Öğretmenlerin Saygınlığı...

Yayınlanma: 24.11.2008 - 07:17
Abone Ol google-news

Türkiye Cumhuriyeti’ni kuranlar, yeni yurttaşın öğretmenler eliyle yetişeceğini bildikleri için öğretmenlik mesleğine özel bir önem vermiştir. Özellikle Mustafa Kemal Atatürk, hemen her fırsatta eğitimin ve öğretmenliğin yaşamsal işlevi üzerinde durmuştur.

25 Ağustos 1924 tarihinde Ankara Muallimler Birliği Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada öğretmenlik mesleğinin geleceğine yönelik hedefi belirlemiş ve “Öğretmeler yeni kuşak sizin eseriniz olacaktır. Cumhuriyet sizden fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür kuşaklar ister” demiştir.

Milli eğitim bakanlarından Mustafa Necati, Saffet Arıkan ve Hasan Âli Yücel döneminde öğretmenlerin toplumdaki saygınlığı artmıştır. Özellikle Mustafa Necati, öğretmenlere tek tek mektuplar yazarak, onlara verdiği değeri ortaya koymuştur. Öğretmenlerin aydınlanma savaşımına, örgütlenme çabalarına destek vermiştir.

Hasan Âli Yücel de gerçekleştirdiği sayısız hizmetle öğretmeni ve eğitimi yüceltmiştir.

1950’den sonra işbaşına gelen iktidarlar ise öğretmenlere, onların örgütlerine hep soğuk davrandılar. 12 Mart ve 12 Eylül gibi olağanüstü dönemlerde olmadık acılar çektirdiler. Sürüldüler, örgütleri kapatıldı, temsilcileri haksız yere hapse atıldı, mallarına, yardımlaşma sandıklarına el konuldu.

Öğretmenlik mesleğine asıl sistemli darbe ise AKP iktidarlarında oldu:

100 binin üzerindeki öğretmen açığına karşın yetersiz atama yapıldı.

Öğretmenlik haklarına sahip olmayan, sözleşmeli öğretmenlik uygulaması getirildi.

Yasal hak olmasına karşın sendikalarla bakanlığın imzaladığı kurum idare kurulu (KİK) kararları uygulanmadı.

İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı (İLKSAN) Ana Sözleşmesi demokratikleştirilmedi, bakanlığın sandık üzerindeki etkileri sürdü.

Öğretmenler boş sözlerden çok sorunlarına çözüm istiyorlar. İleri, çağdaş ülkelerde olduğu gibi doğal haklarını istiyorlar. İşte bu isteklerden bazıları:

Ne ad altında çalışırsa çalışsın en az öğretmen aylığı yoksulluk sınırının üzerine çıkarılsın.

Sözleşmeli öğretmenliğe son verilsin, görevdekilere kadro verilsin.

Ders ücretleri günün koşullarına göre yeniden belirlensin.

Öğretmen açığı giderilsin.

Hazine elinde olan Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği’nin (TÖB-DER) malları aynen partiler ve sendikalar gibi öğretmenlere geri verilsin.

İlkokul Öğretmenleri Sağlık ve Sosyal Yardım Sandığı’nın (İLKSAN) tüzüğü demokratikleştirilsin, sandık bütün öğretmenleri kapsasın.

Öğretmenlerin Statüsü Tavsiyesi ilkeleri zaman geçirilmeden uygulansın.

Grevli toplusözleşme hakkı tanınsın.

Üst düzey bürokratlar dışında, öğretmenler yöneticilerini seçebilsin. Kadrolaşma dursun.

Eğitim programlarında, ders kitaplarında öğretmenler de söz sahibi olsun.

Öğretmenlerin kendilerini geliştirmesi için her ay ödenek verilsin.

Öğretmenler en az 5 yılda bir hizmet içi eğitimden geçirilsin.

 Bu isteklerin yaşama geçirilmesi, dibe vurmuş eğitimin niteliğini yükseltecektir. Üstelik, bu isteklerden bazılarını gerçekleştirmek para pul da gerektirmiyor. Demokrat, çağdaş kafaların yönetimde olması yeterli. Bunun için de öğretmenin sesine kulak vermek gerekir. Öğretmene dayanmadan, onun gücünü almadan, eğitimde kalıcı bir ilerleme sağlanamaz.
         
 
 Mustafa Gazalcı Eski CHP Denizli Milletvekili
 


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler