Sosyalizm Filmi Üzerine...

"Bir bilinç haline gelmek patlamaktır ve bu patlamada da acı vardır". Jean Luc Godard Fransız Yeni Dalga akımının efsane yönetmeni bu sözü söylerken, birey olmanın ağır bir tarafına da vurgu yapıyor olmalıdır.

Yayınlanma: 11.10.2010 - 08:38
Abone Ol google-news

Öyle ki, sanatın gücünü düşünceden ve insanı var eden eylemden alıyor olması Godard’ın hissettiği ve anlattığı yalnızlık kadar büyüleyici bir serüvendir. Nerede başlayıp bittiğini kestiremediğimiz bir gerçekliğinin ortasında yaşarken itiraz etmekle etmemek arasında kaybedilen bir ömrün anımsatılması gibidir Godard filmleri… Kuşkusuz bu tür yönetmenlerin düşünce dünyaları olduğunda söz konusu olan, kitleler birkaç adım geride kalabilir. Sinema salonunu dolduranların önemli bir kısmında, tarih bilinci ve bilgisine olan uzaklığın yaratacağı şaşkınlık ifadesi soruların anlaşılamamış imgelere ve ironilere olan uzaklığına karışıp kaybolabilir. Ancak sanatçı yapacağını yapar ve hiç değilse geriye uzun zaman silinmeyecek en az bir cümleyi bırakıverir. Kolajlardan, repliklerden, senfonilerden, dizelerden ve aforizmalardan geriye, boğazda düğümlenmiş sert bir özeleştiri kalır. Ve cevaplarını bekleyen sorular…

Godard’ın Filmekimi kapsamında gösterilen son filmi “Sosyalizm”’e olan ilgi son derece yoğundu. Yönetmenin bence Avrupa sinemasının önemli gözlerinden biri olmasının ve filmin adının Sosyalizm olmasının etkisi çok büyüktü. Zira her şeyin büyük bir hızla benzeşerek çoğaldığı, kalabalıkların ‘şeyleri’ büyük bir sıkıcılıkla aynı tonlamalar ve saldırganlıkla mırıldandığı günümüz gerçeğinde bazı insanlar 80 yaşında bir yönetmenin Sosyalizm diye bir film çekmiş olmasına ve bu aykırı adamın iletişimsizlik ve savaşlara olan vurgusuna belki de farklılık ve sanat özlemleriyle katkıda bulunmak istemiş olabilirler. En azından ben bu Avrupa eleştirisini, Akdeniz sularında yoluna devam eden ve buram buram kapitalizm kokan umarsız transatlantiğin kolajlarından oluşan trajikomik vurguyu ve Fransa’daki tamirci ve benzin istasyonu çerçevesindeki ağır saptamaları izlemekten mutluydum.  Godard’a göre Avrupa 50 yılı aşkın bir süredir savaşlar ve kanın sürüp gittiği bir gerçeklikle tıpkı aynaya bakar gibi yüzleşmek zorundadır. Aydınlanmanın başladığı toprakların artık müzik, sanat ve estetikten bahsedecek enerjisi ve birikimi kalmamıştır.

Bir gemiye doluşmuş onca insan Mısır, Filistin, Odesa, Hellas, Napoli, Barselona limanlarından geçiyor. Afrika, Filistin, Rus Devrimi, Odessa, Yunanistan, İtalya ve İspanya yönetmenin seyircisiyle birlikte uğramak istediği gerçeklerdir… Bu limanlardan geçerken gözümüzün önündeki tüm görüntüler, insanlık tarihinin yıkıcı tutkularına ışık tutuyor. Faşizm, Ortadoğu, kölelik, uygarlıklar, tragedyalar, demokrasi, İsrail ve bir çok olgu;  Avrupa’nın içine doluştuğu bu geminin uğradığı limanlardaki gerçekler… Kapitalizmin ve yağmacılığın acımasız bir kültüre dönüştüğü Avrupalı olmak hali, farkında olan Avrupalıların eleştiri oklarına takılmadan geçemiyor. İletişimsizlik bir iletişim haline dönüşüyor, her şeyin önce görüntülere dönüşüp sonra da uçup gittiği bir yüzyılda, Fransa da Godard’ın eleştirisinden payını elbette alıyor. Gemi suyun üzerinde yüzüyor. Devasa bir suyun…  “Para ortak mal mıdır? Evet. Su gibi mi yani? Aynen öyle”… Ruhsuz bir transatlantikle limanlara uğrayan insanlar… Disko müziği ve fotoğraf makineleriyle oyalanan ve bilmediği bir denizin ortasında yoluna devam eden insanlar, adeta bir aşk gemisinde korkunç bir bilinçsizlik ve iletişimsizlik tufanına kapıldıklarının farkında değil gibiler. Ama yolcular arasında sosyalist olduğu bilinen filozof Alain Badiou ve müzisyen Patti Smith de bulunuyor. Gemi de geçen en vurucu sözlerden biri de “ Ben Avrupa’yı yeniden mutlu görmeden ölmek istemiyorum” sözüdür. Biri erkek diğeri kız iki çocuktan küçük olan, ablasının boynundaki sikkelerden oluşan ve tarihin yağmalanmasını anıştıran kolyeyi fark ettiğinde, kız ona kimseye söylememesini öğütler. Çocuk da “sükut altındır” diye yorumlar bunu. Sükut gerçekten altın mıdır? Birbiri ardına ağır bedenleriyle replikler sıralanıverir filmde. “Bir keresinde hiçlikle karşılaşmıştım, zannedildiğinden daha cılızmış meğer” “Ne güneşe, ne ölüme göz dikip bakılmaz…” Oysaki, güneşe değilse bile, ölüme göz dikip baktığımız teknolojik cihazlarımızla tam da birer acı kapitalist ve uygarlıklar taciri değil miyiz hepimiz? Elbette bir de Malapart’ın şu sözü "Amerikalılar, Avrupa’yı kendilerine bağlayarak özgürleştirdi..." Özgürleşme kavramının tırnak içindeki tuhaf görüntüsüdür bu…

Tamirhane ve benzinlik filmin ikinci anlatım mekanları. Fransız politize bir ailenin sıra dışı çocuklarının eşitlik, özgürlük ve devrim yanlısı sözleri filmdeki aptal yetişkinlerin ve yerin dibine sokulan ucuz basının karşıtları adeta… Film boyunca alıştığımız anlamda bir hikaye gelişimi veya olay örgüsü görmüyoruz. Zaten Godard seyircisi ezelden beri, kendisini rahatsız edecek bir durumla yüz yüze geleceğini, deneysel bir sinema örneği izleyeceğini ve yorumlanmış saptamaların ustaca birleştirilmesine tanık olacağını az çok tahmin eder. Kendini yenilemekten sıkılmayan bir değişim aşığı olan Godard’ın,  endüstrinin tekeline dahil edemediği bir sıra dışı olduğunu bilerek ve seyirci kimliğinden daha fazlası olarak o koltuğa oturmaktan başka yolunuz yoktur. Yoksa çok sıkılabilirsiniz. Çünkü “Sinema, gerçekleri anlatmak demek değildir, sanat da değildir; ikisinin arasında bir şeydir…” Dünyanın, dolayısıyla insanın sorununa kayıtsız kalmayı başarmak Godard için mümkün değildir. Bir tarih, savaşların ve insanlık suçlarının üzerine yazılmaya çalışılıyorken, teknolojik savaşların özünü teslimiyet ve uyuşturma politikaları oluşturuyorken, sinema da söyleyeceği sözden geri kalmayacaktır. Kapitalizmin korkunç tüketim alışkanlıklarını, bireyin özgürlüğüyle değişiveren insan, yalnızca insan olarak, birey gömleğini üzerinden çıkarmaya çoktan tepkisiz kalmıştır. Kitlelere gişe sayısı olarak ulaşabilen ama algı olarak tam verim alınamayacağını düşündüğüm Sosyalizm filmi, kimilerine göre tuhaflıklar ve havada kalan simge ve göndermeler bütünü, kimilerine göre de bir tartışmasız sanat olabilir. İyi seyirler…


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler