Alışageldik resmin dışındayım

Ona göre farklı göründüğü ve kalıplara sığmadığı için bu kadar medyatik oldu. Aşkları, giyimi, tatilleri kısacası attığı her adım magazin dünyasında yakından takip edildi. Yaptıklarına yapmadıkları da eklenince ortaya bir "ikoncan" çıktı. Eda Taşpınar ise üzerine yapıştırılan tüm etiketleri tek tek sökmeye kararlı.

Yayınlanma: 05.12.2010 - 07:56
Abone Ol google-news

Eda Taşpınar’ı bundan birkaç yıl önce Nurettin Hasman’ın genç sevgilisi olarak tanıdık. Sonra Bodrum’daki tatili, plajda güneşlenirken çekilen resimleri, hatta teninin rengi bile gazete sayfalarına malzeme oldu. Giydikleri olay, lakabı da ‘ikoncan’dı. Şimdi Eda Taşpınar, Show TV’de yayımlanan Yok Böyle Bir Dans’ta yarışmacı. Yarışmayı kabul etmesinin nedeni işin ucunda bir okul olması. Sorularımıza verdiği yanıtlar aslında uzaktan gördüğümüz, magazin sayfalarında okuduğumuz kadının dışında başka bir kadını anlatıyordu. Çalışan, okuyan, heykel yapan, sürekli kendini yetiştirmeye çalışan farklı bir Eda Taşpınar.

- Dans yarışmasından başlayalım. Canlı yayında milyonların önünde dans etmek nasıl bir duygu?


- Hiç kolay değil. İnsanın özgüveni ne kadar yüksek olursa olsun, heyecanlanmamak mümkün değil. Bir davette eşinizle veya yalnız dans etmeye benzemiyor bu iş. Milyonlarca çift göz sizi izliyor, aklınızda hep bu oluyor o an. İyi olmak, öğretileni doğru yapmak zorunluluğunuz var. Adı dans ama aslında içinde sınanıyor olmanın getirdiği huzursuzluk da var tabii. Bu huzursuzluk benim doğama aykırı. Gerçekten istediğim gibi kendimi ifade edemediğim konularda kilitleniyorum ve mümkün olduğunca bu tür projelerden uzak durmaya çalışıyorum. Belki bu yüzden kendimi başka alanlarda geliştirme fırsatını tepmiş oluyorum. Ama yapacak bir şey yok. Bu da benim kusurum.

- Peki nasıl kabul ettiniz?

- Cevabı basit; Acun. “Bak işin ucunda bir okul ve bir sürü ihtiyaç sahibi çocuk var. Bu projenin de başarılı olması için sizlere ihtiyacı var” dedi. Nasıl reddedebilirdim ki?

- “Eda Taşpınar değil, Pakistan’da ailesini selden kurtarmaya çalışan köylü Fatma olarak da dünyaya gelmiş olabilirdim. O zaman nasıl biri olurdum acaba? Yine aynı mı düşünür, aynı şeyleri mi hissederdim" demişsiniz bir yazınızda. Kendinize cevabını verdiniz mi?


- Her sabah mümkün olduğunca kendime bu soruyu sorarım. Güne doğru başlamamı sağlıyor. Hayatta durduğunuz noktayla ilgili durum tespiti yapabilmenin sizi her zaman daha iyi yerlere taşıdığına inanıyorum. Sizden daha zor koşullarda güne uyanan birileri olduğunu düşünmek size sunulan ayrıcalıklara müteşekkir olmayı öğretir. Bu soruyu benim gibi farklı formatlarda kendine sorabilmiş birçok insanın bana katılacağına eminim ki, bu sorunun cevabını bulmak, bilmek çok zor. İnsanın bugün ne düşündüğü, ne yaptığı tüm geçmişinde yaşadıklarının bir bütünü bence.

- Nasıl bu kadar medyatik oldunuz sizce? Bu noktaya nasıl geldiniz?

- Farklı göründüğüm ve kabul görmüş kalıplara sığmadığım için demek daha doğru olur. Medya beni Nurettin Hasman’ın genç sevgilisi olarak tanıdı. Benim dışımda herkes bunu konuşabildiğine göre benim de bu açıklıkta söylememde bir sakınca yok. Nurettin benim hayatımda hep çok özel bir insan oldu, bana çok şey öğretti ve ben de onun yanında olması gerektiği şekli ile durabilmeyi bildim sanırım. Alışageldik resmin dışındaydım. Eleştirildiğimiz ya da çok sevildiğimiz zamanlar oldu, ortası yoktu. Medya bu iki ucun bizim üstümüzde yarattığı sinerjiyi sevdi ve ben yeni medyatik karakter olarak karşınızdaydım. Ne yaparsanız yapın bir ilişki sonucu medyatik olmanın hanenize yazdığı eksileri artıya çevirmenin pek de kolay bir şey olmadığını olgunlaştıkça anlıyorum. Çocukluğumdan beri farklı ve bugün ben olmama sebep bir hayatım oldu. Ailemden aldığım ve bana değer katan özelliklerim var. Yurtdışında eğitim aldım ve hayalim hep bugün yaptığımı yapabilmekti. Yine medyatik olmam muhtemeldi, ama o zaman kendimi ispat etmiş halimle olacağından insanlar belki de daha fazla saygı duyacaktı.

- Günlük hayatınız nasıl geçer? Gerçekten bilmem kaç kişinin maaşını mı harcıyorsunuz? Yoksa bir Eda Taşpınar yaratıldı ve ona mı inanıyor insanlar?

- Keşke bir Eda Taşpınar yaratılmış olsaydı. Ne yazık ki birkaç tane var. İnsanların kafasını da bu karıştırıyor sanırım. Mesela bir ana karakter var medyanın en çok sevdiği, söylediğiniz gibi uçlarda para harcıyor, sadece tüketiyor, ikoncan, sosyetik... Düşünsenize uyanıyorsunuz, günlerden pazar, yaz ortası, daha tatil yapamamışsınız, sabah gazeteyi açıyorsunuz kapakta bir kadın; Bodrum sahillerinde güneşleniyor günlerdir, dünya umurunda değil. Muhabir yazmış “3 bin Avro’luk bikinisi ile güneşlenen Eda” diye. İşte orada sıkışıp kalıyorsunuz. Kimse o bikiniyi kendinizin 350 liraya üretmiş olduğunuzu, aslında yattığınız iskelede sabahtan akşama tek masrafınızın içtiğiniz su ve yediğiniz bir tabak meyve olduğunu, üstelik bütün sene çalışıp kazandığınızla bunları yaptığınızı bilmiyor.. Oysa bir tane Eda var, her insan kadar bencil, modaya zaafı ve aşkı olan, yaşamayı seven ve bunun için çaba harcayan, aslında dışardan göründüğünden çok daha tutucu, ürettiğini tüketen... Tabii bu özellikleri ile Eda denilen kadın hiç çekici, cazip değil...

- Büyük büyük dedeniz Atatürk’e poz verdiren ilk heykeltıraşmış. Sizin de heykele ilgi duymanızda bunun etkisi var mı? Sergi açmak istiyordunuz?

- Olmaz mı, tabii ki.. Küçükken yaşadığınız veya tanık olduğunuz her şey etkiliyor sizi, bilinçli veya bilinçsiz olarak. Bu aralar her şey o kadar yoğun ki fazla vakit ayıramıyorum maalesef. Ancak bu konudaki hayalimden vazgeçmiş değilim.

- Bora Kozanoğlu hayatınıza ne kattı, neyi değiştirdi?

- Daha özgür ve daha cesaretli olmamı sağladı. Eskiden çok fazla önemsediğim konuları bugün önemsememeyi ve aslında önemsemeyi unuttuklarımın ne kadar değerli olduklarını. Biraz iddialı olacak belki ama aşkın kısıtlı tanımlarından öte çok daha derin bir şey olduğunu...

- Kendinizle ilgili köşe yazınızı okumuştum, ne güzel âşık kadın diye düşünmüştüm. Âşık mısınız?


- Evet tam anlamıyla öyleyim. Boram adı üstünde rüzgârıyla benim ayaklarımı yerden kesiyor!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler