Brüksel’in isimsiz prensesleri...

ERDİNÇ UTKU /Belçika

Yayınlanma: 11.11.2018 - 11:30
Abone Ol google-news


Mağazalarda üzerine elbise giydirilip sergilenen vitrin mankenlerini almışlar birer sanat eserine çevirmişler. Brussels City Dolls etkinliği kapsamında 11 Ekim-11 Kasım arasında şehrin sokaklarını Brüksel’in çeşitliliğini temsil eden sanatçılar tarafından sanat eserleri haline dönüştürülmüş 30 vitrin mankeni süsledi. 4 kilometrelik güzergâh boyunca 11 noktada sergilenen mankenler 13 Kasım’da açık artırma ile satılacak ve geliri hayır işlerinde kullanılacak.

DNA testi isteniyor

Otomobilimde radyodaki haber dikkatimi dağıtıyor. Brüksel İstinaf Mahkemesi Londra’da yaşayan sanatçı Delphine Boël’un bir önceki Kral II. Albert’e açtığı babalık davasında, eski kraldan 3 ay içinde DNA örneği vermesini talep eden tarihi bir karar alıyor. Boël’un açtığı babalık davasında, geçen yıl Brüksel Mahkemesi, DNA testi aksini göstermesine karşın Jacques Boël’un Delphine’in resmi babası olduğuna ve biyolojik babanın araştırılmasına gerek kalmadığına hükmetmişti. Mahkemenin geçen yılki saray ve kralı gözeten kamu yararı öncelikli ve “saray merkezli” kararı, Delphine’in itiraz ettiği İstinaf Mahkemesi’nde, bu kez “bireyi ve çocuğu gözeten” adalet merkezli karara dönüşüyor. II. Albert, DNA örneği verse karizma çizilecek, vermese Delphine’in babası olduğunu kabullenmiş olacak. Delphine en kötü durumda mirasın 1/8’ini alacak. Ya Prenses unvanı? Delphine Boël resmen prenses olabilecek ancak saray ödeneklerinden yararlanamayacak. Hatta teorik de olsa veliaht olarak taht için sıraya girebilecek.

II. Albert DNA testinden kaçsa, temyize başvurup yüksek mahkemede usul tartışmalarıyla konuyu mezara gidinceye kadar uzatsa bile kurtuluş yok. Öldüğünde de DNA testi yapılabiliyor. Ne garip ülke bu Belçika? Sarayın adaletini uygulamak varken saraya adalet hükmediyor.

Otomobilimizi, sanatsal vitrin mankenlerinin sergilendiği ilk alışveriş merkezine yakın park ediyoruz. İleride binanın kenarına sığınmış dört genç evsiz muhabbet ediyor. Geçen günlerde Brüksel’de iki kadın evsizin soğuklarda can verdiğini hatırlamamak için kendimizi zorluyoruz. Brüksel’in İstiklal Caddesi olarak adlandırdığım Rue Neuve alışveriş caddesinde çoğunluğu kucağında küçük çocuklarıyla dilenen kadınlardan oluşan kentin gerçek insanlarını saymaya başlıyoruz. Gözümüz sanatsal vitrin mankenlerine bakarken yüreğimiz evsiz ve dilenen insanları görmezden gelemiyor.

Vitrin mankeni üzerinde yapılan “Güzelim” adlı çalışma “Brüksel bir insan olsaydı, neye benzerdi?” sorusuna yanıt aramış. Güçlü, bağımsız ve biraz da rock and roll! Onunla asla sıkılmıyorsunuz ve her gün başka bir macera yaşıyorsunuz. Brüksel kesinlikle “güzelim” dir.

Roma’nın Özgürlük tanrıçası Libertas’ı Brüksel’e ve günümüze “ihtiyaçlarının ve eylemlerinin esiri olarak” taşımışlar. Rue Neuve’ün ortasında bir mağazanın önünde Bosnalı bir kadın bir yandan kucağında annesinin prensi ya da prensesi olduğunu düşündüğüm çocuğunu sallıyor, bir taraftan da dileniyor. Mağaza önünde ise uzun bir kuyruk var, içeri girebilmek için... Turistik kent merkezindeki büyük alan Grand Place, hayatın ve turistlerin keyfini kaçırıcı unsurlardan, dilenci ve evsizlerden “arındırılmış”... Brüksel’in tarihi binalarını arkasına alan turistler gruplar halinde mutluluğun fotoğrafını ya da selfiesini çekiyor.

Grand Place’dan Rue de la Colline sokağına saptığınızda al yazmalı kadın kucağında prensi ya da prensesi bebeğiyle karşımıza çıkıyor, merhametinize talip oluyor. Genç kadının üşümesin diye sıkı sıkıya sarıldığı 1.5-2 yaşındaki kızı da onun prensesi. Dünyada tüm çocukların prenses ve prensler gibi yaşamasını kendine dava edinen insanların olması ne güzel! Zaten uluslararası üne sahip Belçikalı sanatçı Juan Kiti, ünlü Tenisçi Justine Henin adına yarattığı ve Grand Sablon Meydanı’nda sergilenen “Şiirsel haberci “adlı sıra dışı eserde bizi, renk, şiir ve umuttan oluşan bir dünyaya davet etmiyor muydu? [email protected]

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon