Komşunun askeri gücüne dikkat!

Yayınlanma: 11.01.2010 - 07:17
Abone Ol google-news

1974 Kıbrıs Barış harekâtından sonraki süreçte Yunanistan hem Egede, hem Kıbrısta Türkiye ile çıkabilecek savaş ihtimaline karşı gayet sistematik bir silahlanma sürecine girmiştir. 1980lere kadar Güney Kıbrısta daha çok ekonomik toparlanmanın ön plana çıktığı görülmekte, özellikle 1981de ABye tam üye olup aynı yıl ekim ayındaki PASOK iktidarı ile birlikte bu kere hem Rum kesiminin hem Yunanistanın Türkiyeye karşı silahlanma sürecinin hızlandığı görülmektedir. Buna mukabil Türkiyedeki Yunanistanın askeri gücü hakkında bu süreç içindeki intiba genellikle Türkiyenin askeri açıdan çok daha üstün olduğu düşüncesi ile süregelmektedir.

Türkiye ile çıkacak bir savaşta hava kuvvetleri ve deniz kuvvetlerinin büyük önem taşıyacağı doğru tespitiyle, muhtemelen kısa sürecek, büyük güçler tarafından durdurulacak bir çatışma ortamı için Yunanistan özellikle ilk vuruş gücü kapasitesini, buna mukabil Türkiyeden gelebilecek ani bir saldırıya karşı da radar ağlarını modernize etme yoluna gitmıştir.

Özellikle Yunanistan ile Güney Kıbrıs Rum kesimi arasında 1993 yılında imzalanan askeri doktrin anlaşmasından sonra silahlanma stratejileri her iki devletin Türkiyeye karşı ortak stratejisi olarak gelişmeye başlamıştır. Egede hatırı sayılır bir silahlanmaya giden Yunanistanı Türkiyeye karşı bir maceraya, bugüne kadar Kıbrıstaki Türk askeri varlığı engel olmuştur demek yanlış olmaz.

Son dönemdeki rakamlara göre Yunanistanın ilan ettiği savunmaya harcadığı giderin gayri safi milli hasılaya oranı yüzde 2.8 olarak istatistiklerde ilan edilmektedir. Aslında bu rakam yüzde 5.6dır. Brüksel bile çok sonraları bu durumu, yanlış bilgiyi fark etmiştir.

Bir ülke neden silahlanır? Silahlanma türü nelerdir? Yunanistan için tehdit algılamaları nerelerden olabilir? Bu soruların yanıtını ararken Arnavutluk ve Makedonya gibi askeri açıdan Yunanistanla kıyas edilemeyecek zayıflıkta ülkelerle yine AB üyesi komşusu Bulgaristanın bir tehdit oluşturacakları söylenemez. O halde bu silahlanmanın Tükiyeye karşı olduğu açıktır. Bu bir tehdit algılaması olabilir. Özellikle 1996dan beri casus bellinin ilanı, tehdit algılaması faktörü olabilir. Ancak Yunan silahlanmasına baktığınızda tamamen saldırı, yok edici silahlanmanın süregeldiğini görebilirsiniz. Keza Kıbrısta Rum Milli Muhafız Ordusu, gücünün üstünde silahlanmıştır.

Bugün gelinen noktada Egede hava radar ağlarını son derece modern bir hale getirdikten sonra komşumuz uçaklar kadar füze savunma ve saldırı sistemlerine büyük ağırlık vermiş ve bugün bir hava kuvvetleri için son derece modern ve güçlü bir ateş gücü seviyesine ulaşabilmiştir.

Bir hava savaşı, karşı tarafa ikiye bir üstünlüğünüz olmadıkça çılgınlıktır. Şu sırada Yunan hava kuvvetleri özellikle son scalp füze teslimatından sonra Türkiyeye oranla üstünlüğü ele geçirmış gözükse de şu sıradaki geçerli en büyük tehlike Yunan Hava Kuvvetlerinin ilk ateş gücü üstünlüğüdür. Yukarıdaki senaryomuzda bir hava savaşının kısa süreceği tahminimiz ortamında hem savunma ağı hem Yunan saldırı gücü, radarlarınızı ani bir saldırıda aşabilecek olan bir kapasite örneğin İstanbul veya Batı Anadoludaki stratejik noktalarıımız için artık büyük tehdittir.

1999 Helsinki sürecinden beri Türkiyenin AB tam üyelik adaylığı sürecinde tüm stratejisini, beklentisini ve dış siyasetini Türkiyenin bu yolda ilerlerken Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum kesimi lehine vereceği ödünlere göre kuran Yunan diplomasisinin, gelecekte doğabilecek Türk-Yunan krizlerinde diplomasinin arkasındaki askeri güç kartını artık çok daha dik tutacağı aşikârdır. Türkiyede hâlâ daha hızlı üflesek boğulurlarşeklinde tasfir edilen Yunanistanın askeri açıdan hiç de artık kolay yutulur lokma olmadığı bilincine varmamız isabetli olacaktır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon