Ahter Kutadgu ve Bülent Demirdurak'tan 'Anadolu'

Ahter Kutadgu ve Bülent Demirdurak’ın kaleme aldığı “Anadolu”, coğrafyaya dair üretilen hikâyelerin aksine, yaşanmış ve yaşanması muhtemel öyküleri okurun önüne getirip kültürel hatırlatmalar yapan bir kitap olarak bugün örselenmeye çalışılan hümanizme selam duruyor.

Yayınlanma: 19.09.2017 - 21:50
Abone Ol google-news

Anadolu’nun insancıllığı
 
Anadolu, coğrafyadan öte bir kültür. Yörenin insanı, yüzü nereye dönük olursa olsun ayağını o toprağa basıyor önünde sonunda; çıktığı her yolculuğun ardından ait olduğu kültürü pas geçmeyip yurduna dönüyor bir şekilde. Ahter Kutadgu ve Bülent Demirdurak’ın kaleme aldığı Anadolu isimli kitap, ikilinin yurduna bakışını anlatırken hamaseti aşıp öze dokunuşu ve onu kavrayışı aktarıyor okura. 

Kutadgu ve Demirdurak, kitapta, Anadolu başlığı altına kümelenen birçok hikâyeyle buluşturuyor okuru. Efsane ile gerçek, masal ile hakikat arasında salınan; birbirinden beslenen bu öykülerde, Anadolu’nun coğrafi ve kültürel olarak kendini nasıl bulduğu ve hangi yollardan geçerek kurulduğuna ilişkin örnekler var.
Yazarların anlattığı her hikâye, Anadoluluların, üstünü örtmeden yaşananları geleceğe taşıdığını gösteriyor. Kısacası süregelen ve değişen fakat temel niteliklerini (en başta insacıllığını) pek kaybetmeden devam eden bir kültürün köklerini ele alıyor Kutadgu ve Demirdurak. Bu yüzden kitaptaki hikâyeler biraz gerçek biraz masal; hem hayat hem de efsane...

Tarihle yaşamı, daha doğrusu günlük meşgaleleri buluşturan hikâyeler; geçmişten anakdotlar eşliğinde sayfalarda kendine yer buluyor. Aslında bunların tamamına hatıra da diyebiliriz ve her hatırada olduğu gibi anımsanmaktan mutluluk duyulan ya da akla geldikçe insanı hüzünlendirip öfkelendiren olaylar sıralanıyor.

KÜLTÜREL BAĞLAR
Anadolu’yu, üstünden geçilip gidilen köprü klişesiyle nitelemek yerine, coğrafyada kurulan kültürel bağlara değinen yazarlar, bir bakıma mikrokosmos olarak gördükleri bu toprağın, evrenselle bağını ortaya koyuyor. O bağlantıda çeşitli toplulukların giriştiği savaşlar, onlara ait mizah ve hoşgörü de var. Böylece tek bir sahibi bulunmayan Anadolu’nun, insanlığa mal olduğunu bir kez daha hatırlıyoruz. Bununla birlikte, tarihin, kör milliyetçiliğin oyuncağına dönüştürülemeyeceğini, olduğundan farklı yansıtılıp tahrif edilmemesi gerektiğini anlatıyor kitaptaki örneklerin tamamı.
Bugün zor şartlar altında varlığını sürdürmeye çalışan hümanizmin, Anadolu’daki tarihsel ve kültürel derinliğini, gerçekler ve efsaneler ışığında anlatmaya uğraşan Kutadgu ve Demirdurak, daha âdil bir adaletin ete kemiğe büründüğü dönemlere bir boy fazla yer ayırmış. Tıpkı hümanizmin bayraktarlığını üstlenen türkülerde olduğu gibi.

Kutadgu ve Demirdurak’ın, kitapta çizdiği Anadolu portresinde barışın, aklın ve insancıllığın öne çıktığını görünce ister istemez, geçmişle bugün arasında bir karşılaştırma yapma gereği duyuyoruz. Aynı şeyi hisseden yazarlar da benzer bir tavır içinde.
Aslında günümüzde yaşananları aklıselimle değerlendirebilmenin yolu, yörede hayat bulan gerçek ve efsanelere bakmaktan geçiyor. Hangi uygarlığa ait olursa olsun, yaratılan kültürün çekirdeğindeki insancıllık, Anadolu’nun savaşa ve şiddete teslim edilmemesi gerektiğini söylüyor.
Kutadgu ve Demirdurak’ın kaleme aldığı Anadolu, bu coğrafyaya dair üretilen hikâyelerin aksine yaşanmış ve yaşanması muhtemel öyküleri okurun önüne getirip kültürel hatırlatmalar yapan bir kitap olarak şimdilerde örselenmeye çalışılan hümanizme selam duruyor.   
 
Anadolu / Ahter Kutadgu, Bülent Demirdurak / Doğan Kitap / 210 s. 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler