"Türk Ordusu'nun sert bir yanıt vermesi dışlanamaz"

The Wall Street Journal'da yer alan "Türkiye'nin Siyasi Devrimi" başlıklı, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve Lehigh Üniversitesi Profesörü Henri Barkey imzalarını taşıyan makalede, "Türkiye'de görülmemiş ve ordunun ülkenin siyasi yaşamı üzerindeki vesayetinin kaldırılmasına doğru götüren siyasi bir dramanın" yaşandığı yorumu yapıldı.

Yayınlanma: 22.03.2010 - 10:25
Abone Ol google-news

Türkiye'de gelişmeler yurtdışında haber ve yorumlara konu olmayı sürdürüyor. Son olarak The Wall Street Journal gazetesince yayımlanan, "Türkiye'nin Siyasi Devrimi" başlıklı, ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve Lehigh Üniversitesi Profesörü Henri Barkey imzalarını taşıyan makalede, "Türkiye'de görülmemiş ve ordunun ülkenin siyasi yaşamı üzerindeki vesayetinin kaldırılmasına doğru götüren siyasi bir dramanın yaşandığı" yorumu yapıldı. "Gözaltılarla sarsılan Türk ordusunun sert bir yanıt vermesi dışlanamaz" görüşü dile getirildiği makalede AKP'nin Türkiye'yi demokratikleştirmek için çok şeyler yaptığını belirtilmekle birlikte partinin "kavga çıkartma" eğiliminin olduğu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da "giderek daha otoriter, eleştirileri hor gören bir lidere dönüştüğü" eleştirilerine de yer verildi.

ABD'nin borsa ve finansal çevrelerinin gazetesi The Wall Street Journal, Türkiye'de yaşanan gelişmelerin değerlendirildiği "Türkiye'nin Siyasi Devrimi" başlıklı bir makale yayımladı. ABD'nin eski Ankara Büyükelçisi Morton Abramowitz ve görüşleriyle zaman zaman tartışma yaratan Lehigh Üniversitesi'nin uluslar arası ilişkiler uzmanı Profesör Henri Barkey imzalarını taşıyan makalede, "Türkiye'nin sivil-askeri mücadelenin küresel siyasi anlamı var" spotu kullanıldı.

Makalede şu görüşler dile getirildi:
"Türkiye'de görülmemiş ve ordunun ülkenin siyasi yaşamı üzerindeki vesayetinin kaldırılmasına doğru götüren siyasi bir drama göz önüne seriliyor. Eğer iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP), önemsiz dini konulardan kaçınarak ve kendi demokrasisini güçlendirerek Türkiye'nin tırmanan kutuplaşmanı azaltmada başarılı olursa İslam dünyası üzerindeki etkisi, dokunulur olmasa da, çok büyük olabilir."

Bu konuda Türkiye'nin dostlarının da kendi tutumlarını açıkça belli ederek katkıda bulunabileceğini de ifade eden Abramowitz ve Barkey, makalede Türk ordusunun 2002 yılındaki seçim zaferinin ardından AKP'nin, Türkiye'yi Atatürk'ten miras kalan laik demokrasiden daha dindar ve otoriter bir devlete dönüştüreceğinden kaygılanmaya başladığını belirterek, "Şimdi bildiğimiz gibi bazıları da yeni hükümete karşı komplo kurmaya başladı" diye savundu.


"Gözaltılarla sarsılan ordunun sert bir yanıt vermesi dışlanamaz"

Makalede AKP'nin ise, Türkiye'yi İslami bir devlete dönüştürmediği ancak ordunun siyasi yaşamdaki rolüne sona erdirme konusunda uzun bir mesafe katettiği belirtilirken de makalede bunun "fevkalade" bir gelişme olarak nitelendirildikten sonra şöyle devam edildi:
"Gözaltılarla sarsılan Türk ordusunun sert bir yanıt vermesi dışlanamaz. Üst düzey yargı ve savcılar, açıkça ordunun tarafında olmayı sürdürüyor, altları değilse de ve ordu, daha önce yaptığı gibi AKP'yi kontrol altına almak için Türk yargısına dayanabilir. Bu konuda başarılı olunursa da lirik bir zafer olur ve nihayet Türk siyasetinin sivilleşme sürecini değiştirmesi olasılığı pek yok."


"Türk ordusu önemini yitirmez, AKP için diken olmayı sürdürür"

Buna karşın, istikrarsız bir bölgede büyük bir güç olan Türk ordusunun öneminin yitirmeyeceğini de belirten yazarlar, "Bağımsızlığını büyük ölçüde koruyacak ve AKP için bir diken olmayı sürdürecek. Ama hükümetleri kuran güç olma günleri sonuna yaklaşıyor" yorumunu da yaptılar.


"Davaların AKP için de bir bedeli oldu"

WSJ tarafından yayımlanan makalede askerlere yönelik davaların yarattığı "felç ve şaşkınlığın da AKP açısından da bir bedeli olduğu" savunulurken de "Parti, en popüler ve en güçlü parti olmayı sürdürüyor ancak her zamankinden kırılgan ve oy oranı düşüyor" görüşünü de öne sürüldü. Makalede AKP ile ilgili olarak şu savları da dile getirildi:
"AKP, Türkiye'yi modernize etmek ve demokratikleştirmek için pek çok şey yaptı. Sadece muhafazakar ve dindar bir parti başarabileceği şeyler. Ancak giderek daha mücadeleci olan stili ve anlamlı ekonomik ve siyasi reformlar yapmak yerine içte kavga çıkartma eğilimi, popülaritesinin azalmasına katkıda bulundu. Çok güçlü olan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da giderek daha otoriter, eleştirileri hor gören bir lidere dönüştü."


"Ermenilere yönelik tehdit edici çıkış"

Bu çerçevede Erdoğan'ın İran nükleer programı ve İsrail konularındaki tutumuna dikkat çekildiği makalede siyasi bir partinin sadece dış politika ile ayakta kalamayacağı belirtilirken AKP'nin dış politikasına yönelik eleştirilere de yer verildi.

Makalede, "Sayın Erdoğan'ın, bazı ülkelerde 1915 Ermeni Soykırımını tanıyan tasarıların kabul edilmesinin misillemesi olarak 'Türkiye'de kaçak olarak yaşayan 100 bin Ermeni'nin tümünü sınır dışı etme yönündeki çarpıcı tehdit edici çıkışı, Türkiye'nin komşu Ermenistan ile barışmadaki samimiyetini sorgulanmasına neden olabilir ve yurt içinde de eleştirilere yol açtı."


"Türkiye'nin trajedisi, AKP'ye meydan okuyacak muhalefetin yokluğu"

WSJ'de yer verilen makaleme muhalefetin durumuna değinilirken de "Türkiye'nin trajedisi, AKP'ye meydan okuyacak ciddi bir muhalefeti olmayışıdır. Bunun sonucunda ortaya çıkan boşluk genellikle ordu tarafından dolduruldu. Muhalefetin ektin bir biçimde ekonomik veya yargı reformuna odaklanamaması, iktidardaki parti için büyük bir nimet olmuş olabilir ancak Türk demokrasisini ciddi olarak zedeledi" yorumu da yapıldı.

AKP'nin Batı'dan övgü alsa da Batı'nın tereddütlerine de dikkat çekildiği makalede "AKP, samimi bir serbest Pazar partisi olsa da geleneksel anlamla liberal bir parti değil. Sayın Erdoğan, partisini demir yumruğu ile yönetiyor. AKP'nin de kendisine muhalefet edenlerin ihtiyaçlarına da ayıracak pek zamanı olmadığı gibi görünüyor. Laiklik yanlısı grupların, özellikle kadınların meşru korkularını görmezlikten geldi ve medyayı reform etmekten çok onu kontrol altına alma eğilimini gösteriyor" görüşleri de öne sürüldü.

Kürt açılımı gibi bazı alanlarda atılan adımlara rağmen pek bir ilerleme sağlanmadığına da işaret edilirken AKP'nin uzun bir süre "otoriter" Anayasayı ve haksız seçim uygulamalarını değiştirme gereğini görmezlikten geldiğini, gerçekten laik bir parti olduğunu kamuoyuna açıkça belli etmediği savunuldu.

Morton Abramowitz ve Henri Barkey, "Türkiye, sadece AKP, kendisini yeniden şekil verir ve Türkiye'yi daha iyi işleyen bir demokrasi haline getirme sözüne uygun bir biçimde hareket ederse ilerleyebilir" de dedikleri ortak makaleye son verirken bu uyarı da yaptılar:
"Batı şimdiye kadar AKP'yi övdü ancak, Türkiye'nin AB ve daha geniş demokratik dünyanın bir parçası olabilmesi için esas olan büyük değişimleri ilan etmekten kaçınarak Türklere iyilik yapmıyor. Eğer AKP o mesajı duymaz ve kulak asmazsa, Türkiye'nin Batılı dostlarının görmekten nefret edeceği bir durum yaratabilir. Otoriter bir toplumun yeniden ortaya çıkışı veya belki ordunun geri dönüşü."


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler