PEN Öykü Şükran Armağanı Özyalçıner'e sunuldu

"14 Şubat Dünya Öykü Günü" bağlamında PEN Öykü Etkinliği dün akşam İstanbul Fransız Kültür Merkezi salonunda yapıldı. Bu yılın Öykü Bildirisi'ni kaleme alan Adnan Özyalçıner'e PEN Öykü Şükran Armağanı Yönetim Kurulu adına Tarık Günersel tarafından sunuldu.

Yayınlanma: 12.02.2011 - 13:18
Abone Ol google-news

Nurduran Duman’ın düzenlediği ve Özge Ökten’in sunduğu etkinlikte açış konuşmasını yapan PEN 2.Başkanı Halil İbrahim Özcan İstanbul Fransız Kültür Müdürü Anne Potie’ye misafirperverliği için armağan sundu ve Dünya Öykü Günü bağlamında önceki 2.Başkan Özcan Karabulut’a ve Öykü Grubu olarak birkaç yıl etkinlikler düzenlemiş olan Sezer Ateş Ayvaz, Yaşar Bodur, Aysu Erden, Semih Gümüş, Leyla Ruhan Okyay, Nemika Tuğcu ve grup başkanı Yasemin Yazıcı’ya PEN adına teşekkür etti, PEN’in yaratıcı yazarlık atölyelerine değindi.

Günersel 1950 kuşağının seçkin bir temsilcisi olan Adnan Özyalçıner’in edebiyattaki ustalığı örnek bir aydın duruşu ile birleştirdiğini vurguladı. Armağanı “Sait Faik gibi ustalarının katkılarına saygıyla” kabul eden Özyalçıner kaleme aldığı Dünya Öykü Günü bildirisini okudu. Ardından, Alphonse Daudet’nin “Fransa Perileri” adlı öyküsü önceki PEN başkanlarından Sabri Esat Siyavuşgil’in çevirisinden hareketle Günersel ve Ökten tarafından skeç olarak sunuldu.  Eileen Gunn, Yiyun Li ve Anna Tambour’dan üç “kıpkısa öykü” Nurduran Duman’ın çevirisiyle paylaşıldı. Bu yazarların etkinliğe mesajları aktarıldı. Bilal Kayabay o an Tahrir Meydanı protestoları bağlamında yazdığı tek cümlelik bir nano-öykü ile katkıda bulundu.

“Gençlik ve Öykü” konulu panelde Adnan Özyalçıner 1950 kuşağını toplumsal ve siyasal süreçler bağlamında anlattı; o dönemde yazarların yalnız kendi aralarında değil, başka alanlardaki sanatçılarla da iletişim halinde olduklarını vurguladı, Kürt kültürü ile buluşması bağlamındaki eserlerine değindi.

Panelde yer alan genç yazarlarımızdan Sine Ergün ve Yusuf Turhallı öykü türü ile ilişkilerini paylaştılar: Sine Ergün öyküyü şiirle başlayıp romana varılan bir süreçte bir ara durak saymadığını, apayrı bir tür olarak benimsediğini belirtti; Semih Gümüş ile Notos’ta editör olarak çalışmasının kendisine çok şey kattığının altını çizdi. Yusuf Turhallı gençlerin edebiyatla gitgide daha az ilgilendiği kanısını belirtti; çoğu gencin bilgisayar başında zaman geçirdiğini, yalnızlık duygusunun yaygın olduğunu vurguladı. Henüz 22 yaşında olduğunu, öykülerinde cevaplardan ziyade sorular bulunduğunu söyledi. 
Sennur Sezer yalnızlığa karşı genç yazarların toplumsal olaylar ve sorunlarla ilgilenmesini önerdi. Yasemin Yazıcı son yıllarda usta yazarların gençleri yeterince okumadığı izlenimini paylaştı. Demir Özlü genç yazarlar arası iletişimin önemini belirtti ve ilk kitaplarını -yayıncı aramak yerine- kendilerinin yayınlamasını önerdi.

Etkinlik hapisteki yazarları temsil eden “boş iskemle” vurgusu ve Nurduran Duman’ın geçen yıl kaybettiğimiz yazarları anmasıyla sona erdi.
 
Adnan Özyalçıner tarafından kaleme alınıp, okunan bildiri;
 
Öykü Yaşamı Yeniden Yaratır

 
   Öykü yaşamdan kaynaklansa da yaşamı anlamlandırıp bütünleyerek yeniden yaratır.
     Çağının tanığıdır çünkü. İnsanı mutsuz kılan, kılacak olan her türlü olayın karşısındadır.
     Savaşa karşı barışın, köleliğe karşı özgürlüğün, baskılara karşı direncin, yok etmelere karşı var etmenin, yokluğa karşı varlığın, acılara karşı sevincin, mutsuzluğa karşı mutluluğun, sevgisizliğe karşı sevginin en güzel yazısıdır öykü.
     Dildir öykü, anadillerin en has sözcüklerinden oluşur. O sözcükler duyguları, düşünceleri, düşleriyle yaşadıkları ya da yaşayamadıklarıyla insanı yansıtır. Bütün ilişkileri, bütün çelişkileri, çevresiyle olan bütün uyumluluğu, uyumsuzluğuyla birlikte.
     Bu yüzdendir anlatanla anlatılan tekil olsa da çoğuldur öykü.
     Onun için dünyanın neresinde olursa olsun, yazılan her öykü, hepimizindir. Aslında hepimiz bir öyküyüzdür.
    Öykünün paylaşıldıkça anlam kazanması bundandır.
    Bütün bu halleriyle sevginin, kardeşliğin paylaşıldığı/paylaşılacağı bir dünyanın habercisidir öykü.
    Öyle de olmalıdır!
     Sonuçta insandır öykü. Köleyle efendinin yan yana yaşatıldığı çağımızda insanın geçmişini, bugününü, başka bir deyişle, yaşadıklarıyla yaşayamadıklarını, yaşatmadıklarını da denebilir, mutlu bir geleceğe taşımalıdır.
      Bu bir zorunluluktur!
      Bu bir sorumluluktur!


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler