Nemrut'un zirvesinde krater gölü

Gevşek volkanik toprakta rastgele çizilmiş gibi kıvrılarak yükselen toprak yolun işaretlediği soluk coğrafya. Buraya yaz erken gelmiş. Van Gölü’nün kıyısındaki yamaçlar çorak; renk değiştirmeye başlamış parça parça düzlüklerde uzanan buğday ve arpa tarlaları dışında yeşillik kalmamış...

Yayınlanma: 15.10.2008 - 11:05
Abone Ol google-news

Tatvan’ı Çekmece (Şehmiran) köyüne bağlayan yoldan ilerledikten sonra sağa, yani doğuya sapıp kışın çalışan telesiyej tesislerini geçerek Turşuktepe’nin yanından Nemrut Dağı Kraterine giriyorum. İçeride bir anda manzara değişiveriyor. Uzakta gölün üstünde masmavi deniz gibi büyük bir göl, boy boy küçük göller, kayalıklara vuran berrak duru içilebilir nitelikte su; yeşillikler, ağaçlar, burası çöl içerisinde dev bir vaha gibi. Doğu Anadolu’da değil de bakir Akdeniz kıyılarındayım sanki. Nemrut Dağı Krater Gölü’nü çevreleyen dört tane yüksek tepe var. Bunlar güneyde Turşuktepe (2 bin 828 metre), batıda Nemrut Dağı Tepesi (2 bin 801 metre), kuzeyde Sivritepe (2 bin 935 metre) ve doğuda ise Doğu Nemrut olarak adlandırılan tepe (2 bin 625 metre). Burası çoğu zaman Adıyaman Kahta’da, zirvesinde bir tümülüs ve tanrı heykelleri bulunan Nemrut Dağı ile karıştırılıyor. Krater Gölü, Van Gölü’nden sadece 600 metre, ancak deniz seviyesine göre 2 bin 247 metre yüksekte. Birinci derece sit alanı ilan edilen bölgede iki tane büyük koyun sürüsüne rastlıyorum.

Tatvan yol sapağında milli park lehvası olmasına karşın bölgede tek bir resmi görevli yok. Büyüklük açısından, krater olarak dünyada 16., Krater Gölü olarak ise altı kilometrelik çapıyla dünyada ikinci konumda.

Kaldera içinde beş tane göl bulunuyor. Nemrut Dağı volkanik patlamadan önce yaklaşık olarak 4 bin 100 metre yüksekliğindeymiş. Patlamayla birlikte oluşan Rahva Düzlüğü Bitlis vadisini doldurmuş ve böylece Van Gölü ortaya çıkmış.

Kraterin kendine özel mikrokliması zaman içinde burada ayrı bir floranın oluşmasına neden olmuş.

Flora kısmen ayakta kalmaya çalışmakla birlikte geçmişte burayı yurt edinmiş hayvanlardan eser kalmamış. Gölün sularında hâlâ serinlik ve yaşam alanı arayan göçmen kuşlar bulmak mümkün. Ancak en son örnekleri 20 yıl öncesinde vurulan dağ keçilerinden ve ayılardan eser kalmamış. Keklik, tavşan, ördek, tilki, çulluk gibi hayvanlar ise bazı göçmen kuşlarla birlikte bölgede görülebilecek nadir hayvanlardan. Büyük gölde aynalı sazan ve alabalık bulunuyor. Krater içerisinde zengin bir bitki örtüsü söz konusu. Kendine özgü nemli mikrokliması sayesinde Akdeniz Bölgesi bitkilerine dahi rastlamak mümkün.

Özellikle Ilıgöl’ün güneyinde küçük bir ağaç topluluğu oluşturan bölgeye özgü kısa boylu titrek kavaklar ilgi çekici. Küçübaş hayvanlar için sığınağa dönüştürülmüş bol miktarda taş ve birkaç tane duvar kalıntısı; burada eskiden bir yerleşim olduğunun kanıtları.

Muhtemelen kraterin bu korunaklı ve nispeten yüksek noktası zamanında buraya yakın köyler tarafından yaz aylarında yayla olarak kullanılmış. Gölün kenarındaki dar çimenlik alanda kamp kuruyorum.

Krater gölünün masmavi görüntüsünün yanında Ilıgöl’ün yeşil rengi, sulardaki farklılığı gösteriyor. Yolun kenarında, gölün Kuzey kıyısında taşların arasında bir sıcak su kaynağı var. Bunun dışında Ilıgöl’ün tabanında kaynayan volkanik sıcak su kaynakları bu gölün ısısını yükseltmiş.

Taşlarla oluşturulmuş küçücük havuza elimi zor sokuyorum. Su çok sıcak. Çadırımı kurduktan sonra büyük gölün kenarına gidiyorum. Turistler için derme çatma bir kafeterya ve rastgele tuvaletler yapılmış. Göl üstünde küçük bir tekne gelenlere göl turu yaptırıyor. İsteyenlere balık ikram ediliyor.

Su masmavi ve tertemiz; içilebilir nitelikte. Krater Gölü ve Ilıgöl arasında 40-50 metre yüksekliğinde taşlıklı bir tepe var (bu belki de aşınmış bir parazit koni) İri kaya aralarında kimi noktalarda taş duvarlar örülmüş. Burada eski bir kale ya da yerleşim olduğu kesin. Kayaların arasında ise irili ufaklı çok küçük mağaralar var. Buzlu mağara bu tepenin Ilıgöl’e bakan eteğinin tabanında bulunuyor.

İri kaya bloğunun altında küçük bir delikten oluşan mağaraya yaklaşıp eğildiğimde, içerideki serinliği hemen fark ediyorum.

Köylüler buraya koydukları meşrubatları soğutarak turistlere satış yapıyorlar. Volkanik yapıdan sızan bir tür gazın yarattığı bu yaz başındaki soğukluk oldukça ilginç.

Mağaranın yanından bu kez Ilıgöl’ün batı kıyısındaki kayalıkların üzerinde yer alan titrek kavak ağaçlarının arasından geçerek sıcak buhar püskürten mağaraya yöneliyorum.

Buradan çıkan buharın, solunması halinde astım ve bronşit hastalarına iyi geldiği söylenmekte. Olanağınız varsa, buraya kadar gelmişken gün doğumunu izlemek üzere Ilıgöl’den 500 metre doğuya kadar ilerleyip oradan sırt hattına tırmandıktan sonra zirveye yönelmek daha mantıklı.

Kraterin içerisindeki olağanüstü manzaraya, doğuda 4 bin metreyi aşan yüksekliğiyle Süphan Dağı’nın karanlık kütlesi ve renk oyunlarıyla Van Gölü’nün muhteşem görüntüleri ekleniyor.

Krater Gölü’ne çevreden günübirlik gezi için gelenler çoğunlukta. Dönüşte kraterin girişine 4 kilometre uzaklıkta, eski bir Ermeni yerleşimi olan Çekmece Köyü’ne uğrayabilirsiniz.

Köy içinde yörede taşlar kullanılarak yapılmış çok güzel eski Ermeni evleri var. Bir kısmı halen kullanılıyor, bir kısmı ise ahıra dönüştürülmüş.

[email protected]


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler