Doğru tanım: Kadın cinayeti

Kadın cinayeti ev içi şiddet olarak değerlendirilirse toplumsal yanı görülmez

Yayınlanma: 02.09.2019 - 12:46
Abone Ol google-news

Emine Bulut’un tüm toplumun gözleri önünde eşi tarafından, çocuğunun yanında, “ölmek istemiyorum” çığlığı atarak katledilmesi büyük yankı uyandırdı. Harekete geçmesi her zaman kolay olmayan itiraz duygularımızın yüksek sesle açığa çıkmasında bu vahşetin etkisi olduğu inkâr edilemez. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada kadına yönelik saldırı ya da cinayetlerde büyük artış var. Örneğin Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından yayımlanan küresel çaptaki raporlar, dünya ölçeğinde kadınların yaklaşık üçte birinin (yüzde 35) fiziksel şiddet kurbanı olduğunu gösteriyor. Bu kadınlar hem eş/yakın akraba hem de yabancı erkek şiddetine maruz kalan kadınlar. Hiçbir koşulda kürtaja izin vermeyen ülkelerde de kadınların güvenli olmayan yollardan yapmak zorunda kaldıkları kürtaj sonucu hayatlarını kaybetmeleri de bir şiddet türü olarak akılda tutulmalı.

Adını doğru koyalım

Türkiye medyası, nasıl oldu bilinmez, farkında olarak ya da olmayarak kadınların kurban edildikleri cinayete kadın cinayeti demekle doğru bir tutum aldı. Çünkü kadın cinayetleri sadece “cinayet” olarak adlandırılamaz. Böyle yapılırsa cinsiyet temelli nefret/şiddet olgusu göz ardı edilmiş olur. Malum, İngilizce konuşulan dünyada “homicide” cinayet anlamına geliyor. Kadınların öldürülmesinin bu sözcükle belirtilmesine haklı olarak karşı çıkan feministler, kurbanı kadın olan öldürme vakalarını diğer cinayetlerden ayırmak için “femicide” (kadın cinayeti) sözcüğünü kullanıyorlar. Kavramı 1976’da hem ilk kullananan hem de yaygınlaşmasına yol açan kişi feminist yazar Diana E. H. Russel’dı. Russel, Belçika’da kurulan Kadına Karşı Suçlar Mahkemesi’nde bu kavramdan söz etti. Yakın dönemde ilk kullanan Russel olsa da sözcük 19. yüzyılda da biliniyordu. İngiltere’de ilk kez, 1801’debir kadının öldürülmesi üzerine kullanıldığına dair bir iddia da var. Ama 1820 ile 1830 yılları arasında kimi resmi belgelerde yer aldığı kesin.

Kadın cinayetlerinin diğer cinayetlerden ayrı tutulmasının gerekliliğine vurgu yapılmak amacıyla kullanılan Femicide, 1970’li yıllarda feminist literatürde yerini alıyor. Diana Russel, Kadına Karşı Uluslararası Suçlar Mahkemesi’nde yaptığı konuşmada birçok cinayetin aslında kadın cinayeti olduğunu belirterek çok çarpıcı örnekler vermişti. Geçmişte cadıların yakılmasından, kadınların namus gerekçesiyle öldürülmelerine kadar, kurbanı kadın olan binlerce cinayet olduğundan söz etmişti. Tüm bunlara cinayet demek, cins faktörünü atlamak anlamına geliyor. O nedenle “femicide” sözcüğünde ısrarlı olmak bir hayli önemi.

ABD’de kullanılmıyor

Önemli ama örneğin ABD’de ne “femicide” ne de kadın cinayeti sözcüğü kullanılmıyor kurbanı kadın olan cinayetler için. Medyasında da hukukunda da yok. Kimileri kadın cinayetlerini “Cinsiyete Dayalı Şiddet”(CDŞ) olarak tanımlama eğiliminde. Yanlış değilse de çok açıklayıcı olmaktan uzak bir tanımlamadır bu. Çünkü CDŞ’nin kurbanı sadece kadınlar olmayabilir. Eşcinsel/ trans erkekler de bu şiddetle karşı karşıyalar. Bu nedenle “Kadına Yönelik Şiddet” (KYŞ) özel olarak vurgulandığında olgu tam anlamıyla ortaya konuyor. Tabii ki KYŞ de bir CDŞ türüdür. Eş ya da partner şiddeti, cinsel istismar, cinsel şiddet, cinsel taciz, nihayet çocuk evliliği de KYŞ tanımı içinde yer alır.

KYŞ’nin birçok biçimi var görüldüğü gibi. Evde, sokakta, okulda, işyerinde,tarlalarda, mülteci kamplarında, barış zamanlarında, çatışmalarda, krizlerde, yani her durumda karşılaşılabiliyor bu şiddet türüyle.

Kadın cinayetlerinin yaygınlaşmasının en önemli nedenlerinden biri birçok ülkede suçluların hak ettiğince cezalandırılmaması. Tahrik unsurunun sürekli gözetilmesi. Toplumsal kodlara vurgu yaparak, gelenek, görenek, kadın üzerinden savunulan ahlak gibi tutumlarla kadına yönelik şiddetin normalleştirilmesi olgusu da bu artışlarda etkili. Tabii ki adalet sisteminden yanıtlar beklemek yetmez, çünkü bu çok büyük bir toplumsal sorun, dolayısıyla bu şiddete yol açan “kültür”ün de sorgulanması şart.

Ev içi şiddet denemez

Kadına yönelik şiddetin diğer şiddet içeren davranışlardan ne şekilde farklılaştığını anlamak için çok daha fazla araştırmaya ihtiyaç olduğu kesin... Toplumda erkeklerin hakları/imtiyazları, kültürel olarak da onaylanmış inançlar çerçevesinde kadınlar üzerindeki “erkek egemenliği”ni meşrulaştırmış durumda. Bu meşruiyet kadını “kontrol” etmek için şiddete de başvurma “hakkını” veriyor saldırgan erkeğe. Bu nedenle kadına yönelik şiddet ya da kadın cinayetleri asla ev içi şiddet tanımına sokulamaz. Bu, kadına yönelik şiddetin de kadın cinayetinin de toplumsal boyutunu görmezden gelmek olur.

Öldürmeyi öğrenmek

Sosyal öğrenme teorisinin bize öğrettiği şu: Kişiler başkalarının davranışlarını, bu davranışların sonuçlarını gözlemleyerek, hangi davranışların kendilerine uygun olduğu konusunda fikirler edinirler. Bu davranışları benimseyerek kendileri de sürdürürler. Kadın cinayetlerinin medyada veriliş biçimi bu nedenle önemli. Kamuoyu bu cinayetler konusunda bilgilendirilmeli ama katile en küçük bir meşruiyet kazandıracak üslüptan kaçınılmalıdır. Bu, potansiyel kadın düşmanları için özendirici olacaktır.

Maalesef buna pek dikkat edilmediği için, özellikle “namus” kavramına dayalı “tahrik” unsuru da yasalarımızda yer aldığından kadına yönelik erkek şiddeti ülkemizde artıyor.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler