Kışanak cezaevindeki çocuklardan özür diledi

BDP Eşbaşkanı Gültan Kışanak "Renkli elbiselerle, cıvıl cıvıl halleriyle neşe içerisinde bayram kutlayan çocuklar da bizimdir, cezaevi hücrelerinin soğuk demirlerinden bizlere seslenen TMK mağduru çocuklar da bizimdir. Diğer yaşıtları gibi, çocukluklarını doyasıya yaşayacakları bir ortam yaratamadığımız için onlardan binlerce defa özür diliyorum" diye konuştu.

Yayınlanma: 23.04.2010 - 13:03
Abone Ol google-news

Meclis Genel Kurulu'nda, 23 Nisan Milli Egemenlik ve Çocuk Bayramı nedeniyle yapılan özel gündemli toplantıda BDP Grubu adına konuşan eşbaşkan Gültan Kışanak, Türkiye'nin genç demokrasi deneyiminin bir asırlık ömre dayandığını belirterek 23 Nisan'ın kapsamlı eleştiri ve özeleştiri yapmak için bir fırsat olarak değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Parlamenter hayatın en demokratik; dönemi itibariyle çağdaş ve çoğulcu toplumsal sözleşmesi olan 1921 Anayasası'nı Birinci Dönem Büyük Millet Meclisi'nin yaptığını belirten Kışanak, Atatürk'ün 24 Nisan 1920'de Büyük Millet Meclisi Başkanı seçildiği toplantıdaki konuşmasında 'milli sınır'ı tarif ederken "bu sınır içinde İslam öğesine sahip yalnız bir milletin olduğu düşünülmesin. Bu sınır içinde Türk vardır, Çerkez vardır ve diğer İslam öğeleri vardır. . Fazla olarak da bu vatan hududu içinde yaşayan İslam unsurlarının her birinin kendine özgü olan yönlerine, geleneklerine, ırkına özel olan ayrıcalıkları bütün samimiyetiyle ve karşılıklı olarak kabul etmiş ve onaylamıştır" dediğini hatırlattı.

'Uçurum her bir darbe anayasası ile derinleşti'

1921 Anayasası'nın tanımladığı ulus ile sonraki Anayasaların getirdiği ulus anlayışı arasında derin uçurumlar olduğunu dile getiren Kışanak şöyle konuştu: "Bu uçurum, her bir darbe anayasası ile birlikte daha da derinleşmiştir. Birinci Meclisten devraldığımız demokratik parlamenter düzenin, 90. yılında, iç burkan bir sefalet örneği teşkil ettiğini görmemek mümkün değildir. Öyle ki; 1924 Anayasası ile kuruluşundaki demokratik ruhun tam zıttı olan otoriter ve merkeziyetçi bir sisteme dönüştürülen Cumhuriyetimiz, 1961 ve 1982 anayasalarıyla otoriter ve vesayetçi yönleri profesyonelce tahkim edilmiş bir sistem halini almıştır. Ancak gelinen aşamada, 12 Eylül Darbesinin ürünü olan 1982 Anayasası'nın, ülke genelinde hiçbir zaman olmadığı kadar meşruiyetini kaybettiği ve mutlaka bir an önce sivil ve demokratik bir anayasa yapılmasının zorunlu olduğu ortaya çıkmıştır. Gerçek anlamda bir toplumsal sözleşme niteliğinde yeni bir anayasa yapmanın koşullar alabildiğine olgunlaşmış olmasına rağmen, Meclisimizin bu konudaki duruşunu derinlikli olarak ele almak ve sorgulamak durumundayız."

'12 Eylül darbe anayasasının ömrü uzatılmak isteniyor'

Kışanak, Türkiye toplumunun uzun yıllardır mücadele ederek, bedel ödeyerek olgunlaştırdığı yeni anayasa talebinin Genel Kurul'da görüşmeleri devam eden son anayasa değişikliği paketiyle birlikte ötelendiği, etkisiz hale getirildiğini kaydetti. Kışanak, "Böylece, 12 Eylül darbe anayasasının ömrü uzatılmak istenmektedir. Özü itibariyle milli iradenin en yetkili merci olan Türkiye Büyük Millet Meclisi, şu anda toplumsal sorunlara çare bulamamanın derin sancılarını-krizlerini yaşamaktadır. Başta meclis olmak üzere, bir bütün olanak siyaset kurumu görevini yerine getirmemektedir. Bu noktada, halkın uzun yıllardan bu yana beklediği demokratik düzenlemeler gündeme alınmazken, bu konuda yapılan önerilere de kulak tıkamak suretiyle, kendi kendini inkâr etmektedir" dedi.

'90 yıllık Cumhuriyet demokratik değerlerle buluşturulmalı'

Bir yanda uzlaşının, diyalogun ve sevginin eksik olduğu, dayatma ve karalama kampanyalarının hakim olduğu bir Meclis yapısı varken, diğer tarafta, yoksulluğun, açlığın, baskı-sindirme, çatışma ve insan hakları ihlallerinin katlanılamaz boyutlara ulaştığı bir ulusal kriz hali yaşandığını savunan Kışanak, "Hiçbir ülke, hiçbir halk, hiçbir demokratik ulus; sürekli olarak ironiler ve çelişkiler yumağı içerisinde, varlığını geliştirerek sürdüremez. Gerçekliği ile yüzleşmeden; geçmişiyle hesaplaşmadan toplumsal barışını tesis edemez. Buna rağmen, hala 'sümen altı etme, yok sayma, görmezden gelme' ya da tam tersi 'varmış gibi yapma' siyaseti sürerse; toplumsal yapıya sirayet eden hastalıklar tedavi edilemez hale gelir" dedi. Anadili, etnik kimliği, inancı farklı olan halkları yokmuş gibi bir dayatma içinde olmanın yarar sağlamayacağını, cumhuriyetin demokrasiyle ve barışla buluşmasını engellemeye devam edeceğini kaydeden Kışanak "Ortak vatan ve bayrak ne kadar ortak değerse, anadiller, farklı kültürler ve farklı inançlarda de o kadar ortak değerdir. Anadilinden ya da inancından dolayı öteki ve ikinci sınıf muamelesi gören insanların yaşadığı bir ülkenin meclisi, meseleye buradan baktığı ölçüde; birlikte yaşam mümkün ve daha güzel olacaktır. 90 yıllık cumhuriyeti demokratik değerlerle buluşturmanın, tüm farklılıklarımızla demokratik bir cumhuriyette mutlu ve müreffeh yaşamanın zamanı gelmiştir, bunun koşulları her zamankinde çok daha fazla oluşmuştur" diye konuştu.
 

Cezaevindeki çocuklardan özür diledi

Kışanak konuşmasında, kamuoyunda taş atan çocuklar olarak bilinen cezaevindeki çocuklardan da özür diledi. Kışanak "Renkli elbiselerle, cıvıl cıvıl halleriyle neşe içerisinde bayram kutlayan çocuklar da bizimdir, cezaevi hücrelerinin soğuk demirlerinden bizlere seslenen TMK mağduru çocuklar da bizimdir. Elinde boya fırçasıyla, çekiçle, kağıt mendille, küçücük bedeni sömürünün ağırlığı altında ezilen çocuklar da bizimdir. Her birinin bayramı buruk karşıladıklarının elbette ki farkındayız. Diğer yaşıtları gibi, çocukluklarını doyasıya yaşayacakları bir ortam yaratamadığımız için onlardan binlerce defa özür diliyor, minicik ellerinden öpüyorum" diye konuştu.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler