Celal Üster

Irgat’ın Türküsü

14 Mayıs 2018 Pazartesi

Pek çok filmini izlediğim Cahit Irgat’ı hayatımda bir kez gördüm, o da 1967’de Gen- Ar Tiyatrosu’nun sahnesinde, Nâzım Hikmet’in “Yolcu” adlı oyununda.
Tuncel Kurtiz, Suna Keskin ve Erol Günaydın’ın da oynadıkları “Yolcu”nun sonradan çıktığı turnelerde kimi kentlerde engellemelerle karşılaştığını anımsıyorum. Eh, “Arabın İntikamı” değil ki, Nâzım Hikmet’in oyunu; burası Türkiye!

***

1971’de yitirdiğimiz Cahit Irgat, 1951’de Yeditepe dergisinde Hüsamettin Bozok’un sorularını yanıtlarken “Esas mesleğim elbette ki aktörlüktür” demiş olsa da, 40’lı, 50’li yılların sıkı şairlerinden. 1947’de, “Bu şiirler istila görmüş şehirlere ve İkinci Dünya Harbi’nin sefaletlerine dairdir” diyerek yayımladığı “Rüzgârlarım Konuşuyor” adlı şiir kitabı toplatılmaktan kurtulamamış. Kitabın başında okuduğumuz “İthaf” şiiri bu toplatılmanın “gerekçesi” gibi:
“Niçin yaşadığını, öldüğünü bilmeyen / Dert çeken dost / Çürüyen dost, / Sizin için söylüyorum / Milyonlarca harp ölüsü adına / İyiliğin, kardeşliğin, ümidin / Aynı hakkın, hürriyetin / İnsanlığın şarkısını...”

***

Kırmızı Kedi Yayınevi, Cahit Irgat’ın 1991’de Adam Yayınları’nca yayımlanan ve tüm şiirlerini içeren “Irgatın Türküsü” adlı kitabını yeniden yayımladı. Kitapta Irgat’ın “Bu Şehrin Çocukları”, “Rüzgârlarım Konuşuyor”, “Ortalık”, “Irgat’ın Türküsü” adlı kitaplarındaki şiirlerin yanı sıra, oğlu Mustafa Irgat’ın araştırmaları ve değerlendirmeleriyle hazırlanan “Yaşadım” adlı bölümde şairin kitaplarında yer almayan şiirleri de sunuluyor.

***

Selâhattin Hilâv’ın kitabın başında yer alan değerlendirmesi ise dönemin ortamını ve bu ortam içinde Irgat’ın şiirini yerli yerine oturtuyor:
“1940’lı ve 50’li yıllar... Çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak ve hatta bu düzeyi aşmak iddiası güden asker-sivil bürokrat iktidarın özgürce bilgilenmeyi, düşünmeyi, hayal kurmayı, bir başka yaşam özlemeyi kesinlikle engellediği yıllar...
Belli birtakım olayların ve sözcüklerin ağza alınmasının olanaksız ya da hapse atılmanız için yeterli olduğu yıllar...
Başka bir deyişle, insan varlığının, bir şablona göre kesilip biçilerek çok küçük bir ölçekte yeniden üretilmeye çalışıldığı yıllar... Kısacası, özgürlüğün kim bilir kaçıncı kez katledildiği yıllar...
Cahit, işte böyle bir ortamda şiir yazmaya, tiyatro yapmaya çalıştı: Savaşa karşı çıktı, insanların gereksiz yere birbirini öldürmesinin anlamsızlığını ve zavallılığını anlatmak istedi; yoksulluğu, terk edilmişliği, ezilmeyi, baskıyı, emeğin hor görülmesini, açlığı, kurulu düzenin akıldışılığını şiire dökmeye çalıştı. Biraz çocuksu, ama duyarlı ve tedirgin bir yüreğin içtenliğini her zaman taşıyan şiirleri yüzünden kovuşturmalara uğradı ve sürekli olarak çelmelendi.
Barışı savunuyordu ve bu tutum, ‘evlad-ı vatan’ı kan içmekten caydırmak olarak görüldüğü için, iktidardaki ‘ilericiler’ ve ‘uygarlıkçılar’ tarafından sakıncalı ve tehlikeli bulunmuştu. O yıllarda, aynı anlayış ve duyarlıkla şiirler, romanlar ve öyküler yazanların da başına buna benzer gaddar ve hazin durumlar geldi.”

***

Yeditepe dergisinde yayımlanan bir söyleşide, Mehmet Seyda, 1965 milletvekili seçimlerini Adalet Partisi’nin kazandığını belirterek, “Günümüzün genel politik havası ve Türkiye’nin geleceği üzerinde düşüncelerinizi öğrenmek isterdik” diyor Cahit Irgat’a. Irgat da, yanıt olarak, “Halk” adlı şiirini okuyor:
“Halkın azını aldatırsınız / Her zaman, / Halkın çoğunu aldatırsınız / Zaman zaman, / Ama halkın tümünü? / Hiçbir zaman, / Hiçbir zaman.”

***

Seçim ortamına girdiğimiz şu günlerde “Irgat’ın Türküsü”ne kulak verelim...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Irgat’ın Türküsü 14 Mayıs 2018

Günün Köşe Yazıları