Yıkılsın bütün duvarlar

Roger Waters, gençliğinde korkuları yüzünden kendisiyle toplum arasına kurduğu duvarın bir benzerini, şimdi insanların dinsel, etnik, ideolojik farklılıkların etkisiyle diğerlerine karşı kurduğu kanısında. 30 yıl önce ardına gizlendiği duvar, bu turnede artık farklı olanı ötekileştiren herkesin duvarı.

Yayınlanma: 09.10.2010 - 06:51
Abone Ol google-news

Bugüne kadar çok savaş karşıtı gösteriye tanık oldum, ama en etkileyicisini bu hafta Madison Square Garden’da izledim. Gösterinin ev sahibi, efsanevi progresif rock grubu Pink Floyd’un ana şarkı yazarı, vokalist ve gitaristi Roger Waters’dı.

Gelmiş geçmiş en önemli rock albümleri arasında yer alan “The Wall”un 30. yılını kutlamak amacıyla çıktığı turneyi müthiş bir savaş karşıtı etkinliğe dönüştürmüş Waters! “The Wall”u uzun uzun anlatmaya gerek yok elbette. 1979’da yayımlanan bu olağanüstü rock opera, müzik tarihine tüm dünyada en çok satılan ilk beş albümden biri olarak geçti.

Ancak kısaca söylemek gerekirse, Pink Floyd’un diğer çalışmaları gibi, bir konsept albümdür bu da. Toplumdan soyutlanmış, çeşitli korkuları ve yetersizlikleri olan Pink adlı bir rock yıldızının bunalımını konu edinir. Babasını savaşta kaybetmiş, aşırı korumacı annesinin baskısı altında kalmış, okulda herkesin dalga geçtiği bir figür olmuştur.

Yaşadıklarının etkisiyle yavaş yavaş akıl sağlığını kaybeder ve kendisi ile dış dünya arasında hayali bir duvar örmeye başlar.

Roger Waters’ın hayatı ile paralellik gösteren olayları anlatır “The Wall”. Ancak albüm kişisel bir öyküden yola çıksa da, temayı bu turnede daha geniş ve siyasi bir yorumla ele almış ünlü müzisyen.

Gençken korkuları yüzünden kendisi ile toplum arasında kurduğu duvarın benzerini, bugün bütün insanların dinsel, ideolojik ve etnik farklılıkların etkisiyle diğerlerine karşı kurduğunu söylüyor. 30 yıl önce bir müzisyenin ardına gizlendiği duvar, bu turnede artık farklı olanı ötekileştiren herkesin duvarı...
 

‘Barışa bir şans’

Konser salonuna girdiğimiz anda sahnede bir bölümü inşa edilmiş beyaz bir duvarla karşılaştık. Zaman ilerledikçe o duvar yükseldi ve “Goodbye Cruel World”ün sonuna doğru Waters, “Fikrimi değiştirmem için söyleyebileceğin hiçbir şey yok” dediği anda son tuğla da yerine kondu. Ve 73 metre eninde, 10.5 metre boyundaki duvar, müzisyenlerle izleyicilerin arasında kocaman bir set oldu...

Aynı zamanda üzerine görüntülerin yansıtıldığı dev bir ekran görevi gören duvarda, “Bring the Boys Back Home” çalarken, eski ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower’ın 1953’te yaptığı “Barışa Bir Şans” başlıklı konuşmadan aktarılan savaş karşıtı sözler yer aldı. Savaşta ölenlerin fotoğrafları ekranda görününce, her bir tuğla, kaybedilen bir insanı temsil eder hale geldi. Afganistan ve Irak savaşlarına büyük tepki duyan Amerikalıların en çok alkışladığı anlardan biri de buydu...
 

Muhteşem gitar solosu

“Comfortably Numb”ı bir stadyum dolusu insan birlikte söyledi. Bu parçanın muhteşem gitar solosunda Waters’ın tuğlalara yumruğuyla vurmasıyla duvar dijital olarak yıkılmış gibi göründü ama aslında yerinde duruyordu. Asıl yıkılışı, albümde Pink’in korkularıyla yüzleştiği “Trial” parçasının sonunda Waters’ın “Yıkın duvarı!” diye bağırmasıyla gerçekleşti. İki saat boyunca üst üste dizilen tuğlalar, bir anda dumanlar arasında yerle bir oldu. Waters’ın umduğu gibi insanlık, dinsel, siyasal ve etnik köken farklılıklarına dayalı nefrete son verip duvarları yıkabilecek mi bilmiyorum; ama dilerim herkes bu büyük gösteriyi izleyebilsin.

Ben turnenin New York’taki iki konserinden birine yer bulmak için beş ay önceden harekete geçtim. Ama bütün çabaya değdi. Daha önce gördüğüm hiçbir şeyle kıyaslayamayacağım bir deneyimdi. Çalınan her notası, kullanılan her ışığı ve görüntüsüyle bir konserin çok ötesinde, baştan sona mesajlarla dolu eşsiz bir gösteriydi. İnsan aklının ve yaratıcılığının önünde bir kez daha saygı ile eğildim.

www.zulalkalkandelen.com


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler