TBB Genel Kurulu'nda Polat Alemdar örneği

Türkiye Barolar Birliği'nin (TBB) 11. Olağanüstü Genel Kurulu'nda baro başkanlığı için 3 aday yarışacak.

Yayınlanma: 12.06.2010 - 09:11
Abone Ol google-news

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Özdemir Özok'un yaşamını yitirmesinin ardından yeni birlik başkanını seçmek amacıyla gerçekleştirilen genel kurul, Türkiye Barolar Birliği'nde toplandı.
Genel Kurulda, Türkiye Barolar Birliği'nin başkanlığı için Muammer Aydın, Vedat Ahsen Coşar ve Güneş Gürsever aday oldu.

Türkiye Barolar Birliği (TBB) Başkan Yardımcısı Berra Besler, TBB başkanlık binasındaki genel kurulun açılışında yaptığı konuşmada, birliğin son genel başkanı Özdemir Özok'un hayatı boyunca hukukun üstünlüğünden, insan haklarından, eksiksiz demokrasiden, hukuk devletinden, yargı bağımsızlığı ve savunmanın özgürlüğünden, avukatlık mesleğini geliştirme ve yüceltme azminden, meslek onurundan yana dik duruşundan hiç ödün vermediğini söyledi.
TBB'nin genel kurullarında kürsülerden hukuk adına, yargı adına mesleğin ve ülkenin sorunları adına değerlendirmelerde bulunulup kaygıların dile getirildiğini ifade eden Besler, ancak bu görüş ve düşüncelerin, konuların sorumluları ve yetkilileri tarafından hala algılanamadığını belirtti.

''Ülkemizin zor bir dönemden geçtiği son bir yılda yargı erki, Cumhuriyet tarihimizde bu zamana kadar görülmemiş bir siyasi baskı altına alınmıştır'' görüşünü ifade eden Besler, şöyle konuştu: ''Siyasi iktidarın, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun görev ve sorumluluk alanına müdahale ederek, bir ağır ceza mahkemesi başkanı ile bir Yargıtay Cumhuriyet savcısını Adalet Bakanlığı kanalıyla meslekten ihraç etme girişimi, bir Cumhuriyet başsavcımızın gözaltına alınması ve tutuklanması, toplumu korkuya sevk eden ve huzuru bozacak nitelikteki gizli telefon dinlemelerinin yüksek yargı makamlarına, Cumhuriyet başsavcılarına, yargıçlara, mesleki örgütlenmelerin yöneticilerine ve hak arama özgürlüğünün sesi avukatlara kadar ulaşması, aynı zamanda uzayan gözaltılar, masumiyet karinesini göz ardı eden uygulamalar, hakim ve savcı atamalarındaki tıkanmalar, özel hayatın gizliliği ilkesine yönelik duyarsızlıklar, 'lekelenmeme hakkı'nın ihlalleri, haberleşme özgürlüğüne vurulan darbeler... Bunlar son bir yılda yaşadığımız hukuka aykırılıkların yalnızca bir kısmıdır.''

Birliğin, siyasi iktidarın ''yargı bağımsızlığını ortadan kaldırmayı hedefleyen ve hukuk devletinin temellerini sarsan ağır anayasa ihlalleri niteliğindeki'' uygulamaları karşısında uyarıcı görevini ısrarla yaptığını dile getiren Besler, yaşanan bütün olumsuz gelişmelere ve karmaşa ortamına, son dönemde bir de ''yargı reformu'' adı altında gündeme getirilen Anayasa değişikliklerinin eklendiğini söyledi. Türkiye'de yargı alanında ciddi bir reform ihtiyacına, avukatlar kadar yakından duyabilecek bir meslek grubu bulunmadığını dile getiren Besler, ancak yargı reformu adı altında yapılmak istenen Anayasa değişikliklerinin, ''yürütmenin yargıya ve savunmaya müdahalesini Adalet Bakanlığı kanalıyla daha da etkin hale getireceği'' eleştirisinde bulundu.

Besler, bu durumda yargı bağımsızlığının güçlendirilmesi ve yargı tarafsızlığının geliştirilmesinin asla sağlanamayacağını belirtti. Siyasi iktidarın, ''erkler arasındaki dengeleri bozan ve toplumda yargıya güven duygusunu sarsan'' müdahalelerine karşı yargıdan yükselen sesleri ''siyasi olarak'' nitelediğini ifade eden Besler, her seferinde de ''toplumun hukuka olan güvenini zedeleyen ağır ve yaralayıcı bir üslubun'' kullanıldığını öne sürdü.

Besler, ''Savunmanın özgür ve bağımsız olmadığı ortamda yargı bağımsızlığından söz edilemez. Özgürce yapılabilen savunma, yargı bağımsızlığının, yargı bağımsızlığı ise hukuk devletinin temelini teşkil eder'' diye konuştu. Berra Besler, Türkiye'de yargı alanında yaşananları, tüm hukukçuların ve yargı mensuplarının günlük siyasi kavram ve hedefler kapsamında kamplaşmalarını değil, hukukun üstün değerleri etrafında birleşmelerini gerektiğini vurguladı.

Genel kurulda, başkanlığa adaylıklarını açıklayan Muammer Aydın, Ahsen Coşar ve Güneş Gürseler sıraylar konuşmalarını gerçekleştirdiler. Genel Kurul'un yarınki toplantısında ise çoğunluğun oyunu alan aday TBB'nin yeni başkanı olacak.
 

Aydın'ın konuşması

İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, TBB başkanlık adaylığını açıklamasının ardından, Genel Kurul'da yaptığı konuşmada, Türkiye'nin önemli bir dönemeçten geçtiğini vurguladı. Aydın, "Bu dönemeçte bize en lazım olan bağımsız yargı, demokrasi ve hukukun üstünlüğüdür. Bunlar vazgeçilmezimizdir" dedi. Savunma olmadan yargılanmadan bahsedilemeyeceğinin altını çizen Aydın, Türkiye' de 70 bin avukatın "bu adil yargılama" içinde yer aldığını söyledi. Hukuk alanında çok sayıda sorunun olduğuna işaret eden Aydın, sorunların başında hukuk eğitimi ve hukuk fakültelerinde yaşanan sıkıntıların geldiğini kaydetti. Hukuk öğrencilerinin sayısının her geçen gün arttığını dile getiren Aydın, sayı arttıkça kalitenin de artacağının söylemenin mümkün olmadığını ifade etti. "Sayının arttırılması ile iyi bir hukuk devletinin at başı gitmeyeceğini" savunan Aydın, hukuk eğitiminin iyileştirilmesi konusunda da bilgi verdi.

Avukatlık mesleğinin kan kaybettiğini savunan Aydın şöyle konuştu: "Meslek, nitelikli hale kovuşturulmalıdır. Avukatların iş alanları gittikçe daraltılmaktadır. Genç avukatlar gelecek kaygısı taşıyor. Bu sadece ekonomik bir kaygı değildir. Ama bir gerçek var ki; genç avukatlar da geleceğini planlarken her türlü donanıma sahip olması gerekiyor. Buradan ilgili herkese sesleniyorum. Genç avukatların sesine kulak vermeliyiz."
 

'Bağımsız yargı, bağımsız Türkiye'

Adliyelerde barolara yer verilmemesini eleştiren, adliye binalarının Adalet Bakanlığının malı olmadığını dile getiren Aydın "Bağımsız yargı istiyoruz. Bağımsız Türkiye istiyoruz" dedi ve şöyle devam etti: "Adalet Bakanlığı TBB üzerinde görev ifşa etmemelidir. Savunma görevini yapanlarla ilgili görevler TBB denetiminde olmalıdır. Ama Türkiye'deki siyasi iktidarın yaptıkları baroların susturulmaya çalışıldığının göstergesidir. Kafamızda demokrasinin kılıcını istemiyoruz. Bizim mesleği nasıl yaptığımızı, avukatın nasıl ücret aldığını ne Adalet Bakanlığı ne de Maliye Bakanlığı biliyor. Avukatlarla ilgili mevcut uygulamalar Deli Dumrul'u hatırlatıyor. Avukatlık için özel düzenlemelere gerek vardır. Avukatlık mesleği vergi kaçırmayla eş tutuluyor."

'70 bin avukatın yapamayacağı hiç bir şey yok'

Türkiye'de 70 bin avukat olduğunu söyleyen Aydın, "70 bin avukatın Türkiye'de yapamayacağı hiçbir şey yoktur" dedi. TBB'nin Adalet Bakanlığı ile sıkı bağlantısı olması gerektiği üzerinde duran Aydın, "Meclis'te, TBMM izleme komisyonu kurarak yasa tasarılarının nasıl olması gerektiği konusunda çalışmalar yapmalıdır. Bunu yaparsak ah vah demeden gündemin takipçisi oluruz. Gündemi biz yaratırız. Türkiye'de ihtiyaç olan ortak akıldır. Biz bunu yaratacağız. Gelecekte TBB bu ortak akıl ile avukatlığı ileri taşıyacaktır" dedi. Yargı reformu konusunda uzun yıllardan sorunlar yaşandığı dile getiren Aydın, şöyle devam etti: "Yargı reformu konusunda sıkıntılar var. Bizim yargı reformundan anladığımız, daha adliyeye girerken yaşanan kimlik soruşturması, duruşmaların peş peşe olması, çalışacak kalem bulamamamız, hakimin ben yaptım oldu hukukunu uygulamasıdır. Ayrıca, Anayasa Mahkemesi, avukatlık harcı ile ilgili iptal kararı vermesine rağmen bu uygulanmadı. Yargı reformu deyince biz bunları anlıyoruz. İktidar ise HSYK ve Anayasa Mahkemesi olarak algılıyor. Yargı reformu bunlardan ibaret değildir. Bunu sayın Bakanımıza iletince 'öyle mi oldu?' dedi. Ama hala bir çözüm yok. Avukatlık bu nedenle kan kaybediyor."

Türkiye'nin ikiye bölünmek istendiğini de ileri süren Aydın, "Bu ülke ikiye ayrılmak isteniyor. Ama ayrılmaz. Bizim birbirimize ihtiyacımız var. Bunu biz sağlayacağız. Gerçek bir yargı reformu için mücadele edeceğiz. Hukuksuz dinlenen, suçsuz yere tutuklanan insanlarımız, savcılarımız, başsavcılarımız, avukatlarımız var. Bunlar bir an önce son bulmalıdır" dedi.
 

Coşar'ın konuşması

Genel Kurul'daki konuşmasına Özdemir Özok'u anarak başlayan Ankara Barosu Başkanı Ahsen Coşar, "Değerli başkanımız, üstadımız rahmetli Özdemir Özok'un aziz anısı önünde saygıyla eğiliyorum" dedi. Coşar, siyasal kimliğine yönelik çeşitli eleştiriler getirildiğini ifade ederek, bu konuda çeşitli spekülasyonlar yapıldığını kaydetti. Coşar, "Kimilerine göre liberalim, kimilerine göre neoliberalim, kimilerine göre ikinci Cumhuriyetçiyim, kimilerine göre de özgürlük budalasıyım. Ama ben bunların hiçbiri değilim. Ben önce adamım. Demokratım. Sosyal demokratım" diye konuştu. Coşar, her zaman insan haklarını, hukuk devletini, birey-hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması için kuvvetler ayrılığını savunduğunu dile getirdi.
 

'Polat Alemdar rolü biçiliyor'

Demokrasiyle, özgürlüklerle, hukukla, hukuk devletiyle, insan haklarıyla ilgili standartların Türkiye'de yerleşmesinin kimilerinin işine gelmediğini ileri süren Coşar, şöyle dedi: "Bu konumda olanların kendilerine ve bizlere biçtikleri rol, Kurtlar Vadisi'ndeki Polat Alemdar rolüdür. Bu rolü biçenler, kendilerini içinde güvende hissettikleri, ama artık Türkiye'nin gereksinimlerini karşılamayan statükonun devamını onun için istiyorlar. Bunun yerine geçecek, çağdaş uygarlığı yansıtacak bir Türkiye'nin inşasını istemiyorlar. İşin komik yanı ise bunu 'ben manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum' diyen, bana göre aşılmış değil, ulaşılması gereken bir değer olan Büyük Atatürk ve muasır medeniyet adına yapıyor olmalarıdır."

Devlet gücünün ve siyasal iktidarın sınırlandırılmasının en etkili aracın anayasal devlet olduğunu savunan Coşar, "Son zamanlarda ayyuka çıkan dinleme olayları ile Ergenekon soruşturmasında, işçi, öğrenci ve kadın eylemlerine karşı uygulanılan orantısız güç kullanımında görüldüğü üzere, devletin hukuk devleti niteliğini zedelenmiş, örtülü bir polis devleti süreci başlamıştır" dedi. Coşar avukatların asli görevinin, "her türlü hukuksuzluğa, hak ihlaline, adil yargılama hakkına aykırı uygulamalara, tedbir olmaktan çıkarılıp cezaya dönüştürülen haksız tutuklamalara, 'büyük abi sizi gözlüyor' noktasına gelen, özel yaşamın gizliliğine müdahale aşamasını çoktan aşan usulsüz dinlemelere, teknik takiplere, demokrasiye musallat olan darbeci örgütlenmelere karşı çıkmak" olduğunu ileri sürdü.
 

Gürseler'in konuşması

Güneş Gürseler ise yaptığı konuşmada, TBB'nin öncelikli görevinin avukatlara sahip çıkılması olduğu ifade etti. Güçlü savunmanın bağımsız yargının temelini oluşturduğunu ifade eden Gürseler, "Siyaset yapmak için TBB başkanlığına aday değilim. Tek hedefim mesleğe daha fazla katkı sağlamak" dedi. Geçmiş dönemlerde milletvekilliği yaptığını hatırlatan Gürseler, TBB başkanlığını hiçbir şekilde milletvekilliğine değişmeyeceğini savundu. TBB geçen yıl yapılan Genel Kurulu'nda bir ayrışma yaşandığını dile getiren Gürseler, "Farklı siyasal tercihlerimiz olacaktır. Farklı etnik ve dinsel kimliklerimiz olabilir. Bizi buluşturan bunlar değil, mesleğimizdir. Etnik kökene göre avukatlık olur mu?" diye sordu.

Yeni liderlik anlayışına ihtiyaç bulunduğunu kaydeden Gürseler, "TBB yüksek yargı kurumudur. Yargı siyasetini belirler. TBB'yi yönetmek demek bu binadaki personeli yönetmek değil, yargının evrensel hukuka göre işlemesi için hiç durmadan çalışmaktır. Ayrıca, toplumda mesleğe duyulan saygı bizim duyduğumuz saygıdan fazla olamaz. Ben kendime saygı duymasan toplumda nasıl saygı duyar. Son 9 yılda 257 saldırı var. 16 meslektaşımız yaşamını yitiren bu dünyanın hiçbir yerde olmayan bir tablo. Bu saldırıyı kimler yapıyor. Bunlar ya kendi müvekkilleri tarafından ya da olayın karşı tarafınca yapılıyor. Bunların önüne geçilmelidir. Ayrıca şunu belirtmeliyim; eylemli avukatlık yapmayacağım. Beni Yargıtay'da ya da Danıştay'da iş takip edereken göremeyeceksiniz. Her zaman yargı reformunun takipçisi olacağız" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler