Amos Oz'dan 'Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri'

“Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri”nde Amos Oz, gerçek ile kurmaca-hayal arasında geçişler yaparak neredeyse hepimizin yaşadığı veya yaşamayı düşlediği bir hikâye anlatıyor.

Yayınlanma: 24.11.2017 - 22:04
Abone Ol google-news

Hayalî hayat
 
Bu seneki Nobel Edebiyat Ödülü için adı adaylar arasında geçen; aslında 2005’ten bu yana ismi ödülle anılan Amos Oz, her daim gerginlikle ve güvenlik duvarlarıyla örülü bir coğrafyadan dünyaya sesleniyor. İlkokul yılları, muhafazakâr İsraillilerin çocukları arasında geçtiğinden olsa gerek bir yere ait olma veya kimlik ile kayboluş-sürükleniş temaları, Oz’un kitaplarında hep ön planda. Bu bocalamaya, küçük bir çocukken intihar eden annesinin şoku da eklenince Oz, etrafında tanık olduğu ölümleri yakından görmüştü.
O günlerde İsrail’in “güvenlik” takıntısı da yazarla beraber serpiliyordu. Bu yıllardan zihnine kazınan barış sözcüğü, Oz’da İsrail-Filistin arasındaki sorun için sağduyulu çözüm önerileri getirecek fikirlerin oluşmasını sağladı.
Yazarın kitaplarında tema ne olursa olsun katliam eleştirileri ve barış savunuculuğu sürekli kendisini gösterdi. Oz; insanların ruh hâllerini, aşklarını ve gerçek olan ile sahte arasındaki ilişkileri (ya da geçişleri) anlatırken memleketinin kara kutusunu edebiyatla açmayı bildi. Zaman zaman geriye baktı ve tarihten yararlanıp bugünü anlamaya çalıştı. Böylece yitirilen benliği ve yok edilmeye uğraşılan kültürleri gündeme getirip varolan çürümeyi ve buna karşı direnenleri sayfalarına taşıdı. Dönem romanlarının yanında insan hikâyeleri de anlatan Oz; rüyaları, idealleri ve hakikati harmanlayarak kişilerin birbirine bağlı yaşamlarını okurla buluşturdu.
Yeni kitabı Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri’nde Oz, gerçek ile kurmaca-hayal arasında geçişler yaparak neredeyse hepimizin yaşadığı veya yaşamayı düşlediği bir hikâye anlatıyor.
 
AKILLI VE KAÇAMAK YANITLAR”
Oz’un, romanda “Yazar” diye bahsettiği karakter, kitapları yayımlanan birinin en sık karşılaştığı bilindik sorulara muhatap olurken ürettikleri ile hayat arasında bir yerlerde geziniyor âdeta. Yazmayı, hayatının bir parçası hâline getirip veya onunla karıştırıp yaşamaya devam ediyor.
Kendisine yöneltilen sorulara, “akıllı ve kaçamak yanıtlar” veren Yazar, bir kültür merkezinde benzer sorularla karşılaşacağı etkinlik öncesi, yakınlardaki bir kafede oturup vakit geçirirken sağda solda gördüğü insanlar hakkında hikâyeler uydurmaya başlıyor. Zihninde yazdıkları, kitaplarındakileri aratmayan hikâyelerle Yazar, gerçekliğin içine kurmaca zerk ederken bunun altını çizerek araya giren Oz da okuru uyarıyor bir bakıma.    
Derken uyuyan eleştirmenin uyandığı, cepte bekletilen soruların dillendirdiği ve Yazar’ın manevralar yaptığı etkinlik bitiminde konunun bam teli tınlıyor: Yazar’ın, kitabından bölümler okuyacak Rochele Reznik’le yakınlaşma çabası... Bu girişim, kurmaca ile gerçeğin sınır noktası; Yazar’ın hayal ettiği hayat ile yaşamın olağan akışının kesişimi gibi bir şey.
Yazar, kendi cümleleri arasında gezinirken beliren flört, kurmaca tadı veriyor; sözcüklerle karıştığı yaşamdan yine onların yardımıyla uzaklaşıyor Oz’un kitaptaki karakteri. Böylece Yazar, hem kafede hem de kültür merkezinde yarattıklarına benzer biçimde kurmaca bir kişiye dönüşüyor.
Hâliyle okur da Yazar’a soruyor: Gerçeklik ve uydurma nerede başlayıp nerede bitiyor; ikisi ne zaman birbirine karışıyor? Aslında bunları Oz, kitaptaki kurmaca okura değil, Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri’nin sayfalarında gezinen bizlere sorduruyor. Oz, karakterine düşündürdükleriyle yarattığı muammanın içine çekiyor bizi; sonuçta Yazar gibi hangi günde olduğumuzu şaşırıyoruz: Bugünde mi, yoksa yarında mı?..
Hayatı ölümle açıklayan, gerçek deyince de hayale yönelen Oz, bir roman kaleme alırken kitaptaki hikâyede kendi cümle ve düşüncelerinin içine hapsolan Yazar yardımıyla önemli bir sorunun yanıtını arıyor sanki: Uydurma ile gerçeğin kolayca iç içe geçebildiği yaşamda edebiyat nerede duruyor?   
 
Yaşam ve Ölüm Kafiyeleri / Amos Oz / Çeviren: Özlem Alkan K. / Doğan Kitap / 100 s.    


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler