Bir Güneydoğu gerçeği

Hikmet Çetinkaya’nın “Bir Güneydoğu Gerçeği: Necla” (Cumhuriyet Kitapları) adlı deneme kitabı sözümüzün konusu… Çetinkaya, ikinci baskısını yapan kitabında, Van’da, Siverek’te, Diyarbakır’da öldürülen genç kızların öykülerini anlatıyor en önce. Korucu akrabasının tecavüz edip hamile bıraktığı, töre infazına kurban giden 14 yaşındaki Necla’nın solan yaşamını kitabının ismi yapıyor bu nedenle.

Yayınlanma: 11.10.2008 - 10:51
Abone Ol google-news

Licede 15 yaşındayken amcaoğluyla evlendirilen ve yeni yapılmış tek katlı deprem evinin pencere kirişine yatak çarşafını bağlayıp intihar eden Elif Berivanın dramına yakın plan yapıyor ardından. Sonra yine töre kurbanı G.S. 15, N.K. 16, A.Ş. 18 yaşındaydılar diyor.

Satırlar arasında üşüyen çiçeklere dokunuyor Harranda. Oralarda hiç kimse saatin kaç olduğunu bilmiyordu... Sanki zamanın ayarı bozulmuştu... diyor. Gözlerinizin önüne berdel kurbanları Zeliha, Casım, Vetha ve Halili getiriyor.

Neclada Harran Ovasında konuştuğu gençler sorunlarını tek bir ağızdan, net dille ifade ediyor:Yoksulluk, yolsuzluk, töre cinayetleri, baskı ve zulüm.

Tokat gibi bir araştırmayı değerlendiriyor derken Türkiyede kızlar eğitimsiz... Meksika, Tunus, Fas, Suriye gibi ülkeler bile Türkiyeye fark atıyor... 6 milyon kız ev kızı ve ev kadını olmayı bekliyor... Kızlarımızın lise sonrası eğitimlerini sürdürememesinin nedeni yüzde 26sının sınavı kazanamaması, yüzde 14ünün evlenmesi, yüzde 10unun çalışması... Sıkmabaş gerekçesi ise yüzde 1...

Erke gelince erk rahat, erk pek memnun.. Sanki Türkiye demokratikleşiyor, Türkiye özgürleşiyor, kızlar okula gönderiliyor, Güneydoğuda, Doğuda 13-14 yaşındaki kızlar evlendirilmiyor, töre cinayetleri artık işlenmiyor, imam nikâhı yapılmıyor(!)... Töre.. Yokmuş.. Töre cinayeti değil namus cinayetiymiş.. miş.. miş.. Hadi canım sen de! İş kala kala sıkmabaşa kaldı ya!

 

Ölüyoruz!.. Öldürüyorlar!..

Halk her anlamda ölüyor, öldürülüyor.. Töre kökünü saldıkça salıyor.. Hal öyledir ki bir kere öldün mü gerisi kolay! Sonra ne mi olur? Yoksundur, zaten hiç yaşamamışsındır.. Hakkın yoktur, hukuk senin nene gerek! Ölüsün ya Seni öldürenler mi? Affedilirler af!.. Zembereğinden boşalmış gidişata dur demenin zamanı gelmedi mi diye soruyor yazılarında Çetinkaya.. Gerçekleri bir bir yazıyor

Ağa, şeyh, şıh ve elbet erk baskısı sürüp gidiyor ve belli ki daha çoook sürüp gidecek.. Güneydoğudan kopan çığlıkları duymazdan gelenlere inat, coğrafyaya kulağını dayıyor Çetinkaya

Neclayı okurken bütün bunlar gözünüzün önünden sıra sıra geçecek.. Neclagöz ardı edilen, çokça zihnin gerisine ötelenen ve belli ki artık kanıksanaduran gerçeklerin ifadesi..

Batmanda intihar eden genç kızlar, töre vahşeti, ülkeyi kuşatan dinci yapılanma, tarikat evlerini yazıyor Çetinkaya. Sonsuzluğun acısıyla uyanan kadınları yazıyor, alaca bir şafakta tarlalarda çalışan, Karadenizde fındık toplayan çocukları da Soygunun, talanın, erzak torbalarıyla nasıl örtüldüğünü de... Fıratın, Diclenin kıyısındaki çocukları da yazıyor!

 

Evet yazıyor! Yazıyoorr! Gerçekleri yazıyoorr!

Gerek kalabalığın orta yerinde, gerek bir köy kahvesinde halk ne diyor diye dikkat kesilmiş yazılar bunlar.. Ve gerekse bir başına adı konulmamış bir kıyı kasabasında, denizin yanı başında Hikmet Çetinkaya.. Elinde bir şiir kitabı olmalı.. Pablo Nerudanın Sandalcı Türküsü Sona Eriyorunu okuyor olması kuvvetle muhtemel.. Yaşamı da ıskalamıyor ama o sessizlikte sessizce hayata karışmak değil onunkisi Ülkesinin gerçeklerinden asla soyutlamıyor kendisini kuş seslerini dinlerken de.. Unutmuyor, umursuyor Sağırlaşmayın diyor

Tuzlada ölen işçiler, faili meçhul cinayetler, askeri darbeler, çeteleri de satır satır işliyor kitabında. Neclada, Uğur Kaymazın kanlı gömleğinin hesabını da soruyor Çetinkaya. 1 Mayısta Taksimi emekçilere yasaklayan düşüncenin, nasıl olur da kendilerini liberal sol diye gizleyen Sorosun çocukları tarafından korunup kollandığını da

 

Yaşamak ve Necla

Evet Necla kitabında umut ve umutsuzluk; hüzün ve sevinç iç içeMutluluk bizi nasıl bulur; sevdanın iz sürdüğü yerler nerelerdir?sorusunu sorduğu sırada, Nurullah Ataçın şu önermesiyle su serpiyor yüreğine, yüreklere Hikmet Çetinkaya: Yaşamı yitirmedikçe umuda, her türlü umutlara hakkımız var demektir. Yaşamaktan başka hiçbir şey yoktur bu evrende...

İşte o nedenledir ki Necla adlı kitabı salt bir isimden ibaret değildir, yaşamın her kesitinden bir parça taşımaktadır.. Necla, töre kurbanıdır, Necla bozuk düzene isyandır, Necla eli kolu bağlanan kitlelerdir Necla, sormaktır, sorgulamaktır

Necla bekler Necla umut eder Acele edin Yoksa daha çok Neclalar ölür/öldürülür Bu sonu değiştirmek elimizdedir Hikmet Çetinkayanın Necla kitabı bu yolda emin bir adım

 

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler