Dış politikada değişiklik yok

Dışişleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2009-2010 dönemi geçici üyeliğine seçilmesinin ardından, Türk dış politikasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Babacan, Türkiye'nin dış politikasının "üyelik sebebiyle değişmeyeceğini" belirtti ve "Bugüne kadar Kıbrıs konusunda ne söylediysek, BMGK üyesi olduğumuzda da onları söyleyeceğiz" dedi.

Yayınlanma: 21.10.2008 - 08:54
Abone Ol google-news

Dış İşleri Bakanı Ali Babacan, Türkiye'nin, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 2009-2010 dönemi geçici üyeliğine seçilmesinin ardından dış politikaya ilişkin çeşitli konularda NTV'nin soruları yanıtladı ve Türkiye'nin 2009-2010 dönemi BMGK üyeliğine seçilmesini değerlendirdi.

Türkiye'nin Temmuz 2003'de BMGK için adaylığını ilan ettiğini ve 5 yıla aşkın bir süredir bu çerçevede çalışmalarını yürüttüğünü belirten Babacan, Türkiye'nin geçici üyeliğe seçilmesinde üç önemli faktörün etkili olduğunu kaydetti. Babacan bunları, Türkiye'nin yaptığı siyasi ve ekonomik reformlar, etkin dış politika ve tüm bunların iyi bir iletişimle dünyaya tanıtılması olarak sıraladı.

 Dışişleri Bakanı Babacan, Türkiye'nin üyeliğinin bölgesel sorunları nasıl etkileyeceğinin sorulması üzerine, Türkiye'nin 1 Ocak 2009'da görevine başlayacağını, ancak 15 Kasımdan itibaren toplantıları izleyeceğini belirtti.

Bölgesel konuların haricinde küresel ısınma, gıda ve enerji krizi gibi güvenlik boyutu olan konuların BMGK'de Türkiye'nin önüne geleceğini ifade eden Babacan, Ankara ve New York'ta ekipler oluşturmaya başladıklarını bildirdi.

Babacan, "Bu ekiplerimiz göreve başladıktan sonra, Türkiye olarak 2 yıllık yoğun bir programa girmiş olacağız. Türkiye'yi artık küresel sorunlarla bizzat ilgilendiren bir ülke durumuna yükseltecek" diye konuştu.

Türkiye'nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Baki İlkin'in görevine ilişkin bir soruya karşılık Babacan, İlkin emekli olduğu için, "Büyükelçi" sıfatıyla görev süresinin uzatılmasının mümkün olmadığını, dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı baş danışmanı pozisyonuna atandığını, aynı gün İlkin'in BM nezdinde daimi temsilci olarak tekrar görevlendirildiğini söyledi. Babacan, şu an itibarıyla yeni bir atama olmayacağını belirterek, New York'ta iki büyükelçi görevlendirilmesi konusunda ise "Şu anda öyle bir şey yok" dedi.

 

 'Kimse bizden herhangi bir politika değişikliği beklemesin'

Kıbrıs Rum kesiminin, Türkiye'nin geçici BMGK üyeliğine seçilmesinden memnun olmadığının hatırlatılması üzerine ise Babacan, şunları kaydetti: "Bizim bir dış politika çizgimiz var. Dış politikada bugüne kadar söylediğimiz şeyler var, attığımız adımlar var. Bu, BMGK üyesi olduk diye değişecek değil. Biz bugüne kadar Kıbrıs konusunda ne söylediysek, Güvenlik Konseyi üyesi olduğumuzda da onları söyleyeceğiz.

Bugüne kadar Kafkasya sorunu, ya da Orta Doğu'daki pek çok konu için bugüne kadar ne söylediysek, aynı şeyleri söylemeye devam edeceğiz. Dolayısıyla bizim ilkeli tutumumuz, Güvenlik Konseyi üyesi olduğumuzda da devam edecek.

Bizim kendi özgün bakış açımız çok önemli burada, ki bize oy veren ülkelerin önemli bir kısmının da Türkiye'den beklentisi bu. Pek çok konuda inisiyatif geliştiren, tekliflerimizi ortaya koyan, pozitif yaklaşımlarla çözüm üreten bir ülkeyiz. Kimse bizden herhangi bir sapma, politika değişikliği beklemesin. Ama dediğim gibi, daha önce fazla ilgilenmediğimiz konular da önümüze gelecek. Latin Amerika'da bir ülkede kriz çıktı zaman da, bu krizle ilgili somut tutum almamız gerekecek. Mevcut, ana politikalarımızın devamı ama ilgilenmediğimiz, ama bakmadığımız coğrafyalarla ilgili de yeni açılımlar kuşkusuz sağlayacak."

 

Sessiz diplomasi


Ali Babacan, Türkiye, ABD ve Irak arasında kurulması planlanan üçlü yapının temsilci atayarak olmayacağını, üç ülkenin ilgili birimlerinin bir araya gelip, terör örgütü PKK ile alakalı neler yapılabileceğini konuşacaklarını belirtti ve bu yapının içinde Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin yer alıp almayacağının Bağdat'ın tercihi olduğunu bildirdi.

Babacan, Irak'ın kuzeyindeki bölgesel yönetimin lideri Mesud Barzani'nin Türkiye ile ilişkilerde yeni bir sayfa açıldığı yönünde yaptığı açıklamanın hatırlatılması üzerine, Irak'ın kuzeyindeki yerel yönetimle doğrudan diyaloğa geçmiş durumda olduklarını söyledi. Bağdat'ta aylar önce temaslar kurulduğunu ve sonra da devam ettirildiğini anımsatan Babacan, sadece yüz yüze değil farklı kanallarla kurulan bir iletişim bulunduğunu kaydetti.

"Önemli olan Irak'ın nereye doğru gittiğini kestirip, ülkenin iç siyasi yapısını dikkate alarak, terör örgütü PKK ile mücadele için bu yeni tabloyu nasıl kullanabiliriz, PKK'yı izole etmek için neler yapabiliriz, bunlar üzerinde çalışmak" diyen Babacan, geçen yıl 17 Ekim'de ilk Irak tezkeresi çıktığında Orta Doğu ve Avrupa'da yoğun temaslar yaptıklarını, Bağdat'ta da merkezi hükümetin açık desteğini aldıklarını, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Kasım ayındaki Washington ziyaretinde de PKK'nın resmen ortak düşman ilan edildiğini hatırlattı.

Babacan,  kuzeydeki yönetimin kendi kontrolleri altında olduğunu söyledikleri bölgeden Türkiye topraklarına saldırılar olmasına kimsenin göz yummaması gerektiğini ifade eden Babacan, "Bundan sonra yoğun ama sessiz bir diplomasi trafiği devam edecek, bizim tarafımızdan çok da fazla açıklama duymayacaksanız" dedi. Bu trafik çerçevesinde bölgesel yönetimin üst düzey yetkilisi Neçirvan Barzani'nin ziyaretinin söz konusu olup olmadığı sorusuna karşılık olarak da görüşme seviyesi konusunda açıklama yapmak istemediğini ancak hiçbir ihtimali de dışarıda tutmak istemediğini kaydetti. "Bu tamamen ilişkilerin gelişimine ve onların yaptıklarına bağlı" diyen Babacan, somut adımlar görmek istediklerini ve önümüzdeki dönemde bu trafiğin yoğunlaşacağını, sonuç alınıp alınmadığına bakacaklarını belirtti.

Olası bir askeri işbirliği ile ilgili soru üzerine de Babacan, diplomaside çok fazla yöntem bulunduğunu, önemli olanın doğru zamanda doğru yöntemle hareket etmek olduğunu kaydetti. "Irak'ın genelinde istikrar ne kadar çabuk sağlanırsa bu bizim de çıkarımıza" diyen Babacan, terör örgütü ile alakalı sorunların ortadan kalkmasının ilişkileri farklı bir boyuta taşıyacağını bildirdi.

Dışişleri Bakanı Babacan, kuzey Irak'tan ve Irak yönetiminden yapılan açıklamaların çok farklı olduğuna dikkati çekilerek, bunların hangisine güvenmek gerektiğinin sorulması üzerine, Irak'ın kendi içinde çok ciddi sorunlar yaşayan bir ülke olduğunu, henüz kendi içlerinde önemli birçok anlaşma konusunda uzlaşı sağlayamadıklarını, seçimlerin yapılamadığını hatırlattı. "Dolayısıyla şu anda karşınızdaki kendi içinde ciddi sorunlar yaşayan bir ülke, muhatabınız oturmuş, derli toplu politikalar üreten bir ülke değil" diye konuşan Babacan, yerel yönetimle Bağdat ilişkilerinde de dönem dönem sorunlar yaşandığını kaydetti. Babacan, bu nedenle zaman zaman kafa karıştıran açıklamalar olabileceğini, önemli olanın temaslar sonucu ne sonuç elde edileceği olduğunu ifade etti.

Kerkük'le ilgili Türkiye'nin önerdiği modelin kabul gördüğünü ve bunun için çok teşekkür aldıklarını belirten Babacan, son dönemde Irak'ın içinden geçtiği bu zor dönemi dikkate alacaklarını ama bir yandan da terör örgütü PKK ile ilgili ciddi bir sorunun ortada olduğunu ve bunun çözümlenmesi için Bağdat ve yerel yönetimle konuşmaya devam edeceklerini bildirdi.
Mesud Barzani'nin Türk yetkilileriyle görüşmesinde terör örgütü PKK'ya ilişkin özel taleplerin ele alınmadığını söylediğinin hatırlatılması üzerine Babacan, yorum yapmayarak, "Biz bu süreci sessiz bir diplomasi ile yürüteceğiz. Kim neyi dedi, neyi demedi konusuna girersek bu işi hiç çözemeyiz. Dolayısıyla sabredip süreci izlemekte fayda var" dedi.

 

Üçlü yapı

Türkiye, ABD ve Irak arasında kurulması düşünülen üçlü yapı hakkındaki soruya karşılık, bu konuya açıklık getiren Babacan, bunun geçmişte kurulan üçlü mekanizmadan farklı bir yapı olduğunu kaydetti. Babacan, şunları söyledi:
"Üçlü adını duyunca geçmişe dönüyor ve 3 yıl önce kurulan, Türkiye, ABD ve Irak'tan birer temsilcinin atandığı ve o vasıtayla yürütülen modeli hatırlıyoruz. O mekanizma zaten yürümedi, ciddi bir başarısızlıkla sonuçlandı, kaldı ki bizim sunduğumuz bir model de değildi. O, tamamen rafa kalktı, temsilciler de emekli oldular."

Yeni üçlü yapının ise temsilci atayarak olmayacağını, Türkiye, ABD ve Irak'ın ilgili birimlerinin bir araya gelip, terör örgütü PKK ile alakalı neler yapılabileceğinin beraber konuşulabileceği ortamlar sağlanmasının amaçlandığını söyleyen Babacan, bu yapının ikili temaslara alternatif olmayacağını, ikili görüşmelerin süreceğini belirtti.

Son bir yıldır PKK ile mücadelede önemli bir üstünlük sağlandığını da ifade eden Babacan, ama sadece askeri yöntemlerin yeterli olmayacağını, diğer enstrümanların da önemli olduğunu bildirdi.

Türkiye-Irak sınırının değişebileceğine yönelik yapılan açıklamaların anımsatılması üzerine Babacan, "Bu konular çok ciddi konular, yani bir kişinin, üstelik siyasi kimliği olmayan bir kişinin bir mülakatı ile tartışma konusu açılacaksa bir yere varamayız. Ciddi konuları gerçek muhatapları ile konuşmak lazım" dedi.

 

ABD Başkanlık seçimleri

ABD başkan adaylarından Barrack Obama'nın Kıbrıs'la ilgili sözlerinin anımsatılması üzerine de Babacan, bu sürecin daha önce de yaşandığını, seçim kampanyaları sırasında verilen sözlerle iş başına geldikten sonraki tutumlar arasında fark olabileceğini kaydetti.

Babacan, şu anda ibrenin Obama'dan yana kaymış gibi göründüğünü ancak sandık başında ne olacağını kestirmenin zor olduğunu belirterek, yeni yönetime dosyaları sunacak ekiplerle yoğun temas halinde olduklarını, yeni yönetimin ilk aylarının ilişkiler açısından önemli olacağını, bunun en sorunsuz şekilde yürümesi için çalıştıklarını bildirdi.

 

Avrupa Birliği

Babacan, Avrupa Komisyonu'nun Kasımda açıklayacağı İlerleme Raporunun objektif ve adil olmasını beklediklerini söyledi.

İlerleme Raporları'nın daha çok eksikliklere odaklandığını ifade eden Babacan, bu yılki rapordan beklentinin, "Türkiye'nin nerede olduğu, ne yaptığı ve neleri yapması gerektiğinin" objektif ve adil bir şekilde ortaya konması olduğunu belirtti.

İlerleme Raporunda kuşkusuz eleştirilerin bulunacağını söyleyen Babacan, Türkiye tam üye olana kadar da bu raporların eksiklerle dolu olacağını kaydetti.

AB reform çerçevesinin Türkiye'nin kazanımı olduğunu belirten Babacan, bu süreci Türkiye'nin öncelikleri ve takvimine göre yürüttüklerini ifade etti. Babacan, "Henüz üyelik tarihi ima dahi edilmemiş bir ülke için takvim ve öncelikler bizim tercihimiz olacaktır. Biz kendi takvim ve önceliklerimize göre reformları yapacağız" diye konuştu.

Dışişleri Bakanlığı ile Başmüzakerecilik görevlerinin ayrılması yönündeki değerlendirmelerin hatırlatılması üzerine de Babacan, bu konularda dedikoduların her zaman olduğunu, ancak karar vereceklerin belli olduğunu ifade etti.


Ermenistan

Babacan, Ermenistan ile ilişkilere yönelik bir soru üzerine, bu ülke ile yürütülen sürecin yeni olmadığını belirterek, Ermenistan ile geçen yıl başlatılan yoğun diplomasi trafiği bulunduğunu kaydetti.

Bu sürecin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Erivan ziyareti ile siyasi diyalog noktasına geldiğini söyleyen Babacan, milli maçın ardından diplomatların görüşmelere devam ettiklerini ifade etti. Babacan, Ermenistan ile yoğun trafiğin devam edeceğini kaydetti.

Diplomaside zamansız açıklamaların süreci baltalayabileceğine işaret eden Babacan, bu sürecin diaspora faktörü nedeniyle özellikle Ermenistan için daha hassas olduğunu söyledi. Babacan, sürecin biraz sessiz yürümesinin bazı durumlarda karşı tarafın da tercihi olabildiğini belirtti.

Ermenistan Dışişleri Bakanı ile Tiran'da yapılacak KEİ Dışişleri Bakanları Konseyi toplantısında bir araya gelip gelmeyeceğinin sorulması üzerine Babacan, bakanın toplantıya katılıp katılmayacağını bilmediğini, gelmesi durumunda belki de görüşebileceklerini, artık bu gibi durumlarda bir engelin bulunmadığını kaydetti.

 

Deniz Feneri davası

Deniz Feneri davası süreciyle ilgili soru üzerine de Babacan, Adalat Bakanlığı ile Dışişleri Bakanlığı arasında ve Dışişleri Bakanlığı ile de dış misyonlar arasındaki yazışma trafiğinin bir düzeni olduğunu belirterek, "Evrak takipçiliği yapacak halim yok doğrusu. Bunların hepsi normal düzeninde gidiyor" diye konuştu.

Gündemin evrak takipçiliği kadar basın üzerinden yürütülmesini doğru bulmadığını söyleyen Babacan, "Türkiye Cumhuriyeti ciddi bir devlettir. Kurumlar arası yazışmaların şekli şemaili vardır. Bundan kimsenin tereddüt etmemesi lazım. Adalet Bakanımız dediyse biz bu yazıyı yazdık, bu yazı yazılmıştır, gerekli yerlere gitmiştir. Alman makamlarına bugün itibariyle belki de ulaşmıştır" diye konuştu.

Türkiye'nin önemli gündem maddeleri olduğunu anımsatan Babacan, "Bazı kişiler, bazı kurumlar eğer gündemi illa belli noktalarda tutmaya çalışıyorlarsa, bu Türkiye'nin hayrına değildir" dedi.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler