‘Alacakaranlık Anıları’ Krank Art Gallery’de Açıldı

Sergide sanatçıların eserleri, içinde bulunduğumuz anı kuşatmayı sürdüren zaman ile bellek arasındaki karmaşık ilişkinin izini sürüyor.

Yayınlanma: 02.06.2019 - 22:54
Abone Ol google-news

Krank Art Gallery bu aralar yeni karma sergi, “Alacakaranlık Anıları”na ev sahipliği yapıyor. 29 Haziran’a dek sürecek sergide Eda Aslan, Eda Gecikmez, Güneş Terkol ve Zeynep Beler’in yapıtları yer alıyor. Bu sergide yer alan eserler bir metafor olarak; sanatçının deneyimlerini belleğin depolama yeteneğini, yapıtın üretim sürecini belleğin hatırlama yeteneğini, yapıtın kendisini ise şimdiye ait somut bir görsel olarak ele alıyorlar.

Belirli bir görüntünün anısının, belirli bir anın özleminden ibaret olduğuna işaret eden sergide sanatçıların eserleri, içinde bulunduğumuz anı kuşatmayı sürdüren zaman ile bellek arasındaki karmaşık ilişkinin izini sürüyor. Serginin küratörü Sibel Erdamar ile anı ve bellek üzerine serginin oluşum sürecini konuştuk.

- Serginin oluşum sürecinden bahseder misiniz?

Yunan şair Simonides belleği geçmişle kurulan bilinçli ilişki olarak açıklar. İçinde yaşadığımız koşullarda siyasal ve toplumsal alanda, anımsama ile unutma, bellek ile bastırma, bellek ile yer değiştirme konuları üzerinde düşünmeye ihtiyacımız var. Batı toplumlarında uzun bir süredir belleğe ilişkin saplantı gelişmiş durumda ve bu saplantı yaşam alanımızı oldukça belirgin biçimlerde değiştiren hızlı teknolojik süreçlere karşı bir tepki oluşturma işlevini görüyor. Toplumsal, siyasal ve kültürel bellek yitimi konusundaki yakınmaya benzersiz boyutlarda bir bellek patlaması eşlik etti. Kültür, toplum ve doğa bilimlerinde bellek üzerine geniş kapsamlı tartışmalar yapılıyor. Biz ise şu an geldiğimiz noktada yaşadığımız topraklarda bu saplantılı incelemeye yeterince girişmediğimizi düşünmekteyim. Belleğimizin bir depolama aygıtı olarak nasıl çalıştığını araştırmak yerine unutmanın sağaltıcı gücünü kullanmaya devam ediyoruz. Bellekle ilişkili olarak kavramsal ve biçimsel açıdan zaman ve mekânın önemli bir yer tuttuğu çalışmalar üzerinden çok katmanlı bellek okumaları yapılması gerektiğini düşünüyorum. Biz de buradan yola çıkarak içinde bulunduğumuz anı kuşatmayı sürdüren zaman ile bellek arasındaki karmaşık ilişkinin izini süren bir sergi yapmaya karar verdik.

Değişim süreci...

- Sergide yer alan yapıtlar neye göre nasıl belirlendi?

Anılar gerçekte yaşanmış şeylerin manipüle edilmiş kopyaları, özgün fotoğrafın teksir makinesinde çoğaltılmış halinin nüshasının nüshasıdır. Anılarımızın bu değişim sürecine ihtiyacı vardır.

Belleğimizde biriktirdiklerimiz, tam da her türlü mantığa aykırı oldukları ve biz neyi unutup neyi unutmayacağımızı asla bilemeyeceğimiz için zihnimizi meşgul eder. Hatırlamayı hayali bir kurgulama süreci olarak nitelendirmek mümkün. Şimdiki zamanda formüle edilen özel bazı imgeler geçmişe ait özel bağlarla bütünleşir. Bölük pörçük ve geçici olan belleğin imgeleri, somut yerlere oturtulduğu zaman bütüncül ve tutarlı bir anlam kazanırlar. Sanat yapıtının da üretim süreci ve somut olarak görünür olması bütüncül ve tutarlı bir bellek imgesi olarak okunabilir. Bu sergi için, çalışmalarını dikkatle takip ettiğimiz sanatçılarımız Eda Aslan, Eda Gecikmez, Güneş Terkol ve Zeynep Beler’in öznel hafızalarında geçmişe dair ani epifanilerin tetikleyicisi olarak farklı medyumlar kullanmış oldukları eserlerini seçtik.

- Adı neden “Alacakaranlık Anıları”?

Bellek, en basit tanımıyla, hatırlama ve depolama yeteneğidir. Bu yetenek geçmişe dönük anımsamalardan referanslar alarak şimdide ortaya çıkar. Geçmiş belleğin içinde yalın bir halde bulunmaz, anı haline gelmesi için dile getirilmesi gerekir. Anımsamanın tarzı, ele geçirmeden çok bir arayıştır. Bu arayış bir yanda zamanın geçişine ve teknolojik gelişmelerin kesintisiz hızına bağlı olarak yitirilmekte olan kuşaksal anımsamalarda yolunu bulmaya çalışırken, diğer yanda belleğin alacakaranlık statüsünde çalışmaya devam eder. Alacakaranlık, günün unutuş gecesini önceleyen, buna karşın zamanın kendisini yavaşlatır görünen anıdır: Günün son ışığının son görkemli gösterilerini ortaya koyabileceği bir ara durumdur. Belleğin ayrıcalıklı zamanıdır. İşte bu ayrıcalıklı zaman diliminde hatırlayacak anılarımız olduğu sürece bu anıların kenarları şu anda bildiklerimize uyacak şekilde değiştirilir.

BEDENLERİN KAYDETTİKLERİ...

- Sergide yer alan yapıtların içeriğinden bahseder misiniz?

Sanatçı Eda Aslan’ın “Hatırlayamadığım Zamanlar” adlı 72 adet fotoğrafından oluşan enstalasyonu, ailenin ilk fotoğraf makinesi Fed 2 ile çekilmiş, içeride kalan son filmin yanması sonucu oluşan tuhaf uçucu fotoğraflardan oluşuyor. Yanan her bir fotoğraf hafızada net olarak bilinmese de çocukluk, aile, dönem, hikâye, hatıra ile sessiz bir diyaloğa girmekte. Epifanilerin tetikleyicisi olarak bedeni kullanan Eda Gecikmez, derisinin üzerine manzara resmi yaptıran bedenlere odaklanmıştır. Sanatçı, yağlı boya tablolarına konu olan bu insanların yerlerinden edilmiş olduklarını, kendi coğrafyalarını, hafızaları yerine bedenlerine kaydettiklerini, bedenlerini hafızaları haline getirdiklerini hayal eder. Anılar, zamanın öldürücü asitlerinden nasıl kendilerini korurlar? Bu soruya Eda Gecikmez farklı nesnel imgelerle cevap aramaya çalışır. Bir imge asla yalnız değildir. Zeynep Beler, herkesin akıllı telefonlarıyla yaratıp yanında taşıdığı yapay belleğin temsiline yönelmiş olan eserleriyle sergide yer almakta. Fotoğraf karelerini klasik resmetme biçimiyle yeni bir döngüye sokar.

SERGİ NE KADAR SÜREDE HAZIRLANDI?

Kavramsal olarak böyle bir sergi yapma fikrinin ortaya atılmasından sergi kurulumuna kadar yaklaşık 5 ay geçti. Tek planlı bir galeri mekanında dört ayrı sanatçının farklı medyumlar kullanarak yaptığı eserleri biraraya getirmek çok kolay bir çalışma süreci değil. Seçtiğimiz eserler de sanatçıların hep son dönem çalışmaları ve yaşanan zamanı geçmiş ile geleceğin sürekli bir şimdiki zamanda birleştiği bir deneyim olarak tanımlayan çalışmalar olarak karşımızdalar.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler