Arap İsyanı’nın arka planı için: Gilbert Achcar'dan "Halk İsitiyor"

Gilbert Achcar’ın “Halk İstiyor - Arap İsyanı Üzerine Radikal Bir İnceleme” adlı çalışması konuya ilgi duyanlar açısından bir hayli doyurucu, hatta ufuk açıcı bir kitap. Ama yine de bu geniş, bu sancılı coğrafyayı anlamak için bir başlangıç kitabı.

Yayınlanma: 29.09.2014 - 15:13
Abone Ol google-news

Arap İsyanı’nın arka planı için...

Gilbert Achcar da Batılıların “Arap Baharı” demeyi çok sevdikleri protesto gösterilerinde duyulan “Halk Böyle İstiyor“ sloganından yola çıkarak ancak sorunun sadece "istemek" olmadığını da ayrıntılarıyla anlatarak Arap Kalkışması'nı inceliyor kitabında. Çokça söylendiği gibi bu kalkışmaların tek nedeni “demokrasi” isteği değil. Achcar, bir Marksist’e yakışır çok doğru bir belirlemeyle sorunun özünde Arap coğrafyasındaki ekonomik, toplumsal yetersizliklerin de payı olduğunu, hem de geniş bir bakış açısıyla ele alarak ortaya koyuyor. Böylelikle koca bir kalkışmayı, bölgede kendilerine uygun ortam yaratma fırsatına çevirmek için hazır bekleyen emperyal güçlerin bunu sadece bir demokrasi sorunu gibi gösterme kurnazlığı konusunda uyarıyor okuyucularını.

Arap coğrafyasındaki ülkelerin siyasi, ekonomik, nihayet toplumsal yapılarının da derinliğine ele alındığı kitapta, uzun zamana yayılmış bir isyanın geniş bir arka plana sahip olduğunu bir hayli başarıyla anlatıyor Achcar. Başından alarak isyanların patlak verdiği ana kadar geçen sürede nasıl bir kültürel yapıyla karşı karşıya kalındığını da anlamış oluyoruz kitabı okurken. Toplumsal hareketlerin dinamikleri konusunda yabana atılmayacak bir bilgiyle donatılmamıza karşın yazarın ayaklanmada İslamcı partilerin rolünü fazla abarttığını düşünüyorum. Örneğin Tunus’ta ayaklanmalarda fitili ateşleyenin sol partiler, kurumlar olduğu biliniyor. Sonrasında da yurtdışındaki liderleri Tunus’a döndüğünde islamcı Ennahda’nın oluşturulan geçici hükümette yer bulamadığı da bir gerçek. Ancak daha sonraki süreçte, İslamcı partilerin inisiyatifi ele alıp “demokrasi kurucusu” rolünü üstlendikleri de sır değil. Bugün, Ennah'da iktidarda olmasına rağmen bu partinin uygulamalarına direnen, zaman zaman saldırılarını, girişimlerini püskürten güçlü bir “sol/laik” hareket de mevcut Tunus’ta. Bu kitabın elbette bir eksikliği değil ancak atladığı bir kaç olgudan biri.

İslamcı partilerin Arap coğrafyasında yeniden “zuhur edişleri”nin gerekçelerini anlatan başka kitaplara da başvurmakta fayda var. Kitapta özellikle Mısır, Libya, Yemen gibi ülkelerde iktidar değişikliklerinden sonra ortaya çıkan boşluğu İslamcı partilerin doldurduğu doğru ama sonrası için kesinlikle başka okumaların yapılması gerekiyor. Çünkü özellikle Libya’da “işler” Muammer Kaddafi sonrası ayaklanmaya dahil olan güçlerin istediği gibi gitmiyor. Halife Hafter’in başını çektiği ciddi silahlı bir grup, ülkeyi “radikal islamcılardan” kurtarma misyonunu (!) üstlenmiş durumda. Hafter’in Amerika’da yıllarca yaşayan, Kaddafi devrildikten sonra Libya’ya dönen, ABD destekli emekli bir asker olduğu unutulmamalı. Dediğim gibi Achcar’ın kitabı mutlaka son dönemi anlatan başka kitaplarla birlikte okunması gereken bir kitap.

ARAP KALKIŞMASININ FİTİLİNİ SOL YAPILAR ATEŞLEDİ

Achcar’ın Arap Kalkışması'nda solun da liberallerin de neden başarısız olduklarını anlattığı bölümler ilginç elbette ama bu coğrafyada değişimi bütünüyle gerçekleştirebilecek liberal ya da sol akımlar olduğunu düşünmesi iyimser bir yaklaşım. Başlangıçta ciddi çıkışlar yapmalarına rağmen Arap coğrafyasında özellikle liberal anlayışların halkta doğrudan bir karşılığı yok. Dolayısıyla liberaller açısından bir başarısızlıktan söz ederken liberallerin, mevcut güçleri varmış da kullanamamış gibi düşünülmesi pek gerçekçi değil. Sol açısından durum daha farklı. Bu coğrafyada, demokrasiyi de içeren talepler bölgenin kültürel yapısını da hesaba katan bir solla dile getirildi hep. Laikliği, Batılı anlamda anlamayan, dinin toplumsal yaşamdaki etkisinin farkında olan, dolayısıyla sol talepleri dinin pek de uzağında aramayan bir sol olageldi hep. Ancak, kök salması itibariyle demokrasicilik oyununu da iyi öğrendiği belli olan siyasal İslam'ın karşısında tutunma şansı olmadı haliyle. Yani liberaller açısından da sol açısından bir başarısızlıktan çok, İslam'ın güçlü halk destekçiliği karşısında gerilemiş bir liberal/soldan söz edilebilir. Ancak, yukarıda belirttiğim konuda ısrarlıyım: Bu kalkışmaların fitilini sol yapılar ateşledi. Mısır’ın ünlü Tahrir Meydanı’nda Hüsnü Mübarek devrildikten sonra orada talepler dile getirmeye devam eden laik/sol gruplardı. Muhammed Mursi’nin seçilmesiyle bir anlamda iktidar olan Müslüman Kardeşler ile diğer İslamcı grupların Tahrir’den çekilmeleri, sol grupların kalkışmanın başlatıcısı olduğu kadar sürdürücüsü olduğunun da küçük bir kanıtı sayılmalı.

BÖLGEDE OLUP BİTENİ ANLAMAK

Gilbert Achcar’ın bölgenin geleceğine ilişkin “öngörüleri” elbette tartışılabilir. Çok değişken, hatta çok oynak siyasi hareketliliklerin olduğu Arap coğrafyasında “olasılık” hesapları yapmak yanıltıcı olabilir. Ama yine de yazarın bana da çarpıcı gelen geleceğe ilişkin “öngörüleri” ilginç. En azından bize kitabı okuduktan sonra bu “tahminlerin” gerçekleşip gerçekleşmeyeceği konusunda bir izleme tadı bahşediyor ki benim açımdan bu çok keyifli de bir durum. İslamcı partilerin, rol oynadıkları ülkelerde mevcut krizi aşmada başarılı olup olmayacağını da sorguluyor Achcar. Kişisel gözlemim, ortada bir başarının olmadığıdır. Yine Mısır örneği verilebilir. Ülkenin ticaret burjuvazisinin de Müslüman Kardeşler yönetiminden memnun olmadığı, bir yılı ancak doldurmuş Müslüman Kardeşler iktidarının yine bir halk ayaklanmasıyla sarsılması, son anda askerlerin devreye girmesi, - bir anlamda “devrimi çalması”- sonucu yıkıldığında toplumun büyük kesimi bunu siyasal İslam'ın kesin yenilgisi olarak kabul etti. Buradan elbette batı tipi bir laiklik çıkmadı, uzun zaman çıkmayacak da ancak Mısır’a özgü bir “laiklik” oluşumuna solun katkıda bulunduğu bellidir. Libya’da da işbirliği yaptıkları Batılı güçlerce de güvenilir bulunmayan İslamcıların Libya halkından destek görmedikleri sır değil. Yemen için de aynı şey söz konusu. Bir programı, projesi olmayan, “demokrasicilik oyununu” öğrenmiş de olsalar çözüm getirici vizyonları olmayan İslamcı partiler “Arap Baharı” sürecinin sonunda ciddi yenilgilerle buluştular. Achcar bunlara değinmiyor pek. Dediğim gibi İslamcı partilerin rollerini fazlaca abartıyor yazar. Ancak Achcar’ın kitabında Arap Kalkışması sürecinde erken aşamalar yaşadığımızı da vurguladığını, belki bu aşamalardan sonra eğer yazarsa çok daha farklı bir kitapla buluşabileceğimizi de ekleyeyim.

Tam elli yıl boyunca yaşanan çatışmaların, siyasi oyunların, komploloların arka plan vurgusu sık sık yapılarak anlatılması konuya ilgi duyanlar açısından kitabı benzersiz bir bilgi kaynağı yapıyor elbette. Yazarın takdire değer bir çok yanından biri de emperyal oyunların hem varlığını hem de bu oyunların “konjonktüre” göre değişimlerini başarıyla anlatması. Böylelikle Arap coğrafyasında “dış dinamik” arama konusunda nedense istekli olmayanlar için bir başvuru kitabı olmayı da hak ediyor.

Bölge sımsıcak elbette. Her an her türlü değişimin yaşanabilme olasılığı çok yüksek. Dengelerin bambaşka dinamiklere bağlı olduğu bir coğrafya Arap coğrafyası. Örneğin Esad Suriyesi’nin şimdi ABD ile Batılı güçler açısından IŞİD gibi korkunç terör örgütlerine karşı “müttefik” değilse bile “kısa vadeli yol arkadaşı“ gibi görülmesi ihtimali bile bunu kanıtlar. Bu nedenle Arap Kalkışması’nın protestocularının dillerinden düşürmedikleri “Halk Böyle İstiyor” sloganı, bazen, belki çoğu zaman “halkın” dışındaki merkezlerin istekleriyle çatışabiliyor.

Gilbert Achcar’ın “Halk İstiyor - Arap İsyanı Üzerine Radikal Bir İnceleme” adlı çalışması konuya ilgi duyanlar açısından bir hayli doyurucu, hatta ufuk açıcı bir kitap.

Ama yine de bu geniş, bu sancılı coğrafyayı anlamak için bir başlangıç kitabı.

[email protected]

Halk İstiyor – Arap İsyanı Üzerine Radikal Bir İnceleme/ Gilbert Achcar/ Çeviren: Sanem Öztürk/ Ayrıntı Yayınları/ 304 s.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler