Eco’ya güllerle veda

25 Şubat 2016 Perşembe

Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık’ın kahramanlarına gönderme olan, aşk, tutku ve sevdanın simgesi “sarı güller” ve “kelebekler”le uğurlanmıştı...
Eco’ya da “beyaz güller” ve kır çiçekleriyle veda edildi.
Dünyanın en büyük “best seller”larından olan “Gülün Adı”nın yazarı için en sofistike jest, bir okurun yazarın evinin önüne bıraktığı bir “gül” oldu.
Okur, gülün yanındaki karta, Eco’nun ünlü romanının, ünlü bitiş cümlesini yazmıştı:
“Stat rosa pristina nomine, nomina nuda tenemus/adıyla var bir zamanlar gül olan, salt adlar kalır elimizde...”
Bu cümleyle tam ne kastettiğini Eco son verdiği söyleşilerden birinde şöyle açıyor.
“Meramım şu” diyor İtalya’nın bilge yazarı: “Madde kaybolunca geride sadece ‘söz’ kalır. Benim yaptığım bu (Latince) alıntıya, Shakespeare’in (‘Adın ne değeri var? Gülün adı gül değil, başka bir şey olsaydı aynı güzellikte kokmaz mıydı?’) yorumunu getirenler, yanılır. Shakespeare sözün anlamı yoktur, ‘gül’ başka bir adla da anılsa..., gene ‘gül’dür diyerek benim söylediğimin tersini söyler...”
Özetle Eco’nun lafı “Her şeyin ölçüsü ‘insan’dır!”a bağladığını anlıyoruz.
“Söz”ün sahibi de neticede insan.
Geride “gülün adı” makamından kalan insanın şeylere kendi atfettiği değerler ve ölçüler oluyor.
 
‘İyilik getiren rüzgâr’
Eco’dan kalanları “laik bir tören çerçevesinde” Milano’da önceki gün yapılan cenaze töreninde bu öznellikle dostları ve yakınları yorumladı.
Dine inanmadığından kiliseye götürülmeyen yazarın cenazesi; 14. ve 15. yüzyıllardan kalma görkemli Sforzesco Şatosu’ndan kaldırıldı.
Milano’nun simgesi sayılan ve içinde sanat şahaserleri barındıran gotik-rönesans tarzı şatonun ince kemerlerle çevrili avlusunda; beyaz güller, papatyalar ve kırmızı gelinciklerle bir bahar şölenine çevrilen yazarın tabutu etrafında toplanan okurlar ve aydınlar, onu bir “modern zamanlar hümanisti”, “ufuk açan bir entelektüel”, “çağını etkileyebilen, bilgiyi aktarmayı misyon edinen ve iz bırakan çok büyük bir eğitim insanı” olarak hatırladılar.
Eco için en etkileyici sözleri “Hayat Güzeldir” filminin Oscarlı aktörü ve yönetmeni Roberto Benigni söyledi.
“Umberto çok fazla özel bir tip değildi”  diyen Benigni ekledi:
“Ama o bir yere girdiğinde her şey özel oluyordu. Onun bir ışığı vardı. Onunla dünyaya iyilik getiren bir rüzgâr esiyordu. Onun gibilere cennette değil yeryüzünde ihtiyaç var. Cennette güzel insan çok var ama onlar burada, dünyada giderek azalıyorlar. Dolayısıyla böyle biri yitirildiğinde, kaybın büyüklüğü derinden hissediliyor!”

Toruna kalan miras
Hiçbir dini vurgusu olmayan ve sadece Eco ile yaşanan anılar ve anekdotların paylaşımına ayrılan bir saatlik törenin sonunda, yazarın sevdiği besteci Corelli’den bir harpsichord ve viyolensel dinletisi sunuldu.
Sforzesco Şatosu’nun dışında da büyük bir kalabalık tarafından izlenen törenin en sevimli konuşmasını 15 yaşındaki torun Stefano Eco yaptı.
“Hayatım boyunca bana ‘Eco’nun torunu olmak nasıl bir his’ diye sordular” diyen Eco, içtenliğiyle herkesi etkiledi ve şunları söyledi:
“Bu soruyla ne zaman karşılaşsam panik oluyor, ne diyeceğimi şaşırıyordum. Aramızdan ayrıldığından beri bunun ne anlama geldiğini düşünmeye başladım. Listeleri sen pek seversin... Bu epey uzun bir liste. Sana bana anlattığın tüm hikâyeler, dinlettiğin müzikler, yaptığımız bilmeceler, okuduğumuz kitaplar ve beraber gerçekleştirdiğimiz yolculuklar için teşekkür ederim. Bu deneyimleri ben de şimdi kardeşim Pietro ve kuzenim Anita’ya aktaracağım. Evet sorunun cevabını artık biliyorum. Senin gibi bir dedem olması, beni gururla doldurdu!”
Umberto Eco giderayak “Sıkı bir entelektüelin cenazesi nasıl yapılır?”ın üstüne ayrıca bir de “Nasıl iyi dede olunur?” kılavuzu bırakmış oldu. Işığı bol olsun.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Kılıçdaroğlu vakası 14 Nisan 2024
31 Mart’ın bahsi 7 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları