Ateş böcekleri ve PKK

Evimin en güzel yerinde duran kalem seti (küçük bir kutudaki dolma kalem ve tükenmez kalem) hain Aktütün saldırısı olmasa aklıma gelmeyecekti. Televizyondaki habere göre, saldırının hemen sonrasında Şemdinli'de görev yapan 500 kişilik özel tim bölgeye gitmek istemiş, ancak silahlı kuvvetler yetkilileri bu isteme karşı çıkmışlardı. Bu kalemleri tam 21 yıldan bu yana saklarım...

Yayınlanma: 07.10.2008 - 09:26
Abone Ol google-news

Lice’de görev yapan “özel tim” polisleri aralarında para toplayarak küçük bir kırtasiyeciden almışlardı kalemleri. Diyarbakır gazeteciler cemiyetinin bahçesinde sıcak bir Ağustos günü kalemleri hediye olarak verirken “bizim için dua et” diyerek tanışmayı noktalamışlardı.

Yıl 1987. Yaklaşık dört yıl önce temeli atılan herkesin duyduğu ancak, o güne kadar bir türlü göremediği efsane polisler “özel tim” için Diyarbakır’dayım. Aslında görevim o dönemde çalıştığım gazetenin Doğu ve Güney Doğudaki muhabirlerini bularak organize etmek, bölgede birkaç önemli merkeze büro açmaktı. Dört aya yakın Siirt, Hakkari, Mardin ve Diyarbakır çevresinde ayak basmadığım kasaba ve mezra kalmamıştı. Haziran ayında başlayan görevim, Temmuz ayı ortalarında Özel Tim’in bölgeye geldiği haberleri üzerine bu konuda yoğunlaştı. Türkiye’de o dönem özel Tim’in adı var, kendi yoktu. Ağustos ayında bu “hayalet polisleri” kamuoyuna tanıtmak amacıyla bölge valiliğine başvurdum. Aynı günlerde ismi “Olağan Üstü Hal Valiliği (OHAL)” olarak değiştirilip, yetkileri genişletilen Hayri Kozakçıoğlu’nun özel izniyle Lice’den bir saat uzaklıkta “Özel Tim’e” ulaşmayı başardım. Köye girdiğimde ilk dikkatimi çeken insanların kazma-kürek çalışma içinde olduklarıydı. Şalvarlı, Poşu’lu yaklaşık yirmi kişi köy meydanına tuvalet yapmak için işe koyulmuştu. Selam verip kendimi tanıttıktan sonra bu insanlara “Özel Tim’e” nasıl ulaşabileceğimi sordum. Tabi ilk Şok’u o dakikada yaşadım. Çünkü benim bölge halkı olarak çalışırken gördüğüm bu insanların yarısı polis, diğer bir yarısı ise köyün sakinleriydi. Kıyafetleri ve konuşmaları dikkate alındığında bölge halkından çok fazla ayırt edilemeyen özel timcilerin ilk işi o güne kadar ihtiyaçlarını gidermek için tarlalara giden köylüleri tuvaletle tanıştırmak olmuştu. Bu iş onların Güney Doğu’daki ilk icraatlarıydı. Sonraki dönemde (belli bir süre) bölge halkını medeniyetle tanıştırmak için ellerinden geleni yaptıklarını biliyoruz. Hepsi idealist, hepsi milliyetçi ve Atatürkçü olan bu polisler, gönüllü olarak bölgeye gelmişlerdi. Ayaklarındaki ucuz spor ayakkabılar dahil, bazı yiyeceklerini bile kendi ceplerinden (çok kısıtlı maaşla) karşılıyorlardı. Çok fazla konuşmayan, kararlı kişilerden oluşuyorlardı. İlk gece cami içinde bana da hazırlanan yer yatağına yatmadan önce açılan haritalar üzerindeki çalışmalarına tanık oldum. Hemen hepsi PKK’lı teröristler gibi düşünüyor, atacakları pusunun yeri konusunda  sürekli tartışıyorlardı. “Ben terörist olsam” diyerek başlayan görüş-alışverişi, gece geç saatlere kadar devam ediyordu. Bölgeye ilk kez adım attıkları için coğrafi yapıyı tanımakla geçen kısa sürecin kendileri için yeterli olduğu kanısı hakimdi. Orada kaldığım ikinci günün sonunda ilk gece pususuna giderken yapılan hazırlıklar bu insanların ne kadar profesyonel olduklarının kanıtıydı. Öğleden hemen sonra başlayan hazırlıklar sırasında yanlarına aldıkları bisküvi paketlerinin kutu kartonları bile çıkartılıyordu. Silahların parlayan bölgelerinin karatılması ile devam eden süreç, sigara paketlerinin karargaha bırakılması ile noktalanıyordu. Kılık kıyafetleri tam bir PKK militanı gibiydi. Pusu yolunda aralarında sürekli olarak TSK’nın bölgedeki gece faaliyetlerini tartışıyorlardı. Onlara göre günler, geceler boyunca attıkları bazı pusular, Silahlı kuvvetlerin tecrübesiz birlikleri yüzünden başarısız olmuş,  PKK’lı teröristler bölgeye adım dahi atmamışlardı. Benim de katıldığım o geceki pusuda bu insanların TSK konusundaki endişelerinde ne kadar haklı olduklarını gördüm. PKK’nın küçük bir vadi içinde toplanacağı istihbaratını hem özel tim, hem de silahlı kuvvetler almıştı. Havanın kararmasına yakın vadi eteklerine ulaşmamızdan kısa bir süre sonra karşı yamaçlardaki “ateş böceklerini” gösterdiler. İşte dediler; “Askerlerimiz kaşı tarafta.” Tam nasıl anladıklarını öğrenmeye çalışırken açıklık getirdiler. O gördükleriniz “Ateş böceği değil, sigara için Askerlerimiz.” Tabi o gece PKK bölgeye adım dahi atmadı. Sabah dönüş yolunda TSK’nın geceleri kesinlikle kışlaları dışına çıkmaması konusunda OHAL valisi nezdinde bir kere daha girişimde bulunmayı kararlaştırdılar. Aslında o geceki pusudan önce Diyarbakır’daki merkezi “TSK’nın bölgeye gelmemesi” konusunda bir kere daha uyarmışlardı. Buna rağmen işgüzar bir komutanın bölgeye üç-beş aylık askerleri getirmesi sonucu pusu başarısız olmuş, onlarca PKK’lı terörist bir kere daha ellerinden uçup gitmişti.

Sonraki yıllarda “Özel Tim’in” altından çok sular aktı! “Nerde çokluk” misali, sayıları arttıkça işin çivisini çıktı. Bir bölümü her türlü kanunsuzluğun içinde yer aldı. Tabi onlar bu kanunsuzlukları yaparken, bazı büyüklerin nasıl göz yumduklarını unutmamalıyız. Sonrasını anlatmaya bile gerek yok(!)

Aslında bu profesyonellerin kesinlikle şehirlere adım atmamaları gerekiyordu. Onlar öğrendikleri ve bildikleri işi yaparak dağda kalıp, aldıkları eğitim gereği PKK ile mücadelelerini sürdürmeliydiler. Şehirlere bir indiler, pir indiler(!)

Şimdi bir kere daha şehitlerimiz için gözyaşı döküyoruz. Yapılacak şey basit. Ya özel tim tekrar ama bu defa şehirlere adım atmayacak şekilde dağlara döndürülmeli, ya da TSK, sadece ama sadece PKK’ya yönelik profesyonel birlikler kurarak bu birlikleri sürekli olarak dağlarda konuşlandırmalıdır. Tabi bu yapılırken, her iki özel gurubun bağlı olacağı tek bir merkezin oluşturulması şarttır. Süper yetkilerle donatılmış bu merkez kesinlikle emir-komuta zincirine bağlı olmayıp, anlık kararlar alabilmelidir. Aksi halde PKK konusu daha yıllarca Türkiye’nin gündeminde yer tutarken, bizler şehitlerimiz için gözyaşı dökmeye devam edeceğiz.

E. posta : [email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler