Lübnan'la vize kalktı, IMF ile anlaşma yakın

Lübnan ile Türkiye arasında karşılıklı vize uygulamasının kaldırılmasına ilişkin anlaşma imzalandı. Konuyla ilgili basın toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, sorulan bir soru üzerine de IMF ile anlaşamanın yakın zamanda imzalanacağını belirtti.

Yayınlanma: 11.01.2010 - 11:47
Abone Ol google-news

Türkiye ile Lübnan arasındaki vize uygulamasını kaldıran anlaşma Lübnan Başbakanı Saad Hariri'nin Türkiye ziyareti sırasında imzalandı. Anlaşma ile iki ülkenin vize uygulaması karşılıklı olarak kaldırıldı.

 

Anlaşma onaydan sonra yürürlüğe girecek

"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Lübnan Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Vizelerin Karşılıklı olarak Kaldırılmasına Dair Anlaşma", Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ile Lübnan Dışişleri ve Göçmenler Bakanı Ali Hussein El Shami tarafından bugün imzalandı.

Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada, bu çerçevede, diplomatik, hususi ve hizmet ile umuma mahsus pasaport hamili Türk ve Lübnan vatandaşlarının altı ay içinde 90 günü aşmayan seyahatleri için karşılıklı olarak vizeden muaf kılındığı belirtildi.

Anılan anlaşma, onay işlemlerinin tamamlanmasını müteakiben yürürlüğe girecek.

 

Erdoğan'ın açıklamaları

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile iki ülke arasındaki vizenin karşılıklı olarak kaldırılmasına ilişkin düzenlemenin de bulunduğu 6 anlaşmaya imza attıklarını söyledi.

Erdoğan ve Hariri, baş başa ve heyetler arası görüşmelerin ardından Başbakanlık Merkez Bina'da ortak bir basın toplantısı düzenlediler.

Başbakan Erdoğan, Lübnan Başbakanı Hariri'yi Türkiye'de ağırlamaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek başladığı konuşmasında, Lübnan'ın çok sıkıntılı bir dönemi geride bıraktığını, 5 ay gibi bir sürecin ardından hükümetin kurulduğunu kaydetti.

Geçilen bu zorlu dönemin ardından, barış ve huzur dolu bir geleceğin adımlarını atmaya başladıklarını kaydeden Erdoğan, iki ülke arasında bugün 6 anlaşmaya imza atıldığını bildirdi. Yapılan anlaşmalar arasında en önemlisinin iki ülkenin karşılıklı olarak vizelerin kaldırılmasına yönelik uygulama olduğunu anlatan Erdoğan, diğer anlaşmalarla sağlık, tarım, askeri işbirliği, ulaştırma ve eğitim gibi alanlarda da önemli bir adım atıldığını kaydetti.

İki ülke arasında vizelerin kaldırılması uygulamasına özellikle değinmek istediğini belirten Erdoğan, daha önce Türkiye ile Suriye, Ürdün ve Libya arasında da vizenin kaldırıldığını anımsattı. Erdoğan, Lübnan ile de vizeleri kaldırmasıyla bu 4 ülkedeki ''halkların birbirlerine gidip gelişlerinde farklı bir geleceği oluşturduklarını'' ifade etti.

 

IMF ile anlaşma tamam

Başbakan Erdoğan, Lübnan Başbakanı Saad Hariri ile düzenlediği ortak basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

Başbakan Erdoğan, ''Davos'a gidecek misiniz?'' sorusuna, ''Bizim ağzımızdan söz bir kere çıkar. ağzımızdan söz çıktı. Biz dedik ki, tabii bunu ben şahsım için söyledim. 'Ben bir daha gelmeyeceğim' dedim. Bitmiştir o iş. Ben bir daha oraya demek ki gitmem'' yanıtını verdi.

Erdoğan, IMF ile sürdürülen görüşmeler konusunda sorulan bir soru üzerine, ''IMF ile olan görüşmeler büyük ölçüde, şu anda aşılmış noktada. Bu konuyla ilgili olarak, artık 'Herhalde gün, hafta... Bu iş burada çözülecektir' diye düşünüyorum ve arkadaşlardan da haberleri bekliyorum'' dedi.

 

"İsrail'de nükleer silah var, İran'ı uyaranlar aynı ikazı İsrail'e yapmıyorlar''

İsrail'in Lübnan'a yönelik deniz ve hava ihlallerinin sürdürdüğünü belirten bir gazetecinin, İsrail'in Türkiye'ye yönelik bir ziyaret gerçekleşeceğini, bu bağlamda Türkiye'nin tutumunun ne olacağı sorusuna, Başbakan Erdoğan şu yanıtı verdi.
''Öncelikle BM'nin bu 1701 sayılı kararı noktasında, bugüne kadar İsrail'in uymadığı, uygulamadığı kararların sayısı, ne yazık ki 100'ün üzerinde. Tabii bunlar, önce farklı bir süreci gündeme getiriyor. Bu da aslında BM'nin reforme edilmesi sürecini gündeme getiriyor. Çünkü bu kararlar alınıp da uygulama alanı yoksa, uygulama bulamıyorsa, o zaman bu kararların da kıymeti harbiyesi yok.

Burada ciddi bir sıkıntı var aslında... Ve İsrail'in buradaki tavrına, tabii Türkiye olarak, bizim asla sessiz kalmamız mümkün değil. Bunu BM Güvenlik Konseyi'nde... Biliyorsunuz şu anda bir yılı doldurduk geçici üye olarak, bu yıl ikinci yılımız; burada da arkadaşlarımız gündeme getiriyorlar. Bizler de ikili görüşmelerimizde, uluslararası toplantılarda, sürekli olarak gündeme getiriyoruz. Bu konuyla ilgili olarak, İsrail yönetimine baskının yapılması gerektiğini, çünkü gerek karasularının ihlali, gerek havada aynı ihlallerin yapılması, bunlar tabii kabul edilir şeyler değildir. Bu uluslararası barışı, bir diğer ifade ile küresel barışı bu adımlar tehdit eden unsurlardır. Bunları kabul etmek mümkün değil. Bundan sonraki süreçte de, yine tüm uluslararası toplantılarda, aynı şekilde BM Güvenlik Konseyi'ndeki bu 2. yılında... Bunların uyarısını, ikazını yapacağız.

Türkiye yapılacak olan bakan düzeyindeki ziyarette de, ilgili bakan arkadaşlarım gerekli uyarıları ziyareti yapan bakana da yapacaklardır. Bundan kimsenin şüphesi olmasın.''

Bölge barışı

Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, ''Türkiye'nin İran ve İsrail ile ilişkileri çok iyi. 'Türkiye, şu anki Lübnan'da yapılan terör olaylarına karşı hem İran'a hem İsrail'e karşı bir baskı uygulamakta mıdır?'' sorusunu yanıtlarken, ''Konuyla ilgili olarak... Bizim, bölgede hassasiyetle üzerinde durduğumuz konu bölgenin barışı. Barışı tehdit eden ne olursa olsun, Türkiye olarak biz onun karşısındayız'' dedi.
Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
''Barışı tehdit eden taraf kimse, onun da karşısında yer alırız. Çünkü, barışı tesis etmek istiyorsanız, barışa taraftar olanlarla beraber hareket edeceksiniz ki barış güç bulsun. Aksi taktirde beklenen gücü, barış noktasında tesis edemezsiniz. Tabii burada bölge yeni bir Irak sendromunu kabullenemez. Bunu bir daha biz bölgede yaşamak istemiyoruz.

İran ile ilgili konuda ileri sürelen tez; nükleer silah konusudur. Nükleer silah konusunda bizim tavrımız bellidir. Biz bölgede hiçbir ülkenin nükleer silahlanmaya gitmesini tasvip etmiyoruz. İranlı dost, kardeşlerimize de bunu söylüyoruz aynı şekilde... Ama öbür tarafta, tabii İsrail'de nükleer silah var. İsrail'deki nükleer silaha yönelik olarak da... İran'a bu noktada uyarı yapanlar, ikaz yapanlar aynı uyarıyı, aynı ikazı İsrail'e yapmıyorlar. Burada bir sıkıntı var. Burada özellikle 5 tane daimi ülkenin de bu konuda adil davranması lazım. Aynı uyarıyı İsrail'e yapmaları lazım. Çünkü bu bölgede, burada nükleer silah var.

Nükleer silahın olmadığını bugüne kadar İsrail söylemedi, tam aksine kabullendi. Nitekim, bir kitle imha silahı noktasında, Gazze'de bunu uyguladılar, fosfor bombalarıyla... Kimse fosfor bombalarının kitle imha silahı olmadığın iddia edemez. Bunu orada yaşadık, gördük... Dolayısıyla biz, dünyada, dünya barışına; insani noktada, vicdanlarının sesine kulak vermek isteyen tüm ülkelere diyoruz ki: Adil olacağız. Bu bölgeye adil yaklaşım içinde olacağız. Eğer adil yaklaşım içinde olmazsak, o zaman bu sıkıntı sadece bu bölgeyi vurmaz, bütün dünyadaki diğer bölgelere de aynı şekilde sirayet eder.

Nitekim, Orta Doğu'nun huzursuzluğu, dünyanın huzursuzluğudur. Ama Orta Doğu'daki barış, inanıyorum ki dünyanın barışıdır. Onun için biz Orta Doğu barışını çok önemsiyoruz.

Göreve geldiğimiz şu 7 yıllık süreç içinde de bu konuda hiçbir dönemde görülmemiş adımları attık. İsrail-Suriye arasında da bunu yaptık ve çok ciddi mesafeler almıştık ki maalesef Gazze olayıyla, burası kesildi. Kaybeden kim oldu? İnsanlık oldu. Çünkü her gittiğimiz yerde İsrail-Suriye arasındaki bu görüşmelerden dolayı bize teşekkürlerini sunan ülkeler, 5. raunttan dolayı kesilince, bu defa kendileri de ne yapacaklarını bilemez hale geldiler. Şimdi bize diyorlar ki 'bunu tekrar başlatamaz mısınız?' Veya bakıyorsunuz İsrail'den şöyle bir ses çıkıyor: 'Biz, Erdoğan'ın taraf olduğunu görüyoruz veya taraf olduğuna inanıyoruz, dolayısıyla biz Sarkozy'yi isteriz'. Ama öbür taraftan Sayın Beşar Essad diyor, 'Hayır, biz Türkiye'den memnunuz, Türkiye'nin tavrından memnunuz, olacaksa Türkiye ile bu işe devam ederiz'. Bunlar şu andaki sürecin ne durumda olduğunu gösteriyor. Fakat, önemli olan şu; İsrail yönetimi her şeyden önce barıştan yana mı değil mi? Burası çok önemli.

Bakın dün Gazze dün yine bombalandı. Ne oldu da Gazze bombalandı? Ne var? Şimdi diyorlar ki 'ama konuşuyorsun.' E, nasıl konuşmayacaksın? Niye bombaladınız Gazze'yi, ne vardı? Şimdi de mi 'füze atıyorlar' diyeceksiniz? Biz de tespitimizi yapıyoruz. Şu anda füze atışı, şu, bu diye bir şey yok. Niye yapıyorsunuz bunu? 'Bölgenin ben gücüyüm' diyor. niye? Çünkü orantısız imkanları var, gücü var ve bu gücünü kullanıyor. BM'nin de zaten kararlarına uymuyor, bu yönde de rahat. Dolayısıyla, 'ben istediğim yaparım' diyor, istediğim adımı atarım' diyor.

Böyle bir ortada tablo var. Bu tabloyu tasvip etmemiz asla mümkün değil. Biz adil davranmaya mecburuz, barıştan yana hareket etmeye mecburuz ve kim barışın yanındaysa biz onların yanında, mağdurun yanında olmaya her zaman mecburuz ve sürecimizi, siyaset anlayışımızı da bu anlayış üzerine sürdüreceğiz, devam ettireceğiz.''

Erdoğan, ''Lübnan'a doğalgaz ve elektrik yardımından söz ettiniz. Bunun miktarları noktasında netleşen bir durum var mı?'' sorusuna ''doğalgaz ve elektrik noktasında arkadaşlarımız teknik görüşmeleri yapıyorlar. Öyle zannediyorum ki ihtiyacı karşılayacak miktar konusunda arkadaşlar görüşmelerini yaptıktan sonra adımlar atılacak. Bunu gerek özel sektör, gerekse devlet olarak, imkanları kullanarak gerçekleştireceğiz ve Lübnan'ın bu sıkıntısı da böylece aşılmış olacak. Burada herhangi bir sıkıntı söz konusu değil'' yanıtını verdi.


Hariri'nin açıklamaları

Hariri, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakanlık'ta düzenlenen basın toplantısında, Türkiye'de olmaktan büyük memnuniyet duyduğunu ifade ederek, Erdoğan'la bölgedeki istikrar ve barışın tesisi, iki ülke arasındaki çıkarların ilerletilmesi ve işbirliğinin geliştirilmesi hakkında konuştuklarını kaydetti.

"Türkiye ve Lübnan bugün siyasi, ahlaki değerleri ve ortak bir vizyonu paylaşmaktadır" diyen Hariri, bu ortak vizyonun bölgedeki güvenlik, refah ve kalkınmanın yaratılmasına yönelik olduğunu belirtti.

Türkiye ve Türk halkına 2006 yılında yaşanan savaştan sonra desteklerinden ötürü teşekkür eden Hariri, İsrail'in halen Lübnan karasularını ve hava sahasını ihlal ettiğini, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin 1701 sayılı kararını ihlal etmeyi de sürdürdüğünü söyledi.

Bölgede "adil ve kalıcı" bir barış istediklerinin altını çizen Hariri, "Filistin meselesinin başkenti Kudüs olan iki devletli bir çözüme kavuşturulmasını istiyoruz" dedi.

Hariri, Türkiye'nin Filistin halkını ve Filistin davasını desteklemesinin çok önemli olduğunu belirterek, Türkiye'nin askeri ve siyasi desteğini çok önemsediklerini kaydetti.

"Lübnan'ın güvenli ve istikrarlı olması için verdiğiniz destek, Lübnan ve Lübnan halkı tarafından büyük takdirle karşılanmaktadır" diyen Hariri, bölgede çok uzun süredir aranan adil barış ve kalıcı istikrar için Başbakan Erdoğan'dan, Türkiye'nin bu çok olumlu rolünü devam ettirmesini istediklerini söyledi.

Hariri, Türkiye ve Lübnan'ın, kıtaların ve medeniyetlerin buluştuğu noktada durduklarına işaret ederek, bu durumun sadece coğrafi olmadığını, iki ülkenin de birçok farklı görüş, kültür ve inancı bir araya getirdiğini ifade etti. Hariri, "Türkiye'yi, geleceğimizi ve bölgenin güvenliğini ve işbirliğini inşa etmekte çok büyük bir ortak olarak görüyoruz" diye konuştu.

Bir soru üzerine Hariri, İsrail'in BMGK'nin 1701 nolu kararına yönelik ihlallerine ilişkin Başbakan Erdoğan'dan talepte bulunduğunu belirtti.

İsrail'in güneyde patlayıcı madde bulduğunu iddia ettiğini ve bunun Lübnan hükümetinin sorumluluğu altında olduğunu belirttiklerini söyleyen Hariri, İsrail'in uluslararası kararları bir kenara bıraktığını söyledi.

Lübnan'da görev yapan Türk askerlerine de değinen Hariri, birliklerin Lübnan'a yardımcı olduklarını belirterek, Türkiye'nin verdiği bu desteğin devamını beklediklerini kaydetti.
"Lübnan'a saldırı terörizmin kendisidir" diyen Hariri, İsrail'in, Lübnan'ın güvenliğini tehdit eden düşman bir ülke olduğunu belirtti.

Saldırıya uğrayan tarafın kendileri olduğunu, 6 savaş geçirdiklerini söyleyen Hariri, topraklarını savunmaya devam ettiklerini kaydetti. Hariri, Türkiye'nin bu çerçevede Lübnan'ın yanında olmasının gurur verici olduğunu ifade etti.

İsrail'in Lübnan ve bölgeye karşı tehditlerinin devam ettiğini belirten Hariri, İsrail'in taktiklerine karşı dikkatli olunması gerektiğini kaydetti. Hariri, "İsrail bizi bölmek istiyorsa biz asla bölünmeyeceğiz. Ulusal birliğimizi korumaya devam edeceğiz" diye konuştu.

Türkiye'nin bu yöndeki çabalarını takdirle karşıladıklarını belirten Hariri, Arap ülkeleri ve Avrupa'dan gelen destekten dolayı da minnettar olduklarını kaydetti. Hariri, İsrail'in yaptığı ihlallerin sınırlandırılması gerektiğini söyledi.

Lübnan ve barışa karşı bir saldırının söz konusu olduğunu ifade eden Hariri, Türkiye'nin bölgede geleceğe yönelik büyük bir rol oynamasını arzu ettiklerin kaydetti.

İsrail'in önünün bir şekilde kesilmesi gerektiğini söyleyen Hariri, ödün verilmemesi, kararlı ve ısrarlı olunması gerektiğini vurguladı. Hariri, düşmana karşı ortak bir tavır sergilenmesi gerektiğini belirterek, "Biz barış istiyoruz. Hayatımız boyunca savaşa karşı durduk" diye konuştu.

Lübnan Başbakanı Hariri, Türkiye'nin de bu çerçevede kendileriyle birlikte adım attığını bildiklerini sözlerine ekledi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler