BM UNCCD 7. Gözden Geçirme toplantıları sona erdi

Birleşmiş Milletler (BM) Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi (UNCCD) Genel Sekreteri Luc Gnacadja, suyu araziden bağımsız olarak yönetmenin mümkün olmadığını belirterek, ''Su ve arazi yönetimi birlikte ele alınacaktır'' dedi.

Yayınlanma: 14.11.2008 - 16:36
Abone Ol google-news

Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbul'da başlayan BM UNCCD 7. Gözden Geçirme (CRIC 7) ve Bilim Teknoloji Komitelerinin toplantıları sona erdi.

Toplantılarda alınan kararların kamuoyuyla paylaşılması amacıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Gnacadja, doğada her şeyin birbiriyle ilintilendirilmesi gerektiğini ifade etti. Gnacadja, şunları kaydetti: ''Geçmişte su yönetimiyle ilgili politikalar genellikle sadece su bağlamında ele alındı. Sürdürülebilir arazi yönetimine fazla değinilmedi. İstanbul'da tüm bu faktörleri ele aldık. Bu çerçevede su ve arazi yönetimi birlikte ele alınacaktır. Suyu araziden bağımız olarak yönetmek mümkün değildir. BM Çölleşmeyle Mücadele Sözleşmesi, oldukça sağlam bir sözleşmedir, ancak bazı zorluklarla karşılaşmıştır. Bunlardan birincisi, bir boyuta kadar bilimsel tabanının sözleşme sürecinde zayıf kalmış olmasıdır. İkinci olan da tabii ki finansal kaynak sorunudur. Şu ana kadar verilmiş olan finansal kaynaklar çok azdır. Hedef belirlemeye yönelik bir finansal mekanizma da oluşturulamamıştır. O nedenle kaynakların, sözleşmenin uygulanabilirliğiyle ilgili izlenebilir olması noktasında bazı eksiklikler olmuştur.''

 

"Türkiye aktif rol üstlenme gayreti içinde"

BM UNCCD Türkiye Ulusal Odak Noktası Erdoğan Özveren ise Türkiye'nin BM UNCCD'ye oldukça önem verdiğini ve aktif bir rol üstlenme gayreti içinde olduğunu söyledi.

Özveren, Türkiye'nin, çölleşmeden etkilenen bölgeler arasında yer aldığını belirterek, bu bölgelerde Portekiz, İspanya, Yunanistan ve İtalya'nın da bulunduğunu ifade etti.

Çölleşmeyi sadece bir arazi bozulumu olarak görmediklerini, çölleşmenin ana nedenleri arasında kırsal fakirlik, kuraklık, iklimsel değişimler ve bunların arasındaki ilişkilerin olduğunu ifade eden Özveren, toprak yok olduğunda biyolojik çeşitlilikten söz edilmesinin mümkün olamayacağını söyledi.

İklim Değişikliği ve Biyolojik Çeşitlilik sözleşmelerinin temelinin toprak odaklı olduğunu, bundan dolayı özellikle toprakların korunmasına önem verilmesi gerektiğini vurgulayan Özveren, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Türkiye'nin ana çölleşme nedenlerinden biri erozyondur. Türkiye'deki toprakların yüzde 86'sı erozyon tehdidi altında yer almaktadır. Yeni bir yaklaşım sergilemeye çalışıyoruz. Havza bazlı bir Anadolu yaklaşımını, yeni bir Anadolu yaklaşımını çeşitli toplantılarda farklı ülkelerle paylaşıyoruz. Çölleşme için, 'dünyanın sessiz felaketi' diyoruz. Çünkü geçmişe baktığımızda, Anadolu'da da birçok medeniyet, çölleşme, kuraklık ve erozyondan dolayı yok olmuştur. Çölleşmeyi dünyanın her tarafından yeterince görüp hissedemiyoruz. Bu bizim bir eksikliğimiz. Bu o kadar çok sessiz ve derinden gelen bir tehlike ki yeterince fark edemiyoruz.''

 

Toplantıda ele alınan konular

Toplantıda, 193 ülke temsilcisinin katılımıyla ele alınan tespitler şöyle:

''Sera gazının artışı ile iklimde meydana gelen değişiklikler çölleşme riskinin artmasına sebebiyet vermektedir. BM kaynaklarına göre, çölleşme ve kuraklık dünyadaki 4 milyar hektardan fazla alanı ve 110 ülkede yaşayan 1,2 milyar nüfusun yaşamını doğrudan tehdit etmektedir.

Dünyamızın geleceği için tüm insanlığın ortaklaşa mücadele etmesini ve tedbirler almasını zorunlu kılan çölleşme ve kuraklık, toprağın verimliliğini azaltmakta, toprak bozulmasına bağlı olarak su rejimi ve bitki örtüsünün bozulmasına yol açmakta, gıda üretimini azaltarak kıtlığa ve gıda fiyatlarında artışa sebep olmakta, göçlere, anlaşmazlıklara ve savaşlara ortam hazırlamakta, iklim değişikliğine karşı arazinin dayanıklılığını azaltmakta, ekonomik kaynakların azalmasına ve daha birçok olumsuzluklarla insanlığı yüz yüze bırakmaktadır.
Yeryüzündeki insanların 1,2 milyarının, karaların yüzde 25'inin, kurak alanların yüzde 75'inin ve yüzde 90'ı gelişmekte olan 110 ülkenin çölleşme tehdidi altında olması, bu konuda ciddi önlemler alınması gerektiği yolunda sinyaller veriyor.

BM Çevre Programı (UNEP), çölleşmenin genel maliyetinin yılda 42 milyar dolar olduğunu değerlendiriyor. Maddi kayıpların yanı sıra, manevi kayıplar da insanoğlunu tehdit etmektedir. Bu yüzden sorunlara olduğu kadar açlık, yoksulluk, göç ve eğitimsizlik konularına da eğilmek gerekmektedir. Son 20 yılda ABD'deki tüm ekili alanı kaplayacak kadar toprak kaybolmuştur. Çölleşme, toplam kara alanının yüzde 30'una zarar vermektedir.
Türkiye topraklarının yüzde 86'sının erozyon tehdidi altında olması, erozyonu çölleşmenin en önemli sebebi yapmaktadır. Türkiye'deki çölleşmenin ana sebebinin erozyon olması nedeniyle, ülke topraklarının tamamına yakını tehdit altındadır. Çevre ve Orman Bakanlığı, bu gerçekten yola çıkarak, orman alanlarını yüzde 27'den yüzde 30'a ulaştırmak için yıllık ağaçlandırma programlarını artırmıştır.''

 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler