Bütçe görüşmeleri sona erdi

TBMM Başkanvekili Meral Akşener, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Dışişleri Bakanlığı'nın bütçelerinin kabul edilmesinin ardından, yarın saat 11.00'de toplanmak üzere birleşimi kapattı.

Yayınlanma: 18.12.2009 - 09:44
Abone Ol google-news

TBMM Genel Kurulu'nda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğü bütçelerinin görüşmelerine başlandı.

Kurumların 2010 yılı bütçesi üzerinde ilk sözü CHP grubu adına Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi söz aldı.
 
Öğleden sonra gerçekleştirilecek turda ise İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ile Dışişleri Bakanlığı'nın bütçeleri görüşülecek.

CHP Kocaeli Milletvekili Cevdet Selvi, Bursa'daki maden kazasına ilişkin ''Yaşanan, iş kazası değil cinayettir. O kanın üzerinde bakanlık yapılmaktadır'' dedi.

CHP grubu adına söz alan Cevdet Selvi, Türkiye'de belirsizliğin, sorumsuzluğunun yaşandığı bir ortamda bütçe görüşmeleri yapıldığını ifade etti. AKP'nin iktidara gelirken verdiği sözlerin hiçbirini yerine getirmediğini iddia eden Selvi, sorunların gözardı edilerek vakit geçirildiğini söyledi.

Bursa'daki iş kazasında 19 maden işçisinin öldüğünü belirten Selvi, maden ocaklarındaki olumsuzlukların araştırılması ve sorunların çözüm önerilerinin tespit edilmesi amacıyla Meclis Araştırması açılması için önerge verdiklerini, bu önergelerin AKP'li milletvekillerinin oylarıyla reddedildiğini anımsattı.

Türkiye'de çok sayıda maden kazası, grizu patlaması ve göçük olayı meydana geldiğine dikkati çeken Selvi, ''Yaşanan, iş kazası değil cinayettir. O kanın üzerinde bakanlık yapılmaktadır. (Maden kazalarının) hepsi, hükümetin vebali, sorumsuzluğu, insan emeğine bakmasının sonucudur. İş cinayeti nedeniyle geride kalan dullara, yetimlere 5 bin lira verilerek vicdanlar rahatlatılma yoluna gidilmiştir. Burada rahat oturmanın, böylesine bakanlık yapmanın ne kadar hafiflik, insanlık dışı olduğu açıkça görülmektedir. Kazaların sorumlusu Hükümet ve Bakanlıktır'' diye konuştu.

Cevdet Selvi, TEKEL işçilerinin dünkü eylemlerine de değinerek, ''Hakları elinden alınanların karşısına polis dikilmiş, işçilere ve milletvekillerine biber gazı, tazyikli su sıkılmış. Bu, Meclisin, milletvekilliğin saygınlığını ortadan kaldırmıştır. Bu utanç Hükümete aittir'' dedi.


''Köyüme gidemiyorum"

CHP İstanbul Milletvekili Bayram Meral, 50 yıllık geçmişe sahip Türk-İş'in Genel Sekreterinin eylemler sırasında gözaltına alındığını belirterek, yargının güvenilmez hale getirildiğini savundu.

Haklarını arayan işçilerle, Türk polisinin karşı karşıya getirildiğini söyleyen Meral, ''İşçiler partinizin önüne geldi, dertlerini sormadınız. Üniformalı teröristleri sınırda karşıladınız, işçilerinizin vatandaşlarınızın derdini sordunuz mu? Üniforma mı istiyordunuz işçinin derdini sormanız için?'' diye sordu.

Özelleştirilen veya kapatılan kurumların birbirine karıştırılmaması gerektiğini belirten Meral, TEKEL işçilerinin, kazanılmış haklarının korunmasını talep ettiklerini, diğer kurumlara gönderilmelerine karşı olmadıklarını söyledi.

İşçilere ve milletvekillerine yönelik müdahaleye değinen Meral, şöyle devam etti:
''Hakkına sahip çıkmak işçinin en doğal hakkı değil mi? Sayın Valiye, Sayın Bakana yakışıyor mu işçiyi o hale getirmek? Meclisin onurunu koruyun, ha onun ha sizin gözünüze sokulmuş o parmak. Kimsenin güveni kalmadı. Ülke ateş içinde bundan huzur mu duyuyorsunuz? 19 yuva yıkıldı. Bakan cenaze namazını kıldı. 3-5 kuruş verdiniz ellerine... Ülke ne hale geldi bir düşünün, gülünecek haliniz var. Düşündükçe benim uykum kaçıyor. Güneydoğu'ya, elinizi kolunuzu sallayarak gidebilir misiniz? Gidiyorsunuz ama 15 polisle. Ben kendi köyüme yalnız başıma gidip, bir gece kalamadığıma üzülüyorum.''

''Böyle giderse kazalar olacaktır"

CHP Antalya Milletvekili Hüsnü Çöllü de yaptığı konuşmada, Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanlığının bütçesini eleştirerek, ''Türkiye'nin kaynaklarını heba eden bir politika, AKP eliyle 7 yıldır sürdürülmektedir'' dedi.

Enerji talebinin düştüğünü, maliyetin artmadığını, barajların dolu olduğunu belirterek, maliyet artmamasına rağmen elektriğe zam yapıldığını kaydeden Çöllü, Özel sektörün elektrik yatırımını artırması için kar etmesinin amaçlandığını ifade etti.

Çöllü, enerjide yerli kaynaklara ağırlık verilmesi, yenilenebilir enerjiye yönelik yatırımların yapılması gerektiğini savunarak, ''Yenilenebilir enerjiye teşvik verilmedi ama almadığımız gazın parasını İran'a, Rusya'ya veriyoruz. Bu zihniyet değişmediği sürece, ödemeye devam edeceğiz'' diye konuştu.

Elektrik dağıtım özelleştirmelerinin devam ettiğini anımsatan Çöllü, dağıtım ihalelerine AKP'ye yakın olanların katıldığı ve kendi aralarında yarıştığını iddia etti. Çöllü, BOTAŞ'ın yönetmeliğinde yapılan değişiklikle genel müdür ve bazı genel müdür yardımcısı ve daire başkanlarının dışarıdan atanabilmesine imkan sağlandığını belirterek, ''Biri atanacak... Mevzuatı kişiye uyduruyorsunuz'' dedi.

CHP Adana Milletvekili Tacidar Seyhan ise Bursa'daki kazada büyük ihmalin olduğunu belirterek, bu ihmalin faturasının 2 mühendise fatura edilemeyeceğini söyledi.

Maden Mühendisleri Odası'nın 2009 başında hazırladığı raporda, tehlikeli bölgelerin tespit edildiğini ve en riskli bölgenin ise kazanın meydana geldiği yer olarak gösterildiğini kaydeden Seyhan, raporun, dönemin Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Hilmi Güler'e verildiğini, buna rağmen bakanlığın 2007'den beri herhangi bir denetiminin söz konusu olmadığını ileri sürdü.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından 2009 Mayıs ayında Bursa'daki maden ocağında denetleme yapıldığını bildiren Seyhan, denetim sonucunda, tespit edilen eksikliklerin yıl sonuna kadar giderilmesinin istendiğini anlattı.

Tacidar Seyhan, ''Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'nın 5 yıldır gitmediği ocaklar var. Denetim elemanları dışında teknik denetmenlerin maaşını işveren veriyor. Denetmenler hem yetersiz hem de maaşlarını işverenden alıyorlar. Böyle giderse kazalar olacaktır'' diye konuştu.

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) Başkanı'nın usulsüz bir şekilde Bakan tarafından atandığını ileri süren Seyhan, Başbakan tarafından 6 ay sonra yapılan atamayla usulsüzlüğün giderildiğini, ancak usulsüz atanan TAEK Başkanı'nın 6 ay boyunca harcama ve atamalara imza attığını söyledi.

CHP Artvin Milletvekili Metin Arifağaoğlu ise fosile dayalı enerji kaynakların bir gün tükenebileceğine dikkati çekerek, yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapılması gerektiğini kaydetti.

Yusufeli Barajı'nın 2008'de Bakanlar Kurulu kararıyla iptal edildiğini anımsatan Arifağaoğlu, ''Doğru kararla projeye başlandı, keyfi uygulamalarla durduruldu'' dedi.

 

"Yolsuzluk AKP ile literatüründen çıktı"

AKP Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz, ''yolsuzluğun, bu iktidarla siyaset literatüründen çıktığını'' söyledi.

TBMM Genel Kurulu'nda, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2010 yılı bütçeleri üzerinde MHP grubu adına konuşan Yozgat Milletvekili Mehmet Ekici, işsizliğin, gittikçe genişleyen ve büyüyen bir karabasan gibi ülkeyi sardığını söyledi.

MHP Bursa Milletvekili Necati Özensoy, Türkiye'de elektrik fiyatlarının, OECD ülkelerinin çok çok üstünde olduğunu ifade ederek, ''AKP Hükümetleri, geçmişten devraldığı mirası, en çok enerji sektöründe harcamışlardır'' dedi.

MHP Niğde Milletvekili Mümin İnan, Hükümetin, 2010 yılı bütçesinde, vergileri artırmayı planladığını ifade ederek, ''Peki bu vergi siftah yapmadan dükkanını kapatan esnaftan mı alınacak?'' diye sordu.

AKP Grubu adına konuşan Gaziantep Milletvekili Fatma Şahin, 2010 yılı bütçesinin sosyal yönü güçlü, küresel mali krizden çıkış bütçesi olduğunu söyledi. Ekonomide yaşandığını söylediği olumlu gelişmeleri anlatan Şahin, işsizlik ödeneğinin artırıldığını, kayıtdışı istihdamın azaltılması için kurumlararası iletişimi sağladıklarını kaydetti.

AKP Muğla Milletvekili Mehmet Nil Hıdır, muhalefetin, AKP'nin vizyonsuzluğundan bahsettiğini belirterek, ''Sayın Başbakan'ın, daha genel başkanken, 41 ülkeye yaptığı ziyaret mi vizyonsuzluktur? Bazı ülkelere vizenin kaldırılması mı vizyonsuzluktur?'' diye sordu.

AKP Ordu Milletvekili Ayhan Yılmaz, Türkiye'nin geçmişte komşularından, Bulgaristan'dan elektrik satın alırken, bugün komşularına enerji satan bir ülke konumuna geldiğini bildirdi.

''Yolsuzluk, bu iktidarla siyaset literatüründen çıkmıştır'' diyen Yılmaz, iktidara geldiklerinde 9 ilde olan doğalgazı 65 ile götürdüklerini belirtti.

Ayhan Yılmaz, ''Keşke bu ülkenin röntgenini çekebilsek de kılcal damarlarla doğalgazın 65 ilde nasıl döşendiğini gösterebilsek'' diye konuştu.

Yurttaşlara 8,5 milyon ton ücretsiz kömür dağıtıldığını belirten Ayhan, muhalefet sıralarından laf atılması üzerine, ''Yanmayan sobanın yanında uyumanın ne olduğunu siz bilir misiniz?'' dedi.

 

Maden alanları denetleniyor

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, ''Maden alanında 5 bin 769 sahanın denetlendiğini ve denetlenen bu işletmelerden 2 bin 59'unun faaliyetinin durdurulduğunu'' söyledi. Bakan Yıldız, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Bursa'nın Mustafakemalpaşa İlçesindeki grizu patlamasında hayatını kaybedenlere başsağlığı dilediğinde bulundu.

''Can üzerinden siyaset yapılmaz'' diyen Yıldız, patlama haberini alır almaz Bursa'ya gittiklerini söyledi. Yıldız, patlamada hayatını kaybeden işçileri 60 saatte çıkardıklarını ifade ederek, ölen işçilerin ailelerine ilk etapta dağıtılan 5 bin lirayı, vicdanlarını rahatlatmak için vermediklerini kaydetti. Bakan Yıldız, bu tür patlamalarda sadece bir kişinin değil, herkesin sorumluluğu olduğunu bildirdi.

Olay yerinde karşılaştığı bir işçiye, ''Güzel kardeşim, ocağa gidiyorsun, niçin elinde sigara var?'' diye sorduğunu ve işçinin de ''Hangi gün sigarasız olacağız ağabey'' dediğini ifade eden Yıldız, bu tür yerlerde kamunun, özel sektörün ve işçinin ayrı ayrı üzerlerine düşeni yapması gerektiğini söyledi.

Bakan Yıldız, Türkiye'nin doğalgazda, kömürde ve petrolde dışarıya bağımlı olduğuna işaret ederek, ''Bu bağımlılığı düşürebilmenin yolu, sağlıklı ve sıhhatli sistematiği kurulmuş işyerlerini açmaktan geçer'' dedi.

Maden ocağında eksiklik görüldüğü zaman, önce o işyerine eksikliklerini gidermesi için süre verilmesi gerektiğini ifade eden Yıldız, ondan sonra kapatma kararı verilmesi gerektiğini kaydetti. Taner Yıldız, Mustafakemalpaşa İlçesindeki patlamadan sonra hazırlanan raporda, ''işletmede proje dışına çıkıldığının ve havalandırma tedbirleri alınmadan üretime başlandığının'' belirtildiğini belirtti. Taner Yıldız, 1986 yılından bu yana meydana gelen iş kazalarında azalma olduğunu ifade etti.

2008 yılı itibariyle 104 milyon ton kömür tüketildiğini, bu kömürlerin 23 milyon tonunun 3,5 milyar dolar ödenerek ithal edildiğini belirten Yıldız, kömür arama faaliyetlerine iktidarlarında büyük önem verildiğini söyledi. Taner Yıldız, arama faaliyetleri için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına 1.1 milyar liralık kaynak ayrıldığını bildirdi.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, 2008'de 34 milyar dolarlık doğalgaz ve petrol ithal edildiğini, türevleriyle bu rakamın 48,4 milyar dolara çıktığını kaydetti. 450 tane kömür madeni ocağı olduğunu ve buralarda yaklaşık 88 milyon ton kömür üretildiğini dile getiren Yıldız, maden alanında 5 bin 769 sahanın denetlendiğini ve 2 bin 59 işletmenin faaliyetinin durdurulduğunu kaydetti.

Türkiye'nin OECD ülkeleri içinde, en çok büyüyen ülkeler arasında yer aldığını ifade eden Yıldız, ''Enerjide, 1990 yılından bu yana yüzde 4,4 büyüme gerçekleşti, son 7 yılda ise büyüme 6,8 oldu. 2001-2009 yıllarını 11 aylık rakamlarla karşılaştığımızda, aldığımız doğalgazın 40'ta 1'ini kendimiz üretiyoruz, 40'ta 39'unu ithal ediyoruz. 2001'de aldığımız 100 metreküp doğalgazın, yüzde 68,6'sı elektrik üretiminde kullanılıyordu, şu anda ise 55,8'i kullanılıyor. Konutlarda kullanılan doğalgaz miktarını yüzde 17,8'den yüzde 22,2'ye çıkardık'' diye konuştu.

 

Bakan Dinçer

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, Türkiye'nin iş sağlığı ve iş güvenliğiyle ilgili kazalarda, yılda 4 milyar lira zarara uğradığını belirterek, bu zararın yüzde 2'siyle alınacak tedbirlerle sorunun önlenebileceğini söyledi.

Bakanlığı bütçesi üzerinde getirilen eleştirilere cevap veren Dinçer, Bursa'daki maden kazasında ölen 19 işçi ile bugün Kilis'te bir taş ocağında meydana gelen patlama sonucu ölen 3 işçiyle ilgili üzüntülerini dile getirdi. ''Türkiye'nin en temel, en müzminleşmiş sorunlarından biri iş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili sorundur'' diyen Dinçer, bu sorunun toplumsal mesele olarak ele alınması ve çözülmesi gerektiğini vurguladı.

Bursa'da meydana gelen kazanın da aynı şekilde değerlendirilebileceğini bildiren Dinçer, maden ocağını işleten firmanın 1987 yılından itibaren faaliyet gösterdiğini, 20 yıllık işletme izni bittiğinden dolayı 2006 yılı sonunda ruhsat süresini uzatma talebinde bulunduğunu, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığınca tespit edilen eksiklikleri giderdiğini beyan etmesi üzerine ruhsatını aldığını belirtti.

Bursa'daki maden ocağını işleten firmanın 2007'den sonra ruhsat süresini uzattığı için yeni bir alanda üretime hazırlandığını ifade eden Dinçer, ''Üretim hazırlığında, ilgili galeriler açıyordu, tünellerini oluşturuyordu. Hazırlık safhasında görülen bu tür eksiklikler sebebiyle -konunun uzmanları durumu biliyorlar, olayı anlayabilecek vaziyetteler- maden ocakları kapatılmaz. Üretime geçmeden önce eğer bunları tamamlamadığı fark edilirse o zaman üretime geçmesine izin verilmez. Şimdi de bu eksiklikler olmasına rağmen üretim alanına geçmeden önce bu eksiklikleri tamamlamadan üretimine izin verilmeyecek. Eksikliklerin neler olduğunun tespiti yapıldı ve kendileri uyarıldı. İş yeri, maalesef iki vahim hatayı yaptı, hazırlık aşamasında bu süreci tamamlamadan üretime geçmiş olmasıydı, bu süreçte tedbirleri almamış olmasıydı. Gördüğümüz temel şey, özellikle üretimin yapıldığı alandan nefesliğe havalandırmaların hiç olmadığıdır'' diye konuştu.


''1 dakika düşünelim"

Olayın nasıl meydana geldiğinden çok insanların ölmüş olmasının önemli olduğunu söyleyen Dinçer, ''Esas mesele burada 19 insanımızın ölmüş olması meselesidir. İster 1 kişi, ister 19 kişi... Ülkemizin bu temel sorununu, biz objektif ve rasyonel bir şekilde görerek, çözmeye birlikte ve işbirliği içinde çalışmazsak eğer bu sorunu aşamayacağız anlamına gelir'' dedi.

Ömer Dinçer, Türkiye'de iş kazaları veya ölümlerin artmadığını belirterek, 2000'li yıllarda yılda yaklaşık 100 bine yakın iş kazası olurken, 2008'de iş kazası sayısının 72 bine, aynı dönemlerde 2 binden fazla insan ölürken, bu rakamın da 866'ya düştüğünü kaydetti.
Dinçer, şöyle devam etti:
''İnsan hayatı istatistiki bir şey değildir. Bir kişinin bile ölmesi bizim için bir sorun teşkil etmeli, beraber çözmeliyiz. Aslında herkesin kaza olduktan sonra ortaya çıkıp, böyle bir takım işaretler yapıyor olmasının da ciddi bir sorun olduğunu algılamalıyız. Aslında bu sorunun önlenmesi için pek çok hukuki önlem alınmış, denetimler yapılıyor, denetçiler var, iş yerinde teknik nezaretçiler var. İş sağlığı ve güvenlik tedbirlerini almakla sorumlu insanlar bunlar.

Hep beraber şunu sormalıyız, bugün çıkıp konuşan maden ocağı temsilcileri, maden mühendisleri odaları, işveren sendikaları, işçi sendikaları, aslında hep beraber adres gösterme yerine başımızı öne eğelim, sadece 1 dakika aslında kimin neyi yapmadığını değil, kendimizin neyi yapmadığını, 19 işçinin ölümünden önce biz neyi yapsaydık o insanların hayatlarını kaybetmeyeceklerini, bundan sonra neyi yaparsak bu tür kazayla bir daha karşılaşmayacağımızı düşünmeliyiz.

Maden mühendisleri odası, teknik nezaretçiyi eğitim eğitmediğini, inisiyatif kullanıp kullanmadığını sorsun, işçi sendikaları oradaki işçilerin vurdumduymazlıklarıyla ilgili hangi tür bilinçlendirmeyi yapıp yapmadığını sorsun, işveren sendikaları almadığı tedbirlerin maliyetini, sebep olduğu insanların canına yönelik daha iyi tedbirleri düşünsün. Bunu siyaset malzeme yapmaktan çıkaralım; iktidarıyla muhalefetle ilgili bütün aktörleriyle başımızı öne koyalım ve bir dakika düşünelim; 'ben ne yapsaydım bu kaza olmazdı' diye.''


''Cesaretle atılmış ve övünülecek bir adım"

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Dinçer, eczanelerle ilgili yapılan eleştirilere de cevap verdi. Yaptıkları reformlarla vatandaşın ilaca ve tedaviye erişimini çok kolaylaştırdıklarını belirten Dinçer, ''Bu bizim için cesaretle atılmış ve övünülecek bir adım'' dedi.

2008'de 217 milyon adet olan tedavinin, 2009'da yüzde 15 artarak 250 milyon sayısına ulaştığını, reçete sayısının ise 240 milyondan 280 milyona çıktığını bildiren Dinçer, reçete harcamalarının da 11 milyardan 15,7 milyara yükseldiğini kaydetti.

Sürdürülebilir bir genel sağlık sigortası oluşturmak ve sosyal güvenliği sürdürmek için bir takım tedbirler alınması gerektiğini belirten Dinçer, ilaç fiyatında yüzde 25-30 oranında düşüş gerçekleştirmeleri nedeniyle eczanelerin stoktaki ilaçtan ve karlarından düşüş olduğunu, ancak kamu harcamalarında 2,5 milyar liralık tasarruf sağlandığını, ödedikleri ilaç katkı payından dolayı da vatandaşların lehine bir durum meydana getirdiklerini söyledi.

Eczanelerin zararlarının önlenmesi için ilaç alımındaki maliyeti düşürmeye çalıştıklarını bildiren Dinçer, şöyle konuştu:
''Eczacılar Birliği belki de çoğu kere kendi çıkarından çok Genel Kurula giderken kendi içlerindeki iktidar mücadelesiyle ilgili olarak bu meseleyi kullandı diye var sayıyoruz. Ama daha da önemlisi aslında bizim son aldığımız kararla, biz hiç kimseye yönelik bir tavır içerisinde olmadık. Sadece daha etkin ve daha verimli bir çabayı ortaya koyabilmek için eczacılarımızla karşılıklı olarak sözleşme yapmayı düşünüyoruz.

Çünkü onlar bizimle görüşmelerindeki bütün gerekçelerinde maliyetlerinin yüksekliğinden bahsediyordu. Aldığımız kararla, artık eczaneler, Eczacılar Birliğinden 500 lira vererek sözleşme satın almayacaklar, Eczacılar Birliğinin verdiği maliyet tablosuna göre her ay 75 lira aidat ödemeyecekler, pahalı ilaçların temininde bazı odaların aldığı binde 8 veya yüzde 1 arasındaki komisyonu da ödemeyecekler. Böylece hiç maliyetsiz, eczanelerimizden hizmet almaya açık, hazırız.''


''4-C, TÜRK-İŞ'in teklifi"

Konuşmasında TEKEL işçilerinin eylemlerine de değinerek, 2001 yılında özelleştirme kapsamına alınan TEKEL'de çok sayıda işçinin kapı önüne konduğunu bildiren Dinçer, şöyle devam etti:
''Hatta 1992'den beri yaklaşık 14 bin insan, kıdem tazminatı, ihbar tazminatı ve iş kaybıyla ilgili ek tazminatları verilerek kapının önüne konuldu. 2001 yılında yine Sayın Bahçeli'nin de altında imzasının olduğu bir kararnameyle tekel firmaları özelleştirme kapsamına alındılar. 2004 yılına kadar yaklaşık 14 bin insan kapının önüne konulmuşken, bugün bizi eleştiren işçi sendikalarımızın eski başkanlarının haleflerinin talebiyle ben o zaman Başbakanlık Müsteşarıydım, çok yoğun talepleriyle adeta Başbakanlığı ablukaya alarak bu arkadaşlar çözüm talep ettiler. 2004 yılında çıkarılmış kararla 4-C'yi biz Türk-İş'in teklifiyle kararlaştırdık. Onun arkasından arkadaşların hiçbiri kapının önüne konulmadı. Şimdi soruyorum bu hak arama mıdır? Eğer hakkı biz yanlış tarif edersek, o zaman gerçek hakkı bulmakta zorlanırız.''

Dinçer, küresel krizin Türkiye'deki istihdam üzerine etkilerini, işsizliğe yönelik alınan tedbirleri anlatmak için zamanı yetmediğini söyledi.

 

''En temel gerekçemiz vatandaşın hakkını korumak"

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer, eczanelerle doğrudan sözleşme yapılmasının gerekçesinin, vatandaşın hakkını korumak olduğunu belirterek, ''Bir kurum, iktidar mücadeleleri nedeniyle vatandaşımıza hizmet sunmaktan imtina ederse, Bakanın görevi bununla ilgili tedbir almaktır'' dedi. Dinçer, TBMM Genel Kurulunda, bakanlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde milletvekillerinin sorularını yanıtladı.

''Eczanelerle doğrudan sözleşme yapılmasının'' gerekçesinin sorulması üzerine Dinçer, ''En temel gerekçemiz vatandaşın hakkını korumak, vatandaşın ilaca erişiminde herhangi bir aksaklığa meydan vermeden, etkin bir hizmet sunmak. Şayet herhangi bir kurum, kendi iç çekişmeleri ve iktidar mücadeleleri nedeniyle vatandaşımıza hizmet sunmaktan imtina ederse, Bakanın görevi bununla ilgili tedbir almaktır'' diye konuştu.

Türk Eczacılar Birliği ile yaptıkları sözleşmede, her iki tarafın da bir ay önceden haber vererek sözleşmeyi iptal edebilecekleri yönünde hüküm bulunduğunu belirten Dinçer, bu haklarını kullandıklarını söyledi.

Ömer Dinçer, ''Eczanelerimizin de hakkını korumak istiyoruz. Birilerinin araya girip eczanelerimizin bizimle yaptığı sözleşmeyi parayla satmasına mani olmak istiyoruz, bu işlemleri yaptığı için de aidat toplamasından çok rahatsızız'' dedi.

"Yazıktır, günahtır"

Milletvekillerinin sorularını yanıtlayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da bütçelerinin TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmelerinde 17 milletvekilinin yönelttiği 122 sorunun hepsinin de yanıtlandığını söyledi.

76 milletvekilinin yönelttiği 215 soru önergesinin de cevaplandırıldığını ifade eden Yıldız, ''TEDAŞ Genel Müdürü'nün 100 defa yurt dışına çıktığı'' yönündeki bir soru üzerine, ''Kimin ne yanlışı varsa... Hiç kimsenin yanlışına göz yummam. Ancak bu, atılan iftiraların da karşılıksız kalmayacağı anlamına gelmez. '100 defa çıktı dediğiniz' arkadaş, 7 yılda toplam 14 defa yurtdışına çıkıyor ve bunun 7 tanesinde de işveren sendikası başkanı olarak çıkıyor. Günah denen bir şey yok mudur? Yazıktır, günahtır. Ondan sonra 'bürokrasi eskidi, yıprandı' diyorsunuz. Yanlışı varsa üzerine gideriz'' diye konuştu. 

Daha sonra, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı, Mesleki Yeterlilik Kurumu Başkanlığı, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu, Ulusal Bor Araştırma Enstitüsü, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu, Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü ile Petrol İşleri Genel Müdürlüğü'nün 2010 yılı bütçeleri kabul edildi.

 

Soysal limon bıraktı

CHP'li bazı milletvekilleri, Başkanvekili Meral Akşener'e, komisyon sıralarında oturan İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, dün yaşanan olaylarla ilgili özür dilemesini istedi. Akşener de Bakan Atalay'ın, konuyla ilgili kısa bir konuşma yapmak için talepte bulunduğunu belirtti.

Bakan Atalay, dün polisin, işçilerin eylemiyle ilgili müdahalesinde, bazı milletvekillerinin de maruz kaldığı durumdan üzüntü duyduğunu ifade etti. Yaşanan durumdan olaydan sonra haberdar olduklarını kaydeden Atalay, dün iki müfettiş görevlendirdiklerini, olayı bütün ayrıntısıyla incelettiklerini, konuyla ilgili Ankara Valiliği'nden de bilgi aldığını söyledi.
Atalay, bu konuda duyduğu üzüntüyü tekrar milletvekilleriyle paylaşmak istediğini dile getirdi.

Atalay konuşmasını sürdürürken, dün, polisin TEKEL işçilerine müdahalesinde biber gazına maruz kalan CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal ile CHP Balıkesir Milletvekili Ergün Aydoğan, Atalay'ın oturduğu sıraya birer limon bıraktı.

 

''Ülkenin her yanı yangın yeri; ayaklanma provaları başladı"

MHP İzmir Milletvekili Kamil Erdal Sipahi, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a yönelik, ''Sayın Bakan, ülkenin her yanı yangın yeri; ayaklanma provaları başladı. Açılım, ayrışmayı, çatışmayı getirdi'' dedi.

MHP Grubu adına söz alan Sipahi, terörle mücadele kapsamında 2002'de 10 şehit verilmesine rağmen AKP döneminde şehit sayısının 735'e çıktığını kaydederek, AKP'nin iktidara geldiği dönemde terör örgütü PKK'nin bitme noktasına geldiğini söyledi. Sipahi, ''Sayın Bakan, ülkenin her yanı yangın yeri; ayaklanma provaları başladı. Açılım, ayrışmayı, çatışmayı getirdi. Bunun sonu Allah korusun, ya bölünmeye ya kardeş kavgasına döner. Bu vebali taşıyamazsınız. Herhalde Damat Ferit'in İçişleri Bakanı Ali Kemal gibi hatırlanmak istemezsiniz. Biz de istemeyiz. İhaneti ya siz susturun yahut da millet sandıkta sizi susturup, ardından hesap soracak. MHP olarak size rağmen ve inadına, ayrılmadan, ayrışmadan, nifaklara karışmadan tek bir millet, tek bir vatan, sonsuza kadar var ol Türkiye demeye devam edeceğiz'' diye konuştu. MHP Ankara Milletvekili Deniz Bölükbaşı, AKP'nin sürdürdüğü dış politikaları ''teslimiyetçi'' olarak nitelendirdi.

Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan protokollerin onay sürecinin ''komediye dönüştüğünü'' ifade eden Bölükbaşı, protokollerde Dağlık Karabağ sorununun çözümü konusunda herhangi bir atıfta bulunulmadığını söyledi. Bölükbaşı, ''Ermenistan ile imzalanan protokoller, Genel Kurulda onaylanmayarak, içine girilen dar boğazdan çıkış sağlanmalıdır'' dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Barack Obama'nın görüşmesinden sonra Büyükelçi Nabi Şensoy'un istifa ettiğini anımsatan Bölükbaşı, Dışişleri Bakanı'nın konuyla ilgili açıklama yapmasının, istifaya ilişkin söylenen senaryoların bertaraf edilmesinde faydalı olacağını söyledi.


''2013'te reformlar sonuçlandığında..."

AKP Eskişehir Milletvekili Murat Mercan, bölgelerde barış olmazsa ülkede de barış olmayacağını, ülkede barışın sağlanmaması halinde ise dünyada barışın sağlanamayacağını savundu. ''Dış politika vizyonumuz; ulusal, bölgesel ve küresel barışa hizmet etmektir'' diyen Mercan, dış politikada eksen kaymasının yaşandığına ilişkin iddiaların gerçek dışı olduğunu söyledi.

AKP Düzce Milletvekili Yaşar Yakış ise 10-11 Aralıkta yapılan AB zirvesinde alınan karara değindi. Yakış, kararın kendilerini yüzde yüz memnun etmediğini ancak, karar öncesi çizilen senaryoları da boşa çıkardığını belirtti. Güney Kıbrıs Rum kesimi tarafından karar öncesi Türkiye'nin aleyhine açıklamalar yapıldığını, buna rağmen kararı yönlendiremediklerini belirten Yakış, Türkiye'nin muhatabının, AB'nin münferit üyeleri veya politikacılarının olmadığını, tek muhatabın AB kurumları olduğunu vurguladı.

Yakış, ''2013 sonunda reformlar sonuçlandığında Türkiye, AB'ye yüzde yüz uyum sağlamış hale gelecektir. Türkiye'nin üyeliği, AB için de önemli hedef haline gelecektir'' diye konuştu. Dışişleri Bakanlığı'nda 39 yıl hizmet ettiğine değinen Yaşar Yakış, bu bakanlığın bütçesinin yetersiz olduğunu, bu bakanlığın bütçesinin imkanlar doğrultusunda diğer ülkelerin Dışişleri Bakanlığı bütçelerinin seviyesine getirilmesi gerektiğini söyledi.

 

CHP Bartın Milletvekili Rıza Yalçınkaya, ''AKP iktidarı olarak, bu güzel insanlara karşı öylesine büyük günahlar işliyorsunuz ki o insanların her gün ahını alıyorsunuz. Affedilmeyen bu günahlarla yaşayacağınızdan öbür dünyada asla rahat edemeyecek, sürekli aldığınız bu ahların vebalini çekeceksiniz'' diye konuştu.

İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerinde grupları adına söz alan CHP'li milletvekilleri, polisin Abdi İpekçi Parkında TEKEL işçilerine ve milletvekillerine müdahalesini gündeme getirdi.
CHP'li Yalçınkaya, polisin, işçiler ve milletvekillerinin üzerine biber gazı ve su sıkmasında sorumluluğu olduğu gerekçesiyle, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ı kınadı.


''Bu mu sizin adaletiniz?"

Bir çok ilden Ankara'ya gelen işçilerin haklarını aradığını belirten Yalçınkaya, şöyle konuştu:
''Orada, işçilere ve basın mensuplarına terörist muamelesi yapılıyor ama Habur'dan girenleri karşılamak için müsteşarınızı, genel müdürünüzü, valinizi, kaymakamınızı, savcınızı, hakiminizi gönderip gelenleri törenlerle, kahramanlar gibi karşılattırıyorsunuz, onları baştacı yapıyorsunuz. Bu görüntülere tahammül edemeyen şehit ailelerini, haklarını arayan işçileri ise coplatıyorsunuz. Bu mu sizin adaletiniz?

Haklarını arayan masum insanlara zulüm ediyorsunuz. Siz zalime kuzu, mazluma aslan kesiliyorsunuz. AKP iktidarı olarak, bu güzel insanlara karşı öylesine büyük günahlar işliyorsunuz ki o insanların her gün ahını alıyorsunuz. Günah işlemekten hiç korkmuyorsunuz. Aslında korkmanız lazım. Allah kul hakkı yiyerek günah işleyenlerin tövbelerini kabul etmez. Dolayısıyla siz de affedilmeyen bu günahlarla yaşayacağınızdan belki bu dünyada değil ama öbür dünyada asla rahat edemeyecek, sürekli aldığınız bu ahların vebalini çekeceksiniz.''


''Kaos ortamı yaratılmaya çalışılıyor"

CHP Mersin Milletvekili Ali Oksal, İçişleri Bakanı Beşir Atalay'ın, demokratik açılım adı verilen Kürt açılımını bugüne kadar açıklamadığını söyledi. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün, ''Açılımı tarihi bir fırsat'' olarak değerlendirdiğini kaydeden Oksal, ''Sayın Cumhurbaşkanı, 'biz çözemezsek, birileri gelir çözer' demiştir. Bu, ne demektir?'' diye sordu.

Kapalı kapılar ardında teröristle müzakere yapıldığını iddia eden Oksal, Türkiye'nin belli bir coğrafyasında, özerklik gibi ulus devletiyle bağdaşmayan taleplerde bulunuluyor olmasının kabul edilemeyeceğini ifade etti.

CHP'li Oksal, terör örgütünün elebaşı Öcalan'ın kaldığı yer bahane edilerek ülkede kaos ortamı yaratılmaya çalışıldığını iddia ederek, ''Demokratik açılımın getirdiği nokta bugün budur'' dedi. Polisin orantısız güç kullanarak TEKEL işçilerine ve milletvekillerine yaptığı müdahalenin kabul edilemeyeceğini dile getiren Oksal, Habur'dan gelenlere gösterilen hoşgörü ve saygının, işçilere ve milletvekillerine gösterilmediğini söyledi.

CHP Adana milletvekili Hulusi Güvel ise Ergenekon soruşturması bahane edilerek, jandarmanın ve askerlerin yıpratılmaya çalışıldığını öne sürdü. Jandarma teşkilatının üvey evlat gibi görüldüğünü savunan Güvel, ''Çünkü orada kadrolaşılamamıştır ve orası etkisizleştirilememiştir'' dedi.


''Halk dövülmez, sevilir"

CHP Ordu Milletvekili Rahmi Güner de ''Rejimin teminatı olan bir çok kurum nasıl yıpratılır?'' diye çaba içerisinde olunduğunu iddia etti.

''Çiçek bahçelerinden bahsediliyor ama Öcalan'ın yerini çiçek bahçesine çevirdiler'' diyen Güner, Türk milletinin hiç bir zaman terörle, teröristle müzakere yapmadığını kaydetti.

CHP'li Güner, ''İçişleri Bakanının kendi halkına saygısı yok. 1 Mayıs'ta yapılanlar ortada, TEKEL işçilerine yapılanlar ortada. Onlar sizden ne istediler? İş ve aş istediler ama siz onlara ne yaptınız? dövdünüz. Neden bu polis halkını dövüyor? Sayın Bakan, sayın vali, emniyetçiler o görüntülerden vicdanınız sızlamadı mı? Halk dövülmez, sevilir'' diye konuştu.

 

Bakan Atalay

Beşir Atalay, bakanlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, İçişleri Bakanlığı ile bağlı kuruluşları olan Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığının çalışmaları hakkında bilgi verdi.

Bakanlığının başta vali ve kaymakamlar olmak üzere her kademedeki görevlilerinin, polis, jandarma ve sahil güvenlik personeli vasıtasıyla hiçbir fedakarlıktan kaçınmadan ve mesai mefhumu gözetmeden, bu görevlerini titizlikle yerine getirdiğini kaydeden Atalay, güvenlik hizmetlerinin, Emniyet, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı vasıtasıyla yürütüldüğünü belirterek, bu görevi başarıyla yürütenlere teşekkür etti.

Eleştiriler yapılırken ''yanlış ifadeler'' kullanıldığını belirten Atalay, ''Her şey konuşulsun ama doğru konuşulsun. Yanlış bilgi verilmesin. (İşçilerin eylemiyle ilgili) Benim Vali'ye talimatım olmamıştır. Ben de Ankara Valiliğinden bilgi aldım'' dedi. Atalay, güvenlik hizmetlerini sunarken, hukukun üstünlüğü, açıklık, şeffaflık ve hesap verebilirlik gibi evrensel değerleri kapsayan ve vatandaş memnuniyetini esas alan bir anlayışı temel aldıklarını söyledi.

Beşir Atalay, bu yaklaşım çerçevesinde; 2002 yılından bu yana, güvenliğin yasal altyapısının oluşturulmasına, zihniyet dönüşümünün sağlanmasına ve güvenlik güçlerinin etkinliğinin artırılmasına yönelik önemli adımları atmaya devam edeceklerini bildirdi.
Çocukların güvenli ortamlarda eğitim hizmeti alabilmesi için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içinde ''Güvenli Okul, Güvenli Eğitim Projesi''ni 3 yıldır başarıyla yürüttüklerini bildiren Bakan Atalay, şunları kaydetti:


Suç örgütleri bertaraf edildi

MOBESE ve JEMUS projelerinin başarıyla uygulanmaya devam ettiğini belirten Atalay, emniyet ve asayiş hizmetlerinin süratli bir şekilde yapılmasının sağlandığını söyledi. Hükümet olarak, ''en başarılı oldukları alanlardan birinin de devlet ve yurttaş arasındaki güven bağını zedeleyen organize suç örgütleriyle ve her türlü kaçakçılık suçlarıyla mücadele olduğunu'' ifade eden İçişleri Bakanı Atalay, ''2009 yılının ilk 11 ayında düzenlenen 421 operasyonda, 6 bin 691 şüpheli yakalanmış ve toplumsal huzuru derinden etkileyen suç örgütleri bertaraf edilmiştir. Uyuşturucuyla mücadelede de ciddi şekilde yakalama ve cezalandırmalar olmuştur'' diye konuştu.

Atalay, işkence ve kötü muameleye sıfır tolerans uygulamasının titizlikle sürdürüldüğüne değindi. Atalay, bu kapsamda, Yeni Türk Ceza Kanunu ile işkence suçunun tanımının yeniden düzenlendiğini, kapsamı genişletilmiş, verilen cezaların ertelenemeyeceği ve paraya çevrilemeyeceği hükümleri getirildiğini bildirdi.


''Konuşmaktan değil, terörden korkun"

Atalay, terörle mücadelenin bütün boyutlarıyla ve kararlılıkla devam ettiğini, konunun tüm boyutlarıyla değerlendirilerek alınması gereken tedbirlerin gözden geçirildiğini ve uygulamaya konulduğunu söyledi.

Irak'ın kuzeyinden kaynaklanan terör saldırılarına engel olmak amacıyla Meclise sınır ötesi operasyon yapma yetkisi verildiğini, bu yetkinin ihtiyaç olduğunda kullanıldığını vurgulayan Atalay, terörün istismar ettiği ekonomik kalkınma ve kırsal altyapı ihtiyacının karşılanmasına yönelik de KÖYDES, GAP, DAP, Yatırım Teşvikleri gibi proje ve tedbirlerin uygulandığını kaydetti. Atalay, terörün dış desteğinin kesilmesi amacıyla her düzeyde diplomatik girişimlere ağırlık verildiğini belirtti.

Kürt açılımı projesine ilişkin eleştirilere de değinen Atalay, projenin Koordinatörlüğü görevini üstlendiği andan itibaren adına ''Demokratik Açılım Projesi'' dediklerini, Milli Birlik ve Kardeşlik Projesinin açılımın içeriği olduğunu söyledi. Açılım konusunun Mecliste 2 gün görüşüldüğünü, ancak bazı milletvekillerin açılımın içeriğiyle ilgili bilgisi olmadığına üzüldüğünü ifade eden Atalay, görüşmelerin tutanaklarının okunarak bilgi sahibi olunabileceğini ifade etti.


''Açılımda gizli kapaklı bir şey yok"

Görüşmelerde konuşulanların dışında ''gizli kapaklı bir şey olmadığını'' söyleyen Atalay, şunları kaydetti:
''Açılımda birinci amacımız, terörün tasfiyesidir; ikinci amacımız Türk demokrasisinin güçlendirilmesidir, derinleştirilmesidir, genişletilmesidir. Her düşünce kendisini özgür ortamda gerektiği kadar ifade edebilsin. Ama şiddetle, terör olmasın. Şiddetle terörün olmadığı kardeşlik içinde bir Türkiye'dir hedefimiz. AK Parti ve AK Parti Hükümetleri, Türkiye'nin, ülkemizin, Türk Milletinin, kardeşliğimizin, bütünlüğümüzün teminatıdır. AK Parti bu ülkenin ayrışmasının değil, bütünlüğünün teminatıdır. AK Parti, Türkiye'nin tamamında vardır. Vatandaşın hepsini temsil ediyoruz biz. Biz sürekli 'kardeşlik, bütünlük' diyoruz, ama ne hikmetse muhalefet 'ayrışma, bölünme' diyor. Biz bugüne kadar bu açılımın tek amacının ülkede kardeşliği, birliği, bütünlüğü sağlamak olduğunu söylüyoruz.

Ülkemizde kardeşlik zedelenir hale getirilmiş; eğer bugün bu kardeşlik pekiştiriliyorsa, gelecekte daha büyük sorunların olmasını önlemektir amaç. Zamanında bunlara el atılmadığı için, bu konuların zamanında böyle derinleştirilmesine çalışılmadığı için bunlar derinleşti. Birileri ihmal etti. Biz, bugüne kadar yapılan ihmalleri gidermeye çalışıyoruz. Görevimizi yerine getirmeye çalışıyoruz. Sorun odaklı değil, çözüm odaklı. Biz bu ülkenin kronikleşmiş, kimsenin el atmadığı sorunlarına el atıyoruz. Türkiye'nin geleceği giderek daha da güçleniyor, korkmayın. Konuşmaktan korkmayın, terörden korkun, şiddetten korkun. Konuşmaktan korkmayalım. AK Parti, ortak paydaların garantisidir. Türkiye'nin, milletimizin, tek devletin, tek bayrağın garantisi AK Parti.''

Atalay, şehit aileleri ve gazilerin her türlü sorunlarıyla Bakanlık olarak yakından ilgilendiklerini belirterek, bugüne kadar 10 bin 104 şehit ve malul yakınıyla, çalışabilir durumda malulün, kamu kuruluşlarında istihdam edildiğini söyledi.


"Türkiye'yi bu belalardan kurtaracağız"

İçişleri Bakanı Atalay, bütçe üzerindeki soruları da cevaplandırdı. Atalay, kapatılan DTP'nin Genel Başkanı Ahmet Türk ile görüşüp görüşmediğine ilişkin soruya, ''Ahmet Türk ile görüşmem; geçen pazar Bakanlığa davet ettim. Sadece geçmiş olsun görüşmesiydi. Onun dışında başka konu görüşmedik'' karşılığını verdi.

İşçilere ve milletvekillerine su sıkmaya ilişkin bir soruyu cevaplandıran Atalay, ''Ankara Valiliği 3 gün sonra işçilerin dağılmasını istiyor. Milletvekillerine, işçilere su sıkılması, bunlar bizim yöntemimiz değil tabi. Akşamları geceleri üşümesinler diye işçileri valilik arabasıyla spor salonlarına, kapalı yerlere taşımışlar'' dedi.

Yerleşim yerlerinin isimlerinin değiştirilmesine ilişkin herhangi bir talep gelmediğini belirten Atalay, isim değişikliklerinin Meclis'te kanunla değiştirilebileceğini söyledi.
Güvenlik güçlerinden, vatandaşlardan binlerce şehit verildiğine dikkati çeken Atalay, ''Bizim bütün çabalarımız, şehitler gelmesin diye, ölüler olmasın diye. İnşallah Türkiye'yi bu belalardan kurtaracağız. Kardeşlik ve refah içerisinde Türkiye, güçlenerek yoluna devam edecektir. Hükümetlerimiz döneminde de Bakanlığım döneminde de terörle yiğitçe mücadele ettik, ediyoruz, yiğitçe mücadelemizi sürdürüyoruz'' diye konuştu.

 

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türkiye'nin etkin bir politika takip etmesi durumunda, hep eksen tartışması yapıldığını belirterek, ''Türkiye'nin ekseni Ankara ve Anadolu topraklarıdır ve böyle olmaya devam edecektir'' dedi.

Davutoğlu, bakanlığının 2010 yılı bütçesi üzerinde yaptığı konuşmada, Türkiye'nin coğrafik olarak çok önemli bir yerde, Avrupa ve Asya'nın ortasında, Afrika'ya da komşu olduğunu söyledi. Türkiye'nin çok güçlü tarihi birikimiyle, Çin sınırlarından Orta Asya'ya kadar uzanan bütün kuşaklarda akrabalık bağlarıyla bağlı topluluklarla birlikte yaşadığını ifade eden Davutoğlu, Türkiye'nin ülkeler bazında üzerine düşeni yapması gerektiğini kaydetti.

Davutoğlu, kriz odaklı değil, vizyon odaklı bir yöntem uyguladıklarını belirterek, şöyle konuştu:
''Türkiye, AB'nin geleceğini belirleyecek en önemli ülkelerden biridir. Ortadoğu'nun geleceği bizim vizyonumuzla şekillenmeli. Kafkaslar'da, Balkanlar'da etkin bir vizyon sahibi olmalıyız. Parçacı değil, bütüncül bir yaklaşım benimsemek zorundayız. Eksen tartışmalarının hangi dönemde çıktığına dikkat ediniz. Türkiye ne zaman etkin bir politika takip ederse böyle bir tartışma başlatılmıştır. Türkiye'nin ekseni Ankara ve Anadolu topraklarıdır ve böyle olmaya devam edecektir. Bütün diğer alanlar bu eksen etrafında şekillenecektir. Balkanlarda bulunduğumuz anda kulağımız Afganistan'daydı, Afganistan'da bulunduğumuz anda kulağımız Balkanlardaydı. Hiç bir bölgeyi ihmal edemeyiz. Bir an bile ihmal, ileride çok olumsuz sonuçlar doğurabilir.''

Bakan Davutoğlu, AB üyeliğinin, Türkiye için stratejik bir hedef olduğunu belirtti. AB'nin Türkiye'nin büyüklüğünü farketmesi gerektiğine işaret eden Davutoğlu, ''Türkiyesiz bir AB, içe kapanık, ekonomik olarak statik, geleceği olmayan kıtasal bir güçtür. Türkiyeli AB ise ekonomik olarak dinamik, kültürel olarak kuşatıcı, geleceği olan bir küresel güçtür'' dedi.

Kıbrıs

Kıbrıs konusunda da açıklamalarda bulunan Ahmet Davutoğlu, Kıbrıs'ın Türkiye için, hem oradaki soydaşlarının refahı ve huzuru hem de Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki stratejik konumu için önemli olduğunu belirtti.

Davutoğlu, KKTC'nin, yurtdışı temsilciliklerinin sayısının 18'e yükseldiğini belirterek, Türkiye'nin ABD ile kurduğu ilişkilerini yeni bir çerçeveye oturmak zorunda olduğunu bildirdi. ''Çünkü, soğuk savaş döneminin parametreleri değişmiştir. Türk-ABD ilişkileri de her iki tarafın çıkarlarına uygun, Türkiye'nin stratejik vizyonuna uygun bir yapıya kavuşturulmalıdır'' diyen Davutoğlu, ABD Başkanı Barack Obama'nın ilk gezisini Türkiye'ye yapmasının önemine işaret etti.

Obama'nın, Türkiye'nin teröre karşı verdiği mücadeleye ABD'nin desteğini net olarak ifade ettiğini kaydeden Davutoğlu, ''Bu konuda tereddüt yoktur. Tereddüt olması, zaten iki müttefik ülkenin ilişkisinin mantığına sığmaz. Teröre karşı mücadelede tereddüt gösterilen bir ittifak ilişkisi olmaz'' diye konuştu.

Dışişleri Bakanı Davutoğlu, bütün komşu ülkelerle maksimum entegrasyon gerçekleştirmek istediklerini söyledi. Yüksek düzeyli stratejik işbirliği konseyleriyle, komşu ülkelerle ortak kabine toplantıları yaptıklarını ve bunun da ilk olduğunu belirten Davutoğlu, Irak'la bu çerçevede ikili anlaşmalar imzaladıklarını ifade etti. Davutoğlu, bu işbirliğini, Yunanistan ve Rusya'ya da teklif ettiklerini ve Rusya ile başlatacaklarını bildirdi. Ahmet Davutoğlu, benzer bir modeli İspanya ve İtalya ile de yürüttüklerini söyledi.


''Kapsamlı bir normalleşme olmaksızın..."

Bakan Davutoğlu, komşu ülkelerle vizeleri kaldırdıklarını, serbest ticaret anlaşmaları imzaladıklarını ifade ederek, Ermenistan ile ilişkilerin de devam ettiğini kaydetti. Ahmet Davutoğlu, ''Kapsamlı bir normalleşme olmaksızın, yani işgal altındaki Azeri topraklarında işgal bitmeksizin, Azeri-Ermeni ihtilafı sona erdirilmeksizin, tek ayaklı normalleşmenin yürüyemeyeceğini söyledik, söylemeye devam edeceğiz'' dedi.

Bakan Davutoğlu, hiç bir ülkenin Türkiye'nin topraklarında gözü olamayacağını, olduğu takdirde alacağı cevabın açık olduğunu vurguladı ve bu konuda hiç bir milletvekilinin şüphe ve tereddüt duymaması gerektiğini bildirdi.

Davutoğlu, Türkiye'nin Kerkük'ün özel statülü bölge olarak ilan edilmesinin, sorunun çözümü için en ideal yol olduğunu görüşünü koruduğunu belirterek, ''Türkiye'nin yıllarca takip ettiği devlet politikası da budur. Türkiye'nin Irak'ı oluşturan tüm nüfus kesimini olduğu gibi Türkmen kardeşlerine yardımı, önümüzdeki dönemde de sürdürecektir. Türkmen'lere ne yaptığımızı, nasıl destek verdiğimizi en iyi Türkmen kardeşlerimiz bilir. Hepsi bilinir, onlara sorun'' diye konuştu.


''Bakana bakınca biber gazını, limonu görüyorum"


Bütçenin aleyhinde söz alan CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal, komisyon sıralarında oturan İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a baktığında, ''Şiddeti, biber gazını, limonu, suya atlamak zorunda kalan işçileri gördüğünü'' söyledi.

TEKEL işçilerinin Ankara'daki eylemde, su ve biber gazına maruz kalmasını anımsatarak, ''Bu, bir devlet terörüdür, faşizan yaklaşımdır'' diyen Soysal, bu yaklaşımı kabul edemeyeceklerini kaydetti. Çetin Soysal, oradaki feryadı duymak için eyleme katıldığını söyledi. Soysal, ''Şayet bir damlacık vicdanınız varsa o insanlara sahip çıkmak bu Meclisin boynunun borcu olmalıdır. Buralarda oturmak kolay, esas sokağın sesine kulağınızı verin'' diye konuştu.

AKP'nin işçileri aç bırakarak sadaka kültürüne alıştırdığını iddia eden Soysal, ''Sırça köşklerde oturmak kolay. Gidin de -10 derecelerde mücadele edin'' dedi. CHP'li Soysal, konuşmasını bitirdikten sonra yerine doğru yürürken, AKP sıralarından, ''Çetin, limon gönderelim'' diye laf atıldı.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler