İçinden İstanbul geçen filmler

İçinden İstanbul geçen öyle çok film var ki. Unutulmaz yüzlerce sahne. Hepsi Yeşilçam'dan miras. Türk sinema tarihini arşivleyen gazeteci-yazar Agâh Özgüç işte tüm bu sahnelerin hikâyelerini yeni kitabı "Türk Sinemasında İstanbul" kitabında bir araya getirdi. İstanbullu filmlerin beyazperdeye yansıyan yüzü kadar kamera arkasının heyecanını ve amansızlığını da kitabına taşıdı.

Yayınlanma: 30.01.2011 - 09:30
Abone Ol google-news

Haydarpaşa, Boğaziçi, Adalar, Topağacı, Kadıköy, Taksim... Kahvehaneler, varoşlar, meyhaneler, pavyonlar, gece kulüpleri... İçinden İstanbul geçen ya da İstanbul'un içinden geçen filmlerden tanıdık, unutulmaz yüzlerce sahne. Çocukluğumuza, ilk gençliğimize dokunan onlarca Türk filmi, hepsinin de mekânı İstanbul.

Yarım yüzyıldır yazan ve Türk sinema tarihini arşivleyen Agâh Özgüç işte tüm bu sahnelerin hikâyelerini yeni kitabı “Türk Sinemasında İstanbul” kitabında bir araya getirdi. Semt semt, bölge bölge İstanbul’un beyazperdeye yansıyan yüzü kadar kamera arkasının heyecanını ve amansızlığını anlatıyor Agâh Özgüç, “Zaten uzun yıllardan beri bu konuyla ilgili notları dosyalıyorum. Her şeyi hazırlamıştım. İş yazmaya gelince de dört ay gibi bir zamanda kitabı bitirdim. Bu kitap ‘Yeşilçam Üçlemesi’ diye başlattığım projenin ilk adımı. İkincisi ‘Yeşilçam Aşkları’, üçüncüsü de ‘Türk Sinemasının Marjinalleri ve Orijinalleri’ olacak”.

Bu kitap Türk sinemasındaki İstanbul’la ilgili tek kaynak. Özgüç, “İstanbul öyle bir mekân ki, neresinden bakarsanız bakın sinematografik bir görüntüsü var. Bizden önce yabancılar keşfetti. Onlarda İstanbul’u, eski İstanbul’u rahatlıkla görebiliyorsunuz. İstanbul’un şimdi alışveriş cenneti haline geldiğini gördükçe eski İstanbul’u özlememek elde değil. Yabancılar için de cazip olan eski İstanbul'du. Şimdi o doku bozuldu, çürüdü. Çok az yer var geçmişten kalan” diye keyifsizliğini dile getirse de kitabı, okuyanı zaman yolculuğuna çıkarıyor.

Peki ya İstanbul’u beyazperdeye en iyi yansıtan filmlerden ilk akla gelenler hangileri? Özgüç anlatıyor: “Atıf Yılmaz’ın Ah Güzel İstanbul’u ve Fatih Akın’ın ‘Duvara Karşı’ filmi, Türkiye’de geçen bölümünde İstanbul’u çok iyi kullanıyor. Reha Erdem’in ‘Hayat Var’ı da öyle. Yılmaz Erdoğan’ın ‘Organize İşler’i ise güzel görüntülerle bu şehri yaşatıyor. Nuri Bilge Ceylan fotoğrafçı olduğu için filmlerinde İstanbul’u iyi kullanıyor”. Özgüç’ün kitabı Türk sinemasının dönüşümünün de şahidi. Anekdotlar ve anılar okumayı daha keyifli kılıyor. Ertem Eğilmez’in nasıl sert olduğu, Semih Evin’in üç filmi birden iç içe nasıl çektiği, sahne notlarını sigara paketinin arkasına düştüğü, Atıf Yılmaz’ın ilk filmini çekerken yaşadığı sıkıntılar kitabın satır aralarında saklı. Yönetmen Osman Seden’in çekim sonrası sahnenin nasıl olduğunu soran bir oyuncuya “B.k gibi” demesi ilk başta okuyucuya şaşırtıcı gelse de, onunla çalışanların ve tanıyanların bildiği gibi bu argo jargon çekilen sahnenin kusursuz olduğu anlamına geliyordu. Ama henüz bunu bilmeyen Necdet Güvenç, Seden'in “Namus Kanla Yazılır” filminin çekimlerinde seti terk eder. İlerki yıllarda bu olayı tebessümle anlatacaktır.

 

Siyah-beyaz filmlerin şehri

Özgüç’e göre İstanbul siyah beyaz filmlerin şehri. Şimdi ise alışverişmerkezi cenneti. Ama onun derdi kitabıyla okuyucu bir zaman yolculuğuna çıkarmak, hatırlatmak ve şimdiye ışık tutabilmek. Yolculuktan anlattıkları arasında 1972 yılında “sorgulama ve işkence merkezine” çevrilen Ziverbey Köşkü de var. Anadolu yakasında en çok film çekilen semtler arasında Erenköy ve Göztepe başta gelirken Avrupa yakasındaki film dağılımında ise Beyoğlu ilk sırada. Listeye baktığımızda Yılmaz Güney’in oynadığı 1965 yapımı “Kasımpaşalı Recep” göze çarpan ilk yapım. Demek ki Başbakan Erdoğan’dan önce de “ünlü” Kasımpaşalı bir Recep varmış. Yine Kasımpaşa’dan 1978 tarihli Feri Cansel’li Kasımpaşalı Emanuel de dönemin gözde filmlerinden. 70’li yıllar Yeşilçam'ın zirve yaptığı dönem. 1972 yılında çekilen üç yüz film Türk sinema tarihinin rekoru anlamına geliyor. İstanbul’un her bir semtinde setler kurulmuş, her bir yanı film! Hatta Öztürk Serengil aynı günde üç sete gittiği için setleri bile şaşırdığı oluyormuş. Düşünsenize üç ayrı karakter aynı günde hem de... l

Seks komedilerinde başrol İstanbul’un!

“Beş Dakikada Beşiktaş”, “Kartal Pendik Gittik Geldik”, “Dam Budalası”, bu film isimleri tanıdık gelmiştir. Yeşilçam’ın seks filmi furyası, daha doğrusu Agâh Özgüç’ün deyişiyle seks komedileri de İstanbul’u sıklıkla plato olarak kullandı. Bunların arasında yabancı filmler de oldu. İşte kitabın satır aralarında bunları da bulmam mümkün. Özgüç kitabını anlatırken Atıf Yılmaz ve Müjde Ar’ın Türk sinemasında devrimi başlattığını özellikle vurguluyor. Müjde Ar’ın yanısıra Yılmaz Güney’in de Türk sinemasının militanı olduğunu düşünüyor. “Onların hayatlarında tesadüflere yer yoktu ve ne yaptıklarını çok iyi biliyorlardı” diye ekliyor.

İstanbul filmleri deyince benim aklıma en çok Rumelihisarı, kale ve surlar geliyor. Zamanın çok ilerisini hedefleyen savaş, cenk sahneleri yani! Surlardan uçan Cüneyt Arkın, İstanbullu Matrix’i yaşatıyordu. Fatih’in Fedaisi, Cengiz Han’ın Hazineleri, Kara Murat, sonra Kartal Tibet’li Tarkan. İşte Türk sinemasının açıkhava platosu İstanbul’un her yanıyla belleğimizde yeri var. Sonra İtalya’nın yaptığı Spagetti Western’lerle yarışan Lahmacun Western’leri de unutmamalı. Eski İstanbul filmleri hepimizden parçalar taşıyor belli ki ama Özgüç'e göre günümüz Türk sineması sahte bir pırıltıyla aydınlanıyor: “Artık sinema şiddeti kutsuyor. Duygusallık yok. Eskiden usta çıkar ilişkisi vardı, şimdi gökten zembille inen yönetmenler var. Yılda 70 film çekiliyorsa buna seviniyorlar. Tabii gişe ve sanat filmlerini ayırmak gerekir. Yarına kalanlar gişe filmleri olmaz zaten. Yavuz Turgul gibi yönetmenler Yeşilçam geleneği ile yola devam ediyor”.

Napolyon “dünya tek bir devlet olsa, başkent İstanbul olurdu” demişti. Olur muydu, olmaz mıydı tartışılır ama bir gerçek var ki o da İstanbul’un hakkında en çok şiir yazılan, beste yapılan, kitap yazılan ve film çekilen şehirlerin başında geldiği. Özgüç’ün kitabı da bu dünyaya girmek için kolay anlaşılır bir mihmandar.

 

İstanbul isimli filmlerin kronolojisi

1922 / İstanbul'da Bir Facia-yı Aşk (Muhsin Ertuğrul)

1931 / İstanbul Sokaklarında (Muhsin Ertuğrul)

1950 / İstanbul Geceleri (Mehmet Muhtar)

1951 / İstanbul Çiçekleri (Muammer Çubukçu), İstanbul Kan Ağlarken (Kani Kıpçak), İstanbul’un Fethi (Aydın Arakon).

1952 / İstanbul Havası-Arşak Sulukule’de (Zeki Alpan), İstanbul Yıldızları (Mehmet Muhtar, Orhan Atadeniz)

1953 / Drakula istanbul’da (Mehmet Muhtar), İstanbul Canavarı (Çetin Karamanbey)

1954 / Şarlo İstanbul’da (Muharrem Gürses)

1955 / Görünmeyen Adam İstanbul’da (Lütfi Akad), Uçan Daireler İstanbul’da (Orhan Erçin)

1956 / Çölde Bir istanbul Kızı (Faruk Kenç)

1958 / İstanbul Macerası (Carl Möhner)

1961 / İstanbul’da Aşk Başkadır (Süreyya Duru)

1962 / Ver Elini İstanbul (Aydın Arakon)

1964 / İstanbul Kaldırımları (Metin Erksan), İstanbul’un Kızları (Halit Refiğ), İstanbul Sokaklarında (Kemal Kan)

1965 / İstanbul Kazan Ben Kepçe (Orhan Elmas)

1966 / Ah Güzel İstanbul (Atıf Yılmaz), İstanbul Dehşet İçinde (İlhan Engin)

1967 / Fantoma İstanbul’da (Natuk Baytan), Killing İstanbul’da (Yılmaz Atadeniz), İstanbul Tatili (Türker İnanoğlu), İstanbul’da Cümbüş Var (Sırrı Gültekin), İstanbul’u Sevmiyorum (Ülkü Erakalın), Urfa İstanbul (O. Nuri Ergün)

1972 / İstanbul Kabadayısı Kara Murat (Kemal Kan), Süper Adam İstanbul’da (Yavuz Yalınkılıç)

1973 / Şaban İstanbul’da (Semih Evin)

1978 / İstanbul 79 (Orhan Aksoy), Tatlı ve Güzel İstanbul Geceleri (Yılmaz Atadeniz)

1981 / Ah Güzel İstanbul (Ömer Kavur)

1995 / İstanbul Kanatlarımın Altında (Mustafa Altıoklar)

1996 / Hoşça Kal İstanbul (Sami Güçlü)

1998 / Bekle Beni İstanbul (Oğuz Gözen)

1999 / Sevgilim İstanbul (Seçkin Yaşar)

2004 / Anlat İstanbul (Ümit Ünal, Kudret Sabancı, Selim Demirdelen, Yücel Yolcu, Ömür Atay)


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler