'Otomotiv üretiminde dünyada 15. sıradayız'

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, ''Otomotiv sektörü, 2008 yılında 24,7 milyar dolar rakamına ulaşarak en fazla ihracat yapan sektör olmuştur. Bu rakam, Türkiye'nin otomotiv sektöründe bugüne kadar gerçekleştirdiği en yüksek ihracat rakamı olup, ileride hangi rakamlara ulaşacağımızın da kanıtıdır'' dedi.

Yayınlanma: 16.01.2010 - 11:42
Abone Ol google-news

Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, MÜSİAD'ın Otomotiv Sektör Kurulu İstişare Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, otomotiv sektörünün, uzun yıllardır ekonomiye sağladığı katkı nedeniyle Türkiye'nin ve sanayinin en gözde sektörlerinden birisi haline geldiğini bildirdi.

Gayri safi yurtiçi hasıla, imalat sanayi üretimindeki payı, net döviz girdisi, istihdam, katma değer, rekabet gücü, yatırımlar ve dışa açıklık gibi değişik açılardan bakıldığında sektörün Türkiye için öneminin net bir şekilde görülebildiğini belirten Ergün, şöyle konuştu: ''Tabi sektörün ekonomimizde bu derece kilit rol oynamasında, sürükleyici, lokomotif bir etki doğurmasında, bu sektörü besleyen yan sanayinin çok geniş bir dağılım göstermesinin payı büyük. Otomotiv sanayi, demir-çelik, petro-kimya, lastik gibi temel sanayi dallarının başlıca müşterisi ve bu sektörlerdeki teknolojik gelişmelerin de sürükleyicisidir.
Ülkemizde özellikle üretim ve pazarlama alanlarında küresel sistemle en iyi bütünleşmiş sektörlerin başında otomotiv sektörü gelmektedir. Sektör, kalite yönetimi ve verimlilikteki yetkinliğini, bugüne kadar küresel ve gelişmiş pazarlara yaptığı ihracat ile zaten kanıtlamış bulunuyor. Türkiye'nin dış ticaretinde önemli bir yere sahip olan otomotiv sektörü, 2008 yılında 24,7 milyar dolar rakamına ulaşarak en fazla ihracat yapan sektör olmuştur. Bu rakam, Türkiye'nin otomotiv sektöründe bugüne kadar gerçekleştirdiği en yüksek ihracat rakamı olup, ileride hangi rakamlara ulaşacağımızın da kanıtıdır.''

 

Krizin etkisi

Bakan Ergün, 2008 yılının sonlarından itibaren tüm dünyada tarihin en ağır finans krizlerinden birinin yaşandığını anımsatarak, ''Dünya ile entegre olan ve büyüme hedefine ihracat zemininde ulaşma hedefiyle hareket eden Türkiye'nin ihracat pazarlarında bir miktar daralma yaşandı'' dedi. Hükümet olarak Türkiye'nin krizi en az hasarla atlatacağını söylediklerini ifade eden Ergün, şöyle devam etti: ''Keşke baştan beri ekonomik krizle ilgili yapmış olduğumuz değerlendirmelere Türkiye'deki ekonomi çevreleri ve siyaset çevreleri de katılmış olsaydı bugün bulunduğumuz noktadan çok daha iyi durumda olabilirdik ama onlar bunu yapmadı. İşin başında umutlu olabilirdik ama Türkiye'deki konuşmaları görünce şunu görüyoruz. Siyasi partilerin grup konuşmalara baktığımızda o konuşmaları dinleyen vatandaşların girdiği psikoloji karamsarlık kötümserlik. Başka bir şey yok. Bir tane umut ışığı yok. Ne kadar kötümserlik, karamsarlık pompalarsak o kadar iyi siyaset yaparız zannediyorlar ama gerçek öyle değil.''

Uluslararası kurum ve kuruluşların önümüzdeki dönem için yaptığı tahminlere, kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışlarına bakıldığında Türkiye'nin uzun ve hızlı bir büyüme dönemine gireceğinin anlaşıldığını anlatan Ergün, şöyle devam etti: ''2009 yılı rakamlarını değerlendirdiğimizde büyüme, üretim ve ihracatta kayıplar yaşadığımız doğrudur. Ancak ekonomiye bakarken bir yılı orta ve uzun vadeden koparıp, münferit olarak değerlendirmek doğru olmaz. 2009'da küresel kriz nedeniyle yaşadığımız gerilemeler, bizi orta ve uzun vadedeki hedeflerimizden saptırmamıştır, önemli olan da budur. Biz ekonomiyi bir yıllık bir perspektifle değerlendirseydik, popülist davranabilir, atacağımız bazı adımlarla 2009 yılının rakamlarını daha iyi noktalara taşıyabilirdik. Ancak biz böyle bir şeye tevessül etmedik, zira kendi kendimizi kandırmanın bir anlamının olmadığını hepimiz biliyoruz. Biraz önce de ifade ettim, otomotiv sektörümüz dünya ile en ileri seviyede entegre olmuş durumdadır. Ancak kriz ortamında bu ihracat kanallarının tıkanması neticesinde sektör önemli sorunlarla karşı karşıya kalmıştır. Zaten dünya genelinde yaşanan ekonomik krizlerin, durgunlukların ilk ve en çok etkilediği sektörlerin başında otomotiv sektörü geliyor. Sektörün üretim miktarı, ülkemizde 2009 yılında bir önceki yıla göre yüzde 24 oranında azalma göstermiştir. İhracat miktarı da bir önceki yıla göre yüzde 31'lik bir daralmayla 629 bin olarak gerçekleşmiştir. Buna rağmen, otomotiv sanayi 2009 yılında da en çok ihracat yaptığımız sektör olma özelliğini korumuştur.''
 

'Dünyada 15. sıradayız'

Bakan Ergün, 2008'in ortalarından itibaren sadece ülkemizde değil tüm dünyada sektörün üretim rakamlarında önemli bir düşüş yaşandığının da bilindiğine değinerek ''Özellikle 2009'un ilk çeyreğine baktığımızda yüzde 36,2'ye ulaşan çok yüksek bir üretim kaybının söz konusu olduğunu görüyoruz'' diye konuştu. Ergün, şunları kaydetti: ''Ancak krizin etkilerine rağmen ülkemiz, bugün dünyada otomotiv üretiminde 15., Avrupa Birliği'nde ise otobüs üretiminde 1., hafif ticari araç üretiminde 2., ağır kamyon üretiminde sekizinci toplam üretimde de 5. sıradadır. Bunlar bizim için önemli kazanımlardır, neler yapabildiğimizi hatırlarsak neler yapabileceğimizi de daha iyi anlamış oluruz. Dünyada toparlanma süreci başlamıştır. Mesela Kasım ayına baktığımızda Avrupa'da binek aracı pazarının yüzde 26,6 oranında büyüdüğünü görüyoruz. Elbette rakamın büyüklüğünde baz etkisinin önemi var ancak burada önemli olan toparlanma sürecinin başlamış olmasıdır. Bu süreç neticesinde sektörümüz de yeniden toparlanacak ve ülkemizin lokomotif sektörü olmaya devam edecektir. El ele vererek yoğun bir mesai harcarsak 2011 sonunda, en geç 2012'de kriz nedeniyle yaşadığımız üretim kayıplarını telafi edeceğimizi düşünüyorum.''

 

'Neden kendi otomobilimizi tasarlamayalım?'

Bakan Ergün, Türkiye'nin kendi üretim ve tasarım modellerini geliştirmesi gerektiğine dikkat çekerek bilgi ve teknolojiye daha çok yatırım yapılması gerektiğini vurguladı.
Ergün, şöyle konuştu: ''Neden kendi otomobilimizi tasarlamayalım, neden tasarladığımız otomobilleri dünya markası haline getirmeyelim? Türkiye bu birikime fazlasıyla sahiptir ama dünya pazarlarında o markayı, o tasarımı birkaç milyon satacak noktaya getirebilmek önemli. Bunun altyapısını, egzersizlerini yapmalıyız. Bir otomobilin değerini arttıran esas unsur Ar-Ge ve tasarımdır. Türkiye'nin odaklanması gereken asıl nokta da bu olmalıdır. Ar-Ge ve tasarıma yapılacak her yatırım, sektöre fazlasıyla katma değer sağlayacaktır.''
 

Fiyat ve satış politikaları

Bakan Nihat Ergün, ekonomik krizin en ağır hissedildiği dönemlerde hükümet ve kamu olarak otomotiv firmalarına büyük bir destek verdiklerini belirterek, bu desteklerin çok yararlı olduğunu firmaların da kendilerinin ifade ettiğini söyledi. Otomobil firmalarının üzerinde durmaları gerektiği iki önemli konu olduğunu dile getiren Ergün, şöyle devam etti: ''Firmalarımız öncelikle, fiyat ve satış politikalarını yeniden kurgulamalı, daha sonra da bankalarla birlikte bu araçların finansmanıyla ilgili sistemleri daha ucuz ve daha uzun vadeli bir kredilendirmeyle daha cazip hale getirmelidirler. Firmaların ve bankaların da bu konuda bir çalışma içinde olduğunu biliyoruz. Türkiye'de insanlar orta gelir düzeyine doğru transfer oldukça yeni otomobil alma isteği de paralel bir şekilde artış göstermektedir. bu istek, doğal olarak büyük bir tüketim potansiyelinin ortaya çıkmasına da neden oluyor. Firmalarımız Türkiye'nin bu potansiyelini görmeli ve bu potansiyeli canlı tutacak mekanizmaları biraz da kendilerinin geliştirmelidirler.''

Daha az karbondioksit için

Bakan Ergün, otomotivde sadece üretim ve montaja odaklanarak gidebilecek düzeyin sınırlı olduğunu bu nedenle Ar-Ge ve tasarım konusuna özel önem verilmesi gerektiğini ifade etti. Ergün, öyle konuştu: ''Şunu unutmayalım, sadece montaj ve üretim yapan bir fabrika, bugün bir yerden başka bir yere, bir ülkeden bir başka ülkeye rahatlıkla taşınabilir. Ancak tasarım ve Ar-Ge faaliyetleri bilgi, birikim ve nitelikli işgücü gerektirdiğinden bu alana yapılan yatırımlar daha kalıcı ve etkilidirler. Üstelik otomotiv sektöründe üretilen katma değer, esas olarak montaj ve üretim öncesi süreci kapsamaktadır. Üretim ve montaj yaparak uzun yıllar içerisinde kazanacağımız karı, 'özgün bir tasarım' ile çok kısa bir sürede elde edebiliriz. Burada tasarım faaliyetlerine bir örnek olarak çevre dostu araçların üretilmesini verebiliriz. Zira, özellikle Kyoto Protokolü sonucunda, otomotiv sanayinde daha az karbondioksit emisyonu yaratılması hedeflenmektedir. Bu protokolün bir gereği olarak, çevre dostu yeni motor ve araç teknolojilerine ve alternatif yakıt çalışmalarına olan ihtiyaç artmıştır. Önümüzdeki süreçte hibrid araçlar, elektrikli araçlar, TÜBİTAK'ın da üzerinde çalıştığı hidrojen yakıtlı araçlar, hatta belki etanol araçlara geçişi sağlamalıyız. Türkiye, artık başkalarının ortaya çıkardığı teknolojiyi takip etmekle kalmamalı, aynı zamanda kendi teknolojisini üreten ve bunu dünyaya kabul ettiren bir ülke haline gelmelidir. Bunu özel sektör ve kamu işbirliğiyle çok rahat bir şekilde gerçekleştirebiliriz. Bu çerçevede bakanlığımız, bu alana yapılacak yatırımlara, yapılacak Ar-Ge çalışmalarına ciddi destek ve teşvikler sağlamaktadır.''

 

'Otomotiv strateji belgemizi çok yakında kamuoyuyla paylaşacağız'

Bakan Ergün, Ar-Ge ve tasarıma yapılacak desteklerin, otomotiv sektöründe rekabet gücünü çok ileri noktalara taşıyacağını ve yakın gelecekte Türkiye'yi bu alanda teknoloji üreten ülkelerden birisi haline getirebileceğine değinerek, şöyle konuştu: ''Otomotiv sektöründe tüm bu hedefleri kapsayan, sektörün adeta yol haritası niteliğindeki 'otomotiv strateji belgemizi' çok yakında kamuoyumuzla paylaşacağız. Kime ne sorumluluk düşüyor, eylem planını da içeren bir belge olacak. Türkiye'yi yakın gelecekte ileri teknoloji ve yüksek katma değerli ürünlerde Avrupa ve Avrasya'nın üretim üssü haline getirmeyi sanayi stratejimizin merkezine, temeline oturtmuş bulunuyoruz. Son olarak uygulamaya koyduğumuz yeni teşvik paketini de bu hedefler doğrultusunda oluşturduk. Bu teşvik paketiyle 12 sektörde büyük ölçekli yatırımların desteklenmesini öngördük, 250 milyon liranın üzerindeki motorlu kara taşıtları imalatı yatırımları, desteklemeyi öngördüğümüz büyük yatırımlar arasında yer alıyor. Büyük ölçekli yatırımlara gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, vergi indirimi, sigorta primi işveren hissesi desteği ve yatırım yeri tahsisi destekleri veriyoruz.''
 

Teşvikler

Motorlu kara taşıtları ve yan sanayi sektörüne yönelik teşviklerin sadece büyük yatırımları kapsamadığını daha mütevazı yatırımlarda da değişik illere o ilin bulunduğu bölgenin koşullarına göre teşvikler sağlanacağını anlatan Ergün, şunları söyledi: ''Mesela 1. bölgede bulunan Tekirdağ, 2. bölgede bulunan Denizli, 3. bölgede bulunan Karaman veya 4. bölgede bulunan Sinop gibi illerimize bu sektörde yatırım yapacak girişimcilerimize de önemli destekler sağlayacağız. 2010 sonuna kadar başlayan projeler teşvikten daha yüksek ve iyi şartlarda yararlanacağını hatırlatıyor, sizleri ve diğer yatırımcılarımızı bir an önce yeni yatırımlar yapmaya davet ediyorum. Orta ve uzun vadede hem genç nüfusumuzdan hem de istikrarlı bir şekilde artacak olan kişi başına gelirden dolayı yoğun bir iç talep olacağını tahmin ediyoruz. Şu an dünyada her bin kişi başına düşen motorlu araç sayısı 144'tür, bizde bu rakam 138, hemen yanı başımızdaki Bulgaristan'da ise 361'dir. Bizim 10 yıl içinde bu düzeye ulaşmamız için gereken araç sayısı 10 milyon adettir. Bu iç talebin ağırlıklı olarak yerli üretimle karşılanması için teknolojiye ve yeni yatırımlara ağırlık vermemiz kaçınılmaz hale gelmiştir.''
 

Korumacılık tedbirleri

Bakan Ergün, yerli üretim yapan firmaların satış sonrası hizmetlere de odaklanmaları gerektiğini vurgulayarak, bu konuya gösterilecek duyarlılık yerli üretim yapan firmalara rekabet avantajı sağlayacağını anlattı. Ergün, sözlerini şöyle tamamladı: ''Müşteriler doğal olarak Türkiye'de sadece 5 tane servis noktası olan bir firmayla, 7 bölgemizin tamamında çok sayıda servisi olan bir firmaya eşit mesafede durmayacaktır. Tüketiciyi etkileyecek bir stratejiye ihtiyaç var. Gümrük Birliği'nin bir gereği olarak AB ile Türkiye tek bir pazardır, dolayısıyla Fransa pazarı, Türkiye pazarı gibi ayrımlar yapmak, her şeyden önce AB'nin kurucu anlaşmasını ihlal etmek anlamına gelir. Ülkeler bunun dışında başka korumacılık anlayışına girmemelidir. Küresel kriz, dünya ülkelerinin daha güçlü ve istikrarlı bir ekonomi için işbirliği yapmaları zorunlu hale getirmiştir. Bu nedenle, küresel krizden çıkışı hızlandırmak için, korumacılık olarak tanımlanabilecek tedbirlerin azaltılması gerekmektedir. Her ülke yeni korumacılık tedbirleri getirmeye çalışırsa krizden çıkış çok daha uzun bir zaman alacaktır. Bütün ülkelere tavsiyemiz küresel ekonominin dengelerini bozacak koruyucu tedbirler almamalarıdır. Hükümetlerin ve firmaların da olaya böyle bakacaklarını ümit ediyoruz. Hükümet olarak yerli olsun yabancı olsun yatırım yapmayı zorlaştıran engelleri kaldırmaya devam edeceğimizi, teknoloji yatırımlarının yanında olacağımızı bir kere daha vurgulamak istiyorum. Nitekim, ekonominin normalleşmesi, küresel krizin etkilerinin iyice azaldığı bir süreçte Türkiye'de yatırım yapmak isteyen firmaların sayısının hızla artması bizler için memnuniyet verici bir gelişmedir.''

Toplantıda konuşan MÜSİAD Genel Başkanı Ömer Cihad Vardan da Türkiye'de 2008 yılının ilk yarısında 1,5 milyon araç üretme kapasitesine ulaşan sektörün küresel krizin derinleşmesine bağlı olarak 2008 sonunda ancak 1,15 milyon araç üretebildiğini söyledi.
Uygulanan vergi indirimleri ve sonrasında uygulanan kampanyalar sayesinde 2009 yılının tamamında otomotiv sektörü pazarına yüzde 10 oranında pozitif yönlü katkı sağlandığını belirten Vardan, 2009 yılının 2. ve 3. çeyreklerinde otomotiv sektörünün pazar büyüklüğünün yanı sıra üretim ve ihracat alanlarında da pozitif bir süreç yaşandığını kaydetti.

 

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler