"Seni Hikmetyar yetiştirdi, bizi Atatürk"

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, ''Türkiye'de siyaseti orduya yerleştirme konusunda bir çabanın yürütülmekte olduğunu hepimiz görüyoruz'' dedi.

Yayınlanma: 07.03.2010 - 13:53
Abone Ol google-news

CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Kırşehir İl Kongresi'nde yaptığı konuşmada, hükümetin tarım ve ekonomi politikalarını eleştirerek, bu iki konudaki yanlışlıkların, Türkiye'de işsizliği artırdığını söyledi.

İktidarı, ''Türkiye'nin anayasal sistemini, hukuk sistemini tepeden tırnağa kendi ihtiyacına göre şekillendirme arayışına girmekle'' suçlayan Baykal, şunları söyledi:
''Biz deriz ki, siyaset camiye, kışlaya, mahkemeye girmesin. Çünkü cami, tartışma yeri değil, inanç, ibadet ve iman yeridir. Siyaset nedir, birbirini sorgulamadır. Siyaseti camiye sokmayacaksınız. Sokarsanız hem cami hem siyaset bozulur. Siyaseti kışlaya da sokmayacaksınız. Kışlada disiplin, itaat, görev esas. Kışlaya siyaset sokarsak memleketin çıkarını kim koruyacak? Neye döner, Balkan savaşına döner. Allah bir daha o Balkan günlerini yaşatmasın. Kışlaya siyaseti soktuğunda kimseye hayır gelmez, memlekete hayır gelmez.''

Siyasetin mahkemede de yeri olmadığını vurgulayan Baykal, ''Hakim kendi siyasi anlayışına göre karar versin, sanık kendi siyasetine göre destek arasın, böyle bir şey olur mu?'' diye sordu.

Türkiye'de siyaseti camiye sokma doğrultusunda bir tehdit, tehlike ortaya çıktığını ve Anayasa Mahkemesi'nin AKP'ye, ''Sen laikliğe karşı eylemlerin odağı oldun'' dediğini belirten Baykal, şöyle konuştu:
''Son dönemde Türkiye'de, cumhuriyet tarihinin hiçbir döneminde görülmemiş, dünyanın hiçbir demokrasisinde tanık olunmayan olaylar yaşanmıyor mu? Kuvvet komutanları, ordu komutanları en yüksek rütbeyle bu millete hizmet vermiş insanlar bir suçlu konumuna çekilmiyor mu? Bunun altında sadece hukuk, yasalara saygı anlayışının yattığına inanmamız mümkün mü? Bunun altında bir başka senaryonun yattığı açık bir gerçek değil mi? Bu memleketin şerefli evlatları birbiri ardından onur intiharları yapmak durumunda kalıyorlar. İddialar ortaya atılıyor, altından bir şey çıkmıyor. 3 yıldır bu suçlamalar sürüyor. Ortada iddiadan başka bir mahkeme kararı var mı? Tutuklama kararı var ama hüküm yok, yargı yok. Yıllarca içeride kalıyorsun, neyle suçlandığını bile bilmiyorsun. Bu hiç bir çağdaş yargılama sistemi içine yerleştirilecek bir uygulama değildir. Türkiye'de siyaseti orduya yerleştirme konusunda bir çabanın yürütülmekte olduğunu hepimiz görüyoruz. Alırım, bırakırım. Neye göre alıyorsun, neye göre bırakıyorsun. Hukuka göre mi bırakıyorsun, siyasete göre mi? Hukuk, yargı darbe yemiştir. Hukuka olan güven sarsılmaktadır. Öyle anlaşılıyor ki, meydan boştur, dini siyasete alet etmişlerdir, para cezasıyla kurtulmuşlardır. Kışlaya siyaseti sokmaya teşebbüs etmişlerdir ve çok büyük ölçüde de bunu gerçekleştirmişlerdir.''

Sıranın yargıya geldiğini savunan Baykal, hukukun hükmünü siyasetçinin vermesinin sağlanmak istendiğini öne sürdü ve mevcut Anayasanın bu anlayışların tamamen dışında olduğunu söyledi.

Hükümetin bu amacına ulaşmak için Anayasayı değiştirmeye çalıştığını kaydeden Baykal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Şimdi hükümet, ilk ikisini halletti, üçüncüsünü halledebilmesi için Anayasayı değiştirmesi lazım. Anayasayı değiştirmediği sürece bunu yapamayacak. Şimdi bu bizimki çıktı, diyor ki, 'Anayasa Mahkemesine, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'na kimin üye olacağını biz siyasetçiler kararlaştıralım'. 'Biz siyasetçiler' dediği kendisi. O kararlaştıracak, milletvekilleri o isimlere oy verecek ve böylece o isimler Anayasa Mahkemesini, Hakimler Savcılar Yüksek Kurulunu oluşturacak. Anayasa Mahkemesi 50 yıldır aynıydı. Gelmiş geçmiş bütün Başbakanlar bunu içlerine sindirdi.''

Mayınlı arazilerin temizlenmesi konusunda Anayasa Mahkemesi'nin verdiği kararı anımsatan Baykal, ''Milletin gerçek iradesi, Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararın içinde gizliydi. Şimdi diyor ki arkadaş, 'ben Anayasa Mahkemesini kendi yandaşlarımla doldurayım, çıkardığım hiçbir kanunu geri çevirmesin'. Sen cumhuriyetin temel değerlerini, hukuk devletini, demokrasiyi ve laiklik ilkesini istemiyorsun, sorun da oradan kaynaklanıyor. Farklı bir kültürü bizim devlet düzenimize, cumhuriyetimize dayatmaya çalışıyorsun. Sen o kültürü Hikmetyar'ın dizinin dibinde çöküp, ondan eğitim aldığın günlerden aldın. Seni Hikmetyar yetiştirdi, Türkiye'de bizleri Mustafa Kemal Atatürk yetiştirdi'' dedi.

 

"Referandum, hepimiz için tarihi bir fırsat"

Yasalar çok açık olduğu halde örgüt üyelerinin ''kahraman gibi'' karşılandığını, devlet protokolünde valinin yanında boy gösterdiklerini belirten Baykal, şunları söyledi:
''Onlarla mücadele eden bu devletin güvenlik görevlileri de Ergenekon mahkemelerinde vatanseverliklerinin hesabını veriyorlar. Habur hukuku, Kırşehir hukuku, Ergenekon hukuku birbirinden farklı olabilir mi? Hukuk tek olacak. Habur hukuku, AKP hukuku değil, Türkiye Cumhuriyeti hukuku egemen olacak. AKP hukukunu, milli irade aracılığıyla, milli irade postasıyla, milli irade katarıyla, milli irade treniyle 'ben AKP hukukunu Türkiye Cumhuriyeti hukuku haline getirivereyim, millet de bunu seyretsin' istiyor. Mecliste bunu çıkaramayacaklardır.''

Anayasa değişikliğiyle ilgili referanduma da değinen Baykal, ''Referandum kaçınılmazdır. Referandum, hepimiz için tarihi bir fırsat olacaktır. Referandumu, bunlar hakkında hüküm vermek için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. 'Bu iktidar kalsın mı gitsin mi, artık yeter mi yoksa çileye devam mı? diyeceğiz'' dedi.

CHP Yalova Milletvekili Muharrem İnce'nin, meclisteki konuşmasında söylediği ''Bunlar iktidara gelmeden önce mücahitti, şimdi müteahhit oldular'' sözlerini hatırlatan Baykal, ''Malları mülkleri arttı da maneviyatları biraz zarara uğradı gibi geliyor bana. Maddiyat iyi de maneviyat biraz kuşkulu. O yüzden diyorum ki, bunlar Türkiye'yi ekonomik iflasa sürüklediler, kendilerini de manevi iflasa sürüklediler. Eskiden maneviyat, din, iman diyorlardı, şimdi bunların hepsi bitti. Çocukluktan beri yaşadığın o hayatı sürdürebiliyor musun, hayır. Onların hepsini sattılar. Onunla birlikte maneviyatlarını da, değerlerini de kimliklerini de sattılar'' diye konuştu.

Hükümeti, ''korku salarak medyayı yıldırmakla'' suçlayan Baykal, ''Basını yıldırdılar, televizyonları yıldırdılar, kimse konuşamıyor artık. Konuşan bir tek Cumhuriyet Halk Partisi var. Sadece Cumhuriyet Halk Partisi, bunların iç yüzünü ortaya koymaya yeter'' dedi.

Özelleştirmelerden devletin kazanım elde etmediğini dile getiren Baykal, yarının Dünya Kadınlar Günü olduğunu anımsatarak, ''Bütün kamuoyunu bir noktaya dikkat etmeleri konusunda uyarmak istiyorum. Bugünü hepimiz, 2 ayın üzerinde Ankara Kızılay'da, çoluk çocuğunun rızkı için mücadele eden, bu mücadelesini onuruyla şerefiyle sürdüren Tekel işçisi kadınlarımız adına kutlayalım diyorum'' dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon