Erdoğan'dan Avrupa Birliği'ne çok sert sözler

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Avrupa Birliğine "Eğer Hristiyan kulübü değilseniz Türkiye'yi Avrupa Birliğine almak zorundasınız" dedi.

Yayınlanma: 12.06.2010 - 11:16
Abone Ol google-news

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Trabzon'da Karadeniz Teknik Üniversitesi'nde kendisine verilen fahri doktora takdim törenine katıldı. Törende yaptığı konuşmasında Başbakan Erdoğan Avrupa Birliğine yönelik çok sert açıklamalarda bulundu.

Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları şöyle,

-Türkiye’nin bu seçkin üniversitesinden adeta kendimle yaşıt üniversitesinden aldığım bu ünvanı gururla taşıyacağımı özellikle bilmenizi istiyorum.

-Bugün ayrıca KTÜ’nün bazı yeni birimlerinin de resmi açılışlarını yapıyoruz. Petrol araştırma laboratuarı, temel tıp bilimleri binasını KTÜ’ye, Trabzon’umuza armağan ediyoruz.

-Bizim öğrencilik dönemimizde Türkiye’de çocuklar zor şartlarda eğitim görürdü. Karadeniz’de bu çok daha büyüktü. Sabah ezanıyla yola çıkarlar, patikalardan, o ayaklarındaki yırtık pabuçlarla kilometrelerce yürüyerek, sırılsıklam okullara ulaştılar. Çocuklar bu sıkıntıyı çekerek üniversiteye girdiler, sonra da oralarda tutunma mücadelesini verdiler.

-Hükümetimiz döneminde eğitim yatırımlarını milli bütçemizin birinci sırasına yerleştirdik. Her ile üniversite kazandırmamız bu manada çok önemlidir.

-Bu yeni üniversitelerin bugün sorunları olabilir, bunu biliyorum. Ama bu sorunların çok hızlı şekilde aşıldığını, üniversitelerin hızlı şekilde o illerimizin umudu haline geldiğini görüyorum. Ağırlığı sadece yeni üniversitelere vermiyoruz.

-7,5 yılda KTÜ bünyesinde 7 fakülte, 6 MYO, 5 yüksekokul ve devlet konservatuarı devreye girdi. Teknokent bitme noktasına geldi.

-29 Ekim 1923’te cumhuriyetimiz kurulduğunda ciddi sorunlarla karşı karşıyaydık. Enerjisini gençlerini kaybetmiş bir ülke bu tarihle, daha büyük bir mücadelenin içine girdi. 87 yılda gerçekten büyük işlere T.C. imzasını attı. Bugün dünyanın daha saygın bir ülkesi, daha güçlü bir ülkesi konumuna geldi.

-Ancak potansiyelleri göz önünde bulundurulduğunda, özellikle 1923 ve sonrasındaki heyecanlarına atılımlarına bakıldığında, Türkiye’nin bugün olması gereken yer bugünden çok daha yüksekte olması gerekirdi.

-Dış politikada da yaşadık. Türk dış politikası, idare-i maslahatla günü kurtardı. Kendi komşularına bile açılamadı. Eğer idarede başarısızlık varsa fatura dünyaya kesiliyordu. İşte bu paranoya safhasına ulaşmış kaygılar, dış politikanın sonunda aşılmaz setler oluşturuyordu.

-Araplarla karşılıklı yatırımlar ne zaman devreye girse, gizli bir el devreye giriyor. Bu işbirliği engelleniyor. Ne zaman Araplar bir yatırım yapacak olsa, ‘Araplar bizi arkamızdan vurdu biz niçin işbirliği yapıyoruz’ başlıkları atılıyor.

-Ne zaman bir Arap iş adamı ülkemize gelse, manşetler: ‘Yeşil sermaye, İslamcı sermeye, Arap sermayesi’ gibi ırkçı ayrımcı dil sahneye konuyor.

-Türkiye’nin dış politikasında bir eksek kayması söz konusu değil. Bir eksen kaymasından bahsedenler art niyetli değillerse, Türkiye’nin yeni rolünü anlayamamış, kavrayamamış olanlardır.

-AB ile katılım müzakerelerini başlatan bu hükümet. Biz ne zaman müracaatı yaptık 1959. resmi müracaat 1963. O günden bugüne biz yırtınıyoruz, çırpınıyoruz. Hala oyalıyorlar. Bir bakanlık kurduk bu iş için. Bütün bunlara rağmen oyalıyorlar, bunu özel görüşmelerde bazı samimi olan Avrupalı bakanlar bize söylüyorlar.

-Ben kendilerine açıkça söylüyorum, siz Hıristiyan kulübü değilseniz siz Türkiye’yi almaya mecbursunuz. Biz bugün son alınan 10 ülke ile mukayese edilemeyecek düzeyde AB müktesebatına sahip bir ülkeyiz. O ülkelerin hepsini tanıyoruz. Gidiyoruz geziyoruz görüyoruz hepsi belli. Ama bunlar çok çok gerilerde. S

-Sanal bütçeler var bunlarda. Karar zaten siyasi tek söyledikleri şey siz büyük bir ülkesiniz, coğrafyanız büyük, nüfusunuz yok. Çünkü siz buraya girdiğiniz zaman ilk üç ülkeden biri olacaksınız.

-Siz AB bir güç merkezi olmak istemiyor musunuz? İşte medeniyetler ittifakı girişimini başlatan bir hükümetiz.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler