Korku İmparatorluğu

Dinlemeler ile birlikte ülkenin hiçbir yerinde mahremiyet duygusunun kalmadığına vurgu yapan Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, ortaya çıkan son durumu “korkunç ve vahim” olarak nitelendirdi.

Yayınlanma: 25.12.2009 - 07:42
Abone Ol google-news

Eğitim-İş Genel Başkanı Yüksel Adıbelli, yasadışı dinlemeler ile birlikte bugün Türk yargısının ciddi bir tehdit altında bulunduğuna dikkat çekerek, “Hükümet yargının bütün unsurlarını kontrol etmek istemektedir. AKP iktidarı, kendi eliyle ‘siyasallaşmış’ bir yargı istemektedir” dedi.

Adıbelli, yasadışı dinlemelerin son örneklerinin Türk yargısının ciddi bir tehdit altında olduğunu kanıtladığını vurguladı. Adıbelli, “Bu tehdit, bütün unsurlarıyla sistematik bir uygulamaya dönüşmektedir. Hem toplum hem de kurumların yaşadıkları tedirginlik, her geçen gün artmakta, dehşetengiz bir hal almaktadır. Kuvvetler ayrılığı ilkesi ayaklar altına alınmaya çalışılmakta, hükümet yargıyı egemenliği altına almak istemektedir. Yargının bütün unsurlarını kontrol etmek istemektedir. AKP iktidarı, kendi eliyle ‘siyasallaşmış’ bir yargı istemektedir” dedi. Adıbelli şunları kaydetti:

“Öyle bir noktaya geldik ki hiçbir yerde mahremiyet duygusu kalmamıştır. Sokaktaki insan bile ‘acaba dinleniyor muyum’ endişesi yaşamaktadır. Toplum olarak, kurumlar olarak adalete olan güvenimizin her zaman tam olması gerekmektedir. Yaşanan haksızlıklar karşısında, tam bir tarafsızlıkla karar verecek bir adalet mekanizmasının olduğuna inanmamız gerekir. Savunma noktasına düşmüş olan bir yargının, karar merciinde nasıl bir tarafsızlık sergileyeceğini düşünmek bile istemiyoruz. Hükümetin dinlemeye karşı Türk Ceza Yasası’nda (TCK) yeni yasal düzenlemeler yaparak, cezaların artırılacağı yönündeki açıklamasını da samimiyetten uzak buluyoruz. TCK’de özel hayatın gizliliği ve yasadışı dinlemeye yönelik mevcut hükümler bile uygulanmamaktadır. Yine TCK’ye göre bu tür dinlemelerin basın yoluyla yayımlanması halinde, verilecek cezaların yarı oranda artırılması öngörülmektedir. Yandaş medyada bu tür yayınlar çarşaf çarşaf çıkmasına rağmen, bu yayınlarla ilgili kamuoyuna yansıyan bir tek ceza bile bulunmamaktadır. AKP hükümeti göz boyamaya yönelik tavrını sürdürmekte, ama kamuoyu vicdanında inandırıcı bulunmamaktadır.”

Ceza Muhakemeleri Usulü Yasası’na göre mahkeme kararı ile dinlenen kişilerde, suç unsuru bulunmaması halinde 15 gün içerisinde, kendilerine bilgi verilmesi gerektiğini anlatan Adıbelli, “Son olaylarda dinlenen yüksek yargı mensuplarının hiçbirisine böyle bir bilgi verilmediği anlaşılıyor. Dinlenilen savcı, dinlenilmesine izin veren yargıç... AKP hükümeti, Türkiye’yi daha önce böylesini hiç yaşamadığımız bir ortama sürüklemektedir. Bu durum vahimden öte korkunçtur” dedi. Adıbelli, AB’ye aday bir ülkenin, AB normlarıyla hiçbir şekilde bağdaşmayan uygulamalara sahne olduğunu vurguladı. Bu durumun düşündürücü olduğuna vurgu yapan Adıbelli, şöyle konuştu: “Klasik bir sözdür ama bir kez daha anımsatma ihtiyacı hissediyoruz: ‘Herkesin adalete ihtiyacı vardır.’ Bugün adalet sistemini kendine göre şekillendirmeye çalışan AKP iktidarı unutmamalıdır ki bir gün adalet herkese gerekir.”
 


‘Dinleme kokuşmuşluğun ifadesi’

Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) Genel Başkanı Ercan İpekçi, “insana, insan olduğu için değer verenleri, evrensel değerlere insani değerler oldukları için saygı duyanları” değil “yaratılanı, yaratandan ötürü sevenleri” egemen kılmaya çalışmanın, sistemi kökünden değiştirmeyi hedefleyen ciddi bir atak olduğunu ve bu maneviyatçı tarzın, var olan sorunları, kokuşmuşluğu, çürümüşlüğü daha da arttıracağını vurgulayarak “Telefon dinleme skandalı bunlardan sadece biridir. ‘Korkacak bir şeyiniz yoksa dinlenmekten çekinmeyin’ anlayışı, ifade özgürlüğünün doğrudan özüne yönelik bir saldırıdır” dedi.

İpekçi, bireyleri aile sohbetlerinin bile dinlendiği kuşkusu içerisinde bırakma, gazeteciyi hangi haber ya da yorumunun “adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs” sayılacağını bilemez hale getirme, yüksek yargıyı da yargı kararlarıyla dinletme, basını sermaye değişikliği tehditleriyle terbiye etme, cezaevlerini gazeteci ve aydınlarla doldurmanın “hukuk olmayan bir hukuk düzeninin” ortaya çıkmasının sonuçları olduğunu söyledi.

“Öyle bir fetret devrindeyiz ki” diyen İpekçi, ana muhalefet partisinin, sistemi kurtarmak adına mücadele ettiğini iddia ederken ittifak içinde olması gereken laik, demokratik, özgürlükçü güçleri, sivil toplum örgütlerini, sendikaları yok saydığını ve kendisine tabi olunması gerektiğini sandığını belirterek partinin kendi eliyle bu ittifakı zayıflatıp yok ettiğini, sistemin çöküşüne hizmet ettiğini, ancak bunun farkında olmadığını vurguladı. Siyasi iktidarın ise bireyi yok sayan anlayışını dinsel temele dayandırdığına işaret eden İpekçi, “Tanrı buyruklarının yeryüzündeki yorumcuları ve uygulayıcıları olarak kendilerini ön plana çıkarıp, cemaat ve kanaat önderlerinin dokunulmaz oldukları, asla hata yapmayacakları üzerine kurulu bir sistemi adım adım hukukileştirmeye çabalıyor” dedi.

‘Bireyin kullaşması’

İktidarın, bireyi tanrı önünde değil, kendi cemaat ve kanaat önderleri önünde kullaştırdığını vurgulayan İpekçi, haberleşme özgürlüğü ve ifade özgürlüğü gibi temel insan haklarının yanı sıra yine en temel insan hakları arasında sendikal örgütlenme ve toplusözleşme hakkının da ağır ihlal altında olduğuna vurgu yaptı. Sistemin işlemeyen, bozulmuş, insan haklarını yok sayan birçok kurum ve kuruluşunun ıslah edilmesi gerektiğine dikkati çeken

İpekçi, şunları kaydetti: “Nazi dönemindeki kanunların şeklen kanun sayılsa bile hukuken geçerli olduğunun savunulamayacağı birçok mahkûmiyet kararında vurgulandı. O nedenle, ülkemizde telefon dinleme gibi tanık olduğumuz kimi uygulamaların kanunlara uygun olduğunu iddia etmek, bunların, hukuk devleti ve hukukun üstünlüğü ilkelerine uygun olduğu anlamına gelmez. Kanunların, temel hak ve özgürlüklerin ihlal edilmesine hizmet etmek üzere değil, bu hakların özgürce kullanılmasını ve teminat altına alınmasını sağlayacak biçimde yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, ‘hukuk olmayan bir hukuk düzeninin’ adı demokrasi değil, faşizm ya da totaliter şeriatçı düzen olarak anılacaktır.”



Sarıgül: Hukuk sistemi teknolojinin hızına yetişmeli

İstanbul Haber Servisi - Türkiye Değişim Hareketi (TDH) lideri Mustafa Sarıgül, telefon dinlemelerinin engellenebilmesi için, dinlemeleri kolaylaştıran teknolojiye koşut olarak hukuk sisteminin de aynı hızla gelişim göstermesi gerektiğini belirtti.

TDH lideri Sarıgül, toplumun bütününü tedirgin eden hukuk dışı telefon dinlemelerine sert tepki gösterdi. İletişim ve Teknoloji çağının yaşandığını belirten Sarıgül, “Gelişen teknoloji aynı hızla yaşamın içine de giriyor ve kullanılması mümkün oluyor. Oysa sosyal yaşamımızı düzenleyen hukuk aynı hızla gelişim göstermiyor. Gelişen teknoloji karşısında hukuk oluşturmak kolay olmuyor” dedi. Sarıgül şunları söyledi, “Dinlemeler mahkeme kararıyla olsa bile güvenlik ve özgürlük asla feda edilmemelidir. Tarih, güvenlik bahane edilerek insan hak ve özgürlüklerinin nasıl yok edildiğine şahittir. Güvenlik bahane edilerek yapılan yasadışı dinlemeler, korku ve özel hayatların uluorta deşifre edilmesi asla kabul edilebilir bir durum değildir” diye konuştu.

‘Çare hukuk'

Gelişen teknolojiler karşısında güvenlik ve özgürlükleri birbirine feda etmeyen titiz bir hukuk oluşturmak gerektiğini vurgulayan Sarıgül, özetle şunları kaydetti: “Son günlerde Cumhuriyet savcılarının ve Yargıtay’ın dinlenmesine ilişkin haberlerle bir kez daha alevlenen bu sorun çözüm beklerken gerilim ve korku politikaları üzerinden siyaset yapanlara ne yazık ki yeni bir malzeme oluşturmuştur. Toplumun tümünü ilgilendiren böyle bir konu toplumu gererek, ayrıştırarak değil herkesin üzerinde uzlaşmaya vardığı bir hukukla çözülür. Türkiye Değişim Hareketi iktidarında güvenliği, hak ve özgürlüklere feda etmeyen bir hukuk yapısı içinde hiç kimsenin telefonu yasadışı dinlenemeyecek ve hukukun dışına çıkanlar en ağır biçimde cezalandırılacaktır.”



Halk da dinleniyor

Avrasya Kamuoyu Araştırmaları Merkezi’nin (AKAM) araştırmasına göre, yurttaşların yüzde 71.6’sı cep telefonlarının dinlendiğini, yüzde 70.8’i kendisine karşı ortam dinlemesi yapıldığını düşünüyor. Araştırmaya katılan AKP seçmeninin yüzde 75.2’si, CHP seçmeninin yüzde 99’u telefon dinlemelerini doğru bulmadığını belirtiyor. Araştırmada ilgi çeken bir nokta ise AKP iktidarında demokrasi ve hak ihlallerine ilişkin sorular. Soruları yanıtlayan iki kişiden biri AKP iktidarı döneminde “demokrasinin gerilediğini”, üç kişiden ikisi ise “hak ihlallerinin arttığını” düşünüyor.

AKAM’ın Uzman Araştırmacı-Stratejist Mehmet Sefa Pösteki koordinatörlüğünde ve danışmanlığında yaptığı “Telefon Dinlemelerinin Toplum Üzerindeki Etkileri Araştırması”nın son bölümü yurttaşlarla görüşülerek yapıldı.

İstanbul, Ankara, İzmir, Konya, Samsun, Antalya, Tokat, Ağrı, Edirne, Diyarbakır’ın da aralarında bulunduğu 24 il merkezi, 66 ilçe ve 121 mahalle ve köyden 2 bin 314 kişi ile yüz yüze görüşmeye göre, katılımcıların yüzde 71.6’sı cep telefonlarının dinlendiğini, yüzde 28.4’ü dinlenmediğini düşünüyor.

Araştırmaya katılanlar arasında kendisine karşı ortam dinlemesi yapıldığını düşünenlerin oranı ise yüzde 70.8... Araştırmada sorulan “Telefon dinlemelerini doğru buluyor musunuz” sorusuna, AKP seçmeninden yüzde 74.2, CHP seçmeninden yüzde 99, MHP seçmeninden yüzde 92.3, DTP seçmeninden yüzde 97.9 oranında “hayır” yanıtı geldi.

Telefonda mahrem konularını konuşurken en çok tedirgin olan ise DTP seçmeni. “Telefonda mahrem konularınızı konuşurken tedirgin oluyor musunuz” sorusuna DTP’liler yüzde 71.5 oranında “evet”, yüzde 19.7 oranında “bazen”, yüzde 8.8 oranında “hayır” yanıtını verdi.

Telefon görüşmeleri sırasında en rahat seçmen AKP seçmeni ancak, onların da neredeyse yarısı (yüzde 42.5) telefonda mahrem konularını konuşurken tedirgin olduğunu belirtti. Bu soruya “hayır” yanıtı veren AKP seçmeni oranı ise yüzde 39.6...

Katılımcılara muhalefet partilerinin dinlendiğine inanıp inanmadıkları da soruldu. Bu soruya yüzde 64.5 oranında “İnanıyorum”, yüzde 35.5 oranında ise “İnanmıyorum” yanıtı geldi. “AKP iktidarı döneminde hak ihlalleri arttı mı, azaldı mı” sorusunun yöneltildiği yurttaşların yüzde 60.9’u “Hak ihlalleri arttı” yüzde, 32.4’ü “Hak ihlalleri azaldı” yanıtını verdi.

Araştırmanın kritik sorularından biri de “AKP iktidarı süresince demokrasi gelişimi ne yönde değişti” sorusuydu. Bu soruya yüzde 31.8 “Demokrasi gelişti”, yüzde 54.3 oranında “Demokrasi geriledi”, yüzde 13.9 oranında ise “Değişmedi” yanıtı geldi. Devlet kurumlarının birbirini dinlemesinin doğru olup olmadığı sorulan katılımcıların yüzde 82.7’si doğru olmadığı, yüzde 17.3’ü doğru olduğu yönünde görüş bildirdi. “Dinleme kayıtlarının delil sayılması sizce doğru mudur” sorusunun yöneltildiği katılımcıların yüzde 69.9’u “Hayır” yanıtını verdi.

Dinleme kayıtlarının iktidar partisine servis edildiğine inanıp inanmadıkları da sorulan katılımcıların yüzde 51.8’i “İnanıyorum”, yüzde 33.4’ü “İnanmıyorum” dedi.

“Dinleme kayıtlarının iktidar tarafından medyaya servis edildiği iddialarına katılıyor musunuz” şeklinde bir soru da yöneltilen yurttaşların yarısından fazlası (yüzde 56.7) “Katılıyorum” yanıtını verirken, yüzde 30.4’ü “Katılmıyorum” dedi.
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler