'Türkiye, bu ve benzeri filmleri geçmişte çok gördü'

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, ''Başkasının konuşma özgürlüğünü kendini ifade etme özgürlüğünü engelleyerek, özgürlükten söz edemezsiniz. Türkiye, bu ve benzeri filmleri geçmişte çok gördü. Umarım herkes geçmişten, 70'li yıllardan ders alır ve gençler kimseye alet olmazlar, diye temenni ediyorum'' dedi.

Yayınlanma: 09.12.2010 - 13:29
Abone Ol google-news

AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, AKP Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında, sorular üzerine, üniversitelerde yaşanan öğrenci olaylarını değerlendirdi. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu ve CHP Genel Sekreteri Süheyl Batum'un dün Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde protesto edildiklerinin hatırlatılması üzerine, Çelik, ''Bütün gençlerimizin başımızın üzerinde yeri var. Biz onları her zaman ve her zeminde dinlemeye hazırız'' dedi.

Öğrencilerin, taleplerini usulünce, yasal çerçevede ve medeni ölçüler içerisinde yapması gerektiğini ifade eden Çelik, şöyle konuştu: ''İşte demokrasi budur. Başbakan Dolmabahçe'de rektörlerle ciddi bir toplantı yapıyor 'Yok efendim biz de gidip katılacağız'. Dolmabahçe Buluşmaları'nda bir format var. Biz ses sanatçılarını çağırdığımız zaman mali müşavirler gelip kapıya dayansa, 'Bizi niye çağırmadınız, bizim de söyleyeceklerimiz var' derse, bu kabul edilebilir mi? Yazarları topluyoruz, hal esnafı geliyor diyor ki, 'Başbakan bizi de dinlesin' derse, böyle bir şey var mı? Her yerin bir usulü adabı var, usuller içerisinde yasal çerçevede yapıldığı zaman buna söyleyecek bir şey yok. Ama başkasının konuşma özgürlüğünü kendini ifade etme özgürlüğünü engelleyerek, özgürlükten söz edemezsiniz. Türkiye bu ve benzeri filmleri geçmişte çok gördü. Umarım herkes geçmişten ve 70'li yıllardan ders alır ve gençler kimseye alet olmazlar, diye temenni ediyorum.''

Çelik, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ocak ayı başında Dolmabahçe'de gençlik temsilcileri ile bir araya geleceğini, yalnız öğrencilerin değil, çalışan gençlerin, kalfaların temsilcilerinin de davet edileceğini söyledi. Bir gazetecinin, ''Öğrenciler taleplerini iletmek üzere Dolmabahçe'ye gittiklerini, ağızları kapatıldığı için bu protestoyu yaptıklarını söylediler. Eğer görüşme talepleri olursa, bu öğrencilerle görüşür müsünüz?'' şeklindeki sorusu üzerine Çelik, DİSK Genel Başkanı Süleyman Çelebi'nin olayın ardından kendisini aradığını, öğrencilerin kendi taleplerini iletmek istediğini, söylediğini aktardı.

Çelik, ''Ben de Sayın Çelebi'ye, 'Madem gençler sizinle irtibatlı, beni arasaydınız' dedim. O gençler Başbakan'a taleplerini iletmek istediklerinde bu Dolmabahçe Buluşması'nda olmayabilir. Başka bir zeminde bu olabilir. Ben bunu görev telakki ederim. En aykırı gruplar geliyor burada bizimle görüşüyorlar. Ama bunun yolu yordamı usulü var. Türkiye bir hukuk devletidir, herkes her istediği zaman istediği yerde, istediği zeminde istediğini söyleme hakkına sahip değil'' diye konuştu. ''Ali Babacan, eylem yapan öğrencilerin arkasında 'örgüt' olduğunu söyledi, Başbakan da buna benzer yorumlarda bulundu'' denilmesi üzerine Çelik, ''Elbette bu olaylar spontane de olabilir. Ama zaman zaman da bunların arasına dalan, bunu kendine meslek edinmiş kişiler var. Bunlar da polis kayıtlarında mevcuttur'' karşılığını verdi.

 

'Size 24 saat süre veriyoruz'

Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin AKP ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili eleştirilerine yanıt verdi. Kılıçdaroğlu'nun, Erdoğan ile ilgili ''Senin mali sicilin bozuk, elimde belgeler var'' dediğini ve ''Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde bir bankada havuz hesabı açtırarak, belediye şirketlerinden para aktardığına'' dair iddiada bulunduğunu belirten Çelik, CHP liderine, ''Eğer bunu ispat edecek elinizde iddia varsa, 24 saat size süre veriyoruz bunu Cumhuriyet savcılıklarına teslim etmez veya bunu çıkıp televizyonlarda bütün aleme ilan etmezseniz sizi namert, iftiracı ilan edeceğiz'' dedi.

Çelik, Kılıçdaroğlu'nun bu iddialarının 9 Nisan 1999'da dönemin İstanbul Valisi Erol Çakır'ın Başbakanlık, Maliye Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığına gönderdiği yazıya dayandığını; yazıda, ''Belediyeye bağlı şirketlerin seçim çalışmaları nedeniyle Refah Partisine para aktardığı, bundan da Belediye Başkanı Erdoğan'ın haberdar olduğuna dair duyum alındığının'' belirtildiğini aktardı. Çelik, o dönemde iddiaların araştırıldığını ve ispat edilemediğini kaydetti. Bu iddiaların 2003'te dönemin CHP Genel Başkanı Deniz Baykal tarafından da dile getirildiğini anlatan Çelik, ''Bu iddiaları son 4 yıldır hiçbir savcı gündeme getirmedi de siz neden o zamandan bu yana belgeleri ortaya koymadınız. Buna çamur atma, iftira siyaseti denir. Kılıçdaroğlu bunu hep yapıyor. Kılıçdaroğlu, doğru formatında yalanı çok iyi beceren bir siyasetçidir'' diye konuştu. CHP'nin, camilerin inşasında yolsuzluk yapıldığıyla ilgili iddialarını hatırlatan Çelik, camiler konusunda CHP'nin dosyalar dolusu sabıkası olduğunu savundu. ''Elimde CHP'nin yok ettiği camilerin AK Parti tarafından yeniden yapıldığına dair belgeler var'' diyen Çelik, belgeleri basın mensuplarına gösterdi.

'Tweet'ini sevsinler'

Çelik, Kılıçdaroğlu'nun, TBMM önünde eylem yapan öğrencilerle ilgili ''Hırsızlık yapsa içeri girer, hayali ihracat yapsa AKP'den milletvekili olur'' şeklindeki sözlerini de hatırlattı. Hüseyin Çelik, milletvekilleri hakkında 724 fezleke bulunduğunu, bunun 496'sının BDP, 125'inin AKP, 71'inin CHP ve 29'unun MHP milletvekillerine ait olduğunu anlattı. Fezlekesi olan milletvekillerinin partilere oranını ise şöyle sıraladı: ''AK Parti'nin yüzde 37, CHP'nin yüzde 70, MHP'nin yüzde 41.'' CHP milletvekilleri hakkındaki 71 dosyanın ''hakaret, görevi kötüye kullanma, ihaleye fesat karıştırma, tehdit, kasten yaralama, karşılıksız çek, Ergenekon silahlı örgütüne üye olmak'' gibi suçları içerdiğini belirten Çelik, AKP'liler hakkında bu suçlardan daha hafif suç vasıflarıyla ilgili dosyalar bulunduğunu söyledi. CHP'li bazı belediyelerdeki yolsuzluklarla ilgili açılan soruşturmaları da anımsatan Çelik, ''Yıllardır iktidara gelemediniz, iktidara gelseydiniz Türkiye'nin eti değil, kemiği de kalmazdı'' diye konuştu. Kemal Kılıçdaroğlu'nun Wikileaks belgeleriyle ilgili yaptığı açıklamaları da eleştiren Çelik, ''ABD'li diplomatların CHP patentli, CHP malı dedikodularına Sayın Kılıçdaroğlu hemen atladı. CHP ile ilgili de bir ahlaksız video sızmıştı. Sayın Kılıçdaroğlu bu video sizi Genel Başkanlığa taşıyabilir ama Wikileaks belgeleri de, bu çirkin üslubunuz da bu karalamalarınız da bu hakaretleriniz de sizi başbakanlığa, CHP'yi de iktidara taşımaz'' dedi.

Hüseyin Çelik, sosyal paylaşım sitesi Twitter'da Kılıçdaroğlu'nun Başbakan Erdoğan'la ilgili iletisini de eleştirerek, ''Sayın Kılıçdaroğlu'nun Başbakan'a yönelik yazısı 'senin gibi zalime' diye başlıyor. 'Tweet'ini sevsinler. Böyle bir şey olabilir mi? Sayın Kılıçdaroğlu, diplomatik dedikoduların üzerine atlayarak kendi ülkesine haksızlık etmiştir. Türkiye bir muz cumhuriyeti değildir'' şeklinde konuştu. Kılıçdaroğlu'nun ''Dersimli'' olduğunu belirten Çelik, AKP olarak her türlü ırkçılığı ve bölgeciliği ayaklar altına aldıklarını, Kılıçdaroğlu'nun Türk, Kürt, Alevi, Sünni, doğulu, batılı olmasının kendileri için fark etmeyeceğini söyledi. Çelik, ''Ama sayın Kılıçdaroğlu, kendisine karşı bile dürüst değil. Kendisi Dersimli, Alevi-Kürt olmasına rağmen 'CHP içindeki geleneksel yapı beni bu halimle kabul etmez, bana tahammül edemez' endişesi ile bir anda Türkmen oldu çıktı. İnsanların kendi kimliği ile ilgili bu kadar oportünist olması kabul edilebilir değil'' diye konuştu.
 

Bahçeli'nin üslubu

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmaları eleştiren Çelik, Bahçeli'nin bugün gazetecilerle bir araya geldiğini belirtti. Çelik, şunları söyledi: ''Gazeteci arkadaşlarla da görüştüm Sayın Bahçeli ikili münasebetlerinde, insanlarla karşı karşıya gelip konuştuğu zaman son derece kibar, son derece beyefendi bir görüntü veriyor. Fakat grup toplantısına çıktığı zaman o metinleri kim yazıyorsa orada adeta her grup toplantısında birer küfürname, birer hakaretname okuyan bir Bahçeli ile karşılaşıyorsunuz. Sayın Bahçeli'ye buradan sesleniyorum; Bu metinlerinizi kim yazıyorsa lütfen onları değiştirin. Bu metinlerle, bu metinlerdeki ifadelerinizle, bu konuşmalarınızla insanların ikili olarak karşı karşıya geldiği Devlet Bahçeli arasında çok büyük zıtlıklar vardır ve insanlar istemeden 'Bahçeli vardır, Bahçeli'den içeri' demek zorunda kalıyor.''

DİSK'in kurucu genel başkanı Kemal Türkler'in öldürülmesine ilişkin davanın 30 yılı aşması üzerine zaman aşımına uğradığını anımsatan Çelik, geciken adaletin adalet olmadığını belirtti. Davanın Yargıtay'da sadece 4 yıl beklediğini belirten Çelik, ''Sizin işte o toz kondurmadığınızı mekanizmalar var ya, referandum süresince avukatlığını yaptığınız o mekanizmaları sorgulayınız. Yargı reformunu AK Parti bunun için gündeme getiriyor, HSYK'nın yapısını değişmesini AK Parti bunun için gündeme getiriyor'' dedi. Söz konusu davanın zaman aşımına uğramasından ''büyük elem ve üzüntü'' duyduklarını da ifade eden Çelik, ''Kemal Türkler davasını sanki hükümet engelledi iddiasında bulunmak hezeyandır'' dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun AKP'nin engelliler ve kadınlar için çalışma yapmadığı iddiasında bulunduğunu belirten Çelik, bunların gerçeği yansıtmadığını söyledi. Ortopedik, zihinsel ve birçok engelin rehabilitasyonunun mümkün olduğunu vurgulayan Çelik, ''Bir çeşit engellilik vardır onun rehabilitasyonu mümkün değildir, bu da vicdanen engelli olmaktır, gönülden engelli olmaktır. Bu iddiaların sahipleri vicdanen engellidir'' diye konuştu. AKP döneminde Özürlüler Kanunu'nun çıkarıldığını anımsatan Çelik, özürlüler ve yakınlarına sunulan hizmetlere ilişkin bilgi verdi.
 

'İsrail'in tazminat ödeyeceği' iddiaları

Bir gazetecinin Mavi Marmara gemisine yapılan saldırının ardından İsrail'in, mağdurların ailelerine 100'er bin dolar tazminat ödeme önerisinde bulunduğuna ilişkin bazı haberlerin olduğunu anımsatması üzerine Çelik, bu konuya ilişkin yabancı bir ajanstan haber geçtiğini söyledi. Bununla ilgili Dışişleri Bakanlığı yetkililerinden bilgi aldığını ifade eden Çelik, konuyla ilgili sadece bir haberin olduğunu, resmi bir bilginin bulunmadığını söyledi.
Saldırıya ilişkin Başbakan Erdoğan'ın birçok açıklamasının olduğunu da anımsatan Çelik, şöyle konuştu: ''Mavi Marmara ile ilgili 9 canımız gitti. İsrail hükümetinden diplomatik dilde taziye bekliyoruz, özür bekliyoruz. Ayrıca tazminat ödenmesi gerekiyor. Sayın Başbakan'ın İsrail'in kendisi ile İsrail halkı ile bir derdi yoktur. Sayın Başbakan'ın, AK Parti'nin, Hükümet'in de Türkiye'deki Musevi vatandaşlarımızla bir problemi yoktur. Onların hepsi bizim birinci sınıf vatandaşlarımızdır. Bir tekinin kılına da halel, zarar gelmesini istemiyoruz, bu konuda çok hassasız. Bizim dünya Musevileri ile de bir derdimiz yok. Antisemitizm bizim kenarımızdan, kıyımızdan geçmez. Fakat İsrail hükümetini eleştirmek antisemitizm demek değildir. Türk hükümetini eleştirenler Türk düşmanlığı mı yapıyor? Biz Netanyahu'nun başında bulunduğu hükümetin Filistin halkına yaptığı cevr-u cefadan rahatsız olduğumuzu her vesileyle dile getiriyoruz. Bizim İsrail halkı ile bir problemimiz yok.''
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler