"Güney'in söylediği hiçbir şey gerçek değil"

İkinci Ergenekon davasının 28. duruşmasında Tuncay Özkan, Tuncay Güney'in söylediği hiçbir şeyin gerçek olduğuna inanmadığını söyledi. Duruşmanın talepler bölümünde söz alan Mustafa Balbay, "Savcıların sorularından burada mesleğimiz nedeniyle yargılandığımızı bir kez daha gördüm" dedi.

Yayınlanma: 25.12.2009 - 08:39
Abone Ol google-news

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in soruşturma sırasında evi aranan Türkan Saylan ile ortak projesi olup olmadığını sorduğu Özkan, ''Onu ölmeden önce tanıdığım için de binlerce şükürler olsun. Kendisiyle ortak hiçbir projemiz olmadı. Sadece Çağlayan mitingine katıldı. Türkan Hanımla ilgili çalışmalarınızda benim verdiğim gizli bursları da açık ettiniz'' dedi.

Pekgüzel'in ardından Savcı Nihat Taşkın, sorularından önce Tuncay Özkan'ın dünkü oturumda kendisi hakkında ''bir uyuşturucu çetesi üyesi ile ilişkisi bulunduğunu'' iddia ettiğini hatırlatarak, buna cevap vermek istediğini söyledi.

Taşkın, ''Dün gösterdiğiniz gazete kupürünü aldım. Bahsettiğiniz haberi baştan sona okudum. Haberde benden bahsetmiyor. Savcının nerede görevli olduğu yazılmıyor. Uyuşturucu kaçakçısı bir dostum yok'' dedi.

Bunun üzerine Özkan, ''Rize'den gelen hemşehrilerinizi karşıladınız mı, karşılamadınız mı?'' diye sordu. Taşkın da ''Ne Rizeliyim, ne de Trabzonlu. Ben Sakaryalıyım'' diye cevap verdi.

Özkan ise ''Haberin birinci sayfasını getirmeyi unutmuşum. İsmi N.T. olan başka bir Ergenekon savcısı var mı? Haberde Ergenekon savcısı yazıyor'' dedi.

Taşkın da haberde bahsi geçen kişinin kendisi olmadığını, uyuşturucu kaçakçılığı yapan bir çetenin üyesi ile de irtibatının bulunmadığını ifade ederek, 3. iddianamede görev almadığını, haftanın dört günü duruşmalara çıktığını anlattı.

Ardından sorularına devam eden Taşkın, Tuncay Güney'in 2001 yılında gözaltına alındığında kendisiyle ilgili ifadelerini sorduğu Özkan, ''Güney'in zırvalarını soruyorsunuz'' diyerek tepki gösterdi.

Savcı Taşkın'ın İbrahim Şahin ve Abdullah Çatlı'yı aynı fotoğraf karesinde gösteren düğün fotoğrafına ilişkin sorusuna da Özkan, Kanal D'de Haber Müdürü olduğu dönemde bir muhabirinin kendisine gazeteci Haluk Girti'den aldığı bu fotoğrafları getirdiğini ve bunları yayımladıklarını söyledi.

 

Belge tartışması

Tutuklu sanık Levent Ersöz ile 16 Aralık 2003 tarihinde yapıldığı iddia edilen görüşmeye ilişkin belge ile ilgili soru yöneltmek istediğini belirten Taşkın, ''Size ısrarla bu konuda soru sormamızın nedeni 311 ve 312. maddelerdeki suçlandığınız konularla doğrudan bağlantılı. Siz kabul etmediğinize göre nasıl yazılmış, sanıklara nasıl dağıtılmış olabileceği konusunda açıklama yapar mısınız?'' dedi.

Özkan, ''Savcılar 16 Aralık 2003 belgesine dayanarak benim 20 yıl aynı elbiseyi giyip giymediğimi, taze fasulyeyi etli mi etsiz mi sevdiğimi sordular. Beni bu delille mi tutuyorsunuz?'' diye konuştu.

Taşkın, ''Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur bir akrabanız değil. Kendilerinden bir talepte bulunmadığınızı söylüyorsunuz. Bu kişiler kendi kafalarına göre mi Mehmet Emin Karamehmet ile görüştüler? Siz talepte bulunmadan işinizle ilgili görüştüklerine göre sizden bir beklentileri olduğu izlenimi doğuyor'' dedi.

Özkan da Ersöz ve Uğur'u tanımadığını tekrarladı.

Savcı Taşkın, Özkan'ın İşçi Partisinin düzenlediği ''Susurluk'' konulu sempozyuma konuşmacı olarak katıldığını hatırlatması üzerine Özkan, ''Benim katıldığım panelde Nail Güreli de vardı. Eski üç yönetici ağabeyimiz vardı. Üç kişi konuştuk. Benden önce konuşan Erol Mütercimler'i dinledim. Konferanstaki sunumunun buradaki Ergenekon ile ilgisi yok'' diye konuştu.

Taşkın'ın Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen günlüklerle ilgili sorusu üzerine de Özkan, bu konuda ilk haber yapan gazeteci olduğunu belirterek, ''(Bunun üstüne gidelim) dedim. Komutana telefon açtım, oğlu çıktı, yalanladı. Haberden kaçan gazeteci olur mu?'' dedi.

Savcı Taşkın'ın, Tuncay Güney'in ''Susurluk olayı''na ilişkin beyanını okuyarak, ''Susurluk konusunda birçok araştırma yaptınız. Meclisteki komisyona ifade verdiniz. Susurluk kazasındaki aracın başka bir araç tarafından takip edildiği sizin beyanınızda da var. Birçok kişi Susurluk kazasının tam olarak aydınlatılmadığını düşünüyor, siz de'' şekildeki beyanı üzerine Özkan, ''Ben öyle düşünmüyorum'' dedi.

Taşkın'ın, ''Bu tarihte Ergenekon örgütünden bahsedildiğini biliyordunuz. Komisyona söylediniz mi?'' sorusuna karşılık Özkan, Susurluk ile ilgili yargılamada pek çok şeyin çözüldüğüne inandığını belirterek, yargılamanın halen devam ettiğini hatırlattı.

 

Tuncay Güney'in söyledikleri

Özkan, ''Biz iddiaları topluyoruz, değerlendirmeye çalışıyoruz. Tuncay Güney o tarihte daha çocuk. Siz duymadınız mı bu iddiaları? Susurluk'la ilgili canımızı ortaya koyacak şekilde çalıştık, araştırma yaptık. Bulabildiklerimizi Başsavcı Aykut Cengiz Engin'e teslim ettik. Madem benim kitaplarımda bunlarla ilgili çalışmalar olduğunu biliyordunuz, beni bu adamlarla nasıl yan yana koyarsınız? Tuncay Güney'in söylediği hiçbir şeyin gerçek olduğuna inanmıyorum. Benden alanı almış sonuna kendi yalanını katmıştır'' dedi.

Taşkın'ın, Kanaltürk'te malzemelerini koyduğu iddia edilen depoda çıkan dokümana yönelik ''Bunların içinde suç unsuru varsa kimi sorumlu tutmak lazım?'' sorusuna Özkan, önce bu malzemelerin kendisine ait olmadığını söyledi.

Taşkın'ın, bu malzemeler arasında Ümit Oğuztan'ın arşivi ve örgüt belgelerinin yer aldığını belirtmesi üzerine Özkan, bunların kurumda çalışan gazetecilerin Ergenekon iddianamesi çıktıktan sonra internetten indirdiği belgeler olduğunu söyledi.

Özkan, ''15 aydır buradayım, (üzerinde parmak izi araştır) diyorum, (sizindir) diyorsunuz. Araştırma yapmanıza ne gerek var. Asın beni. Kesin kararınızı vermişsiniz'' dedi.

 

Diğer sanıkların soruları

Tuncay Özkan, savcıların sorularının ardından sanıkların sorularına cevap verdi.

Duruşmada söz alan Mustafa Balbay, Özkan ve kendisinin savunmalarında gazeteciliğin sorunlarına değindiklerini ifade ederek, ''Benim kafamda edebiyat alanında, onun kafasında da siyasette ilerlemek vardı. Özkan, Cumhuriyet gazetesinden ayrıldıktan sonra yollarımız birleşmedi. Ahmet Taner Kışlalı'nın cenaze töreninden sonra 5 dakika uğradı'' dedi.

Özkan da Balbay'ı doğrulayarak, görüşmediklerini belirtti.

Balbay da, Özkan'a yönelik ''yalancı'' şeklinde bir beyanı olmadığını ifade ederek, Kanaltürk'ün de Cumhuriyet gazetesi gibi terör örgütünün merkeziymiş gibi gösterildiğini söyledi.

Tutuklu sanık Osman Gürbüz'ün ''Benimle ilgili çok haber yaptınız'' demesi üzerine Özkan, dönemin bakanlarından Eyüp Aşık'ın Osman Gürbüz'ün ''Yeşil'' olduğunu iddia ettiğini, yaptıkları araştırma üzerine ''Yeşil''in Mahmut Yıldırım olduğunu tespit ettiklerini dile getirdi.

Özkan, ''Osman Gürbüz ile ilgili olağanüstü bir sır perdesi yaratılmaya çalışılıyordu. O dönemde Yeşil'in yaptığını Osman Gürbüz'ün üzerine atmışlardı'' dedi.

Tutuklu sanık Adil Serdar Saçan da Tuncay Özkan'a hayatı boyunca hiçbir evrak, belge vermediğini belirterek, ''Organize şubedeyken, 3 tane DGM başsavcısıyla çalıştım. Hakkımda 'basına bilgi verdin' diye soruşturma açılmadı, aldığım ceza yoktur. Organize Şube mafyaya karşı operasyon yapmıştır. Nasıl bir mafya dosyası vererek, Ergenekon örgütünün amaçları doğrultusunda kullanırsın? O dönemde Çakıcı'nın aleyhine haber yapılacak öyle mi? O dönemde mafya aleyhine haber yaptırmak için göbeğimiz çatlıyordu. Haberler çıkmıyordu. 3-5 gazeteci, televizyoncu haber yapıyordu. Ona da 'Ergenekon'un amaçları doğrultusunda haber yaptırdı' deniliyor'' diye konuştu.

Hasan Hüseyin Özese'nin, Tolon gözaltına alındığında oğlunun evinin kapsının kırılmasıyla ilgili haberi yapıp yapmadığına ilişkin sorusu üzerine Özkan, ortak avukatları olan Şahin Mengü'nün kendisini arayarak haber verdiğini kaydetti. Özkan, ''Daha sonra bizzat Hurşit Tolon'u aradım. Kendisi, 'Evimi arıyorlar, beni gözaltına alıyorlar' dedi. Bunu haber yaptık'' diye konuştu.

Üye Hakim Haşıloğlu da Özkan'ın telefon görüşmelerinde Hurşit Tolon'u aradığı ya da Tolon'un arandığının görülmediğini dile getirdi. Özkan'ın arkasına dönerek, ''Ben sizi aramadım mı?'' diye sorduğu tutuksuz yargılanan Tolon, ''Beni kimse aramadı'' yanıtını verdi. Aynı konuyu avukat Ahmet Çörtoğlu'nun hatırlatması üzerine Özkan, ''Hatırladığım kadarıyla telefonu hanımefendi açtı. Telefonda Tolon'a sordum, evin arandığını doğruladı'' dedi.

Hurşit Tolon da sözü edilen gün sabah saat 08.15 sıralarında evinin Ergenekon operasyonu kapsamında arandığını belirterek, şunları kaydetti:
''O sırada avukatım olduğu için Şahin Mengü'yü aradım. O da Tuncay Özkan'a söylemiş olabilir. Şahsen ben Tuncay beyle görüşmedim. Oğlumun evinin arandığını bilseydim, oraya avukat gönderirdim. Gözaltına alındığımın 4'üncü gününe kadar oğlumun evinin kapısının kilidi kırılarak arandığı şeklinde bir bilgim yok. O ev, evde kimse olmadan aranmıştır.''

Bunun üzerine Özkan da ''Aradığımı hatırlıyorum ama Mengü'den de öğrenmiş olabilirim'' dedi. Tuncay Özkan'ın çapraz sorgusunun tamamlandığı duruşmada, avukatı Ahmet Çörtoğlu savunmasını yapıyor.


"Mesleğimiz nedeniyle yargılandığımızı bir kez daha  gördüm”

Duruşmanın talepler bölümünde söz alan Mustafa Balbay, “Tuncay Özkan’ın çapraz sorgusu sırasında savcıların sorularından burada mesleğimiz nedeniyle yargılandığımızı bir kez daha  gördüm” dedi.

 “Bir gazete ile televizyonu rakip değil mi” diye sorulduğuna dikkat çeken  Balbay,  yayın kuruluşları arasında karşılıklı olarak reklam alınıp verebilebileğini, medya işbirliğinin her zaman yaşandığın anlattı. . 

Kendisinin “Örgütün medya koordinasyonu” ile suçlandığını anlatan Balbay “Ben medya koordine edeceksem Yeni Şafak, Zaman gibi gazetelerle değil, düşüncelerimizi daha yakın olan Tuncay Özkan ile yapardım. Ama hiçbir diyaloğumuz olmadı” diye konuştu.

“Tuncay Özkan’a Kanaltürk‘ü sattığı için kızdım, kusura bakmasın” diyen Balbay,  “Şu an medyada en az 5 köşe yazarı kapışmış durumda. Taraf’tan Alper Görmüş ile Star’dan Şamil Tayyar, Sabah’ta Mehmet Barlas ise Engin Ardıç ile kendi köşelerinde kapışıyorlar. Ben de eleştirilerimi televizyondan, radyodan yapmışım” dedi.

İddianamede bütün suçlamaların mesleğiyle ilgili yöneltildiğini ifade eden Balbay “Gazetecilikle ilgili bu suçlamaları senaryoda görsem abartılmış derdim” şeklinde konuştu.

Türkiye’nin gündemine dikkat çeken Balbay “Ankara’daki durum, Genelkurmay’ın açıklamaları, Başbakan’ın açıklamaları... Her Ankara gazetecisi bunlardan farklı bir haber çıkarma çabasındadır” dedi.


Meslektaşlara sitem

“Medyadaki meslektaşlarıma da buradan sitem gönderiyorum” diyen Balbay, “Ucu gelmez soruşturmalar herkese dokunur. Meslektaşlarım Mehmet Baransu ve Şamil Tayyar’a geçmiş olsun diyorum. Gazetecilik faaliyetleri nedeniyle nasıl en ağır suçlamalarla karşı karşıya kalınabileceği bizimle ortaya çıktı” diye konuştu.

Cezaevini bir fırsata dönüştürmek istediğini ve her gün bin sayfa kitap okuduğunu anlatan Balbay, bu hafta Mevlana’ya ilişkin kitaplar okuduğunu söyledi. Mevlana’nın 736 yıl önce yazdığı “Hapisteler Ama” şiirinden “Diken içindeler, ama gül gibiler/Hapisteler, ama şarap gibiler/ Gece içindeler, ama sabah gibiler”  dizelerini okuyan Balbay “Kendimi buluyorum burada” dedi.


‘Tutuksuz yargılama hakkımızı verin’

Prof. Dr. Mustafa Kanar’ın  “Mevlana’nın eserlerinde bulunan sözcüklerin anlamlarını  açıkladığı” kitabından alıntılar yapan Balbay söyle devam etti:  “Adalet sözcüğü ‘Bir şeyi layık olduğu yere koymak’ zulüm sözcüğü ‘bir şeyi layık olmadığı yere koymak’ olarak anlatılıyor. Biz buraya layık değiliz. Kimse yargılanmadan kaçmıyor ama en azından tutuksuz yargılanma hakkımızı verin. Duruşma salonuna gelirken 12 cezaevinin içinde 12, çıktıktan sonrada 4 demir kapıdan geçiyoruz. Ceazevinde 12 demir kapı arkasında adalet bekliyoruz.”

Suç delili olduğu ileri sürelen belgelerle ilgili mahkemenin hükümle karar verileceğine hükmettiğini söyleyen Balbay “Hükümle ‘iki kere iki kaç eder’ kararını verecekseniz tutuksuz yargılanma hakkımızı Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı tablo açısından da değerlendirerek verin” dedi.


Çapan ‘mee’ledi


Eski Esenyurt Belediye Başkanı Gürbüz Çapan ise “Cumhuriyet gazetesine yardım etmek istediğim için yargılanıyorum. Esas adamları alamıyorsunuz” diye konuştu. Çapan “Duruşma manyağı olduk. Cezaevinden duruşma salonuna her gün koyun gibi getirilip götürülüyoruz Başkanım sizden başka medet umarak kimsemiz yok” sözlerinin ardından koyun sesine göndermede  bulurarak “Mee” şeklinde ses çıkardı.

Daha sonra söz alan Balbay’ın avukatı Aydın Metin, tahliye talebini yineledi. Metin, “Müvekkilim Balbay’ın tutukluluk halinin gerekçesi kalmamıştır. Devam eden soruşturmalardaki serbest bırakılma kararları da gözönüne alınarak eşitlik prensibine uyulması, mağduriyetinin giderilmesi açısından tutuksuz yargılanma hakkının teslim edilmesini talep ediyorum” dedi.

Sanık ve avukatların taleplerine ilişkin görüşünü açıklaması için söz verilen Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel, önce bir açıklama yaptı. Tutuklu sanık Tuncay Özkan'ın dünkü oturumda bir gazete haberine dayanarak, meslektaşı Nihat Taşkın'ın, uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı ileri sürülen bir kişiyle telefonda konuştuğunu söylediğini ifade eden Pekgüzel, Özkan'ın, meslektaşının uyuşturucu kaçakçılığı yapan kişiyle ilişkisi olduğunu iddia ettiğini kaydetti.

Pekgüzel, bu konuya ilişkin bir karar getirdiklerini belirterek, bu kararda, N.T. olarak belirtilen kişinin açık adı ve adresinin yazılı olduğunu ve bunun meslektaşı Nihat Taşkın ile alakası bulunmadığını ifade etti.

Ardından bu belgeyi mahkemeye sunan Pekgüzel, geçen oturumda olduğu gibi tutuklu sanıklar Cihan Arık, Melih Yüksel ve Süleyman Solmaz'ın tahliyesini istedi.

Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün, talepleri değerlendirmek üzere duruşmaya ara verdi.
 

İkinci Ergenekon davasının 28. duruşması başlandı. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde görülen davanın duruşmasına, gazeteci Tuncay Özkan, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay ve eski Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin'in de aralarında bulunduğu tutuklu 44 sanık katıldı.

Tutuklu yargılanan Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz ve Mustafa Dönmez ise duruşmaya gelmedi.

Duruşmada, tutuksuz yargılanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon, Emin Şirin, Adnan Bulut ve Hüseyin Nazlıkul da hazır bulundu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler