Gürbüz, Gazi olayları iddialarını reddetti

Ergenekon davasında tutuklu sanık Osman Gürbüz, Gazi olaylarıyla ilgili iddiaları reddetti.

Yayınlanma: 08.02.2010 - 07:49
Abone Ol google-news

Cumhuriyet gazetesi Ankara temsilcisi ve yazarı Mustafa Balbay’ın tutuklu yargılandığı İkinci Ergenekon davasının 36. duruşması gerçekleştirildi. Tutuklu sanık Osman Gürbüz, 1995’teki Gazi Mahallesi olaylarında kahve tarama eyleminde bulunduğu iddialarının yalan olduğunu belirterek gizli tanık Kıskaç’ın eski eşinin şimdiki eşi olduğunu öne sürdü. “Yeşil” olarak tanınan Mahmut Yıldırım’ı tanıdığını anlatan Gürbüz’e, Mahkeme Başkanı Köksal Şengü, “Bir insan 10 yıl nasıl kaçar? Belli şeyler olmadan, hoşgörü olmadan kaçabilir mi” diye sordu. Osman Gürbüz’e Hasan Ocak’ı tanıyıp tanımadığı da soruldu.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Silivri Cezaevi bitişiğindeki duruşma salonunda görülen davanın dünkü oturumunu açan Başkan Şengün, sorgu ve savunması için Osman Gürbüz’ü sanık kürsüsüne  çağırdı. Osman Gürbüz, bazı gazete kupürlerini göstererek kendisinin Yeşil olduğu iddialarını yalanladı. Gürbüz, “Mehmet Eymür, Hizbullah’ı devlet adına benim kurduğumu yazıyor. Yakışmıyor kendisine. Yeşil oldum, Hizbullahçı oldum, ‘solcu’ eylemci oldum. Sıfatlandırılmalarım sürekli değişti. MİT’te daire başkanlığı yapmış bir kişi böyle dedikoduları nasıl yazar?  Para için her şeyi yapacağını söyleyen Osman Yıldırım’ın ifadeleri, Mehmet Eymür’ün internet sitesinde yazdıkları ve yargılandığım davalar, gazete kupürleri hepsi iddianamede var. Gizli tanıkların söylediklerinin hepsi gazete küpurleriyle aynı”  diye konuştu.

 

Cezaevindeydim

Gizli Tanık 9 olduğunu iddia ettiği Danıştay’a ve Cumhuriyet’e saldırıdan 1. davada yargılanan Osman Yıldırım’ın ifadelerinin uydurma olduğunu söyleyen Gürbüz, şöyle konuştu:
 “Yeşil’in Antalya’daki evi basıldığında benim de o evde olduğumu söylüyor. Baskın 1998’de olmuş ben 1997’de cezaevine girdim. 2001’e kadar cezaevindeydim.”

Osman Gürbüz savunmasını tamamlamasının ardından çapraz sorguda savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın’ın sorularını yanıtladı. Gürbüz, Muzaffer Tekin’i, Veli Küçük’ü, Korkut Eken’i, Semih Tufan Gülaltay’ı tanımadığını söyledi.

 

Yeşil’i gösterdiler

Kuvayı Milliye 1919 Derneği’ne  2007 yılı başlarında matbaasında çalışan Levent Kaya’nın Antalya İl Başkanı olması nedeniyle üye olduğunu anlatan Gürbüz, “Fikri Karadağ’ı Antalya şubesinin açılışında tanıdım. Basında yer alan yemin töreninden sonra ayrıldım. Teşkilat da kalmadı” dedi.

Gürbüz, “Yeşil’i tanıyor musunuz” sorusunu şöyle yanıtladı:
“Kendisini 1997 yılında Ankara’da bir güvenlik şirketini ziyaret ettiğimde gösterdiler. ‘Yeşil bu’ dediler. Hatta bir gün sonra gittiğimde yine gördüm. Mehmet Eymür daha iyi tanır.”

 

Hasan Ocak’ı tanır mısın?

Üye Hakim Hasan Hüseyin Özese’nin “Gazi olaylarıyla ilgili yargılandınız mı” sorusu üzerine Gürbüz, “Hayır. Ben Bayrampaşa Cezaevi Hastanesi’ndeyken o zamanki DGM Savcısı Aykut Cengiz Engin, Susurluk olayıyla ilgili ifademi aldı” dedi.

Gürbüz, 12 Mart 1995’teki Gazi olaylarının ardından gözaltına alındığı iddia edilen ve cesedi Beykoz ormanlarında bulunan Hasan Ocak’ı tanıyıp tanımadığı sorusu üzerine “Bana DHKC’li dediler. Öldürsünler diye beni Ümraniye Cezaevi’e gönderdiler” diye konuştu.

Gürbüz’ün “Antalya’da işlettiğim çay bahçesine sık sık MİT’çiler gelir.  İyi ki de gelirler. Bizim gibiler görülmediğimiz zaman sıkıntı yaşıyoruz” sözleri üzerine Başkan Köksal Şengün, “Sizin özelliğiniz ne? MİT, Jandarma İstiharat, Emniyet İstihbarat geliyor. Size neden bu kadar şey ithaf ediliyor. Yeşil oluyorsunuz, mavi oluyorsunuz. Nedir sizin özelliğiniz” diye çıkıştı. Gürbüz, “Bilemem ki. 1997’de bulunan sahte kimlikler ve silahlar yüzünden sanıyorum. Eyüp Aşık, bakanlık yapmış bir insan ‘Yeşil bu’ diyor. ‘Estetik ameliyat oldu’ diyor” ifadesini kullandı.

 

10 yıl nasıl kaçar?

Başkan Şengün, “Osman Gürbüz, bir insan 10 sene nasıl kaçar? Kaçabilir mi? Belli şeyler olmadan,  hoşgörü olmadan kaçabilir mi? Hem de adam öldürme gibi bir suçtan aranırken” diye sordu.

Gürbüz’ün  “Kaçabilir. Gayri resmi bir işe karışmadım. Sabah işime gittim. Akşam evime geldim” şeklindeki yanıtı üzerine Şengün “Evet, iş diyorsun ama bir güvenlik şirketine ortak olmuşsun. Bu nasıl olabilir? Üstelik üzerinde 10 tane silah ve sahte kimlik alınmış. Kaçak bir insan bunları nasıl bulundurur? Hepsini üzerinde taşıyamazsın bile” dedi.

Silahları üstünde taşımadığını, amacının ticaret olmadığını belirten Gürbüz, “Zaten o yüzden de cezamı çektim” diye cevap verdi. Başkan Şengün’ün, “Ceza dediğin de 1 yıl yatmışsın” şeklindeki sözleri üzerine Gürbüz, “İki ayrı suçtan toplam 5 yıl 3 ay hapis cezası aldım” şeklinde konuştu.

Uğur’un avukatları çekildi

Duruşmaya mahkemeye gelen bir dilekçeyi de açıklayan Şengün, Avukat Filiz Esen ve Zeki Aksoy’un tutuklu sanık Atilla Uğur’un savunmasından çekildiğini söyledi. Söz verilen Sanık Atilla Uğur da, “karşılıkla anlaşarak böyle bir karar” aldıkları söyledi.

Daha sonra JİTEM kurucusu olduğu iddia edilen Emekli Albay Arif Doğan’a ait arşiv ve silahların bulunduğu Beykoz Çavuşbaşı’ndaki depoyu kiralayan emlakçı tutuklu sanık Muzaffer Öztürk kürsüye alındı. “Ben bu davada sanık değil, kurbanım” diyen Muzaffer Öztürk “Arif Doğan’ı tanıdığım için buradayım. Ben emlakçıyım, Arif Doğan’ın bir kamyon eşyası 7 sene bizim dükkanda kaldı” diye konuştu. Öztürk, 2007’nin başında ağabeyiyle kira nedeniyle anlaşmazlığa düştüklerini, Arif Doğan’ın da Ankara’ya gittiğini söyledi. Depoda uyuşturucu bulunması  nedeniyle uyuşturucu koğuşuna atıldığını belirten Öztürk “Ben uyuşturucuyu görsem tanımam” dedi.

Arif Doğan’ın her gün 16.00’da mahallleye geldiğini ve gece yarılarına kadar kağıt oynadıklarını anlatan Öztürk “Koz yapma hastalığı vardı. Batak oynardık. At yarışı da oynardık. Kuponlarını yatırırdım, Onun için 50 kez at yarışı oynamışımdır. Arif Doğan, yapmış olduğu bir sorumsuzluk var, hasta tamam. 35 sandığı, kolileri üst üste istiflemişler. 4-5 asker taşımış. Taşırlarken ağabeyim ‘bu sandıklarda ne var’ demiş. ‘Vazo’ var demiş. Viski, şarap olduğunu bilseydik kiraya vermezdik” diye konuştu.

Çapraz sorgusunda Savcı Mehmet Ali Pekgüzel ve üye hakim Hasan Hüseyin Özese’nin sorularını yanıtlayan Muzaffer Öztürk, “Eşyalar ağabeyinin deposundaydı. Sonra 1500 lira veren kiracı gelince kaçırmamak için Arif Doğan’ın eşyalarını benim dükkanıma taşıdık. Ben zaten 2007’nin başından beri Arif Doğan’ı görmedim. Ama çok kırgınız ona” dedi. Avukatı Gıyasettin Azaklı’nın savunmasının ardından duruşma bugün saat 09.00’a ertelendi.

Hastalığı nedeniyle daha önce tahliye edilen emekli Albay Arif Doğan, belge ve mühimmata ilişkin olarak iddianamede yer alan emniyet ifadesinde depoda bulunan eşyaların kendisine ve Jandarma İstihbarat Grubunda kendisi ile beraber görev yapan Cem Ersever gibi bazı rütbelilere ait olduğunu belirtmişti. JİTEM’in etkin komutanlarından olduğu iddia edilen Cem Ersever’in bazı açıklamalarda bulunduktan sonra 4 Kasım 1993’de Ankara’da kırsal alanda ölü olarak bulundu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler