'Merkez Bankası'na tam destek veriyoruz'

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, ''Merkez Bankamızın hem kur konusundaki sinyali hem de döviz piyasasıyla ilgili atmış olduğu adımlara biz tam destek veriyoruz. Merkez Bankamız doğru zamanda doğru açıklamalar yapmıştır ve piyasaya müdahalelerine baktığımızda da doğru işler yapmaktadır. Bu konuda desteğimiz tamdır'' dedi.

Yayınlanma: 24.08.2011 - 11:42
Abone Ol google-news

Başbakan Yardımcısı Ali Babacan, CNN Türk Televizyonunda katıldığı programda soruları yanıtladı. Ali Babacan, Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı'nın daha önce yaptığı bir açıklamada ''bir kur hedefi verdiği, TL'nin olması gerekenden yüzde 5-10 arası değersiz olduğunu ve daha fazla değer yitirmesinin de mümkün olamayacağını'' ifade ettiği belirtilerek, buna nasıl baktığının sorulması üzerine, hükümetin ortaya koyduğu kur rejiminin açık olduğunu, serbest kur rejiminin temel ilke olduğunu söyledi.

Kurumların her birinin gönlünden geçen farklı kur seviyeleri olabileceğini ama burada önemli olanın piyasada belirlenecek kur olduğunu ifade eden Babacan, ama dünyanın oldukça hareketli olduğu dönemlerde piyasaların kendi dengelerini bulmakta güçlük çekebildiklerini, böyle kritik noktalarda Merkez Bankalarının bir hedef belirleme, ''ben bundan fazlaya izin vermem'' şeklinde değil ama kendi teknik hesaplamalarına göre ''bugün olması gereken kuru biz böyle düşünüyoruz'' diye açıklama yapmasının sıra dışı olmadığını, pek çok merkez bankasının da bunu yaptığını dile getirdi.

Babacan, ''Merkez bankalarının çıkıp da serbest kur rejiminin olduğu bir ülkede kur seviyesi açıklaması aslında tercih edilmez fakat böyle özel durumlarda gerekebiliyor, piyasalara türbülansın yaşandığı dönemlerde biraz yön vermek faydalı. Dolayısıyla Merkez Bankamızın hem kur konusundaki bu sinyali hem de döviz piyasasıyla ilgili atmış olduğu adımlara biz tam destek veriyoruz. Merkez Bankamız doğru zamanda doğru açıklamalar yapmıştır ve piyasaya müdahalelerine baktığımızda da doğru işler yapmaktadır, bu konuda desteğimiz tamdır'' dedi.

Babacan, bu durumun kesinlikle serbest kur rejimi politikasından bir taviz anlamına gelmediğini de söyledi ve ''Ama bugünün gereği olarak bazen sıradışı açıklamalar da gerekebiliyor'' diye konuştu.
 

'Eylül ayı önemli'

Merkez Bankası Para Politikası Kurulu'nun kararlarına ve ''Merkez Bankası için büyüme kaygısı enflasyonun önüne geçti'' şeklindeki yorumlara atıfta bulunularak, bu kararları nasıl yorumlamak gerektiğinin sorulmasına karşılık da Babacan, şu anda dünya ekonomisinin hem ABD hem Avrupa kaynaklı oldukça belirsiz bir dönem yaşadığına işaret etti.

Son bir kaç aydır tüm göstergelerin ABD'de, Avrupa'da, Çin'de, Japonya'da ve dünyanın genelinde bir yavaşlama görüntüsü verdiğini belirten Babacan, bu yavaşlamanın ne kadar devam edeceğini, büyümeyi eksiye çevirecek boyutlara ulaşıp ulaşmayacağını zamanın göstereceğini, çünkü ileriye doğru pek çok gelişmenin siyasi kararlarla alakalı olacağını söyledi.

Amerika yönetiminin, Avrupa hükümetlerinin ne yapacaklarına bağlı olarak önümüzdeki aylarda seyrin görüleceğini ifade eden Babacan, bu dönemde eylül ayının son derece önemli olacağını, çünkü eylül ayında G-20 Bakanlar Toplantısı, Dünya Bankası ve IMF yıllık toplantılarının olacağını, BM Genel Kurulu vesilesiyle dünya liderlerinin Newyork'da buluşacaklarını dile getirdi.

Eylül ayının biraz daha bu konuların istişare edildiği bir ay olacağını belirten Babacan, ''Ağustos ayı Avrupa'da tatil ayı olduğu için bu karmaşada dahi bu konularda nasıl adım atmak gerekiyor pek sakin şekilde çalıştıklarını ben zannetmiyorum. Eylül ayında durum biraz daha netleşebilir diye düşünüyorum. Tabi bizim her türlü senaryoya karşı hazır olmamız gerekiyor'' dedi.

Hükümet olarak ''Türkiye çık hızlı büyüyor bu hızlı büyümenin getirdiği bir cari açık yan etkisi var bunu biraz frenleyelim biraz daha makul seviyede biraz daha sürdürülebilir bir büyüme elde edelim'' diye çalışırken son 1-2 aydır dünya tablosunun oldukça değiştiğini, bir resesyon riskinin belirdiğini kaydeden Babacan, uyguladıkları politikaların o senaryoyu da dikkate alan bir politika olduğunu bildirdi. Babacan, ''Her türlü opsiyona hazırlıklı olmamız lazım'' dedi.
 

'Yeni tedbirler gelecek mi?'

Ali Babacan, yeni tedbirlerin devreye girip girmeyeceğine ilişkin soruyu yanıtlarken de şunları kaydetti: ''Şu anda biz hiç dokunmasak dahi mevcut olan tedbirlerle zaten cari açık bir düşüş trendine girecek. Biz bu seneyi 70 milyar doların biraz üzerinde bir cari açıkla kapatacağız. Dolayısıyla hiç dokunmasak dahi durum böyle. Bizim önceden aldığımız tedbirler zaten geçerli. Merkez Bankasının aldığı son tedbirler biraz daha kısa vadede piyasayı rahatlatmaya ve bu moral bozukluğuyla daha sert fren meydana gelmemesine yönelik tedbirler. Artık o senaryoyu da dikkate alan bir çizgi izlememiz gerekecek. Bundan sonraki dönemde cari açık kuşkusuz önemli bir konumuz olacak. Bununla ilgili zaten geniş bir alanda reform paketi hazırlıyoruz. Orta Vadeli Program cari açığı dikkate alan bir program olacak. 2011'in geri kalan kısmında ve 2012 ve ilerisindeki maliye politikası duruşumuz da yine cari açığı dikkate alan bir duruş olacak, ama şu anda sadece cari açık odaklı değil, bunun hemen yanı sıra yeni bir resesyon dönemini de dikkate alan o senaryoya da hazırlıklı olan bir çizgi izlememiz gerekiyor. Gün gün gelişmeleri izlememiz, bunlara göre manevra kabiliyetimizi elimizde tutmamız lazım. Proaktif gitmek gerekiyor.''

Türkiye'nin attığı adımların gelişmekte olan pek çok ülke tarafından takdir ve takip edilmeye başlandığına da dikkat çeken Babacan, ''Nasıl 2009'da tüm dünyadan farlı bir duruş gösterdiysek ve başarılı olduysak bu dönemde de yine önce çok farklı gibi algılanan ama doğruluğu gittikçe kanıtlanan bir çizgi izliyoruz'' diye konuştu. Babacan, ''son dönemde Merkez Bankası kararlarına ilişkin (acele ya da etkisi sınırlı) gibi yorumlar yapıldı herhangi bir hata olduğunu düşünüyor musunuz?'' sorusu üzerine de bu tür eleştirilerin bir kısmının Merkez Bankasının kişi ya da firmaların şahsi pozisyonlarına, kuruluş pozisyonlarına, beklentilerine uygun olmayan bir hareket yaptığında geldiğini ama tarafsız değerlendirenlerin Merkez Bankasını takdir ettiklerini söyledi. ''2009'da nasıl dünya bir yana biz bir yana gittik ve haklı çıktık, 2010 yılında dünyanın en hızlı büyüyen ekonomilerinden biri olduksa bu dönemde de göreceğiz'' diyen Babacan, bu adımların olumlu sonuçları olacağını çünkü ekiplerinin çok tecrübeli olduğunu, aynı hedefe yönelik adımlar attığını söyledi.

Enflasyonda yıl sonu tahmini

Başbakan Yardımcısı Babacan, ''enflasyonda yıl sonu hedefinde ne kadar değişiklik olabilir'' diye sorulmasına karşılık da şunları kaydetti: ''2012 sonu itibariyle yüzde 5'lik hedefle ilgili bir problem yok. Kurdaki son dönemdeki hızlı yükseliş geçici olarak belki enflasyonu etkileyebilecek ama bu aralar kurdan enflasyona geçişgenlik çok zayıf. Çünkü talep tarafı çok zayıf ve bir süre de öyle olmayacak. Dolayısıyla talep kaynaklı bir enflasyon riski yok ancak maliyet kaynaklı belki ÜFE'de biraz daha farklı şeyler görebiliriz ama bunun TÜFE'ye yansımasının çok daha sınırlı olacağını düşünüyoruz. Bu geçici bir şey olabilir. Yıl sonu tahminleriyle ilgili bugün itibariyle çok ciddi bir sorun olacağını düşünmüyoruz. Zaten Merkez Bankamızın tahmini yüzde 6,9 düzeyindeydi. (Bu rakam biraz yüksek kaldı altında olabilir) diyorlardı, bugünkü kurla beraber tekrar oralara doğru gidebilir. Bizim bu yüzde 5,5 artı eksi 2 puanlık marjımız var. Kura rağmen bu marjların dışına çıkacağını tahmin etmiyorum.''

Babacan, bono piyasasına bakıldığında bugün Hazinenin gösterge kağıdının faizinin yüzde 7,8 olduğuna da dikkat çekti ve aslında enflasyonla ilgili bütün beklentilerin o ikinci piyasadaki hazine kağıtlarının faizinde görüldüğünü söyledi. ''Bu kadar türbülansta hazine bonosu talebi var, yabancılar 2-3 haftadır hazine bonosu alıyorlar'' diyen Babacan bunun enflasyondan herhangi bir kuşku bulunmadığının işareti olduğunu ifade etti.

Merkez Bankasını eleştirenlerin ''Merkez Bankası enflasyonu unuttu büyümenin peşine düştü'' dediklerini de belirten Babacan, bunun doğru olmadığını dile getirdi. Merkez Bankasının önceliğinin fiyat istikrarı olduğunu, bankanın fiyat istikrarı ile çelişmemek kaydıyla büyüme ve istihdam politikalarını destekleyici tedbirler aldığını ifade eden Babacan, ''Merkez Bankası (fiyat istikrarı tamam orada sorun yok) diyor onunla çelişmemek kaydıyla (ben Türkiye'nin resesyona girmesini istemem) diyor. Bu, gayet doğal'' dedi.

 

Kredi kartı borçları

Aşırı borçlanma ve kredi kartı ile yapılan harcamalara ilişkin Babacan, önemli olanın gelir gider dengesi olduğunu söyledi. İhtiyaçların ve Türkiye'deki ürünlerin sonsuz olduğunu dile getiren Babacan, ''İşte herkesin burada hesabını kitabını yapıp, ayağını yorganına göre uzatması gerek. Belki bir defalık toplu bir harcama için borçlanma olabilir ama sürekli olarak günlük harcamalar için kredi kartı kullanmak ve kredi kartı borcunun sürekli yükseliyor olması, o gerçekten çok sıkıntılı bir durum'' diye konuştu. Geliri hiç olmayanlara ise devletin sosyal destek mekanizmaları aracılığıyla sahip çıkıldığını belirten Babacan, geçen yıl devletin sosyal destek harcama bütçesinin 14,6 milyar lira olduğunu kaydetti. Bir kaç gündür basında yer alan zam haberleri için de Babacan, enerji konularının; periyodik olarak Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı, Hazine Müsteşarlığı ve EPDK'dan ilgililerle birlikte bakılan konular arasında olduğunu söyledi.

Petrol fiyatlarının ve döviz kurunun çok hareketli olduğu dönemlerde fiyat kararlarının zamanında ve çok sıhhatli alınması gerektiğini vurgulayan Babacan, şunları kaydetti: ''Bu gün için bizim verilmiş herhangi bir kararımız yok. Tabi farklı kuruluşların farklı analizleri, önerileri var. Farklı teklifler geliyor ama... Hazine bu işe sadece KİT'lerin dengesi açısından bakıyor. Bir BOTAŞ batmasın, bir TEDAŞ batmasın... Çünkü bunlar, mali durumları bozulduğu zaman geliyorlar, hazineye avuç açıyorlar. Şimdi önemli olan bu kuruluşlarımızın bu durumlara düşmemesi. Zam için de şu an için verilmiş herhangi bir karar yok. Çünkü önümüzdeki dönemde Türkiye'nin rekabet gücünü de düşünmemiz lazım. Doğalgaz konusunda biliyorsunuz, ihtiyaçtan fazla doğalgaz geliyor Türkiye'ye... Bizden önceki dönemde atılan imzalarla bağlanan sözleşmeler neticesinde biz son iki yıldır 'Ya al, ya öde' maddelerine maalesef girmiş durumdayız. Yani ileride alacağımız doğalgazın parasını avans olarak ödeyen durumundayız şu anda. Dolayısıyla bir yandan içeride doğalgazın talebini oluşturmamız, bir yandan sanayicimizin rekabet gücünü, bir yandan da bu enerji KİT'lerimizin mali bünyelerini korumamız lazım. Aynı 1990'lardaki gibi bir görev zararına kurumlarımızı sürüklemememiz lazım.''
 

Üst kurulların 'bağımsızlığı'

Üst kurulların ''bağımsızlığına'' ilişkin bir soru üzerine de Babacan, söz konusu kurulların, Türkiye'nin ekonomik yapısının temel unsurlarından biri olduğunu söyledi. Kanun Hükmünde Kararname ile yapılan son değişiklikte getirilen denetleme yetkisinin, bir iki kuruluşla ilgili hukuki boşluğu doldurmak için konulduğunu anlatan Babacan, şöyle konuştu: ''Bu değişiklik SPK, BDDK, TMSF gibi kuruluşlarla alakalı ilave bir durum oluşturmuyor. Ben zaten şu anda sorumlu bakan olarak BDDK'yı, SPK'yı, TMSF'yi zaten denetlettiririm. Bu Kanun Hükmünde Kararname çıkmadan önce de bunu yapıyorduk. Diyelim ki; TMSF ile ilgili bir şikayet dilekçesi geliyor bana, ben hemen Başbakanlık Teftiş Kurulu'na veririm onu. Ki Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun her türlü kamu kurum ve kuruluşunu zaten denetleme görevi var. Başbakanlık Teftiş Kurulu gider denetler, raporunu hazırlar, bana getirir. Ona göre de biz bakarız bir durum var mı yok mu? Bu zaten bizim yaptığımız bir denetleme. Yani yeni bir unsur değil. Şu anda o maddenin getirdiği yeni bir unsur, bizim kurumlarımız açısından yok ama başka kuruluşlar için tam bilemiyorum.''

Başbakan Yardımcısı Babacan, sürekli olarak temel ekonomik politika alanlarının sorgulanmaması gerektiğini vurgulayarak, şöyle devam etti: ''Türkiye serbest kur rejiminden vaz mı geçiyor? Böyle bir şey yok, olmaz. Türkiye, özerk kurumlarından vaz mı geçiyor? Böyle bir şey yok, olmaz. Bunları biz inandığımız için söylüyorum. Biz denetimle falan niye uğraşacağız? Gerçekten bağımsızlıklarını kaldırmak istiyorsak Kanun Hükmünde Kararnameyi öyle yazarız. 'Bağımsız değildir, bunlar bağımlı kuruluşlar haline gelmiştir, bakanın talimatıyla hareket ederler' de diyebiliriz yani. Bu bizim elimizde. Bundan korkacak, çekinecek bir şeyimiz de olmaz. Ancak şu var ki bazı kurumlarımızın yönetim kadrolarında da bununla ilgili bazı rahatsızlıklar var. Bunun farkındayız. Ama şu var ki, biz bir şey yapıyorsak doğru olduğunu bildiğimiz için yapıyoruz. Bu bağımsız kurumlar, biz öyle istediğimiz için bağımsız. Yani biz bugün desek ki örneğin; EPDK'yı kapatıyoruz. Bütün yetki Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında, bunu yapabiliriz ama bakın yapmayacağız. Çünkü biz doğru olduğuna inanmıyoruz.''
 

İstihdam paketi ve kıdem tazminatı

İstihdam Paketi ve Kıdem Tazminatına da ilişkin Babacan, İstihdam Paketinde hedeflerinin konuyu Eylül ayı içerisinde olgunlaştırıp, TBMM açıldığında göndermek olduğunu belirterek, ancak bunun sosyal taraflarının da çok iyi istişare edilmesi gerektiğini söyledi. Kıdem Tazminatı Fonu'yla da ilgili çalışmaların sürdüğünü belirten Babacan, ''Mümkün olduğunca çalışanların haklarını koruyacak ama iş verenlerin üzerindeki yükleri de öngörülebilir hale getirecek şekilde bir denge bulmaya çalışacağız. Şu anki sistemin artık sürdürülebilir bir sistem olmadığı çok açık ortada. Çalışanlarımızın sadece yüzde 8'i kıdem tazminatını alabiliyor. Çünkü şu an bizim sendikalarımız, kamuda ve özelde çalışanların çok küçük bir kesimini temsil ediyorlar. Dolayısıyla orada belki bir sorun yok ama Türkiye geneline baktığımızda biz sendikasız çalışanlarımızın da işsizlerimizin de hakkını korumak zorundayız'' diye konuştu.

Orta Vadeli Programın da Eylül ayının sonu, Ekim ayının başı gibi açıklanacağını bildiren Babacan, terörle mücadele konusunda ne kadar kaynak ayrıldığına ilişkin soru üzerine de Türkiye'nin milli savunma bütçesinin zaten çok geniş olduğunu söyledi. Genelkurmay Başkanlığı'nın, Emniyet Genel Müdürlüğü'nün talep edip de karşılanmayan herhangi bir ihtiyacı olmadığını vurgulayan Babacan, güvenlik bütçesinin ayrıca her yıl arttığını ifade etti. Babacan, güvenlik bütçesinde her yıl kullanılmayan ödenek kaldığını ve bunu da gelecek yıla devrettiğini belirterek, ''Ben 9 yıllık hükümet dönemimizde güvenlikle ilgili bütçe kalemlerinin tüketildiğini hiç görmedim. Çünkü hep bol bol hazırlanır. Yani güvenlik birimlerimiz para işini düşünmesin, onlar işini yapsın. Türkiye güçlü bir ülke. Ordumuz güçlü bir ordu. Bir kaç bin teröriste uğraşılacak kaynaklar çok büyük değil'' dedi.
 

Kaddafi'nin 1,1 milyar liralık mevduatı

Libya lideri Muammer Kaddafi'nin 1,1 milyar liralık mevduatı olduğu ve bu mevduatın dondurulduğuna yönelik haberlerin sorulması üzerine de Babacan, bankacılık meselelerinin, bankacılık sırrı kapsamında ele alınması gereken konular olduğunu söyledi. Buna karşın Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi'nin Libya'daki bazı kişilerin, Libya Merkez Bankası'nın ve Libya'daki devlet bankaları gibi bir çok kuruluşun banka hesaplarının ve mal varlıklarının dondurulmasıyla ilgili kararı olduğunu anımsatan Babacan, Türkiye'nin de bu karara uyduğunu ifade etti.

Babacan, ''TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu ile hükümet arasında bir sorun mu var? 73 gündür Sayın Başbakanın kendisine randevu vermediği iddia edildi'' sorusu üzerine de kendisinin bildiği bir sorun olmadığını bildirdi. TOBB ile çok yakın çalıştıklarını dile getiren Babacan, ''Şu var ki bu günlerde çok sayıda Sivil Toplum Kuruluşu (STK) bizlerden randevu istiyor. Sayın Başbakanımızın yoğunluğunu düşünün, ben dahi hala pek çok STK'ya randevu verebilmiş değilim'' dedi.

 

'Komşu ülkede deprem olunca biz de burada sarsılacağız'

Ali Babacan, küresel resesyon riskine işaret edilerek, ''Başbakan (teğet bile geçmeyecek) demişti hala böyle düşünüyor musunuz'' diye sorulması üzerine ''Kısa vadede tabii ki etkileneceğiz'' dedi. Kısa vadenin ''komşuda bir deprem olunca biz de burada sarsılacağız'' anlamına geldiğini belirten Babacan, komşu bir ülkede 8-9 şiddetinde bir deprem varken ''İstanbul'da, Ankara'da bunu hissetmeyeceğiz'' demenin mümkün olmadığını söyledi.

Babacan, ''Bunu hissedeceğiz ama bizim amacımız binamızı, ekonomik yapımızı sağlam hale getirelim ki depremde sarsıntıyı hissedelim ama bina yıkılmasın. Dolayısıyla kısa vadede bunu hissederiz ama orta, uzun vadede kalıcı etkisinin olması için her türlü tedbiri alıyoruz. Temellerimiz oldukça sağlam. Sayın Başbakanımızın ifade ettiği, orta ve uzun vadede kalıcı bir etkisinin olmayacağı. Zaten bütün çabalarımız bu yönde'' diye konuştu.
 

Ortak tahvil ihracı

Babacan, Almanya'nın karşı çıktığı ortak tahvil ihracının resesyona bir çözüm olup olmayacağının sorulmasa karşılık da Avrupa Birliği ülkelerinin ya da avro bölgesi ülkelerin ortak tahvil çıkarması ve bu tahvile müteselsil kefil olmasının; ''herkesin borçlanmasına Almanya kefil olsun'' anlamına geldiğini, çünkü şu anda Avrupa'da mali bünyesi sağlam tek ekonominin Alman ekonomisi olduğunu söyledi.

Böyle bir yaklaşımı Almanya'ya kabul ettirmenin çok kolay olacağını zannetmediğini dile getiren Babacan, ''Avrupa'nın bütün yükünü, bütün verimsizliğini, Avrupa'nın borçlanamama sorununu Almanya'yı kefil yaparak çözmeye çalışırsanız bu hem adil olmaz hem de Almanya'nın kendi iç siyasi yapısı buna izin vermez'' dedi. Buna farklı bir format verilebileceğini, bunun Almanya'nın kendi iç siyasetini rahatlatacak bir formata sokulabileceğini, bazı limitler, şartlar konulabileceğini belirten Babacan, ama böyle ucu açık, Almanya'yı her ülkenin borcuna kefil yapacak, garanti verecek bir ortama sokmanın mümkün olmadığını düşündüğünü ifade etti.

Ali Babacan, ''bu formülasyonun bulunabileceğini düşünüyor musunuz?'' şeklindeki soruya da ''Ben Almanya'nın böyle ucu açık bir şekilde, diğer ülkelerin borcuna kefil olacağına ihtimal vermiyorum. Kendi iç siyasi yapıları bunu bugün için kaldırmaz. Çünkü Merkel eskisi kadar parlamentosunda ya da partisinde (benim dediğim olacak) deyip yürüyebilecek durumda değil. Alman iç siyaseti bugün için bunu kaldırmaz'' yanıtını verdi.
 

Jackson Hole toplantıları

Başbakan Yardımcısı, ''ABD açısından bakıldığında Fed başkanının 26 Ağustosta Jackson Hole'da yapacağı açıklama bekleniyor. O konuşma sonrasında piyasalar daha farklı daha bir noktaya gelebilir mi?'' sorusuna karşılık verirken de şunları kaydetti: ''Her şeyden önce ABD Merkez Bankası bağımsız bir merkez bankası değil. Dolayısıyla ABD Merkez Bankasının Amerikan ekonomisini daha fazla sıkıntıya sokacak bir tutum içine gireceğini tahmin etmiyorum. Çünkü ellerinde iyi bir para basma makinesi var. Birinci miktarsal genişlemede bir sorun yaşamadılar, ikinci miktarsal genişlemede de bir sorun olmadı. ABD'de iç talep zaten iyi değil, halkın morali çok bozuk. Böyle bir ortamda ne kadar para basarsanız basın bunun enflasyona yansıması kolay olmuyor. Şu anda Amerikan bankalarının elinde korkunç miktarda likidite var ama insanlar kredi talep etmeyince mekanizmalar çalışmıyor. Dolayısıyla yeni bir resesyona ABD'yi atmamak için gerekli adımları atacaklarını tahmin ediyorum ama bir yandan da orta ve uzun vadedeki enflasyon riskini nasıl görüyorlar bunu açıklamadılar... hep beraber izleyeceğiz. Avrupa Merkez Bankası İtalyan ve İspanyol kağıtlarını yüksek miktarlarda alıyor almaya da devam edecek. Yani İspanya'nın ve İtalya'nın borçlanma faizlerinin yükselmesine izin vermiyor Avrupa Merkez Bankası ve bunun için sürekli likidite sağlıyor piyasaya. Çünkü borçlanma faizleri yükseldiğinde bu kağıtları taşıyan bankaların bilançoları çok ciddi şekilde bozulacak bir de faizler yükseldiğinde İtalyanın borcunun sürdürülmesi mümkün değil. Dolayısıyla bu seviyede gittiği sürece İtalya borçlarını döndürebilecek, İtalyan kağıtlarını tutan bankalar da sorun yaşamayacak ama karşılıksız basılan milyarlarca avro ileriye hep bir tortu olarak yeni bir risk alanı olarak kalacak.''

Türkiye açısından bakıldığında cari açık yüksek olduğu için bu durumun çok da problem olmayacağını belirten Babacan, ama böyle yüksek miktarlarda para piyasada başıboş olduğu sürece dikkatli olmak gerektiğini söyledi. İlgili kurumların bunu yakından takip ettiklerini ve gerekli adımları attıklarını dile getiren Babacan, kendilerinin de bu kurumlara nezaret ettiklerini, bu aralar hiçbir şeyin otomatik pilota bağlanamayacağını ifade etti.

Babacan, ''en son açıklamanızda (yurt dışına 1,6 milyar dolar çıktı) demiştiniz bu miktar arttı mı azaldı mı'' diye sorulması üzerine de bu rakamların gün gün değiştiğini söyledi. Babacan, ''Cuma günü çok ciddi bir döviz girişi olduğu, Pazartesi günü de iyi bir giriş var. Yani giriş çıkış var ama son bir haftadır daha sakin, toplama baktığımızda girişlerin daha fazla çıkışların daha az olduğunu görüyoruz son bir haftadır'' dedi. Ali Babacan, kurdaki hareketlerin bu dönemde illa hızlı girişlerin, çıkışların göstergesi olmayabildiğini, çünkü bütün varlık değerlerinin yeni bir denge arayışında olduğunu belirtti.
 

'Kayıtdışılıkla ilgili strateji tamamlandı'

Cari açık açısından bir takım yapısal tedbirlerden bazı ithal ürünlere vergi düzenlemesi olabileceğinden söz edildiği belirtilerek, bunun olup olmayacağının sorulması üzerine de Babacan, bugün itibariyle dünya trendlerindeki değişme ve Türkiye'deki büyümenin yavaşlamasıyla beraber cari açığın önümüzdeki dönemde eskisi kadar çok korkulan bir mesele olmayacağını vurguladı. Babacan, cari açığın yine yüksek olacağını ama daha makul, daha sürdürülebilir seviyelerde devam edeceğini bildirdi.

Çok sayıda çalışma grubu kurduklarını, pek çok konunun aynı anda paralel bir şekilde incelendiğini anlatan Babacan, yatırım ortamının iyileştirilmesiyle ilgili bir paket hazırladıklarını, bunun yatırımcıların önündeki sıkıntıların aşılmasıyla ilgili bir düzenleme paketi olacağını söyledi.

Kayıtdışılıkla ilgili stratejiyi de tamamladıklarını ve yakın zamanda açıklayacaklarını anlatan Babacan, yatırım teşvik sistemini cari açığı dikkate alacak şekilde revize ettiklerini, İstanbul'un uluslararası finans merkezi olması ve bankacılık sektörüyle ilgili bir paket üzerinde de çalıştıklarını aktardı.

Babacan, bankacılık sektörüyle ilgili çalışmanın bankaları daha da güçlendiren, uluslararası oyuncu haline getiren, bünyelerini daha da sağlamlaştıran, Türkiye'yi bankacılık konusunda otorite noktasına getirecek bir yasa paketi olduğunu ifade etti.
 

Yurt içi tasarruf açığı

Yurt içi tasarruf açığına da değinen Babacan, bu yıl tasarrufun milli gelire oranının yüzde 12'ye kadar düşmesini beklediklerini söyledi. Babacan, ''peki harcanacak mı harcanmayacak mı'' şeklindeki soruya cevaben şunları söyledi: ''Başbakanımız bunu çok açık ortaya koydu. (Bir israf ekonomisi olmamalıyız, bir verim ekonomisi olmalıyız) dedi. Buradaki temel ilke; gereksiz, lükse kaçan harcamalardan kaçınmak, ama günlük ihtiyacımızı tabi ki korkmadan karşılamak. Şöyle bir korku olmamalı (Türkiye'de acaba işler ileride daha kötü mü olur. Kazandığımı bir kenara koyayım ki kötü günlere hazırlık yapayım) böyle bir durum yok çok şükür. Sadece israf etmeyelim bir de özellikle son 1 yılda ithal ağırlıklı kredi ağırlıklı bir tüketim gündemde. Kazancımızla harcadığımız orantılı olmalı. Çünkü kazandığımızdan daha fazla harcarsak borç birikecek bugün için borç risktir, borçlanmadan kaçınmamız lazım, kur riskinden kaçınmamız lazım öyle bir ortamdayız. Daha çok öz kaynak daha çok gelir gider dengesi hep beraber bunlara dikkat edelim ama (Türkiye'nin başına bir iş gelecek harcamamızı tutalım kara gün geliyor) gibi bir durum kesinlikle yok. Böyle bir tablo oluşmaması için de biz gerekli tedbirleri alıyoruz. İhtiyatlı olalım, dikkatli olalım mesajımız bu.''


Cumhuriyet Tatil Otel Rezervasyon

En Çok Okunan Haberler