Sarkozy'nin Gül'e Ağır Saygısızlığı

Yayınlanma: 26.11.2009 - 07:02
Abone Ol google-news

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin Türkiye’ye karşı izlediği onur kırıcı, istiskal edici, küçümseyici, hiçe sayıcı, söylem, tutum ve davranışları uzunca bir süredir devam ediyor. Sarkozy, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne girmesini engellemeyi bir siyasi malzeme olarak kullanıyor ve bu amaçla Türk-Fransız ilişkilerini tehlikeye atmak hususunda en ufak bir kaygı dahi duymadan ısrarla Türk halkının duygularını incitici beyanlarda bulunuyor.

Esasında Sarkozy’nin bu tutumunun temelinde, Fransa’da Müslüman nüfusa karşı duyulan nefretle karışık ırkçı duyguların siyasi amaçla istismarı yatıyor. Fransa’da, çoğunluğu Cezayirli, Tunuslu ve Faslı olan altı milyona yakın Fransız uyruklu Müslüman yaşıyor. Bu büyük kitlenin Fransa’daki hayat şartlarına intibak etmesi için hiçbir ciddi çaba göstermemiş olan Fransız yöneticileri ve halkın büyük çoğunluğu, maruz kaldıkları ayrımcılık, baskı ve dışlanmışlığa karşı tepkilerini zaman zaman aşırı şiddetin de hâkim olduğu nümayişlerle ortaya koyan Müslüman nüfusa bağırlarındaki habis bir ur gibi bakıyorlar.

Fransız kamuoyunun genellikle şöyle bir düşünce tarzını benimsediği algılanıyor: Fransa, tüm vatandaşlarına eşitlik ve ilerleme imkânını sağlayan, demokratik, ileri gelişmişlik düzeyinde bir ülkedir. Müslüman halkın ise Fransa’ya intibak edememesinin yegâne nedeni, İslam dininin uygar ve modern bir toplumun koşullarına uyum sağlayamamasından kaynaklanmaktadır. Nitekim 60 milyon nüfuslu Fransa’nın hapishanelerindeki mahkûmların yüzde 70’ini Müslümanların oluşturması da bu gerçeğin çarpıcı kanıtıdır.

Böyle bir ortamda Fransız politikacısı, kayda değer bir oy tabanı oluşturan kendi Müslüman nüfusunu aşağılamaktan çekindiği için, Fransız halkındaki İslama karşı derin antipati hissini Türkiye’ye saldırarak tatmin etme yoluna gitmekte ve Türkiye’nin sırtından oy avcılığı yapmaktadır. Nitekim, Sarkozy, Türkiye’yi aşağılamakta faşist nitelikteki Ulusal Cephe Partisi lideri Le Pen ile girdiği yarışı kazanarak, son AB Parlamentosu seçimlerinde normal olarak Le Pen’e gitmesi gereken oyların büyük kısmını kendi partisine çekmiştir.

Durum böyle olmakla birlikte, Sarkozy’nin, Fransa’daki “Türk Mevsimi” faaliyetleri çerçevesinde yapılan sergi açılımı için Paris’e giden Cumhurbaşkanı Gül’e karşı sırf oy avcılığı için kabalık ve saygısızlık yapacağı hatıra gelmezdi. “Türk Mevsimi”, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Jacques Chirac tarafından 2006 yılında kararlaştırılan ve Türkiye’nin Fransa’da daha iyi tanıtılmasını öngören ve bir yıla yakın bir süre devam edecek çok sayıda kültürel etkinliği kapsıyor.

Sayın Abdullah Gül, bu etkinlikleri başlatmak üzere Paris’te Grand Palais Müzesi’ndeki “Bizans’tan İstanbul’a: İki Kıtanın Limanı” adlı sergiyi açmak üzere refikalarıyla birlikte Paris’e gittiler. Programa göre, serginin Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile birlikte açılması ve dolaşılması öngörülüyordu. Ancak, Cumhurbaşkanı Sarkozy, ülkemize karşı alerjisini ortaya koymak için sergi ziyaretini bir fırsat olarak değerlendirmiş ve Türkiye Cumhurbaşkanı’na karşı son derece nezaketsiz ve kaba bir şekilde davranmıştır.

Sarkozy, “kerhen” katıldığı sergi açılışında Cumhurbaşkanı Gül’ü ağzında sakız çiğneyerek karşılamıştır. Sakız çiğnediğinin fark edilmesine de özen göstermiştir. Muhteşem sanat eserleriyle dolu muazzam sergide ilgisizliğini yansıtan tavırlarla sadece 12 dakika kalmış ve ayrılmıştır. Çıkışta mutat olduğu üzere resmi deftere anlamlı bir şeyler yazması ve imzalaması gerekiyor. Fakat Sarkozy sinirlenmiş gibi gösterişli hareketler yaparak, deftere hiçbir şey yazmamış sadece imzasını atmıştır.

Cumhurbaşkanı Gül’e karşı bilinçli kabalıklar

Olaydan kısa süre sonra Paris’e yaptığımız ziyaretten hemen önce “Le Monde” gazetesinde, Sayın Abdullah Gül’e gerekli üst düzey protokolün uygulanmasından sarfınazar edildiği yolunda bir haber okumuştuk. Ancak, Sarkozy’nin yaptığı küstahlık konusunda bilgimiz yoktu. Lakin, Paris’e gidince olayın yukarda belirttiğim ayrıntılarını gazeteci ve resmi şahıslar da dahil birçok kişiden öğrendik. Ayrıca, yaptığımız araştırma, olayların tüm çıplaklığıyla Türk medyasının küçük de olsa bir bölümü tarafından yansıtıldığı gibi, kameralarla da tespit edildiğini ortaya koydu.

Sayın Cumhurbaşkanı’nın Paris ziyareti sırasında bilinçli olarak yapılan başka kabalıklar ve nezaketsizlikler de var. Örneğin, Fransa Uluslararası İlişkiler Enstitüsü tarafından Sayın Gül’e verilen yemeğe hiçbir Fransız bakanın katılmamış olması, açık bir saygısızlık ve bilinçli bir küçümseme jestidir. Kırmızı beyaz renklerle ışıklandırılan Eyfel Kulesi’ne ay yıldızın resmedilmemesi de, İslamın sembolü olarak görülen hilal ve yıldıza karşı duyulan tepkinin yanında “Türk Mevsimi” etkinliklerinin “kerhen” yapıldığının bir nişanesidir.

AKP Hükümeti hakarete davetiye çıkarıyor

Ağzında çiklet çiğneyerek Türkiye Cumhurbaşkanı’nı aklınca küçük düşürmeye yeltenen Sarkozy, esasında adabı muaşeret kaidelerine saygısızlığı ve terbiye noksanlığıyla, hem Fransa Cumhurbaşkanlığı makamını, hem de Fransa’yı küçük düşürmüştür.

Bu olaylar Fransa gibi bir devlete yakışmıyor. Ancak, bu olayda görülmesi gereken bir gerçek daha var. Bu da, Türk hükümetinin Sarkozy’nin uzunca bir süredir devam eden bu davranışlarına karşı pasif kalmış olması -tabir caizse- onları yalayıp yutmasıdır. Eğer Türkiye, zamanında bir tavır koyabilseydi, Cumhurbaşkanı Gül böyle yakışıksız durumlarla karşılaşmazdı. Bu hususta en hassas olması gereken kişi kuşkusuz Dışişleri Bakanı Davutoğlu’dur. Ne var ki Sayın Davutoğlu, Türkiye Cumhurbaşkanı’na reva görülen bu hakaretamiz muameleyi protesto etme yerine, olaydan hemen sonra, hiçbir şey olmamış gibi koşa koşa Paris’e gitmiştir.

Davutoğlu’nun bu davranışı, anayasamıza göre Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini koruyan ve Türk milletini temsil eden Cumhurbaşkanı Gül’e karşı yapılan hakaret ve küstahlığı onaylamaktan başka hangi anlama gelebilir? Davutoğlu’nun bu konudaki umursamazlığı hayret vericidir.

Dışişleri Bakanlığı bütçesinin ele alındığı TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda geçen hafta yaptığım konuşmada yukarda belirttiğim hususları açıkladıktan sonra, Sayın Davutoğlu’na şu soruları yönelttim: “Paris’e gitmemeniz ve Cumhurbaşkanı Gül’e karşı yapılan ağır saygısızlığın yakışık almadığını dile getirerek bir tavır koymanız gerekirdi. Ne için gittiniz? Teşekkür etmek için mi? Yoksa Fransızlardan hesap mı sordunuz? Bu uyarılarımdan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?”

Davutoğlu bu sorularımı yanıtlayamadı... Bu tutumuyla Fransa’ya verdiği mesaj, “Türk hükümetine karşı sıfır bedelli politika uygulayabilirsiniz”dir. Bu da, “Türk hükümetinden karşılık ve tepki görmeden ona her istediğiniz hakarette bulunabilirsiniz” anlamına gelir. Her halükârda, Davutoğlu’nun sergilediği bu teslimiyetçi ve edilgen tutumun, Sarkozy’nin Türkiye’ye karşı giderek daha da pervasız hareket etmesine davetiye çıkartmaktan başka bir şey olmadığı görülecektir.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler