağılatıcı gelmeyen bu uygulamalar yurtseverler açısından kabul edilemeyecek bir durum.
Günümüz mandacıları için düşsel imparatorluk sevdalarının kucağında toplumu uyutarak bozuk düzeni sürdürmek asıl amaç şimdilik.

Toplumsal bilinç ve müze
Bir müzenin toplumsal bilinci uyarmadaki rolü burada somut olarak yaşanıyor. Her adımda Cumhuriyete can veren ilkelerin gerçekleşmesini görmek güzel. Bir duvarda gazetemiz Cumhuriyet’in 17 Haziran 1928 tarihli ilk sayfası var. Gazi’nin İstanbul’daki banka şubesini ziyareti haberleştirilmiş. Başka bir salondaki büyük boy Gazi Mustafa Kemal’in yağlıboya tablosu hemen dikkat çekiyor. Alman ressam Weinberg’in yapıtı üzerindeki el yazısı Gazi’ye ait. Banka, kuruluş yıllarını izleyen yakın dönemde Hamburg ve İskenderiye’de iki yurtdışı şubesi açmış. Weinberg’in bu tablosu Gazi tarafından 28.6.1932 tarihinde “İş Bankası İskenderiye Şubesine” diye imzalanarak İskenderiye şubesine armağan olarak gönderilmiş. Yıllar sonra Mısır devleti bankacılık konusunda ulusalcı bir politika izleme kararı alınca söz konusu birim kapatılarak tablo merkeze gönderilmiş. İşte şimdi karşımızda duran yapıtın serüven dolu öyküsü böyle. Hamburg’daki şube de benzer bir yazgıya sahip. Hitler’in başa geçmesiyle birlikte kapatılmış.
Bunlar yalnızca müzenin çağrıştırdığı birkaç tarih sayfası. Bölümleri gezdikçe ayrı birer zenginlik, birer tarihsel gerçeklik söylemini çıkarıyor karşımıza. Her katında Cumhuriyetin temellerinde harcı olanlardan ayrı birer öyküyü görmek nasıl bir güven aşılıyor insana. İstendiğinde yoktan var edilen bir toplumun uygarlık yolunda ulaştığı nokta gönendiriyor. Daha da önemlisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün evrensel düşünüşünün ulusal bir noktaya nasıl toplandığını. Çağını özümsemiş derin bir kültürle, dirençli bakışın geleceğe dönük ileri görüşlülüğünü buluşturan o büyük insanın.
Anlatılanların tümü bu müzede bekliyor.

A. CELAL BİNZET



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları