Vicdanla Cüzdan Arasındaki Seçmen...

01 Nisan 2014 Salı

Yerel seçimlerden beklendiği gibi genel sonuçlar çıktı. İlk verilerin ardından akla hemen
Cumhurbaşkanlığı seçimleri geldi. Dünkü yorumlar, Başbakan’ın Köşk’e aday olmasının önünün açıldığından, elde edilen başarının Pirus zaferinden başka bir şey olmadığına kadar uzanıyordu.
Başbakan seçimi bir “aile zaferi” olarak yorumladı ve balkona aile boyu çıktı. Zaten AKP’nin seçim kampanyası da sadece Başbakan’a endeksli olarak sürdürülmüştü. Başbakan balkon konuşmasında önümüzdeki dönemin ipuçlarını da verdi veriştirdi; gerilim devam edecek. Tüm yurttaşları kucakladığını söyleyen Başbakan, ilk aşamada haddini bildireceği kesimleri sıralamayı ihmal etmedi. Söyleminde yine “inlerine girmek” vardı. Deyim yerindeyse tam bir “bal-kin” konuşmasıydı. Ancak yine de bu konuşmaya kilitlenmemek gerekiyor. Önceki konuşmaların tümünün balkon rüzgârıyla birlikte uçup gittiği dikkate alınırsa önümüzdeki günlerde başka ittifaklar konuşulabilir.

***

Katılım oranının çok yüksek olduğu seçimlerde yurttaşların oy verirken hangi kriterleri göz önünde bulundurduğu ilk geceden itibaren tartışılıyor. Daha net paylaşmak gerekirse, yolsuzluk-hırsızlık iddialarının sandığa ne kadar yansıdığı araştırılıyor. Aslında, demokrasinin rayına oturduğu ülkelerde bir iktidarla ilgili 17 Aralık sonrasında ortaya atılan iddialar seçime gitmeyi değil, istifa etmeyi gerektirir. Ancak bizde “istifa” yerine “istifade” müessesesi geçerli olduğu için AKP bu durumu mazlumiyete çevirdi.
Hem böylesine saldırganlaşabilen hem de mazlum edebiyatı yapabilen iktidar bu başarısıyla ne kadar övünse azdır.
Bir okur iş edinip saymış; Başbakan’ın bir kentteki miting konuşmasını canlı yayımlayan kanal sayısının 82’ye ulaştığını saptamış. Bir ülkede demokrasinin, ifade özgürlüğünün gelişmişliği kanal sayısının fazlalığıyla değil, muhalif seslerin özgürlüğüyle ölçülür. Bütün kanallar aynı sesi yayımlıyorsa bunu adı şu olur:
Çok kanallı tek seslilik.
Medya demokrasinin solunum yoludur. Türkiye’de çok ciddi bir solunum yetmezliği var.

***

Siyasetin atasözlerinden biridir; demokrasilerde halka kızılmaz. O nedenle toplumun yukarıda altını çizdiklerimizi göz ardı etmesini bir gerçeklik olarak kabul edip, bunun üzerine ne yapılabileceğine kafa yormak gerekiyor.
Seçim günü için yurttaşa yönelik genel temennilerden biri şuydu:
Sandığa giderken vicdanınızın sesini dinleyin!
Klasik bir söylemle paylaşmak gerekirse; vicdanla cüzdan arasına sıkışan toplum ortaya böyle bir sonuç çıkardı.
Seçim sürecinde 250’ye yakın yerleşim yerinde toplam 262 miting ve salon toplantısında konuştuk. Kimi günler insan haklarını da zorlayacak şekilde aynı gün bir ilin merkezinde ve 4-5 ilçesinde topluma gerçekleri anlatmaya çalıştık. Konuşma öncesi ya da sonrasında kentin çarşısında insanların arasında dolaştık. “Bizi bu hırsızlardan kurtarın” diyen insanların birçoğu bu sözü yüksek sesle söylemek yerine usulca yanımıza yaklaşıp kulağımıza fısıldıyordu.
Seçim sonuçları orta büyüklükteki illerde baskın bir iktidar ikliminin olduğunu gösteriyor.
Atletizmin diliyle, üç adım atlama yarışlarının birinci adımında tüm partiler genel gücünü korudu, sıra ağustostaki ikinci adım olarak Köşk seçimlerinde... Üçüncü adım ise normal takvime göre 2015 Haziranı’ndaki genel seçimlerde...
Yol uzun...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İYİ Parti çıkmazı! 18 Nisan 2024
Zafer sorumluluğu... 17 Nisan 2024

Günün Köşe Yazıları