'Beşiktaş 'Saray'ın bahçesinde'

Başkan Orman, Şenol Hoca mucizesini, stat gerçeğini ve Erdoğan yakınlaşmasını c’e anlattı.

Yayınlanma: 17.05.2016 - 19:40
Abone Ol google-news

Beşiktaş’ın şampiyonluk yolu 4 sezon önce başlamıştı. Fikret Orman’ın başkanlığa gelişi ise daha uzun bir yolun sonunda oldu.

Fikret Orman 2004 yılında Demirören’e karşı Genel Kurul’a çıkmış ama kazanamamıştı.

Ardından sekiz yılın geçmesi gerekiyordu o koltuğa oturabilmesi için.

Belki de Beşiktaş’ın enkaz haline dönüşmesi.

Başkan bu sekiz yıl muhalefette kalmanın tecrübe kazanmak açısından önemli olduğunu söylüyor.

Kendisine tam da burada “Demirören’den hesap sorma” meselesini soruyorum.

“Biz sadece kendi para çıkışlarımızı görüyoruz. Tabata’ya 8,6 milyon Avro verilmiş mesela. Bunu biliyoruz. Sonra çıkan paranın hareketini bilemiyoruz. Nereye gittiğini bilemiyoruz. Bizim hesaplarımız da zaten açık. Herkes denetliyor. Vergi dairesi, SPK herkes. Biz halka açık bir kurumuz.”

O günlerden bugünlere maddi açıdan da çok şeyin değiştiğini söylüyor. “Gelir bütçesi 80 milyon dolardı ben geldiğimde. Şimdi milyon 200 milyon doları buldu” diyor.

Şampiyonluk sonrası Kartal Yuvaları’ndan satışların da 100. yıla göre çok daha fazla artış gösterdiğine dem vuruyor. 100. Yılda 100 bin formaya karşın şimdi 400 bin forma satılmış.

Ayrıca Yönetime geldiğinde bu sayı 55 bin civarındaymış.

SÜLEYMAN SEBA GÖRSEYDİ

Biraz da işin duygusal tarafına giriyoruz. Söz Fikret Orman’ın babası Abdülkadir Orman’a (Kadir Amcam) gelince duygulanıyor. Sadece babam mı çok sevdiğim bir çok yakınımın da stadı görmesini isterdim. Şampiyonluğu görmesini isterdim. En çok da Süleyman Abi’nin. Ferhat Özgen’in, Erdoğan Nasır’ın. Şu sıralar çok sevdiğim yakınlarımı kaybettim. Keşke onların hepsi olsaydı” diyor.

Biraz da şampiyonluk tantanası sırasında pek konuşulmayan Seçimli Genel Kurul’a getiriyorum sözü. Ve tabi seçim öncesi etrafta dolaşan dedikodulara.

Ethem Sancak’a mesela. İsmi Fikret Orman’ın listesinde geçmişti.

“Ethem Abi benim dostum, yakınım, sevdiğim bir insan. Sürekli temas halindeyiz. Ama bu konuda tek bir söz bile geçmedi aramızda” diyor.

Ve tabi sıra takıma geliyor:

Şampiyonlar Ligi için takımın takviye görmesinin şart olduğunu hemen herkes anlayabiliyor.

Başkan da çalışmalara çoktan başlamış.

Tahmin edileceği şekilde ilk sırada defans hattı var. Ser veriyor sır vermiyor ama belli ki anlaşma safhasına gelinmiş bir iki futbolcu cepte var.

Kaleci? Diyorum. “Şenol Güneş Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük kalecilerden biri. O konuda kararı Hocaya bırakıyorum” diyor.

HOCAMIZ BİR TANE

Şenol Güneş’e zaten çok güveniyor. Kendisi duygusal bir insan olmasına rağmen işinde hiç duygusal değilmiş Şenol Güneş. Çok çalışkan, mükemmeliyetçi ve çok dürüst olduğunu söylüyor. Ve ilk geldiği günden bugüne beni hiç yanıltmadı” diyor.

Ve geliyoruz kritik soruya;

Sürekli Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a stat inşası ile ilgili teşekkür etmesinin değişik yorumlara neden olduğunu söylüyorum.

Yanıtı mı? “Şu net; Sayın Cumhurbaşkanının yardımı olmasaydı bu stat yapılamazdı. Gerekli izinler alınamazdı. Ben Recep Tayyip Erdoğan’a hak ettiği teşekkürü ediyorum.”

En son soruya geliyor sıra;

Şu Saray takımı, Halk takımı meselesine.

Bir çok şey yanlış anlaşılıyor. Herkes kendi istediği gibi anlıyor, yorumluyor. Hele sosyal Medya’da. Dışarıda sakin mahcup bir insan klavyenin başına geçince aslan kesiliyor. Çekincesiz canı ne isterse yazıyor. Ben Saray gibi stat yaptık. Saray’ın bahçesinde yaptık, Saray manzaralı yaptık dedim, o kadar. İş büyütüldü de büyütüldü.”

“Bir de Beşiktaşlılar bilet almaz loca almaz forma alamaz, ceplerinden para çıkmaz deniliyordu ya onu da yıktık.”

“Bakın kombineleri olduğu halde Vodafone Arena’da üç maç için yüksek fiyatlı bilet aldı taraftar. Daha fazla yerimiz olsaydı inanıyorum onları da alırlardı”

Başkan çok yorulduğunu söylüyor ama işler bitmek bilmiyor. Her şeyden önce şampiyonluk kutlamaları var.

Ne diyelim böyle işler dostlar başına...

DALGA DALGA

Vodafone Arena’da Osmanlıspor’la oynanan şampiyonluk maçına gelmişti sıra. Maçın hakemi de Avrupa’da yönettiği maçlarla gururumuz olan Cüneyt Çakır’dı. Tribünler dopdolu, semt ayaktaydı. Siyah-beyazlılar adeta taraftarın itmesiyle ardı ardına attıkları gollerle bu maç “şampiyonluk maçı” dediler işi son maça bırakmadılar. Sonrasını biliyorsunuz; Beşiktaş semti dalga dalga bütün dünyaya yayıldı bir anda. Yedi yıllık hasretini doyasıya giderdi; şarkılarla, türkülerle. Feda yılıyla başlayan uzun yürüyüşün ödüllendirilmesiydi bu… Şerefiyle, hakkıyla, alınteriyle.

OK UZUN YOLDAN GELDİK BE ABİ

Şampiyonluk Kupası gibisi yok. 34 hafta 306 maç oynanıyor, yüzlerce futbolcu, hakem, görevli ter döküyor.

Beşiktaş bu uzun koşuda en çok galip gelen, en çok deplasmanda puan toplayan, en yakın rakibinden 16 gol fazla atarak girdi son haftaya.

Beşiktaş’ın bu uzun yolculuğunu kayda geçirmek gerek.

İlk kez 7. haftada liderliği puan farkıyla ele geçirdi Kartal. Galatasaray henüz yarıştaydı, Fenerbahçe ile birlikte Beşiktaş’ın iki puan gerisinde.

Ta ki 13 haftaya kadar. Fenerbahçe Trabzon’u 2-0 yenmiş Beşiktaş ise Akhisar’a 2-0 yenilmişti. Böylece Fenerbahçe Beşiktaş’ın bir puan önüne geçti.

Ama bir hafta sonra Kartal liderliği yeniden aldı. Beşiktaş Konya’dan 2-1 galibiyetle dönmüş buna karşın Fenerbahçe Gaziantep’te Gaziantep’le 2-2 berabere kalmıştı.

Kartal ensesinde sürekli Fenerbahçe’nin nefesini hissetti.

Ancak 20. haftada puan farkını 4 yaptı. Çünkü Fenerbahçe Antalya’da 4-2 kaybetti, Beşiktaş ise haftayı 4-0’lık Gaziantep galibiyetiyle kapattı.

23. hafta ise Fenerbahçe Beşiktaş’ı sahasında 2-0 yenerek ümidini tazeledi ve puan farkını da yeniden bire düşürdü. Ama 26. Haftada Galatasaray’la 0-0 berabere kalmasıyla Beşiktaş biraz rahatladı.

27. hafta ise her iki takım için de kabus gibi geçti. Fenerbahçe Osmanlıspor’la berabere kalırken Beşiktaş Rıza Çalımbay’ın takımı Kasımpaşa’ya 2-1 yenildi. Maç öncesi Rıza Çalımbay’ın Beşiktaşlılığı gündeme getirildi. Günlerce konuşuldu. Sanılanın tersine Kasımpaşa’nın çok istekli oynadığı maçın ardından Rıza Hoca duygusal bir konuşma yaptı. “Ben Beşiktaş’ta böyle öğrendim, böyle bir kültürle yetiştim. Beşiktaşlıyım ama ekmeğini yediğim kuruma ihanet etmem” dedi. Ve puan farkı yeniden 2’ ye düşmüştü. Ne var ki Beşiktaşlıların mağlubiyet ve kaybedilen üç puan üzüntüsü sadece bir hafta sürdü.

28. hafta bir başka dönüm noktasıydı Siyah-beyazlılar için. Finişe 7 hafta kala puan farkı beşe çıktı çünkü. Fenerbahçe Konya’da 2-1 yenildi. Beşiktaş ise ilk kez Vodafone Arena’ya çıkmış, taraftarıyla hasret gidermiş Bursa’yı 3-2 yenmeyi başarmıştı.

Tüm Beşiktaşlılar rahat bir nefes aldı.

Şimdi şampiyonluğa daha çok inanıyorlardı.

Ama geçmişte son bir kaç haftada kaybedilen şampiyonluklar taptaze hafızalardaydı. Bu yüzden yine de “şampiyonuz” diyemiyordu Beşiktaşlılar.

SERDAR’IN GÖZYAŞLARI

30. Haftada fark bir kez daha üçe düştü. Beşiktaş Akhisar’ da 3-3 berabere kalarak iki puan bırakmıştı çünkü. Yoksa bir puan mı kazanmıştı Kartal? Karşılıklı direklerden dönen toplar skoru belirlemişti çünkü. Hele Akhisar’ın skor 3-2 lehlerindeyken orta alandan atılan ve direkte patlayan bir şutu vardı ki o şut girse büyük olasılıkla Beşiktaş bir puanı da alamayacaktı. Ve bu karşılaşmada yedek kulübesinde oturan Serdar Beşiktaş’ın mağlup duruma düştüğü anda göz yaşlarını tutamamış ve bu da kameralara yansımıştı. İçimizin parçalanması bir yana bu görüntü takımda ne kadar büyük bir dayanışmanın olduğunu göstermesi açısından önemliydi. İşte Beşiktaş bu yüzden kazanacaktı.

BİR BAŞKA ARENA!

Bitişe üç hafta kalmıştı ve 3 rakip Galatasaray’dı. Arena’da 1-0 kazanarak üç puanı cebine koydu. Kara Kartal artık şampiyon gibiydi. Karşılaşma öncesi tabi yine çeşitli spekülasyonlar yapıldı. Galatasaray Beşiktaş’a karşı yeterince direnecek miydi bakalım? Ortam gerildi. Beşiktaş’ın üç puan almasının ardından umudunu tamamen yitiren Fenerbahçe bir gün sonra Başakşehir’e 2-1 yenilince bitişe iki hafta kala fark altı puana çıktı.

Yazı dizisinin 1'inci bölümü: Beşiktaş'ın yılı


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler