"Kararlara özen gösterilmiyor"

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, ''Türkiye'de, gazetecilerin özgürlüklerini kısıtlama sonucunu doğuran ve hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile hem de AİHM'in kararlarıyla çelişen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin tavsiye kararlarına uyulmama konusunda özen gösterilen bir yaklaşım söz konusu'' dedi.

Yayınlanma: 26.11.2010 - 11:54
Abone Ol google-news

Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) Başkanı Orhan Erinç, TGC ve Konrad Adenauer Vakfının düzenlediği ''Yerel Medya Eğitim Seminerleri''nin ''Geleneksel Yıl Sonu Değerlendirme Toplantısı''nda yaptığı konuşmada, resmi belgelere göre Türkiye'de sayfa sayısı, içerik zenginliği, satış sayısı ve çalıştırdığı gazeteci sayısına göre belirlenmiş kurallara uygun yayın yapan 1253 gazete bulunduğunu ve bunun 1224'ünün yerel gazete statüsünde olduğunu söyledi.

Basın sorunları konusunda ya da yapılan yasalar sırasında yerel medyanın sorunlarından çok, yaygın medya dikkate alınarak sonuca ulaşılmaya çalışıldığını belirten Erinç, ''Bu, Türkiye gazetecilik yaşamındaki dengesizliklerin de somut bir göstergesini oluşturuyor'' dedi.

Türkiye'de medyanın çeşitli sorunları bulunduğunu, bu sorunların başında ekonomik sorunların geldiğini dile getiren Erinç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Ondan daha da önemlisi Türkiye'de gazetecilerin özgürlüklerini kısıtlama sonucunu doğuran ve hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarıyla çelişen Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi'nin tavsiye kararlarına uyulmama konusunda özen gösterilen bir yaklaşım söz konusu. Uzunca bir süredir, TGC'nin 2004 yılında ifade özgürlüğünün önünü sınırlandırdığı ve hapis cezasını öngördüğü için karşı çıktığı TCK'nın 26 maddesi bugün uygulamalar sonunda gösterdi ki beş bin dolayınca soruşturma, iki bin dolayında kovuşturma, 100 yıla yaklaşan hapis cezası isteği karşısında görevini yapmaya çalışan basın mensupları söz konusu. Bizim yakındığımız bir bölümünün kaldırılmasını bir bölümünün de değiştirilmesini istediğimiz yasa maddelerinin uygulanması sırasında ortaya çıkanlar, sanırım ki devlet yöneticilerini de rahatsız edici boyutlara ulaştı.''

Bu durum nedeniyle İstanbul'da şubat ayında Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve bürokratlarının katılımıyla bir toplantı düzenlendiğini, bu toplantıya TGC adına cemiyetin hukuk danışmanı Fikret İlkiz ile birlikte katıldıklarını anlatan Erinç, şunları kaydetti:

''Cezaları artırarak suç işlenmesinin önlenmesi yolunda bir eğilim olduğu görüşü hakimdi ama anlattıklarımızdan sonra gördük ki hem suç tanımlarını değiştirmek hem de para cezası öngören bir yönteme gitme konusunda bir görüş birliği sağlanmış oldu. Ancak para cezaları dediğimiz zaman, aklımıza geçmişte yaşadığımız olaylar geliyor. Örneğin 2002 yılında Datça'da bir yerel gazeteci yayımladığı gazetelerden iki adedini savcılığa vermediği için hakkında dava açılmıştı. Dava açıldığı süreçteki ceza 90 gün hapisti. Fakat tam dava sürerken yasa değişti, yasanın değişmesiyle para cezası öngörüldü. Mahkeme özgürlüğü sınırlamaktansa, para cezasına mahkum etmeyi daha adaletli bir uygulama olarak gördü. Ancak gazetecinin o para cezasını ödemesi mümkün değildi, o nedenle para cezasının hapis cezasına dönüşmesi gündeme geldi ve yapılan hesaba göre gazetecinin yatacağı hapis 2 bin 400 küsur gün olarak belirlendi.''

Erinç, Türkiye'nin hukuk konusunda reforma ihtiyacı olduğunun söylendiğini ancak Türkiye'de hukuk siyasi görüşlerle düzenlendiği için zaman zaman çelişkiler yaşandığını savundu.

Hakim ve savcıları etkilemeye çalışmak

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) seçiminde usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla bir itirazın gündeme getirildiğini belirten Erinç, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Üç itiraz nedeninden biri de Adalet Bakanı, Adalet Bakanlığı Müsteşarı ve Adalet Bakanlığı bürokratlarının hakim ve savcıları etkileme yönünde çaba harcadıkları ve etkiledikleriydi. Yüksek Seçim Kurulu bu itirazı reddetti. Reddetmesinin gerekçesi de şuydu: 'Hakimler ve savcılar konumları nedeniyle etkilenmezler...' Adalet Bakanı'nın etkileyemediği hakim ve savcıları, haber yapan bir gazeteci kardeşimiz çok rahatlıkla etkileyebiliyor. Çünkü 288. madde öyle diyor. Yüksek Seçim Kurulunun kararı, Anayasamıza göre kesin bir yargı kararı. Böyle bir karar varken bugün çok sayıda gazeteci, hakim ve savcıları etkilemeye çalıştığı için yargılanıyor.''

Basın Yasası'nda imzalı yayımlanmış yazılar için ceza sorumluluğunun sadece yazara ait olduğunun açıkça yer aldığını ancak Terörle Mücadele Yasası'na bakıldığında haberi yazan ile birlikte yazı işleri müdürlerini de yargılamak gibi bir durumun söz konusu olduğunu belirten Erinç, ''Özel yasalarda belirlenmiş kurallar dikkate alınmıyor. Terörle Mücadele Yasası suçun işlenmesiyle ilgili olmasa bile, yayın organının sahibi ve genel yayın yönetmenini de cezalandırma biçimindeydi. Bu bölüm yasadan çıkarıldı ama Basın Yasası'nın belirlediği ana kurala aykırı uygulama ne yazık ki sürüyor'' şeklinde konuştu.

 

İlgili haberler için tıklayınız:

"Medyanın sorunu bizim sorunumuzdur"


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler