Erdoğan İtalya'da

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Son dönemde yüksek seyreden gıda ve enerji fiyatları, iklim değişikliği, ekonomik krize bağlı olarak yaygınlaşan işsizlik ve biyoyakıt üretimindeki artış küresel gıda krizini tetikleyen başlıca unsurlardır'' dedi.

Yayınlanma: 18.11.2009 - 15:17
Abone Ol google-news

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Excelsior Otel'de düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı. Başbakan Erdoğan, yeryüzünde 1 milyarın üzerinde aç insan bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Açlıkla mücadelede insanların büyük bölümü en az gelişmiş ve gelişme yolundaki ülkelerde yaşamaktadır. Son dönemde yüksek seyreden gıda ve enerji fiyatları, iklim değişikliği, ekonomik krize bağlı olarak yaygınlaşan işsizlik ve biyoyakıt üretimindeki artış, küresel gıda krizini tetikleyen başlıca unsurlardır. Ayrıca tarımsal yatırımların azalması ve gıda stoklarındaki düşüş de krizin şiddetini arttırmaktadır. Krizden sadece gelişme yolundaki ülkeler ve en az gelişmiş ülkeler değil, gelişmiş ülkeler de önemli oranda etkilenmişlerdir.''

Türkiye olarak BM Gıda ve Tarım Örgütü tarafından gıda güvenliğinin sağlanması çerçevesinde yapılan çalışmaları bugüne kadar desteklediklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

''Gıda güvenliğinin sağlanması her şeyden önce sürdürülebilir kalkınmanın temel koşullarından birini teşkil etmektedir. Donör ülke vasfı bulunan Türkiye, Gıda ve Tarım Örgütü, Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonu, OECD, Dünya Ticaret Örgütü, BM Ticaret ve Kalkınma Konferansı, Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı aracılığıyla gelişme yolundaki ve en az gelişmiş ülkelere maddi yardım yapmaya ve teknik destek sağlamaya devam etmektedir.

Dünyada gıda güvenliğinin temini için kısa ve uzun vadeli önlemler alınması şarttır. Krizden en fazla etkilenen ülkelere yapılan yardımlar ve bu ülkelere dışarıdan gıda sağlanması sorunu ancak kısa vadede çözecektir. Uzun vadede ise neredeyse insanlığın üçte birinin gıda ihtiyacını karşılayan küçük çiftçilerin ve kırsal kalkınmanın desteklenmesi de şarttır. Bunlara ilaveten sürdürülebilir toprak yönetimi modellerinin benimsenmesi ve şeffaflık ilkesi çerçevesinde dış yardımların ihtiyaç sahibi ülkede geliştirilen projelerde kullanılmasının teşvik edilmesi gerekmektedir.''

Uzun vadeli önlemler vasıtasıyla gıda güvencesizliğine karşı somut iyileşmelerin elde edilebileceğine işaret eden Erdoğan,''Dünya Gıda Güvenliği Zirvesi, gıda krizi karşısında uluslararası dayanışmanın devam etmesi ve entegre çözüm önerilerinin görüşülerek, geniş çapta desteklenebilmesi için bir fırsattır. Bu zirvenin, L'Aquila Gıda Güvenliği Girişimi Deklarasyonunda kabul edilen önerilerin özellikle üzerine yeni yapı taşları ekleyeceğine inanıyorum'' diye konuştu.



''Bize bölücü diyemezler''

Başbakan Erdoğan, bir başka soru üzerine, milli birlik ve kardeşlik projesiyle ilgili demokratik açılım sürecine yönelik geçen hafta içinde salı ve cuma günleri gerekli açıklamaların en geniş anlamda yapıldığını anımsattı.

''Esastan görüşmenin yapıldığı günde de bizler ne yapılmasını hedeflediğimizi orada açıkça anlattık'' diye konuşan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Muhalefetin herhalde milli birlik ve kardeşlik sürecine yönelik herhangi bir talebi yok. Onların birlik diye, kardeşlik diye bir derdi yok. Bizim ise 72 milyonun kardeşliği, birliği için bir derdimiz var. Bizi bölücülükle itham eden muhalefete buradan vereceğim tek cevap var, lütfen her sabah kalktıklarında aynaya iyi baksınlar, Türkiye coğrafyasına da iyi baksınlar. Türkiye coğrafyasında Sivas'ın ötesine geçemeyenler ve Türkiye'nin 81 vilayetinin 81'ini dolaşamayanlar bize bölücü diyemezler. Asıl bölücü kendileridir, ta kendileridir. Biz ise 81 vilayetin 81'inde varız. 81 vilayetin 80'inden milletvekili çıkarmış bir partiyiz. Türkiye'nin 7 bölgesinin 7'sinde birinci partiyiz. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu'da birinci partiyiz ve ikinci partinin de açık ara önündeyiz.''

 

Başbakan Erdoğan, ''Domuz gribi aşısı konusundaki düşünceleriniz devam ediyor mu?'' sorusu üzerine, şunları söyledi:
''Domuz gribi aşısıyla alakalı benim değişen herhangi bir kanaatim yok. Ben kanaatimi açıklarken bunu hemen o anda kürsüde bulundum, aklıma geldi açıkladım değil. Ben de kendime göre araştırmalarımı yaptım. Risk alanı içerisinde olan bir insan değilim. Bunun için de 'ben domuz gribi aşısı olmayacağım' dedim. Ailemde de domuz gribi aşısı olan yok. Kendimize göre tedbirlerimizi alıyoruz. Nedir tedbirler? Bunu zaten doktorlarımız da sağolsun söylüyorlar. Alınması gereken gıda nelerdir? Bu gıdalara yönelik, vitaminlere yönelik, 'Bunları aldıktan sonra bu süreç rahatlıkla atlatılır' deniyor.''

Sağlık Bakanlığı olarak tedbirleri de aldıklarını belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şu anda tabii sayı 80'e doğru ilerliyor. Şimdi bu tedbirler alınmamış olsa veya bu sayı yine olmuş olsa ama bu aşılar getirilmemiş olsa bu defa üzerimize daha farklı şekilde saldıracaklardı. Bu defa ne diyeceklerdi? 'Bak işte, bunlar tedbirleri almadılar, aşı getirtmediler. İşte bundan dolayı oldu'. Halbuki bunların birçoğu da henüz aşı yapma işlemleri başlamadan önce bu hastalığa kapılan vatandaşlarımızdı. Tabii aşı olduktan sonra buna, bu hastalığa yakalanan olur mu olmaz mı onları daha sonra göreceğiz. Veya şu ana kadar oldu mu olmadı mı onu da bilmiyorum. Ama ben şahsımla ilgili olanı söyledim. Dedim ki 'Bunun yan etkileri nelerdir Sağlık Bakanlığımızın bunları açıklaması lazım. Bunun yapılması lazım'. İki, 'Zorunlu bunun olmaması lazım. Bu küçük yaşta ilgili de olsa, velilerin, ebeveynlerin bu noktada müsaadesinin, izninin alınmasının gerektiğini' söyledim. 'Bu şekilde yaparsak bu devlet millet arasındaki dayanışmanın da çok daha isabetli olacağını getirir' dedim. Bugün de aynı kanaatteyim.''


Bir gazetecinin, ''Telekulak olayları ile ilgili son açıklamalarınızı alabilir miyiz?'' sorusuna Başbakan Erdoğan, ''Adalet Bakanlığımız en ince teferruatına varıncaya kadar sayılarla, bugüne kadar hangi dönemlerde neler yapılmış, nasıl yapılmış, bunların hepsini detaylarıyla, teknik detaylarına varıncaya kadar anlattı. Olayın aslı budur. Bunun arkasında kimse herhangi bir siyasi gerekçe lütfen aramasın. Aradıkça arayanlar batıyor zaten görüyorsunuz'' yanıtını verdi.

Bu zirvenin İtalya'dan bakanların da katıldığı bir zirve olacağına işaret eden Başbakan Erdoğan, ''Heyetlerarası görüşmelerimizi yapacağız daha sonra bakan arkadaşlarımız kendileri karşılıklı olarak birbirleriyle görüşmeler yapacaklar ve Türkiye-İtalya arasındaki ikili ticaret hacmimizi çok daha ileri safhalara taşımanın gayreti içerisinde olacağız. Zira Türkiye ile İtalya son 6-7 yıl içerisinde çok ciddi bir sıçramanın içerisinde ve bu süreci daha da arttırmanın gayreti içerisinde olacağız'' diye konuştu.

 

Erdoğan, CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen'in TBMM Genel Kurulu'ndaki açıklamalarına ilişkin sivil toplum örgütlerinden gelen tepkilerle ilgili değerlendirmesinin sorulması üzerine Başbakan Erdoğan, şu yanıtı verdi:

''Halk nezdinde yerini bulmuştur. Ne yapıp ne yapılmayacağı konusu benim partimin ya da şu andaki Hükümet olarak bizim sorunumuz değildir. CHP'nin kendi iç meselesi, kendi sorunudur. Sivil toplum örgütleri zaten gerekli olan reaksiyonu göstermiştir, göstermektedir. Konuyla ilgili değerlendirmelerimizi biz zaten yapılması gereken, o yüce Meclis çatısı altında da yaptık.''

Başbakan Erdoğan, ''Tunceli'nin isminin Dersim olarak değiştirilmesiyle ilgili DTP'nin yasa taslağı hazırlama girişimi var, destek verir misiniz?'' sorusu üzerine de bu konudaki düşüncelerini zaten açıkladıklarını kaydetti. Erdoğan, ''Özellikle koordinatör bakanım bu konuyla ilgili açıklamaları da yaptılar. Tüm mesele şudur, ülkemizde bizler kanayan yaralar meydana getirmenin gayreti içinde olmayacağız. Tam aksine kanayan yaraları tedavi etmenin gayreti içinde olacağız'' dedi.
 


''İlerleme raporu geçmişe göre çok olumlu"

Başbakan Erdoğan, başka bir soru üzerine, AB'nin Türkiye İlerleme Raporu'nda, eskiden yer alan insan hakları ihlali, faili meçhuller gibi noktaların artık yer almadığını belirterek, şunları söyledi:
''Bizimle ilgili bu İlerleme Raporu bu dönemde geçmişe göre çok çok daha olumludur. Biz, 'işkenceye sıfır tolerans' dedik ve şimdi işkenceyle alakalı bir konu söz konusu değil. Türkiye yakından izlendiği takdirde, konuşulması gereken kişi veya kuruluşlarla konuşulduğu takdirde Türkiye'nin uzaktan bakıldığı gibi, özellikle temel hak ve özgürlükler noktasında zannedildiği gibi bir ülke olmadığı ortaya çıkacaktır. Bunları çok çok aşmış bir ülke konumunda olduğu ortaya çıkacaktır.''


''Ön yargıları olmayan objektif isimler"

Başbakan Erdoğan, yarın yapılacak olağanüstü zirve ile AB Konseyi Başkanının seçileceğini ve adaylar arasında eski İtalya Başbakanı ve Dışişleri Bakanı Massimo D'alema'nın da bulunduğunun hatırlatılması üzerine şunları söyledi:
''Öncelikle burada bir şeyi ifade etmem lazım, AB'de yapılacak olan görüşmelerde bir belirsizlik vardı. Her şeyden önce bu ortadan kalktı. Bu belirsizlik, Lizbon Anlaşması ile ilgili belirsizlikti. Böylece şimdi karar alma kuralları netleşmiş oldu ki bu, AB'nin önümüzdeki sürecine çok güçlü bir katkı sağlayacaktır diye düşünüyorum.
Burada yapılacak olan seçimlere gelince, bir çok isim şu anda ortada. Temenni ederim ki AB'nin geleceğiyle ilgili ön yargıları olmayan ve objektif bakış sergileyebilen isimler eğer seçilebilirse bu tabii sadece Türkiye için değil AB için de bana göre çok çok faydalı olacaktır. Ama ön yargıları olan siyasiler seçilirse bu AB'nin üzerindeki netliği veya ona bakışı gölgeleyecektir. Şu anda sonuçlandırma müzakerelerini yürüten Türkiye gibi ülkeleri de rahatsız edecektir.''


''NABUCCO Güney Akım'ın alternatifi değil"

İtalya'ya doğalgaz verilmesiyle ilgili soru üzerine de Başbakan Erdoğan, şu ana kadar AB'nin önemli konularından birisinin NABUCCO Projesi olduğunu söyledi.

NABUCCO Projesiyle ilgili ''tedarikçi ülkeler, transit katkı veren ülkeler ve tüketici ülkeler'' başlıkları altında üç konunun gündemde olduğunu belirten Başbakan Erdoğan, 6 ortağı olan bu projenin tedarik noktasında şu anda çok güçlü bir yapısının olduğunun söylenemeyeceğini dile getirdi. Erdoğan, şöyle devam etti:
''Zira hedef 30 milyar metreküp/yıl doğalgaz teminidir. İlk etapta 15 milyar metreküp/yıl temin edelim derken bu bile henüz şu anda sıkıntılıdır. Biz Türkiye olarak tedarikçi bir ülke değiliz. Nereden bu tedarik sağlanacak diye baktığımızda, şu anda NABUCCO projesinin ilgililerinin baktığı, özellikle AB yönetimi burada tabii Türkmenistan'a, Azerbaycan'a bakıyor. Bunun transit olarak gelişinde de hangi ülkelerden geçecek dediğimizde, Türkmenistan'dan aldığınız doğalgazı geçirebileceğiniz iki yol var; bir tanesi İran'dır, bir tanesi Hazar geçişli Azerbaycan güzergahıdır. Burada Hazar geçişli olanda sıkıntılar var. İran ile de bazı sıkıntılar yaşanıyor.

Öbür tarafta Rusya doğalgazına gelince, Rusya doğalgazına da şu anda AB'deki doğalgaz yönetimi çok olumlu bakmıyor. Fakat aramızda bazı görüşmeler gerçekleştiriyoruz. Öyle zannediyorum ki Türkiye burada çok daha aktif bir rol üstlenmek suretiyle özellikle Yunanistan'dan gelen hat noktasında, biliyorsunuz bizim Yunanistan'a doğalgaz veriyoruz, hattımız var, bu hattın İtalya'ya, Arnavutluk'a uzanması gibi bir çalışmanın içerisindeyiz. Şu anda Enerji Bakanlığımız konuyla ilgili çalışmalarını da sürdürüyor. Burada İtalya'nın yapmış olduğu bazı anlaşmalar var, transit noktasındaki sorununu da biz çözeceğiz.

Çünkü NABUCCO olayını bizler hiçbir zaman Güney Akım'ın bir alternatifi gibi görmüyoruz. Bunların hepsini birbirinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Yarın Avrupa, Güney Akım ile de ihtiyaçlarını karşılayamayacak veya Güney Akım, Avrupa'nın tamamının ihtiyaçlarını karşılayamayacak. Onun için NABUCCO'nun Avrupa için önemli bir özelliği var. Hatta şu anda Rusya'dan gelecek doğalgaz, Türkmenistan, Kazakistan, İran buralardan gelecek doğalgaz, şimdi Kuzey Irak'tan gelecek doğalgaz, hatta belki daha sonra Suudi Arabistan, Katar'dan gelecek doğalgaz, bunların hepsi Avrupa'nın doğalgaz ihtiyacını gidermede önemli rol oynayacaklardır. Biz de Türkiye olarak burada transit rolümüzü oynamanın gayreti içerisinde olacağız.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon