Papa'ya Türkiye dersleri

Yayınlanma: 12.10.2010 - 05:50
Abone Ol google-news

12 Eylül referandum sonucu AKP için bir güven tazelemesi olmuştur. 2011 genel seçimlerini de beklenildiği gibi kazandığı takdirde, AKP önce yeni anayasayı istediği gibi yapacak, muhtemelen başkanlık sistemine geçişi sağlayarak, bilinen politikalarını denetimsiz sürdürebilecek ve netice olarak Türk demokrasisi çok farklı bir evreye girecektir.

Katolik Kilisesi’nin başı Papa 16. Benediktus laiklikten rahatsızdır. Bu şaşırtıcı değildir. Çünkü kilise kesin kurallara, seçilmiş ayrıntılı değer ve normlara, laiklik ise çoğulculuk, ötekine saygı, bireyin tam özgürlüğü gibi ilkelere dayanmaktadır. Bu nedenledir ki Papa’ya göre Hıristiyanlığa ve Katolik kimliğine yönelik en kayda değer tehlike laikliktir. Papa, Katolik dünyasına gittiği yerlerde aynı iddiayı gündeme getirerek bu doğrultuda uyarılarda bulunmaktadır. Son dış gezisi İngiltere ziyareti sırasında da din ve inanca vurgu yaparak “...laikliğin hiçe saydığı, hatta hoşgörü dahi göstermediği geleneksel değerler ve kültürel ifadelere saygının korunması...” gerektiğinden bahsetmiştir.

Papa, laikliğe karşı bir mücadele içinde olmasını nasıl izah etmektedir? Vatikan, önce devlet ve kilise işlerinin birbirinden ayrılmasının din açısından yeni bir özgürlük alanı yarattığını, toplumların çağdaş ve çokkültürlü olmaya çalışmalarının doğru bir yönelim olduğunu teslim etmekte, bilim ve din arasındaki çatışmanın da onarılması gerektiğini belirtmektedir. Fakat Papa, devamla, “farklı değerler sistemi ve etik yaklaşımlar karşısında, Hıristiyanları inançlarının özüne sahip çıkmaya” çağırmaktadır. Zira Papa’ya göre laik bakış açısı insan hayatının anlamı hakkında kargaşaya yol açabilmekte ve dini inançların “kamusal alandaki rolünü” azaltmaktadır. İngiltere ziyaretinde, İngiliz halkının Tanrı’yı yok etmeye çalışan Nazilere karşı savaştığını, ancak ateist akımlardan ders çıkartırken, Tanrı’nın, dinin ve faziletin kenara itilmesinin toplumları cendereye soktuğunun ve körlettiğinin de hiçbir zaman unutulmaması gerektiğini dile getirmiştir. Papa 16. Benediktus, bu savını daha da ileriye götürerek, laik bir dünyada Katolik camiasının diğerleriyle diyalog arayışını sürdürmelerini, bununla beraber, gerektiğinde “şahadet”i göze almaları gerekebileceğini dahi öğütleyebilmektedir.

Katolik Kilisesi’nin başı, durumu neredeyse bir ölüm-kalım çatışması olarak algılamakta ve takdim etmektedir. Dünyada 1.2 milyardan fazla Katolik olduğuna göre, Papa’nın laikliğe yönelik mesajlarının bulundukları ülkelerin siyasi ve toplumsal dinamikleri bakımından önemli anlam ve sonuçları olabileceğini düşünmemiz gerekir. Ancak burada konumuz Vatikan değildir. Amacımız, Papa’nın laiklik konusundaki duyarlılığının Türkiye’de olup bitenler karşısındaki anlamını irdelemektir.

Her şeyden önce Papa 16. Benediktus’un iki temel yanılgı içinde olduğunu belirtelim. Biri, laikliğin Katolik Kilisesi dahil, hiçbir din veya inanca karşı bir tehlike oluşturamayacağı, aksine laikliğin dinlerin ve tüm inançların gerek zaman, gerek mekân itibarıyla, evrensel teminatı olduğu gerçeğidir. İkincisi, günümüzde sorunun laik anlayış ve bakış açısının yükselişi değil, dinlerin ideolojilere dönüştürülmekte olması, bireyin hem özel, hem kamusal alandaki yaşamının dini öğelere göre düzenleme iddia ve çabaların tırmanmakta olmasıdır. Ama yanılgıları bir kenara, acaba Papa Türkiye’deki gelişmelere laiklik açısından baktığında ne gibi sonuçlar çıkarmaktadır? Çünkü ülkemizde hem özel, hem kamusal planda İslami kural ve normların kapsama ve uygulama alanının son yıllarda giderek genişlemekte ve laiklik ilkesine meydan okumaların artmakta olduğu bir gerçektir. Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül laiklik kavramına bakış açımızı gözden geçirme gereğinden söz etmektedir. Yeni anayasa hazırlıklarının başlamakta olduğu şu sıralarda Türk demokrasisinin yapışık ikizi olan laiklik ilkesinin akıbeti hayati önem taşımaktadır.

Laiklik ilkesinin eşitleyici, kucaklayıcı ve toparlayıcı niteliğini ortaya daha iyi çıkarmak için evrensel içeriğinin daha sempatik hale getirilmesi yararlı olacaktır. Ancak yeni anayasa, AKP’nin dünya ve toplumsal yaşam anlayışına uygun bir içerikle yazıldığı takdirde, bundan en fazla laiklik ilkesi olumsuz olarak etkilenecektir.

Türkiye’yi izleyen Batılı çevrelerin ağır bir yanlışına dayalı tutumları da iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) laikliğin içini boşaltıcı adımlarında adeta cesaretlendirmektedir. AKP’ye alkış tutan Batılılar, Türkiye’de laikliğe sahip çıkanları sadece eski asker-bürokrasi seçkinleri olarak görmekte, yani laik güçleri antidemokratik, geleneksel devlet düzeninin devamından yana olan tutucu bir etken olarak algılamaktadırlar. Diğer bir deyişle, Batılılar AKP’nin laikliğe aykırı uygulamalarını da adeta bir demokratik reform olarak değerlendirmektedirler. Batı’nın bu derin gafletinin maliyeti büyüktür. İcraatlarının Batı dünyasından da destek bulduğu inancıyla AKP iktidarı dini ölçüleri kamusal alanın her köşesine genişletme politikasını ısrarla sürdürmektedir. Batı’nın yanlışlığı Türkiye’de laikliğin askeri, siyasi veya inanca dayalı her türlü vesayetin önündeki gerçek set olduğu, eşitliğin ve özgürlüklerin asıl kaynağını oluşturduğunu anlamamasıdır. Netice olarak, Batı’nın aymazlığı, Papa’nınki gibi laiklik karşıtı tutumlar, Batı’daki laik güçlerin sessizliği Türkiye’yi bu açıdan olumsuz etkilemektedir.

12 Eylül referandum sonucu AKP için bir güven tazelemesi olmuştur. 2011 genel seçimlerini de beklenildiği gibi kazandığı takdirde, AKP önce yeni anayasayı istediği gibi yapacak, muhtemelen başkanlık sistemine geçişi sağlayarak, bilinen politikalarını denetimsiz sürdürebilecek ve netice olarak Türk demokrasisi çok farklı bir evreye girecektir. Bu yeni evrede, laik temeli giderek zayıflayan, İslam dininin kapsama alanının sürekli genişlediği bir Türkiye’ye bakmakta olduğumuzu bilmeliyiz. Ancak yine bilmeliyiz ki bireyler arasında inanç, düşünce ve değerler açısından gerçek eşitliği sağlayan, bizler/ötekiler ayırımını ortadan kaldıran laik zemindir. O olmadıkça hukukun üstünlüğüne ve erkler ayrımına dayalı demokrasinin yaşaması da mümkün değildir. Papa, şikâyetçi olduğu laikliğin değerini anlamak istiyorsa gelip Türkiye’deki gelişmeleri izlemesinde yarar vardır.


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler